Kayıtlar

Allah'ın Rızasına Mazhar Olan Kullar

Allah'ın Rızasına Mazhar Olan Kullar Kur’an birinci derecede insanları Allah’a (c.c) imana davet eder. Bu daveti kabul edenlere “mümin” adını verir. Bu kulluğun olmazsa olmaz vasıflarından olup, ilk ve temel adımı olarak yer alır. Bir insan bu kapıdan içeriye girerse, İlahi dostluğa adım atmış olur. İman eden her bir kul Allah’(Celle Celâlüh)ün dostu olarak kabul edilir. Bir ayette: “Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.” 1 Buyrularak mutlak manada, her iman edenin Allah’ın sevdiği bir kul olduğu ifade edilmektedir. Kur’an, Müminlerden bahsederken “muttakiler”, “Muhsinler”, “sıddıklar”, “Salihler” gibi sıfatlarla onları anar. Bu gibi vasıflar müminin Allah katında manen belli bir mesafe kat ettiğini göstermektedir. Bu vasıflardan biri de “veli”lik makamıdır. Bunun çoğulu “evliya”

Arkamdan Ağlama

Arkamdan Ağlama Öldüğüm gün tabutum yürüyünce  Bende bu dünya derdi var sanma!  Bana ağlama, “Yazık, yazık!” “Vah, vah!” deme!  Şeytanın tuzağına düşersen vah vahın sırası o zamandır.  Yazık yazık asıl o zaman denir.  Cenazemi gördüğün zaman “Elfirak, elfirak!” deme!  Benim buluşmam asıl o zamandır.  Beni mezara koyunca elveda demeye kalkışma!  Mezar cennet topluluğunun perdesidir.  Mezar hapis görünür amma,  Aslında cânın hapisten kurtuluşudur.  Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret!  Güneşle aya batmadan ne ziyan gelir ki  Sana batma görünür amma  Aslında o doğmadır, parlamadır.  Yere hangi tohum ekildi de yetişmedi  Neden insan tohumu için  Bitmeyecek, yetişmeyecek zannına düşüyorsun  Hangi kova suya salında da dolu olarak çekilmedi  Can Yusuf’un kuyuya düşünce niye ağlarsın  Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç!  Çünkü artık hay-huy’un, mekânsızlık âleminin boşluğundadır. Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi (Kuddise Sirruh)

Özür Dilemek Hiç Bu Kadar Etkili Olmamıştı

Özür Dilemek Hiç Bu Kadar Etkili Olmamıştı Adamın biri çok sinirli biçimde yolda yürüyormuş. Yolun ortasında bir kutu görmüş ve sert bir tekme atmış kutuya. Sonra yürümeye devam etmiş. Karşısına çıkan ilk çöp kutusuna da bir tekme savurmuş. Birkaç adım daha gitmiş ve yerde gördüğü şişeyi de tekmelemiş. Hareketlenen şişenin içinden bir cin çıkmış ve “Dile benden ne dilersen ey sahip!” dediğinde, adam; “Özür dilerim!” cevabını vermiş. Bazen içinde bulunduğumuz ruh hali sonradan pişman olacağımız hareketler yapmamıza neden olabiliyor. Hatasız kul olmaz, ama hatalarımızla sevdiğimiz ve değer verdiğimiz insanları üzebiliyoruz. Bazı durumlarda yanlışımızı düzeltebilirken bazı durumlarda özür dilemekten başka bir şey gelemiyor elimizden. Özür dilemenin kendince bir takım incelikleri var. Örneğin yanlışın kendimizde olduğunu düşünmüyorsak, sırf karşımızdaki kişiyle aramızdaki gerginliği sonlandırmak için özür dilememeliyiz. Böyle özürler o an için ortamı yumuşatıyor olsa bile

