Kayıtlar

ya etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ölene Ya da Filistin Toprakları Özgürleşene Kadar Mescidi- Aksa'yı Koruyacağım

Resim
  Ölene Ya da Filistin Toprakları Özgürleşene Kadar Mescidi- Aksa'yı Koruyacağım   İşgal altındaki Doğu Kudüs'te bulunan Mescidi- Aksa'nın gönüllü muhafızlarından Hatice Huveys, ölene ya da Filistin toprakları özgürleşene kadar Aksa'yı korumayı sürdüreceğini söyledi. İsrail saldırılarına karşı Mescd- Aksa'nın gönüllü muhafızları olarak bilinen "murabıtlar" dan Kur'an-ı Kerim öğretmeni Huveys (44), 2014'ten bu yana İsrail güçleri tarafından 28 kez gözaltına alındığını ancak sadece bir kere üzüntüden ağladığını aktardı. Mescidi- Aksa'da gönüllü olarak beklemelerinin kendisini, aile fertlerini İsrail yetkililerinin kovuşturma ve tacizine maruz bıraktığını aktaran Huveys, yaklaşık 4 yıl önce Mescdi- Aksa ile bağlantısından dolayı gözaltına alınmasına rağmen İsrail cezaevinde kaldığı birkaç gün boyunca başörtüsü ve pardösüsünü çıkartmak zorunda kaldığını aktardı.

Ya Rabbi Aşkını Ver Bana Efendim

  Ya Rabbi Aşkını Ver Bana Efendim   Yarabbi aşkını ver bana efendim! Hu diyeyim Allah Allah döne döne… Aşkın ile yana yana efendim! Hu diyeyim Allah Allah döne döne…   Çağ he duşdüm, Yusuf gibi efendim! Derde düşdüm Eyyüp gibi… Ağlayayım Yakup gibi efendim efendim! Hu diyeyim Allah Allah döne döne…   Mevlam koma beni bana efendim! Al gönlümü, Allah Allah senden yana… Müştakın oluben sana efendim! Hu diyeyim Allah Allah döne döne…   Seyyid Nizam onun kuludur efendim! İster güldür Allah Allah ister öldür… Aşkınla gönlümü doldur efendim! Hu diyeyim Allah Allah döne döne…

Müslüman Teslim Olmaz Ya Kazanır Ya Da Şehit Olur!

  Müslüman Teslim Olmaz Ya Kazanır Ya Da Şehit Olur!   İtalyan hâkim, idam kararı vermeden önce;   Ömer Muhtar Rahmetullahı Aleyh'e sorar: “— İtalyan Devleti'ne karşı savaştınız mı?” Ömer Muhtar Rahmetullahı Aleyh: “— Evet” “— İnsanları İtalyan Devleti'ne karşı savaşmaya teşvik ettiniz mi? Ömer Muhtar Rahmetullahı Aleyh: “— Evet” “— İtalya'ya karşı kaç yıl savaştınız? Ömer Muhtar Rahmetullahı Aleyh: “— Yaklaşık 20 yıl” “— Yaptıklarından dolayı pişman mısınız?” Ömer Muhtar Rahmetullahı Aleyh: “— Hayır” “— İdam edileceğinizi biliyor musunuz?” Ömer Muhtar Rahmetullahı Aleyh: “— Evet” Hâkim şaşırdı: “— Sizin gibi birisi için böyle bir son, çok üzücü” Bunu duyan Ömer Muhtar Rahmetullahı Aleyh şöyle dedi: “— Tam tersi! Bu, hayatımın sonu için en güzel yol.” Hâkim daha sonra, “— Mücahitlere cihadı durdurmalarını emreden bir emirname yazması halinde O'nu beraat ettirmek ve ülke dışına sürgüne göndermek istedi.”. Bunun üzerine

