İmanın Şubeleri
İmanın Şubeleri
Ebu Hureyre (r. a) Nebi (sav) şöyle
buyurduğunu rivayet etmiştir:
- İman yetmiş küsûr
şubedir. Ve haya da imandan bir şubedir.
İmanın aslı, kâlb ile
tasdik ve dil ile ikrardır. İmanın kemâli ise salih amellere devam etmek ve günahlardan
korunmak ve sakınmak, peygamber efendimizin ahlakını kendine rehber edinmekle
gerçekleşir.
Bedreddin Aynî bu hadisin
izahında: “İmanın itikada ait otuz, dilin amellerine ait yedi ve azaların
amellerine ait kırk olmak üzere toplamda yetmiş yedi şube olduğunu” izah
etmektedir.
Hanefi mezhebinin kurucusu
İmam-ı Azam "Fıkh-ı Ekber"de imanın esaslarını şöyle ifade eder: “Tevhidin
aslı ve itikatta sağlam dayanak, mükellefin söylemesi farz olan şu esaslardır. Allah'a,
meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye, kadere, hayır
ve şerrin Allah'tan olduğuna inandım.” Böylece inanan herkes mü'mindir. Ancak
bu imanını, salih amellerle ile kuvvetlendirip kemâle erdirmesi gerekir. Sürekli
günah işleyen, isyan ve tuğyan içinde bulunan, hayır adına bir şey yapmayan bir
kişi, (hafazanallah) zamanla imanını zâyî etmek gibi korkunç bir bâdireye
sürüklenebilir.
İman bir nurdur, bir
ışıktır. Amâl-i sâliha ise bu nur ve ışığı muhafaza eden bir fanus
mesabesindedir.
Hadis-i şerifte geçen, "Hayâ
imandandır" ifadesinden maksat, "Hayâ imanın kemâlindendir"
demektir.
Evet hayâ imanın
hakikatından değil kemâlindendir. Bir şeyin kemâlinin bulunmaması o şeyin
yokluğunu gerektirmez.
Hayâ, utanmak, ar, nâmus
manalarına gelir. Dine, ahlâka aykırı bir işten dolayı kalbin darlanması ve
sıkıntılanması demektir.
İbn-i Salâh: “Hayâ
kötülüklerden ve hukukta kusurdan meneden bir huydur” der.
Cüneydi Bağdadi de: “Allah'ın
nimetlerini ve kulluk babında yapılan kusurları görerek bunların arasında
meydana gelen hâle hayâ denir” demektedir. Hayâ mü'minin zinetidir. Hayâsızlık
ve utanmazlık ise mezmum ve çok çirkin bir huydur. Hayâ, gevşeklik ile başına
buyrukluk ortasında Muhammedî bir ahlâktır. Ebu Said el- Hudrî radıyallahu anh “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem perdesinin arkasındaki bâkire kızdan daha utangaçtı.
Hoşlanmadığı bir şey gördüğü vakit o hâli yüzünden anlardık» der. (Müslim)
Hayânın ifratı gevşeklik, tefriti
ise başına buyruk olmaktır. Gevşeklik çirkindir. Çünkü kulluk vazifesini ihmale
ve terke ve birçok hayırlı işleri yapmamaya sebeb olur. Başına buyruk olup, itaatten
çıkarak nefis ve hevâya uymanın kötülüğü ise aşikârdır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hayânın
hepsi hayırdır. » (Müslim) buyurmaktadır. Demek oluyor ki imanı taklitten, tahkike
ve kemâle erdirmek her mü'min için bir vecibedir. Kemâle ermiş mü'minlerin
vasıfları ise, Kur'an ve sünnette şöyle anlatılıyor:
“Mü'minler ancak Allah
anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın ayetleri okunduğunda
imanlarını artıran ve yalnız Rab’lerine dayanıp güvenen kimselerdir. Onlar
namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden (Allah
yolunda) harcayan kimselerdir. İşte onlar gerçek mü'minlerdir. Onlar için
Rab’ları katında dereceler, bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır. » (Enfal: 2,
3, 4)
“Gerçek mü'minler
kurtuluşa ermiştir. Onlar ki na- mazlarında huşû’ içindedirler. Onlar ki boş ve
yararsız şeylerden yüz çevirirler. Onlar ki zekat vazifelerini yerine
getirirler. Ve onlar ki iffetlerini korurlar.” (Mü'minun: 1- 5)
“Yine onlar ki
emanetlerine ve akitlerine riayet ederler. Ve onlar ki namazlarına devam
ederler.” (Mü'minun: 8, 9)
“İman edip amel-i sâlih
işleyenlere gelince, onlar halkın en hayırlısıdır.” (Beyyine: 7)
Allah için sevmek ve Allah
için buğzetmek de imandan ve imanın kemâlindendir. Nitekim Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: “Bir kimse, Allah için sever, Allah
için buğz eder, Allah için verir ve Allah için men ederse imanını kemâle
erdirmiş olur.”
Abdullah ibn-i Mes'ud (ra)
Rasûlullah (sav)’in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“Benden önce Allah'ın
hiçbir ümmete gönderdiği bir peygamber yoktur ki, o peygamberin ümmetinden
havarileri ve sünnetine tâbi olan, emrine uyan ashabı olmasın. Kıssa şu ki, sonra
onların ardından yapmadıklarını söyleyen ve emrolunmadıkları şeyleri yapan bir
takım kötü nesiller meydana çıkar. İşte kim bunlara karşı eli ile mücadele
ederse o mü'mindir. Kim onlara karşı diliyle mücahede ederse o da mü'mindir. Amma
bunun ötesinde imandan bir hardal tanesi de yoktur.” (Müslim)
Ebu Hureyre (ra) de şöyle
bir rivayette bulunur: ”“Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi
sevmedikçe de tam iman etmiş olmazsınız. Ben size bir şey göstereyim mi onu
yaparsanız sevişirsiniz. Aranızda selamı yayın.” (Müslim)
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder