Kayıtlar

Osman Gazi’nin Rüyası

Osman Gazi’nin Rüyası Osman Gazi bir gece Şeyh Edebali’nin zaviyesinde misafir kalmıştı. Gece, vakit hayli ilerleyince istirahat etmek üzere odasına çekilmişti. Fakat yatmak üzereyken rafta gözüne ilişen Kuran-ı Kerim’e saygısından dolayı yatamadı. Uyuyamadı. Kuran’ı alıp okumaya başladı. O gece sabaha kadar Kuran okudu. Tam 6 saat. Hikmet-i İlahi, Osman Gazi Han’ın Kuran’a olan bu saygısından dolayı her okuduğu saate 1 asır lutf edilmiş, hanedanı 6 asır hükümran olmuştur 7 cihana. Vakit sabah ezanlarına yaklaşmışken, yorgunluk ve uyku da bir hayli bastırmışken, Kuran elinde, yaşlandığı yerde, tatlı bir uykuya daldı Sultan Osman Han. Uyurken bir rüya gördü. Rüyasında kendisi Şeyh Edebali’nin yanında yatıyordu. Edebali’nin göğsünden bir hilal doğdu. Hilal biraz yükseldikten sonra büyüdü, büyüdü ve dolunay haline gelince kendisinin göğsüne girdi. Daha sonra göğsünden bir ağaç bitip büyümeye, yükselmeye başladı. Bir çınar ağacıydı bu. Büyüdükçe yeşerdi, güzelleşti. Dallar

Ölüsü Canlandırılan Padişah

Ölüsü Canlandırılan Padişah Çilekeş Osmanlı hükümdarı Çelebi Mehmet, babası Yıldırım Bayezid’in vefatından sonra, önce Amasya’da hükümdarlığını ilan etmişti. Ona karşı savaş veren kardeşleri İsa Çelebi ve Musa Çelebi de sonunda mağlup olup idam edilmişlerdi. İşte bundan sonra Çelebi Mehmet Muhtasar Osmanlı Devleti’nin yeni hükümdarı olarak Edirne’de saltanat kurmuştur (Temmuz 1413). Onbir yıl süren ve şehzade kavgalarıyla geçen “Fetret Devri” bu suretle kapanmıştır. Çelebi Mehmed bütün gücüyle Osmanlı Devleti’ni toparlayıp güçlendirme gayretine girmiştir. Çelebi Mehmet son günlerinde Edirne civarında avlanırken, önüne çıkan bir domuza mızrak attığı sırada, vücudunda nüzul (felç) inerek attan düştü. Hasta yatağında vezirlerini çağırıp talimat verdi: “Tez ulu oğlum Murad’ı getirin. Ben artık yataktan kurtulamam. Murad gelmeden ben ölürüm. Memleket birbirine girer. Tedarik edin, benim vefatım duyulmasın. ” dedi. Henüz on yedi yaşındaki büyük oğlu Şehzade Murat, o sırada Amasya

Bu Milletle Dünya Fethedilir

Bu Milletle Dünya Fethedilir İstanbul’un henüz fehedilmediği zamanlarda Edirne’de bulunan Sultan Mehmet, fetih hazırlıklarını yaparken diğer bir taraftan halkın durumunu kontrol etmeyi ihmal etmiyordu. Ona göre önemli olan milletin birlik beraberlik içinde olmasıydı. Bunu fetihin gerçekleşmesinin şartlarından biri olarak görüyordu. Sultan Mehmet bir sabah kılık kıyafet değiştirip pazara çıktı. Satılan malların kalitesini, fiyat durumunu ve esnafın hâlini kontrol etmek için, Edirne’nin çarşılarını gezmeye başladı. Sultan Mehmet, sokağın başındaki ilk dükkâna girdi. Selam verdikten sonra: - Bana yarım batman yağ, yarım batman bal ve biraz da peynir veriniz, dedi. Müşteriyi güler yüzle karşılayan esnaf, selâmı alıp memnuniyetle yarım batman yağı tarttı. Yağı verirken, karşısındakinin padişah olduğundan bihaber konuştu: - Ağam, dilerseniz bal ve peynir verebilirim. Ancak ben bu yağı satarak siftahladım. Diğer isteklerinizi de daha siftahlamayan karşı komşumdan alırsanız memnun olu

İmanın Şubeleri

İmanın Şubeleri  Ebu Hureyre (r. a) Nebi (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: - İman yetmiş küsûr şubedir. Ve haya da imandan bir şubedir. İmanın aslı, kâlb ile tasdik ve dil ile ikrardır. İmanın kemâli ise salih amellere devam etmek ve günahlardan korunmak ve sakınmak, peygamber efendimizin ahlakını kendine rehber edinmekle gerçekleşir. Bedreddin Aynî bu hadisin izahında: “İmanın itikada ait otuz, dilin amellerine ait yedi ve azaların amellerine ait kırk olmak üzere toplamda yetmiş yedi şube olduğunu” izah etmektedir. Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam "Fıkh-ı Ekber"de imanın esaslarını şöyle ifade eder: “Tevhidin aslı ve itikatta sağlam dayanak, mükellefin söylemesi farz olan şu esaslardır. Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye, kadere, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna inandım.” Böylece inanan herkes mü'mindir. Ancak bu imanını, salih amellerle ile kuvvetlendirip kemâle erdirmesi gerekir. Sürekli g

İmanın Sahih Olmasının Şartları

İmanın Sahih Olmasının Şartları Rahman ve Rahim olan Allah'tan ümit kesilmez. Ancak onun rahmetinin genişliği müminleri rehavete yöneltmesin! Cennet ucuz olmadığı gibi cehennemde lüzumsuz değil vesselam. İman esaslarını hakkıyla bilen ve yaşayanlardan olmak duasıyla... 1- İmanda şüphe olmamalıdır. Zira iman şek ve şüphe kabul etmez. Şüphe ile iman bir arada bulunmaz. O halde, inanılması gereken şeylerin tamamına şeksiz, şüphesiz ve kesin olarak iman edilmesi gerekir. Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de müminleri şöyle tarif etmektedir: إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ Müminler ancak Allah'a ve Rasûlüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır. (Hucurat, 15) İman etmiş olabilmek için ilk başta kalben şüpheyi atmak şart olduğu

Allah Sevgisi

Allah Sevgisi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız Bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Âl-i İmrân, 31) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Dünyaya karşı zâhid ol, ona rağbet gösterme ki, Allah seni sevsin. İnsanların ellerinde bulunan şeylere karşı zâhid ol, onları isteme ki, insanlar da seni sevsin.” (İbn-i Mâce, Zühd, 1) Müʼmin, Cenâb-ı Hakk’ın sevgisine nâil olabilmek için, Peygamber Efendimiz’in nezih hayatını kendi hayatında tatbik etmeye gayret göstermeli ve O’nu her şeyden daha çok sevmelidir. Zira unutulmamalıdır ki, Allah Teâlâ’nın kulunu sevdiğinin ilk alâmeti, kulun Hazret-i Peygamber’e ittibâsı, O’nun gönül dokusundan nasîb alabilmesi, gerek inanç gerekse amel olarak Sünnet-i Seniyyeʼyi gücü nisbetinde yaşamaya çalışmasıdır. Allâh’ı gerçekten seven bir kul, Oʼnun Habîbiʼne tâbî olur. Peygamber’e tâbî olan bir kulu da Allah Teâlâ sever. Böyle bir çizgiden uza

Korkmayın Yaşayın!

Korkmayın Yaşayın! İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için. W. Shakespeare

Sıfırlar!

Sıfırlar! Sağlığınızı 1 rakamı ile gösterin. Bundan sonra kazanacağınız bütün mevkileri, şan ve şöhretleri, kazanacağınız bütün maddi ve manevi varlıkları, sağına 0 ’ lar koyun. Binler, milyonlar, trilyonlar elde edebilirsiniz 1! Okullar bitti, 10! Harika bir mesleğiniz var, 100! Sevdiniz, 1000! Sevildiniz, 10 000! Evlendiniz, 100 000! Harika çocuklarınız oldu, 1 000 000! İşyerinde zirveye çıktınız, 10 000 000! Dünya sizi tanıyor, tapıyor, 100 000 000! İşte mutluluk bu... 1 000 000 000! Sağlık gitti... 000 000 000!

