Kayıtlar

Allah Hangi Gençleri Beğenir?

Allah Hangi Gençleri Beğenir? Hayatıyla bize en büyük bir rehber, en büyük bir nümune olan Yüce Peygamberimiz Aleyhisselâm, “Allah, gayr-i meşrû şehvet peşinde olmayan genci pek beğenir” (Müsned, 4: 151) buyurmaktadır.   Bu hadiste, hayatının en fırtınalı ve en tehlikeli dönemlerini yaşayan gençler için çok büyük bir müjde vardır: Allah’ın beğenmesi. Bu öyle bir müjdedir ki, insanın tüm sevdiklerinden, beğenisini kazanmak istediği bütün şahıslardan daha değerli, daha yücedir. Çünkü Bedîüzzaman Hazretlerinin dediği gibi, “Kim Allah’a yâr ise her şey yârdır, her şey yarar.” Meşhur Hikem-i Atâiyye, “Cenâb-ı Hakkı bulan neyi kaybeder? Ve onu kaybeden neyi kazanır?” demiştir. Yâni “Onu bulan her şeyi bulur, Onu bulmayan hiçbir şey bulmaz. Bulsa da başına belâ bulur.” İşte dünyalara bedel olan Allah’ın beğenisini kazanmanın yolu gayri meşru şehvet peşinde olmamaktır. Yine gençlerle ilgili hadislerde, “Allah’ın gayri meşrû şehvetini terk eden genci meleklerin bazısı gibi gördüğü” b

Gençliğin Tehlikelerinden Sakınınız

Gençliğin Tehlikelerinden Sakınınız Gelişiyle insanlığı karanlıktan aydınlığa çıkaran Yüce Peygamberimiz (aleyhisselam), bütün söz, fiil ve davranışlarıyla bizlere örnektir. Kur’an-ı Kerimde meâlen “Ant olsun ki, Allah’ın rahmetini ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için, Allah’ın resûlünde size güzel bir numûne vardır” (Ahzâb: 21) buyuran Rabbimiz, onun her yaş ve her kesimden insana rehber olduğunu belirtmiş oluyor. Yüce Peygamberimiz (aleyhisselam) bizim için en güzel “öğretici, uyarıcı ve müjdeleyici”dir. Hayatlarının en fırtınalı ve en hareketli dönemini yaşayan gençler hakkında buyurduğu, “Gençliğin tehlikelerinden sakınınız.” (Kenzü-l Ummâl, 2: 258) şeklindeki hadîs, o en büyük muallim ve terbiyecinin çok mühim bir uyarısıdır. Hadiste birbiriyle çok yakından ilgili olan iki kavram var: Gençlik ve tehlike. Gençlik, insan hayatının en duygusal dönemidir. İnsanın gerek maddî organlarının, gerekse mânevî duygularının çok canlı olduğu

Kıyamette Gençlik Nimeti Sorgulanacak

Kıyamette Gençlik Nimeti Sorgulanacak Tüm insanlığı hayat veren sözleriyle uyaran Allah’ın Resulü (aleyhisselam), “verilen nimetlerin hakkıyla değerlendirilmesi” konusunda çok durmuştur. Nitekim konuyla ilgili bir hadislerinde şöyle buyurur: “İnsanoğluna şu beş şeyden hesap sorulmadıkça onun ayakları Kıyâmet Gününde Rabbinin huzurundan ayrılmayacaktır: Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nerede kazanıp nereye harcadığından ve öğrendiği ilimle nasıl amel ettiğinden.” (Tirmizi, Sıfâtü-l Kıyâme: 1) Görüldüğü gibi burada her yaş ve her baştaki insanı yakından ilgilendiren beş nimetin hesabının sorulacağı belirtilmektedir. Ömrünü nerede tükettiğinin sorulması, bir bakıma “hayat nimeti”nin ve insana ihsan edilen “zaman”ın nerede harcandığıyla ilgilidir. İnsana, hayatı ve zamanı ihsan eden Allah olduğuna göre, bu nimet Onun rızası ve emirleri doğrultusunda kullanılmalıdır. Yüce Peygamberimiz Aleyhisselâm, İbn-i Abbas’dan rivâyet edile