Yetiş Ya Muhammed

  Yetiş Ya Muhammed   O dehşetli günde mahşer yerinde, Yetiş Ya Muhammed imdada yetiş, Güneş mızrak boyu tam tepemizde, Yetiş Ya Muhammed imdada yetiş.   Anne, baba, kardeş, evlat, yar nerede? O gün bütün kullar kendi derdinde, Yükselir figanlar, ahlar göklere, Yetiş Ya Muhammed imdada yetiş.   Ya Muhammed, Ya Muhammed, Yetiş Ya Muhammed imdada yetiş.   Mahşer günü mizan kurulduğunda, Nefisler amelden sorulduğunda, İnsanların nefsi nefsi dediği anda, Yetiş Ya Muhammed imdada yetiş.   Anne, baba, kardeş, evlat, yar nerede? O gün bütün kullar kendi derdinde, Yükselir figanlar, ahlar göklere, Yetiş Ya Muhammed imdada yetiş.   Ya Muhammed, Ya Muhammed, Yetiş Ya Muhammed imdada yetiş. Sallallahü Aleyhi Vesellem Hasan Kılıçatan  

Ya İlâhi Senden Bir Dileğim Var

Ya İlâhi Senden Bir Dileğim Var   Ya ilâhi senden bir dileğim var, Kapından sürüp de, dara düşürme. Öter bülbüllerin, ahu can kuşu, Maksudu giryana, hara düşürme.   Cemalin nurudur, aşıkın canı, Âşık feda etmiş, ezelde kanı Ey bu can mülkünde ruhun sultanı, Aşkından başka bir, hara düşürme.   Kadir Mevla’m, ateş atma özüme, Dünya malı, görünmüyor gözüme Ya ilahi sen bak, benim yüzüme, Cehennem ateşi ile dağlama.   Sen sinemdeki ben, ben gibi duran, Sinemin üstünde hatsız oturan, Ey gönlümü yakıp, kalbimi bilen. Derdimi dermansız hale düşürme.   Malumundur halim Ey Yüce Rahman Gizli saklı neyim var, hep sana ayan, Ey rahmeti sonsuz, lütfu bir pâyan, Gönlümü yüzde bir dara düşürme…

Ya Hu Edep

Ya Hu Edep Yetmez su hava toprak ateş Ya Hu edep illa ki edep Çamuru pişirmeden güneş Ya Hu edep illa ki edep! Dil ile hayvanı bağlasan Göz ile yürekler dağlasan Öz ile özünden çağlasan Ya Hu edep illa ki edep! Güneşe baksan yüzü solsa Asanı atsan yılan olsa Deryalar avucuna dolsa Ya Hu edep illa ki edep! Oturup Nebilerle yesen Sen olsan gönüllerde esen Bir olup enel-Hak' ta desen Ya Hu edep illa ki edep! Şeytanın kast etsin dalaşsın Varsın dört yanını dolaşsın Anka olup dağları aşsın Ya Hu edep illa ki edep! El uzatıp aya dokunsan Şems'e giden yolu da bulsan Yetmez İhsan kâmilde olsan Ya Hu edep illa ki edep! (Alıntı)

Yâ Vedûd Duası

Yâ Vedûd Duası بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ ي ياَ وَدُودْ! ياَ وَدُودْ! ياَ ذَا الْعَرْشِ الْمَجِيدْ! ياَ مُبْدِئ ياَ مُعِيدْ، ياَ فَعَالاٌ لِماَ يُرِيدْ! أَسْأَلُكَ بِنُورِ وَجْهِكَ الَّذِي مَلأَ أَرْكَانَ عَرْشِكَ، وَأَسْأَلُكَ بِقُدْرَتِكَ الَّتِي قَدَّرْت َبِهاَ عَلَى جَمِيع خَلْقَكَ، وَأَسْأَلُكَ بِرَحْمَتِكَ الَّتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ، لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، ياَ مُغِيثْ أَغِثْنِي! ياَ مُغِيثْ أَغِثْنِي! ياَ مُغِيثْ أَغِثْنِي! اَللَهُمَّ آمِينْ! اَللَهُمَّ آمِينْ! اَللَهُمَّ آمِينْ Bismillâhirrahmânirrahîm Okunuşu: “Yâ Vedûd, Yâ Vedûd, Ya Zel arşil mecîd, Ya Mübdi, Ya Muid, Ya Fealün lima yürid, Eselüke bi nuri vechikellezi mele erkane arşike ve eselüke bi kudretikelleti kadderte biha cemî’ halkake ve eselüke bi rahmetikelleti vesiat külle şeyin. Lâ ilâhe illâ ente. Ya Muğîs, eğisnî, Ya muğîs, eğisnî, Ya muğîs, eğisnî.” Anlamı: “Ey Vedûd! Ey Vedûd! Ey yüce Arşın Sahibi! Ey kâinatı hiçten ve benzersiz bir şekilde yaratıp bin bir isminin tecellileriyle emsal