Kul Affetmeden Allah’ü Teâlâ’nın Affetmeyeceği Günahlar

Kul Affetmeden Allah’ü Teâlâ’nın Affetmeyeceği Günahlar Kul hakları, affı ve cezalandırılması tamamen hak sahibi kula bırakılmış günahlardır. Bu hakların unutulması, kaybolması, geçiştirilmesi mümkün değildir. Zerre kadar bile olsa, hak, haksızdan alınıp hak sahibine verilecektir. Allah kul haklarını çiğneyenleri, çiğnedikleri hakları sahiplerine ödetmeden terk etmez, serbest bırakmaz, affına mazhar kılmaz. Hz. Enes’ten gelen bir hadis-i şerifte, Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdu ki: “İnsanın işlediği üç çeşittir: Bir zulüm vardır ki, onu Cenab-ı Hak asla bağışlamaz. Bir zulüm vardır ki, Allah Teâlâ onu dilerse affedebilir. Bir zulüm vardır ki, Allah Teâlâ affetmediği gibi, onu terk de buyurmaz. Allah Teâlâ’nın affetmeyeceği zulüm, şirktir (Allah’a ortak koşmaktır). Allah, ‘Şirk, en büyük zulümdür’ buyurmuştur. Hak Teâlâ’nın dilerse affedeceği zulüm, kulların kendileriyle Rableri arasındaki hususlarda, kendi nefislerine yaptıkları zulümdür. Allah

Allah’ü Tealânın Seçtiği Dört Şey

Allah’ü Tealânın Seçtiği Dört Şey Rasûlüllah Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki; “Cenab-ı Hak günlerden dört günü, aylardan dört ayı, kadınlardan dört kişiyi diğerleri üzerine faziletli kıldı.” Allah’ü Tealânın Seçtiği Günler 1- Cuma günüdür. Onda bir saat vardır ki, bir kimse o saate denk getirip Allah’ü Tealâdan dünya ve ahırete ait bir şey isterse muhakkak Hz Allah istediğini verir. 2- Arife günüdür.  Cenab-ı Hak Arife günü meleklerine övünerek, “Ey meleklerim, şu kullarıma bakınız, “Mallarını sarf edip, meşakkatle yorularak, toz toprak içerisinde geldiler. Şahit olun, ben onları affettim.” Buyurur. 3- Kurban günüdür. Kurban günü olup kul kurbanını kestiği zaman yere düşen iki Damla onun işlemiş olduğu günahlarına kefaret olur. 4- Ramazan bayramı günüdür. Ramazan orucunu tutup bayram namazına çıktıkları zaman Cenab-ı Hak melâike-i Kirâma şöyle buyurur: “Ey meleklerim, her işçi ücretini ister. Kullarım ramazan boyu oruç tuttular. Şu anda bayram

İki Ekmek Eksik

İki Ekmek Eksik Bir gün iki kişi, Râbia-tül Adeviyye'yi ziyârete geldiler. İkisi de açtı. "Yemeği helâldir" diye içlerinden yemek yemek geçti. O anda kapıya biri gelerek, Allah rızâsı için bir şeyler istedi. Râbia hazretleri evdeki iki ekmeğini buna verdi. Gelen sevinerek gitti. Bir saat kadar sonra bir kişi kucağında bir yığın ekmekle geldi. Râbia hazretleri ekmekleri saydı. On sekiz ekmek vardı. Dedi ki: -Ekmekler yirmi olsa gerektir. Ekmeği getiren, ikisini saklamıştı. Çıkarıp iki ekmeği de verdi. Oradakiler hayretle sordular. -Bu ne sırdır? Biz senin ekmeğini yemeye gelmiştik. Önümüze koyacağın ekmekleri kapıya gelene verdin. Ardından ekmek geldi. Eksik olduğunu söyledin. Cevâbında şöyle buyurdu: -Siz ikiniz gelince karnınızın aç olduğunu anladım. Önünüze koyacağım o iki ekmeği kapıya gelene verdim. Allahü teâlâdan bu ekmeklerin misâfirlerin karnını doyuramayacağını, bunun için bir yerine on vermesini istedim. Çünkü Allahü teâlâ Kur'ân-ı