Coğrafi Keşiflerin İç Yüzü

Resim
Coğrafi Keşiflerin İç Yüzü Tarih de coğrafi keşifler, İspanyol ve Portekizli denizcilerin 15. yüzyılın sonları ile 16. yüzyılın başlarında bilinmeyen uzak kıtaların ve denizlerin bulunması amacıyla yaptıkları seyahatler olarak anlatılır. Bu seyahatlerin en önemli nedenleri bilimsel bir merakla yeni ufukların keşfedilmesinden çok tamamen ekonomik nedenlere dayanmakta olup öne çıkan isimler ise ders kitaplarında bile adları sık sık geçen Kristof Kolomb, Vasco Da Gama, Ferdinand Macellan ‘dır. Bu denizciler maalesef coğrafi keşifler adı altında katliam ve Hıristiyanlık propagandasından başka bir şey yapmamışlardır. Amerika kıtasının varlığından 1000 yıllarında ilmen ilk defa bahseden Müslüman bilgin Biruni’dir. Ayrıca başka Müslüman âlim ve kâşifler de Amerika’nın varlığından Kolomb’dan daha asırlar önce bahsetmişlerdir. Kolomb’un da başta İbni Rüşd olmak üzere birçok Müslüman kâşif ve bilginin eserlerinden istifade ederek yola çıktığına dair güçlü deliller bulunmaktadır. Hatta 3

Cennete Uçarak Giren Yiğit

Cennete Uçarak Giren Yiğit Ebu Talibin çok çocuğu vardı. Mekke’de kıtlık hüküm sürerken mali durumu biraz daha iyice olan Hz. Abbas ağabeyinin yükünü hafifletmek üzere çocuklarını almak istedi. Ebu Talip Ona Cafer Radiyallahü Anhi verdi. Cafer Radiyallahü Anh Hz. Ali Radiyallahü Anhın kardeşidir. Bir gün babası Ebu Talip’le şehrin dışında gezinirken Rasülullah Sallallahü Aleyhi Vesselâm ve Ali Radiyallahü Anhi namaz kılar gördüler. Ebu Talip Cafer Radiyallahü Anhe: “Haydi koş yanlarına dur sen de namaza başla” dedi… Cafer Radiyallahü Anh böylelikle çocuk yaşta İslam’ı seçti. Kıldığı bu namaz sonrası Rasülullah Sallallahü Aleyhi Vesselâm ileride gerçekleşecek bir olayı işaret edercesine ona şöyle dua etti: “Allah’ü Tealâ sana iki kanat versin de cennette uç inşallah! “Minik Cafer Radiyallahü Anh bu duaya pek sevindi. Kaderi saklı idi aslında bu duada... Büyüyüp geliştiğinde o da diğer müminler gibi işkencelere maruz kalır. Bunun üzerine Habeşistan’a hicret etmesine izin verilir.

Türkiye’yi Bu Hale Getiren “SÖZDE AYDINLAR!”

Türkiye’yi Bu Hale Getiren “SÖZDE AYDINLAR!” Milli değerlerinden kopmuş; “Ne batılı” , “Ne doğulu” … Ecnebi hayranı, maneviyatsız, soysuzlaşmış… Mason, ateist, materyalist, anlık menfaate dümen kıran… Onlar İslâmiyet’e “Afyon” , Müslüman’a “Yobaz” derler… Tesettürlüye “Gerici” , hayâsıza “İlerici” derler… Dedelerinin; “Hacı hoca” olduğunu söyler; Hacılara, hocalara söverler… Kiliseyi, Havrayı över, Camiyi kötülerler… Ülkelerine, ailelerine, her kutsala ihanet ederler… Müthiş Kemalist’tir ama Zübeyde Hanım’ın; Makbule Hanım’ın kıyafetine korkunç düşmandırlar… Eylemlerde çarşaf yırtar, başörtü çiğner, göbek atarlar… Namuslu kadını aşağılar, fahişe kadınlara övgüler düzerler… Etini satana “Emekçi” , evinde çocuğuna Bakana “Bağnaz” derler… Sarhoş eğlendirene “Çağdaş” ; evinde - işinde Çalışana “Çağdışı” derler… Batıyı, Avrupalıdan; İsrail’i, Yahudi’den iyi savunurlar… Teröriste, bölücüye, dinsize toz kondurmazlar… Komüniste, “Devrimci” ; vata