Şarabı O İçmiş, Sarhoşluğu Siz Yapıyorsunuz!

Şarabı O İçmiş, Sarhoşluğu Siz Yapıyorsunuz! Hz. Mevlânâ, zikir halkasına katılmış, çevresiyle birlikte zikrediyordu. Tam bu sırada bir sarhoş da dışarıdan halkaya katılıp zikretmeye başladı. Ancak sarhoş dengesini tutamıyor, yalpa yaprak yanındakilere çarpıyordu. Tutup dışarıya atmak istediler. Ama sarhoş, zikir halkasından çıkmak istemeyince tartışma çıktı. Mevlânâ sordu: -Neyi tartışıyorsunuz? -Sarhoştur, dediler içimizden çıkarmak istiyoruz, o da çıkmak istemiyor! Cevabı kısa oldu; -Demek şarabı o içmiş, sarhoşluğu siz yapıyorsunuz! Bunun üzerine derin bir sessizlik olur. Sonra hep bir ağızdan zikir cümlesi aynı olur: -Şarabı o içmiş, sarhoşluğu siz yapıyorsunuz! Hz. Mevlânâ son uyarısını da şöyle yapar: -Düşene herkes tekme atar, bir tekme de siz atmayın! Gelin bu cümleyi de biz tekrar edelim: -Düşene herkes tekme atar, bir tekme de biz atmayalım!

Bana Bin Tane Söylesen Bir Tane Dahi Cevap Alamazsın!

Bana Bin Tane Söylesen Bir Tane Dahi Cevap Alamazsın! İki kişi sokak ortasında ağız dalaşı yaparak tartışıyorlardı. Biri dedi ki: -Bana bak! Ben öyle bir adamım ki, bana bir söylesen bin tane cevap alırsın! Oradan geçmekte olan Mevlânâ, bu sözü söyleyen adamın yanına varıp çenesi altına kadar sokularak şöyle dedi: -Ben de öyle bir adamım ki, bana bin tane söylesen bir tane dahi cevap alamazsın! Bir söze bin cevap vereceğini söyleyen adam, bu defa bir tane dahi cevap veremedi...

Ben El Öptürmeyi Çok Severim

Ben El Öptürmeyi Çok Severim Bir talebesi evlenmiş, hayata karışmıştı. Ziyaretine geldiğinde kılık kıyafetinden ihtiyaç içinde olduğunu anlamıştı. Fakat halkın içinde mahcup etmeden nasıl yardımcı olabileceğini düşünüyordu. Tam o sırada kalkıp gitmek üzere olan talebesine seslendi: -Osman! Sen eskiden çok mütevazı biri idin, kalkıp giderken elimi öperek giderdin. Osman mahcubiyetle Mevlânâ'ya doğru yönelerek yaklaşıp elini öpmek istedi. O sırada avucu içine önceden hazırladığı altınları kimsecikler görmeden Osman'ın avucu içine sıkıştırarak elini kapatan Mevlânâ, şu tembihte bulunmayı da ihmal etmedi: -Osman dedi, ben el öptürmeyi çok severim, sık sık gelip elimi öpmeni istiyorum! Osman, avucu içindeki altınları sıkı sıkıya tutarak çıkıp evin yolunu tutarken bir yandan alacağı ihtiyaçlarının sevincini yaşıyor, bir yandan da bu zarif anlayış karşısında gözyaşlarını tutamıyordu.

Darbeler Neden Olur Darbelerden Hangi Dersler Çıkarılmalı?