Bu Da Geçer Be Ya Hu!

Resim
Bu Da Geçer Be Ya Hu! Celâliyle zâhir olsa, bu da geçer be yâ hu... Cemâliyle âyan olsa, bu da geçer de yâ hu... Bî karardır felek, daim döner durmaz bir an, Dursa bir an, ne yer kalır ne gök kalır be yâ hu... Kâh-ı zulmet, kâh-ı envâr birbir ardın devreder, Kâh-ı lütuf, kâh-ı kahır, ondan olur be yâ hu... İmtihan için oluptur daima neş'e, azâb, Sen, "sen"i bilmek içindir, kahrı lütfu be yâ hu... Fâniya vird-i daim et bu sözü her zaman, Gece gündüz hatırından hiç çıkmasın be yâ hu Şiir: Lütfi Filiz

Yol Uzak, Azık Az, Geçit Dar, Son Durak Ya Cennet Ya Cehennem!

Yol Uzak, Azık Az, Geçit Dar, Son Durak Ya Cennet Ya Cehennem! النبي عليه الصلاة والسلام يقول: يَا أَبَا ذَرٍّ، جَدِّدِ السَّفِيْنَنَةَ فَإِنَّ اْلبَحْرَ عَمِيْقٌ، وَخُذِ الزَّادَ كَامِلاً فَإِنَّ السَّفَرَ بَعِيْدٌ، وَخَفِّفِ اْلحِمْلَ فَإِنَّ العَقَبَةُ كَئُوْدٌ، وَأَخْلِصِ اْلعَمَلَ فَإِنَّ النَاقَدَ بَصِيْرٌ Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Buyurdular ki: “Ya Ebâ Zer, Gemini yenile çünkü deniz derindir. Azığını tam al, çünkü yol uzundur. Yükünü hafif tut, çünkü geçit çok sarptır. Amelini ihlaslı yap, çünkü gözetleyici, kalbin niyetine bakmaktadır!”. (Münebbihat) Ebu Hureyre Radiyallahü anh vefatı yaklaşınca ağladı. O'na "Neden ağlıyorsun?" denildi. “Yol uzak, azık az, geçit dar, son durak ya Cennet ya Cehennem!” dedi.

Ya Cenneti Görseler Ne Yaparlardı?

Ya Cenneti Görseler Ne Yaparlardı? “Allah Teâlâ’nın diğer meleklerden ayrı, sadece zikir meclislerini tesbit etmek üzere dolaşan melekleri vardır. Allah’ın zikredildiği bir meclis buldular mı, o kimselerin aralarına otururlar ve diğer melekleri oraya çağırarak cemaatin arasındaki boş yerleri ve oradan dünya semasına kadar olan mesafeyi kanatlarıyla doldururlar. Zikredenler dağılınca onlar da semâya çıkarlar. Allah Teâlâ daha iyi bildiği halde onlara: “Nereden geldiniz” diye sorar. Melekler de: “- Yeryüzündeki bazı kullarının yanından geldik. Onlar Sübhânallah diyerek ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni tenzih ediyorlar, Allâhü ekber diye tekbir getiriyorlar, lâ ilâhe illallah diyerek seni tehlil ediyorlar, elhamdülillâh diyerek sana hamdediyorlar ve senden istiyorlar”, derler. (Konuşma şöyle devam eder) “- Benden ne istiyorlar?” “- Cennetini istiyorlar.” “- Cennetimi gördüler mi?” “- Hayır, yâ Rabbi, görmediler.” “- Ya cenneti görseler ne yaparlardı?”