Günahı Bağışlatan Yedi Şey

Günahı Bağışlatan Yedi Şey Semerkandi (Rahmetullahi Aleyh) anlatıyor. Bir kimse sayılacak yedi şeye dikkat ederse, Allah katında üstün olur. Meleklerin yanında şerefli olur. Denizköpüğü kadar da olsa günahları bağışlanır. 1- Her neye başlar ise, başında Besmele çekmeli, Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile başlamalıdır. 2- İşi bittikten sonra hamd eder. “Elhamdülillah” (Allah’ü Tealâya hamdolsun) demelidir. 4- Bir şeyi yarın yaparım derse, “İnşaallah” demelidir. 5- Kötülükle karşılaşırsa, “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhilaliyyül-azim” (Güç ve kuvvet yüce ve azîm olan Allah’ü tealânındır.) demelidir. 6- Mala veya cana bir musibet gelirse, “İnna lillâhi ve innâ ileyhi raciûn” (Biz Allahû Tealâ içiniz, Allah’ü tealâya döneriz) demelidir. 7- Gece olsun, gündüz olsun (LÂ İLÂHE İLLALLAH) kelime-i tevhidi dilinden düşmemelidir. (Hicret Takvimi)

Burada Uçuşlar Bedava

Resim
Burada Uçuşlar Bedava Zonguldak'taki bir otoparkta çalışan 26 yaşındaki Aşkın Bilge, harabe binada ölü bulundu. Gencin sentetik uyuşturucu bonzai kullanması sonucu öldüğü ön inceleme raporunda belirtildi. Cesedin bulunduğu binada inceleme yapan Cumhuriyet Savcısı Osman Ünlü, duvardaki yazıyı fotoğraflayıp sosyal medya hesabında paylaştı. Bilge'nin sentetik uyuşturucu bonzai kullanması sonucu öldüğü ön inceleme raporunda belirtildi. "Burada Uçuşlar Bedava" Savcı Osman Ünlü, fotoğrafın altına, " Bugün bunu olay yerinden çektim. Duvarda 'Burada uçuşlar bedava' yazıyor. "Maalesef altında ücret olarak genç bir vatandaşımız cansız uzanıyor. Dünyayı kurtarmak için doğmadık belki ama keşke...'hoş bir seda' bırakabilsek" notunu yazdı.
Devletin Verdiği Kitabı Ben Nasıl Yırtarım?

Sessiz…

Sessiz… Sen elifsin. Çünkü otuzüç yıl önce doğdun ve birsin. Ben he'yim. Kırkdört yıl önce öldüm ve ikiyim. İkimiz bir olunca aşıklar ah çeker. Ah bir iklimdir, orada sadece benzersizler oturur. Kendine benzemeyen ancak kendine benzemeyenlerce görülebilir. Gören de görülen de bir olur. Ben birlik için geldim bu deme. Gördüğüm demi hoş gören bir Settar var bilirim. Şimdi buradayım, şehrin güneybatı ucundaki sitede. Salonundan dünyanın diğer ucunun göründüğü kirli sarı renkteki duvarın bu yanında. Diğer yanında senin düşürdüğün gölgeler var. Onları parçalıyorlar görüyorum. Çocukların da beynini dağıtıyorlar. Kadın balkon kapısını açıp çıkıyor, aşağı atıyor kendini, onu da görüyorum, ama biliyorum ki sen birsin ve otuzüç yıl sonra hala bu bahçedesin. Ben güzel he'yim, seninle bu bahçeden çıkmak istemiyorum. Bu kaçınılmazdı, çünkü ben senin ben olman için sen olmuş, bu yüzden kırkdört yıl önce ölmüştüm. Sen gecesin. Çünkü annesin. Üç ay doğdu

Hiç Namaz Kılmadan Cennete Giren Olur mu?