Darbeler Neden Olur Darbelerden Hangi Dersler Çıkarılmalı? Darbe bir ülkeyi en kısa yoldan ele geçirme yöntemidir. Kendi isteğiniz yönetim başa geçti mi artık o ülke sizin demektir. Çünkü o yönetim sizin çıkarlarınızı korur. Bütün savaşların ve darbelerin sebebi iktisadidir. Yani çıkar meselesi… Elbette kültürel sebepler de vardır ama kültürel sebeplerin arkasında da iktisadi sebepler yatar. Örnek verecek olursak Afrika, Amerika, Asya ülkelerinin çoğu Hristiyanlaştırılmıştır. Sebebi ora halklarını ıslah etme değil; sömürmektir. Zaten Avrupalı kendi Kiliseye gitmiyor; diğer ülkelerin dini ile neden uğraşsın ki… Nitekim Afrikalı Jomo Kenyatta; “Beyaz adam geldiğinde, bizim topraklarımız, onların ellerinde İncil vardı. İncil’i verip bizi uyuttular; gözlerimizi açtığımızda İncil bizim elimizde, topraklarımız onlardaydı!” demiştir. Hiçbir darbe İsrail, İngiltere ve ABD desteği olmadan yapılamaz ve başarılamaz. Başarılı ve başarısız darbelerin arkasında her zaman bu güçler vardır.

Darbeler Üzerine

Resim
Darbeler Üzerine

İhlâs Sûresi Çöpten İyi Korur Beni

İhlâs Sûresi Çöpten İyi Korur Beni Cübbesindeki düğme sallanıyordu. Hanımı Gevher Hatun, hemen oracıkta ayaküstü düğmeyi dikmek istedi. Halk arasındaki söylentiyi hatırlatarak da: -Efendi, dedi ağzına bir çöp al da bir uğursuzluğa uğramayasın! Mevlânâ Hazretleri bu boş söylentiyi zarif bir cevapla düzeltti: -Hanım sen merak etme. Ben ağzıma çöp yerine Kulhüvellahü'yü aldım. İhlâs Sûresi çöpten iyi korur beni!

Tevazuda Papazı Geçmemiz Gerekir

Tevazuda Papazı Geçmemiz Gerekir Mevlânâ Hazretleri, bir gün Konya çarşısında yürürken; bir papaz kendisini görünce hemen ayağa kalkmış, sonra da yarıya kadar aşağıya eğilerek hürmetle selâm vermişti. Bunu gören Mevlânâ Hazretleri ise papazdan daha aşağıya eğilerek selâmına mukabele etti. Bu duruma itiraz eden bir Müslüman: -Bir papaza da bu kadar aşağıya eğilmek olur mu? Deyince şu cevabı verdi: -Tevazuda da papazı geçmemiz gerekir!

İlmin, Âlimlerin ve İlim Öğretmenin Faziletiyle İlgili Hadis-i Şerifler

İlmin, Âlimlerin ve İlim Öğretmenin Faziletiyle İlgili Hadis-i Şerifler بسم الله الرحمن الرحيم 1. İlmin Farziyeti Ve Fazileti: Birinci Hadis-i Şerif عن أنس بن مالك رضي الله عنه قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم طلب العلم فريضة على كل مسلم وواضع العلم عند غير اهله كمقلد الخنازير الجوهر واللؤلؤ والذهب رواه ابن ماجه    Enes b. Malik Radiyallahü Anh Peygamberimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “İlmi taleb etmek, öğrenmek her Müslümana farzdır. İlmi ehil olmayan kimselere öğreten ise, hınzırların boynuna, mücevher, inci, altın takan gibidir.”  (İbn Mace) İkinci Hadis-i Şerif عن عبد الرحمن بن ابي بكرة عن ابيه قال سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول اغد عالما او متعلما او مستمعا او محبا ولا تكن الخامسة فتهلك رواه البيهقي والطبراني في الكبير Abdurrahman b. Ebu Bekre Radiyallahü Anh babasından peygamberimizin şöyle dediğini rivayet etmiştir:  “Ya Âlim ol, ya talebe ol, ya dinleyenlerden ol, yahut bunları sevenlerden ol, beşincisi olma he