Ben Seninleydim, Ya Sen Kiminleydin?

Ben Seninleydim, Ya Sen Kiminleydin? Hazret-i Mevlânâ Celaleddin der ki : “Dünya, Allah’tan gâfil olmaktır. Yoksa para, mal, âile ve evlât sahibi olmak değildir. Seni oyalayıp Hak’tan gâfil kılan ne varsa, senin dünyan odur.” Ben seninleydim, ya sen kiminleydin? Yüce Allah Celle Celâlüh: 1- Ömrünü nerde, nasıl geçirdin? 2- Gençliğini nerde tükettin? 3- Malını (paranı) nereden kazanıp nereye harcadın? 4- Ne öğrendin, öğrendiklerinle ne amel ettin? Sorularının yanı sıra “Ey kulum! Ben seninleydim, sana şah damarından daha yakındım; fakat sen kiminleydin?” Diye soracak... Hazır mıyız acaba? Bize Ahirette Bu Sorulacak? Unutmayalım ki İslâm bir bütündür. Bir kısmıyla amel edip diğer bir kısmını terk veya ihmâl etmek, kalpteki îmânı zaafa uğratır, takvâ hassâsiyetine mânî olur. İslâm bizim, ibadet, muâmelât, ahlâk ve beşerî münâsebetler başta olmak üzere, her hâlimizi tanzim eden tâlimatlar vermektedir. Müʼmin, hayatının hiçbir safh

Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in, Kızı Hz. Fatıma Radiyallahü Anha'ya öğrettiği Fakirlikten Kurtulma Duası

Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in, Kızı Hz. Fatıma Radiyallahü Anha'ya öğrettiği Fakirlikten Kurtulma Duası   اَللَّهُمَّ رَبَّ السَّمَوَاتِ السَّبْعِ وَرَبَّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ رَبَّنَا وَرَبَّ كُلِّ شَيْءٍ مُنْزِلَ التَّوْرَاةِ وَالْإِنْجِيلِ وَالْقُرْآنِ فَالِقَ الْحَبِّ وَالنَّوَى أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ كُلِّ شَيْءٍ أَنْتَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهِ أَنْتَ الْأَوَّلُ فَلَيْسَ قَبْلَكَ شَيْءٌ وَأَنْتَ الْآخِرُ فَلَيْسَ بَعْدَكَ شَيْءٌ وَأَنْتَ الظَّاهِرُ فَلَيْسَ فَوْقَكَ شَيْءٌ وَأَنْتَ الْبَاطِنُ فَلَيْسَ دُونَكَ شَيْءٌ اقْضِ عَنِّي الدَّيْنَ وَأَغْنِنِي مِنْ الْفَقْرِ Okunuşu: "Allâhümme Rabbe's-Semevâti's-seb'ı ve rabbe'l-arşı'l-azîm. Rabbene ve Rabbe külli şey'in münzilet-Tevrâti ve'l-İncîli ve'l-Kur'âni fâlika'l-habbi ve'n-nevâ ezûzü bike min şerri külli şey'in ente âhızün bi nâsıyetihî ve ente'l-evvelü ve feleyse kableke şey'ün ve ente'l-bâtınü ve fe leyse dûneke şey'ün akdı annî'd-deyne

Bu da geçer Ya Hû!