Hiç Namaz Kılmadan Cennete Giren Olur mu? Uhud harbinin bozgunluğu sırasında Asram (keskin kılıç saldırıcı) lâkabı ile mülakkap Amr İbn-i Sabit, Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’e gelerek; “Ya Rasulallah! İman edip te mi harp edeyim, yoksa harp edip de öyle mi iman edeyim?” diye soruyor. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem,  “Önce iman et, sonra harb et! Yoksa mahrum olursun.” buyuruyor. Amr ibn-i Sabit kuşluk vakti iman ediyor, harbe girip birçok müşriği kırdıktan sonra öğle ezanı okunmadan şehit oluyor. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Az işledi, çok kazandı.” buyuruyor. Daha sonra Ebû Hureyre Radiyallahü Anh sahabilere bilmece şeklinde soruyor: “Bana öyle birini söyleyiniz ki hiç namaz kılmadan cennete girmiş olsun?” Sahabiler, “Hiç namaz kılmadan Cennet’e giren olur mu?” dediklerinde; “İşte o Amr İbn-i Sabit’tir. Kuşluk vakti iman etti, namaz vakti girmeden öğleden evvel şehit oldu, cennete gitti.” diyor.  İşte bi

Dünyayı da İhmal Etmeden Hak ile Beraber Olmak

Dünyayı da İhmal Etmeden Hak ile Beraber Olmak Şah-ı Bahaddin Nakşibend Hazretlerinin yetiştirdiği iki halifesinden talebesi Muhammed Parsa Hazretleri, hac niyeti ile memleketinden yola çıkmış, bir şehirde sarraf dükkânına rastlamış. Sarraf gencin, müşterisi çok, alış-verişi bol imiş. Üç cihetten dünyevî durumu gören Muhammed Parsa Hazretleri dükkân sahibinin kalbine teveccüh etmiş. Keşfen o sarraf gencin kalbinin Hakk ile meşgul olduğunu görmüş. Tahsin edip buyurmuş: -El kârda, gönül yârda, demiş. Sonra Mekke’ye vardığında Beytullah’ı tavaf esnasında aksakallı bir ihtiyarın Kâbe’nin örtüsüne sarılarak ağladığını görmüş. Gıbta ederek; “Keşke bu mübarek makamda ben de böyle iltica etsem, ağlasam.” demiş. İhtiyarın kalbine teveccüh etmiş; keşfen onun dünyalık istemeye geldiğini müşahede ederek müteessir olmuştur. İşte ne gençlik, ne müşteri ne de zenginlik insanları Allah’ı zikirden menedemez. Burada en mühim husus dünya alâkasıdır. Onu kalpten atmak kolaylıkla mümkün

Dünya Sevgisi Günahların Başıdır

Dünya Sevgisi Günahların Başıdır Uhud harbinin bozgunluğu sırasında Asram (keskin kılıç saldırıcı) lâkabı ile mülakkap Amr İbn-i Sabit, Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’e gelerek; “Ya Rasulallah! İman edip te mi harp edeyim, yoksa harp edip de öyle mi iman edeyim?” diye soruyor. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem,  “Önce iman et, sonra harb et! Yoksa mahrum olursun.” buyuruyor. Amr ibn-i Sabit kuşluk vakti iman ediyor, harbe girip birçok müşriği kırdıktan sonra öğle ezanı okunmadan şehit oluyor. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Az işledi, çok kazandı.” buyuruyor. Daha sonra Ebû Hureyre Radiyallahü Anh sahabilere bilmece şeklinde soruyor: “Bana öyle birini söyleyiniz ki hiç namaz kılmadan cennete girmiş olsun?” Sahabiler: “Cennete hiç namaz kılmadan giren olur mu?” dediklerinde; “İşte o Amr İbn-i Sabit’tir. Kuşluk vakti iman etti, namaz vakti girmeden öğleden evvel şehit oldu, cennete gitti.” diyor.  İşte bir defa Allah-ü T