Gençliğin Tehlikelerinden Sakınınız
Gençliğin Tehlikelerinden Sakınınız
Gelişiyle insanlığı
karanlıktan aydınlığa çıkaran Yüce Peygamberimiz (aleyhisselam), bütün söz,
fiil ve davranışlarıyla bizlere örnektir. Kur’an-ı Kerimde meâlen “Ant olsun
ki, Allah’ın rahmetini ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça
zikredenler için, Allah’ın resûlünde size güzel bir numûne vardır” (Ahzâb: 21)
buyuran Rabbimiz, onun her yaş ve her kesimden insana rehber olduğunu belirtmiş
oluyor.
Yüce Peygamberimiz
(aleyhisselam) bizim için en güzel “öğretici, uyarıcı ve müjdeleyici”dir.
Hayatlarının en fırtınalı ve
en hareketli dönemini yaşayan gençler hakkında buyurduğu, “Gençliğin
tehlikelerinden sakınınız.” (Kenzü-l Ummâl, 2: 258) şeklindeki hadîs, o en
büyük muallim ve terbiyecinin çok mühim bir uyarısıdır.
Hadiste birbiriyle çok
yakından ilgili olan iki kavram var: Gençlik ve tehlike.
Gençlik, insan hayatının en
duygusal dönemidir. İnsanın gerek maddî organlarının, gerekse mânevî
duygularının çok canlı olduğu bu devrede, en kritik problemlerle karşılaşılır.
Çünkü gençlikte, insanın
nefsi kötülüğü emrederken, sahip olduğu potansiyel de bu kötülüğü işlemeye
imkân verir.
Söz gelişi, yasak eğlence,
içki, kumar, zinâ, hırsızlık gibi kötülükler gençlikte daha kolay işlenebilir.
Gençler, ömürlerinin en
güçlü, en dinamik ve en hareketli dönemini yaşadıkları için ölümü pek
düşünmezler. Daha yolun başındadırlar ve yaşlanmaya uzun yıllar vardır. Namaz
ve benzeri ibâdetler için, “Daha genciz, yaşlanınca kılarız” gibi bir gaflete
düşerler.
Halbuki ölüm genç-ihtiyar
ayırımı yapmamaktadır. Nice gençler hayatının baharında ölümle
tanışmaktadırlar. Hiç kimse Azrail’le (a.s.) “ne kadar yaşayacağı hususunda”
sözleşme yapmış değildir.
Kaldı ki, Allah ibâdetleri
sadece ihtiyarlar için emretmemiştir. İslâm “ihtiyarlar” dini değil, her
yaştaki insanın dinidir. Bu bakımdan yaşlanınca namaz kılmaya başlayan birisi,
âhirette hesap verirken hemen kurtulacak değildir. Ona, “ergenlik çağından
ihtiyarlık dönemine kadar niçin ibâdet etmediği” mutlaka sorulacak, eğer
affedilmezse azabını çekecektir.
Allah, herkese sonsuz rızık
vermekte, ihtiyaçlarını karşılamaktadır. İnsana verilen nimetlerin en çok
olduğu devre ise, gençlik dönemidir. Bunun için Rabbimize en çok ibâdet etmemiz
gereken dönem de “gençlik” çağıdır.
Gerçek bu iken tehlikelerle
çepeçevre kuşatılan gençler, nefis ve şeytanın oyununa gelerek Allah’ın emir ve
yasaklarına uymayabiliyorlar.
İşte Peygamberimiz Aleyhisselâm
gençleri bu hadisle uyarıyor, gaflete dalmamalarını, insî ve cinnî şeytanlara
aldanmamalarını öğütlüyor.
Bir gencin düşmanı sadece
şeytanlar mıdır?
Hayır!
Hattâ şeytanlar en büyük
düşman bile değillerdir.
Çünkü, Yüce Peygamberimiz Aleyhisselâm,
bu konuda da bizi îkaz ederek, “Senin düşmanların (içinde) en şiddetli
düşmanın iki tarafın arasındaki nefsindir” (Keşfü-l Hafâ, 1:412) buyuruyor.
Demek ki, insanın en başta
gelen düşmanı bizzat kendi nefsidir. Yani insanı, günahlara, kötülüklere,
heveslere sevk eden duygudur.
Nefsin en güçlü olduğu ve en
fazla istekte bulunduğu dönem de, yine gençlik devresidir.
Şu halde gençler, nefsin kötü
isteklerini yerine getirmemek için de dikkatli olmak zorundadırlar.
Belki bazı gençler, “Ben
nefsime hâkim olabilirim. Zaten çok sâkin ve günahlardan uzak bir hayatım var”
diye düşünebilir.
Oysa bu da nefsin bir
oyunudur. Böyle düşünen kimse, nefisle yaptığı mücâdeleyi çok sıkı tutmaz,
duyarlılığı kaybeder.
Çünkü, nefse güvenilmez.
Hazret-i Yûsuf (a.s.) bir peygamber olduğu halde, “Ben nefsimi temize çıkarmam.
Çünkü nefis, dâimâ kötülüğe sevk eder—ancak Rabbim rahmet ederse o başka”
(Yûsuf:53) demiştir.
Tüm peygamberler gibi
“günahsız” olan Hazret-i Yûsuf (a.s.) böyle derse, bizim nefsin oyunlarına
karşı çok dikkatli olmamız gerekir.
Gençliğin tehlikelerini şöyle
özetleyebiliriz:
1- Tûl-u emel beslemek: Ölümü
düşünmeden sanki sonsuza dek yaşayacak gibi uzun emeller taşımak. Bu durum,
insanı fâni hayata daldırır, âhiretine çalıştırmaz.
2- Hissiyâta göre hareket
etmek: Gençlik, insanın en sağlıklı, en güçlü ve en duygulu dönemi olduğu için
akıldan ziyâde duygular ön plândadır. Gelip geçici zevkler, oyun ve eğlenceler
çekici gelir. Eğlence yerlerinde çoğunlukla gençler bulunur. Orta yaşlılıkta ve
ihtiyarlıkta ise, hem vücudun zayıflığı, hastalıkları, hem de hayatın
sorumlulukları daha fazla olduğu için kişiler duygusal hareket edemezler.
3- Gençlik günahlara ve kötü
alışkanlıklara daha açıktır: Gençlik devresi, içki, kumar, zina gibi günahlara
daha çok düşüldüğü bir dönemdir.
Tüm bu tehlikelere karşı Yüce Peygamberimizin Aleyhisselâm
tavsiyelerine sımsıkı sarılmamız gerekir.
Yazar: Cemil Tokpınar
Yorumlar
Yorum Gönder