Bu da geçer Ya Hû! ‘Bu da geçer Ya Hû’ sözünün aslı bundan bin kusur sene önceye, Bizans dönemine uzanır. Bizanslılar, fena bir işe uğradıkları zaman ‘Bu da geçer’ manasına gelen ‘k’afto ta perasi’ demektedirler. İbare, Selçuklular zamanında İran taraflarına geçer; ama Farsçalaşıp ‘in niz beguzered’ olur. Osmanlılar devrinde Türkçe söylenip ‘Bu da geçer!’ yapılır. Derken, tekkelerde ve dergâhlarda da benimsenir ve sonuna ‘Ya Allah’ manasına gelen bir ‘Ya Hû’ ilave edilip ‘Bu da geçer Ya Hû’ haline gelir. Bu da geçer ya Hû! Hikâyesi Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler, kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler ve Şakir diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini salık verirler. Derviş yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar. Onların anlattıklarından, Şakir’in bölgenin en zengin kişilerind

Ya Rabbi iman ile ölmemi nasip eyle!

Ya Rabbi iman ile ölmemi nasip eyle! Evliyanın büyüklerinden bir zat, hac zamanında insan kılığına girmiş olan İblisi Arafat'ta gördü. Zayıflamış ve benzi solmuş, gözü yaşlı ve kamburu çıkmış, perişan bir haldeydi. Evliya zat, İblisi tanıyıp ona dedi ki: - Niçin gözün yaşlıdır? - Ticaret yapmak fikri olmadan, sırf Allah rızası için hac yapmaya gelenlerin, bu arzuları yüzünden diğerlerinin de haclarının Allah tarafından kabul edilmesinden korktum. Onun için ağlıyorum. - Seni zayıflatan nedir? - Hacıları getiren atların inlemeden, kişneyerek gelmelerine üzüldüm. Hâlbuki benim yoluma gidenleri böyle götürselerdi, sevincim çok artardı. - Peki, benzini solduran nedir? - Müslümanların ibadetlerine devam etmeleri ve birbirleriyle yardımlaşmalarıdır. Şayet isyanda yardımlaşsalardı, sevincim artardı. - Seni çökertip, belini büken nedir? - Kulların, (Ya Rabbi, iman ile ölmemi nasip eyle) diye dua etmeleridir. Halbuki ben onları, kendi ibadetlerini beğendirip veya Allah

Ey merhametliler merhametlisi!

Ey merhametliler merhametlisi! “Birahmetike Ya Erham'er – Rahimin” (Rahmetine güveniyoruz, ey merhametliler merhametlisi) Ebû Umâme el-Bahilî  Radiyallahü Anh şöyle anlattı: — Resulüllah efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu; — “Allah’ü Teâlâ tarafından tayin edilen bir melek vardır. Bir kimse: — Ya Erhamerrahimin... (Ey merhametliler merhametlisi) Dediği zaman, o melek, o kula şöyle söyler: — Erhamerrahimin Allah sana yöneldi, ne dileğin varsa dile!” “Hısn-ı Hasıyn” adlı eserde şöyle anlatıldı: — Resulüllah efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’e Allah’ü Teâlâ salât ve selâm eylesin! Âmin! Bir kimsenin yanından geçti. O kimse duasında: — “Ya Erhamerrahimin” diye yalvarıyordu. Resulüllah efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem ona şöyle buyurdu: — “Ne dileyeceksen dile; Âlemlerin Rabbi sana bakıyor!” Bu rivayetlere göre, bir kere dahi: — “Ya Erhamerrahimin!” Diyen kimseye Yüce Allah, rahmeti ile tecelli eder.

Hz. Ali Radiyallahü Anh ve Dehri: Ya Varsa!