Feryadımızı Duyun Lütfen Alışmayalım Alıştırmayalım

Feryadımızı Duyun Lütfen Alışmayalım Alıştırmayalım Alıştık galiba, oysa bizimle yüzyılın ezikliği, üzerimize sinmiş gelenek değişmişti. Geceler aydınlanmış, gündüzler bereketlenmişti. Hiç olmadığı kadar sıkı birleşmişti ellerimiz meydanlarda. Farklı yüreklerden aynı dua yükselmişti semaya. Hani asla ALIŞMAYACAKTIK?!! Hani unutmayacaktık o günleri? Ne oldu da her gün başımızı açmak, örtümüzü çıkarmak sıradan geldi bize. Yılgınlığı kabul etmiyorduk hani? Acımız içimizde hep var olmayacak mıydı? Yoruldukta mı kabuğumuza çekildik? Günlerimiz çok mu yoğun geçer oldu? Ya da zaman mı bulamıyoruz artık? Ne oldu bize de böyle bir sorun olduğunu bile unuttuk. Biz ümmet'in umudu değil miydik? Biz fafihler yetiştirmeyecek miydik? Dolmuyor artık gözlerimiz; fakülte kapısında kendisiyle, inancıyla her sabah savaşan kızı gördüğümüzde. Ya babalar siz! Gözünüzden bile sakındığınız yavrunuzun başındaki kirli elleri görmezden mi geliyorsunuz? Ya siz gençler, bacılarınız için, ümmet için s

Sevgili ve Sevimli Çocuklar!

Sevgili ve Sevimli Çocuklar! Halis ECE Türkçe’mizde, “Kişi sevdiği ile beraberdir” diye bir atasözümüz vardır. Bu aslında Sevgili Peygamberimizin Sallallahü Aleyhi Vesellembir hadisinin mealidir. Dikkatlerinizi bu mübarek, değerli ve önemli sözün anlamı üzerinde toplamanızı istiyorum. Sonra da, sevdiklerinizin-sevdiklerimizin kimler olduğunu hatırlamanızı... Hiç düşündünüz mü sevgili çocuklar, kimleri seviyorsunuz? Haydi, biraz düşünün bakalım... Ardından da kendi kendinize saymaya-sıralamaya başlayın... Evet, her şeyden önce ve en çok Yüce Allah’ımızı seviyoruz değil mi? Çünkü bizleri de, bizlere doğru yolu gösteren, dünya ve âhiret saâdetini bildiren Sevgili Peygamberimizi de, dünyaya gelmemize vesîle olan anne-babalarımızı da... Kısacası bildiğimiz-bilmediğimiz bütün varlıkları da yaratan Allah Teâlâ'dır. İnsanları yaratmazdan önce, dünyayı hayata elverişli bir halde var eden ve bu kadar güzel bir şekilde yayıp döşeyen, bizlere hazırlayan da yine O’dur.

