Kayıtlar

da etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bu da Geçer Ya Hu!

Resim
  Bu da Geçer Ya Hu!   Derviş’in biri çıktığı gezide bir köye uğrar. Köy halkına nerede kalabileceğini sorar. Köylüler ona köyün Şakir ve Haddad adında iki zengini olduğunu söylerler ve Şakir'in evini tarif ederler. Şakir Derviş’i evinde ağırlar, yedirir, içirir. Derviş gezisine devam etmek için evden ayrılırken Şakir'e "Bu kadar zengin olduğun için şükret!" der. Şakir ona "Bu da geçer ya hu!" der.   Derviş aklında bu cevapla yollara düşer. Birkaç yıl sonra aynı köye uğradığında Şakir'i ziyaret etmek ister. Fakat bir sel felaketinde Şakir'in tüm varlığı yok olmuştur. Şakir artık haddad'ın yanında hizmetçi olarak çalışmaktadır. Şakir Derviş’i yoksul evinde ağırlar bu sefer. Derviş ne kadar üzgün olduğunu anlatınca, Şakir ona "Bu da geçer ya hu!" der yine.   Derviş yine yollara düşer. aradan yıllar geçtikten sonra yine aynı köye Şakir'in yanına gider. Haddad ölmüş, kimsesi olmadığı için tüm varlığını Şakir'e bırakmıştır. Derviş

Ölene Ya da Filistin Toprakları Özgürleşene Kadar Mescidi- Aksa'yı Koruyacağım

Resim
  Ölene Ya da Filistin Toprakları Özgürleşene Kadar Mescidi- Aksa'yı Koruyacağım   İşgal altındaki Doğu Kudüs'te bulunan Mescidi- Aksa'nın gönüllü muhafızlarından Hatice Huveys, ölene ya da Filistin toprakları özgürleşene kadar Aksa'yı korumayı sürdüreceğini söyledi. İsrail saldırılarına karşı Mescd- Aksa'nın gönüllü muhafızları olarak bilinen "murabıtlar" dan Kur'an-ı Kerim öğretmeni Huveys (44), 2014'ten bu yana İsrail güçleri tarafından 28 kez gözaltına alındığını ancak sadece bir kere üzüntüden ağladığını aktardı. Mescidi- Aksa'da gönüllü olarak beklemelerinin kendisini, aile fertlerini İsrail yetkililerinin kovuşturma ve tacizine maruz bıraktığını aktaran Huveys, yaklaşık 4 yıl önce Mescdi- Aksa ile bağlantısından dolayı gözaltına alınmasına rağmen İsrail cezaevinde kaldığı birkaç gün boyunca başörtüsü ve pardösüsünü çıkartmak zorunda kaldığını aktardı.

Kudüs İşgal Altındayken Nasıl Olur Da Bir Müslüman Gülebilir?

Resim
  Kudüs İşgal Altındayken Nasıl Olur Da Bir Müslüman Gülebilir?   Selahaddin Eyyûbî Rahmetullahi Aleyh, Kudüs’ün fethi için gece gündüz düşünüp ıstırap içinde kıvranırken şöyle dedi: “Kudüs işgal altında iken nasıl olur da bir Müslüman gülebilir? Kudüs işgal altında iken nasıl olur da bir Müslüman rahat yemek yiyip, rahat su içip, rahat uyku uyuyabilir? Böyle bir şey mümkün mü?” “1186’da Mısır, Suriye, Kuzey Mezopotamya ve kısmen Filistin’de olmak üzere güçlü bir devletin başına geçen Selahaddin Eyyûbî Rahmetullahi Aleyh, Kudüs’ün fethi için gece gündüz düşünüp ıstırap içinde kıvranır. Bu büyük fethin gerçekleşmesi için yemin edip var gücünü ortaya koyar ve gönlünün derinliklerinden gelen bir büyük azimle der ki: “Kudüs işgal altında iken nasıl olur da bir Müslüman gülebilir? Kudüs işgal altında iken nasıl olur da bir Müslüman rahat yemek yiyip, rahat su içip, rahat uyku uyuyabilir? Böyle bir şey mümkün mü?”[1]   Dâvâsı-Derdi Olan Kahraman Olur   İnsan, yüreğinin uzanabildi

İnsanlar Bedeni Ölenlere Ağlıyorlar da Kalbi Ölenlere Ağlamıyorlar!