Hz. Ali Radiyallahü Anh ve Dehri: Ya Varsa!   Hz. Ali Radiyallahü Anh hazretlerine, birisi geldi. Adam, ölümü, tekrar dirilmeyi, ahirette hesabı, cenneti ve cehennemi inkâr ediyordu. Hz. Ali Radiyallahü Anh’a: “– Ya Ali, siz Müslümanlar ölüme ve ölüm ötesine inanıyorsunuz; biz ise inanmıyoruz. Siz cehennemden kurtulmak, cennete girmek için bir sürü ibadet ediyor, mallarınızı harcıyor, zahmete giriyorsunuz. Bu zahmetlere ne gerek var? Bunca zahmetlere değer mi? Hem ölümden sonra tekrar dirilmenin olacağı ne malum?”  Diye sordu.   Hz Ali Radiyallahü Anh adamı sükûnetle dinledi, sonra ona şu cevabı verdi:  “ “– Evet, ölümden sonra dirilmek, hesaba çekilmek, cennete veya cehenneme girmek, ya senin dediğin gibi yoktur; ya da bizim dediğimiz vardır. Önce senin dediğinin doğru olduğunu düşünelim. Ölümden sonra ahiret hayatı yoksa seninle biz aynı durumdayız. Sana da yok bize de yok. Bu arada bizim Allah’ü Teâlâ için kıldığımız namazların, yaptığımız ibadetlerin, hayır ve i

Ya Rabbi! Beni Cehennemden Azat Et!

Ya Rabbi! Beni Cehennemden Azat Et! Ramazan ayının son on günü içerisinde Hz. Ömer Radiyallahü Anh Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in kabrini ziyaret eder. Kabri önünde bir bedevinin dua ettiğini görür ve arkasında durup duasını dinlemeye başlar. Bedevi şöyle dua etmektedir: “Ya Rabbi! Bu kabirde yatan, senin Habibin; ben de kulunum. Şeytan da düşmanın. Eğer beni bağışlarsan habibin sevinir, kulun kazanır, düşmanın üzülür. Beni bağışlamazsan habibin üzülür, düşmanın sevinir, kulun helâk olur. Yarabbi! Sen habibinin üzmekten, düşmanını sevindirmekten, kulunu helak etmekten daha cömertsin. Ya Rabbi! Araplar arasında asil insanlar vefat ettiklerinde kabri başında kölesini azat etme geleneği vardır. İşte Âlemlerin Efendisi vefat etti. Kabri başında Beni cehennemden azat et” Bunun üzerine Hz. Ömer Radiyallahü Anh avazı çıktığı kadar: “Ya Rabbi! Bu Bedevi’nin Senden istediğini ben de istiyorum!” diye bağırır. Sakalı ıslanıncaya kadar hıçkıra hıçkıra ağlar. Bedevî dayan

İbnü'l-Vakt Ya Da Ebu'l-Vakt Olabilmek

İbnü'l-Vakt Ya Da Ebu'l-Vakt Olabilmek "Sâfî"  olan kâmil insan ise, tamamıyla Allah’ü Teâlâ’nın aşk denizine batmıştır. Aslında o, kimsenin oğlu (yâni kimseye bağlı) değildir. Vakitlerden de, hâllerden de kurtulmuştur. Zaman, üzerimizdeki Allah’ü Teâlâ’nın büyük nimetlerinden biridir. Zamanın asıl sahibi Allah Teâlâ’dır. Ölçüsüzlükler içerisinde geçirilen zamanlarda, suçlu olan zamanın kendisi değil o zamanı hoyratça tüketenlerdir. Kur'ân-ı Kerim’de; (Dehr, asr), belirlenmiş vakit anlamında; (Kıyamet, sâat ve ân), kıyamet anlamında; (sene ve âm), yıl anlamında; (şehr), ay anlamında; (yevm), gün karşılığı olarak kullanılır. Günün dilimleri olarak da; Gündüz (nehâr), sabah (fecr), kuşluk (duhâ), öğle (zuhr), ikindi (asr), akşam (mağrib), yatsı (ışâ) ve gece (leyl) ve ân kavramlarıyla zamandan bahsetmektedir. Kur'ân-ı Kerim'de değişik zaman dilimlerine yemin edilerek zamanın önemine dikkat çekilmiştir. "ve'l-asr, ve'l-leyl, ve