Yüzde Yüz Düşünce Gücü Ve İlginç Bir Test

Resim
Yüzde Yüz Düşünce Gücü Ve İlginç Bir Test Bir düşünsenize, insanoğlu tüm islerini tek parmakla yapıyor olsa idi, o zaman 10 parmakla donatılmış olarak doğmazdık. Eğer beyin hücrelerimizin sadece %10′u mutlu, seviyeli bir yaşantı sürdürmeye yetse idi, kafamız tam 10 kati daha fazla hücre ile dolu olmazdı. Aslında, insanoğlu dünyada beyin kapasitesinin % 100′ünü kullanmayan tek varlıktır. İnsanoğlu ayni zamanda, beraber yasadığı diğer canlılar ile sürekli uyumsuzluk halindeki tek varlıktır. Yunuslar da benzer bir beyin ile donatılmışlardır, ancak onlar beyin kapasitelerinin tümünü kullanarak yaşamlarını akilli, eğlence sever, çevreleri ile uyumlu varlıklar olarak devam ettirmektedirler. İnsanların da daha fazla beyin kapasitesinin kullanımı ile daha mutlu, daha uyumlu bir yasam sürebileceğini söylemek yanlış olmaz. Siz hiç, beyninin % 100′ünü kullanan birisinin suç, savaş, açlık, salgın hastalık, ön yargı ve çevre katliamı ortamlarında olabileceğini düşünebiliyor musunuz?

Hepimiz Aslında Çatlak Kovalarız

Hepimiz Aslında Çatlak Kovalarız Hindistan’da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan efendisinin evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde efendisinin evine 1,5 kova su götürebilmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş: “İki yıldır çatlağımdan su sızdırdığımdan dolayı görevimin yarısını yerine getirebildiğim için kendimden utanıyor ve senden özür diliyorum.” demiş. Sucu şöyle demiş: “Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum.” Gerçekten de tepeyi tırmanırken patikanın bir kenarındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Faka

Sende Evlât Acısı Ben de Kuyruk Acısı Varken…

Sende Evlât Acısı Bende Kuyruk Acısı Varken… Zamanın birinde bir oduncu, ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an göz göze gelmiş. Yaratana olan aşkı -yılan bile olsa- yaratılana yansımış ve yılanı vurmaya kıyamamış. Yılan da duygulanmış, dile gelmiş. Ey insanoğlu, sen bana kıyamadın, ben de sana bir iyilik edeceğim demiş. Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra ağzında bir altın lira ile dönmüş ve oduncuya uzatmış. "Bundan böyle ömür boyu sana her gün bir altın lira vereceğim. " Oduncu altını bozdurmuş ve evinde o gün şenlik olmuş. Hiç kimseye olan biteni anlatmamış, ailesi dâhil. Herkes sadece oduncunun çok çalıştığı için durumunun düzeldiğini zannetmiş. Yıllar boyu her gün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış. Gel zaman git zaman, oduncu ağır hastalanmış. Kuyunun başına gidemez olmuş. Bir kaç gün geçince bolluğa alışmış evinde darlık başla

Cennette Çekilen Video Dünyada İzlenirse…

Cennette Çekilen Video Dünyada İzlenirse… İki melek, yeryüzünde neler olup bittiğini öğrenmek istemiş ve bu arzularının kabulü için Allah’ü Teâlâ’ya niyazda bulunmuşlar. En günahkâr kullarının bile dualarını kabul eden Rabbimiz, onları da kırmamış ve melekler, biri uzun diğeri orta boylu bir insan kılığına sokulduktan sonra, ellerine dünya malı bir kamera verilip, turist olarak aşağı indirilmişler. İndirilmişler ama daha toprağa ayak basar basmaz bir çöplüğe düştüklerini zannedip tıkamışlar burunlarını. O ana kadar Cennet kokularıyla bayram yapan ciğerleri, birbirinden berbat kokularla dağlanıp kavrulurken, biraz olsun ferahlamak için hemen ilerideki derenin renkli, sularına atmışlar kendilerini. Fakat bir lağımdan farksız olan karışım, tepeden tırnağa yıkamış zavallıları. Melekler, ağız ve burunlarından giren iğrenç sularla öğürüp dururken, ilk önce kendine geleni: -Yahu mübarek! Demiş. Dünya'ya gönderildiğimizden emin misin? Gerçi Cehennemi görmedik ama, yanlışlıkla