  İnsanlar Bedeni Ölenlere Ağlıyorlar da Kalbi Ölenlere Ağlamıyorlar! İnsan en çok; zelzele, tsunami, savaş, yangın gibi can kaybının fazla olduğu maddî felâketlerden korkar. Fakat esas korkulması gereken şey, kalbî hayata zehir serpen günahlardır. O günahlar sebebiyle kabir ve âhirette karşılaşılacak dehşetli manzaralardan korkulmalıdır. İnsanlar bedeni ölenlere ağlıyorlar da kalbi ölenlere ağlamıyorlar! Mevlânâ Hazretleri buyurur: “İnsanların çoğu, bedenlerinin ölümünden korkarlar. Asıl korkulması gereken husus, kalplerin ölümüdür.” Kur’an’ı Kerim’de bir ayette mealen, “Allah sizlerin mallarınıza, güzelliğinize bakmaz ancak sizlerin kalplerine bakar. Gönlünüzdekini bilir.” buyuruyor. Yani bir Müslüman için önemli olan Allah’a yakınlaşmak için çırpınan ve Muhabbetullâh’ı barından bir kalp her şeyden önce gelir. En büyük korkusu ise kalbin kararması yani ölmesidir. İnsan en çok; zelzele, tsunami, savaş, yangın gibi can kaybının fazla olduğu maddî felâketlerden korkar. Fakat

Hayatınızı Daha da Kolaylaştıracak 25 İpucu

  Hayatınızı Daha da Kolaylaştıracak 25 İpucu   01- Kahveyi buz kalıplarında dondurup sütün içine atabilirsiniz. 02- Alınan 3 dakikalık soğuk duş size 40 kalori yaktırır. 03- Boğazınız ağrıyorken dondurma yemek zararlı değil, aksine soğuk olduğu için yararlıdır. 04- Mideniz bulanıyorsa bir tutam toz kahve yiyin. 05- Saksıdaki çiçekleriniz oluşan böcekler sebebiyle kuruyorsa, sigara küllerinizi bitki köküne dökün. Kül, böcekleri zehirleyerek öldürecektir. 06- Yumurta kaynatırken kabuklarının çatlamamasını istiyorsanız, kaynama suyuna yanmış kibrit atın. 07- Turşu yaparken, tuzunu ayarlayabilmek için, içine zeytin ya da yumurta atın batmıyorsa tuz miktarı iyidir. 08- Hıçkırık tuttuğu zaman, nefesinizi 15 saniye kadar tuttuktan sonra 3 kere yutkunun. Kısa süre içinde hıçkırığınız kesilecektir. 09- Şiddetli ishal durumunda mevsiminde ise nar meyvesinin kabuğunu soyup su içinde kaynatıp içiniz. Mevsimi değilse kurutulmuş nar kabuğu. 10- Ütü suyunuzun içine bi

Ölüm Var! Koyun Anladı da Siz Anlayamadınız!

Resim
  Ölüm Var! Koyun Anladı da Siz Anlayamadınız! Hz. İsa Aleyhisselâm bir gün koyunlardan birinin kulağına bir şey söyler. Aradan bir süre geçer ki, günden güne hayvanın zayıfladığını ve bitkin bir hale düştüğünü görürler. Yahudiler dayanamaz: “- Ey İsa Aleyhisselâm sen bu koyunun kulağına ne söyledin de bu hale geldi?” diye sordular. İsa Aleyhisselâm size her gün söylediğimi ona bir kez söyledim. Yahudiler: “- Ey İsa Aleyhisselâm sen bizlere ne söyledin ki?” diye sorarlar. İsa Aleyhisselâm: “- Külli Nefsin Zaikatül Mevt!”. “Her canlı ölümü tadacaktır. Sen de öleceksin dedim!”. “- Koyun anladı da siz anlayamadınız!” buyurur.

Hayatınızı Daha da Kolaylaştıracak 25 İpucu

  Hayatınızı Daha da Kolaylaştıracak 25 İpucu   01- Kahveyi buz kalıplarında dondurup sütün içine atabilirsiniz. 02- Alınan 3 dakikalık soğuk duş size 40 kalori yaktırır. 03- Boğazınız ağrıyorken dondurma yemek zararlı değil, aksine soğuk olduğu için yararlıdır. 04- Mideniz bulanıyorsa bir tutam toz kahve yiyin. 05- Saksıdaki çiçekleriniz oluşan böcekler sebebiyle kuruyorsa, sigara küllerinizi bitki köküne dökün. Kül, böcekleri zehirleyerek öldürecektir. 06- Yumurta kaynatırken kabuklarının çatlamamasını istiyorsanız, kaynama suyuna yanmış kibrit atın. 07- Turşu yaparken, tuzunu ayarlayabilmek için, içine zeytin ya da yumurta atın batmıyorsa tuz miktarı iyidir. 08- Hıçkırık tuttuğu zaman, nefesinizi 15 saniye kadar tuttuktan sonra 3 kere yutkunun. Kısa süre içinde hıçkırığınız kesilecektir. 09- Şiddetli ishal durumunda mevsiminde ise nar meyvesinin kabuğunu soyup su içinde kaynatıp içiniz. Mevsimi değilse kurutulmuş nar kabuğu. 10- Ütü suyunuzun içine bi

Sultanım Kapında Bana da Yer Ver!

Sultanım Kapında Bana da Yer Ver!   Çözülür dizimin bağı çözülür, Sultanım ismini duyduğum zaman… Gözyaşlarım sıra sıra dizilir, İsmini ağzıma aldığım zaman… Ezilir bedenim ruhum ezilir, Sultanım ismini duyduğum zaman…   Sultanım kapında bana da yer ver, Sancağın altına girdiğin zaman… Ne olur boynumu bükük bırakma, Mahşer günü sana geldiğim zaman… Ne olur boynumu bükük bırakma, Mahşer günü sana geldiğim zaman…   Bükülür ellerim dilim tutulur, Yüreğime kızgın hançer sokulur, Kurur dudaklarım nutkum alınır, İsmini ağzıma aldığım zaman… Ciğerlerim parça parça bölünür, Sultanım ismini aldığım zaman…

Yaşam da Bir, Ölüm De Bir...

Yaşam da Bir, Ölüm De Bir...   Kalbin köşküne kurulmuşsa nefis; İnsan da bir, hayvan da bir...   Edeb örtüsünü giymemişse beden; Bahar da bir, hazan da bir...   Haram lokmaya alışmışsa kursak; Aç da bir, tok da bir…   Haline şükrü unutmuşsa insan; Az da bir, çok da bir…   Merhamet elini tutmamışsa vicdan; Zalim de bir, mazlum da bir…   Bildiği ile amel etmemişse dimağ; Âlim de bir, cahil de bir…   Samimiyetten nasibini almamışsa akıl; Akil de bir, mecnun da bir…   Manaya bakmayı bilmemişse göz; Güzel de bir, çirkin de bir…   Vermeye kudretsiz kalmışsa el; Zengin de bir, fakir de bir…   Ezandan huzursun olmuşsa kulak; Duyan da bir, sağır da bir…   Allah aşkını tatmamışsa gönül; Sevgi de bir, nefret de bir…   Kulluğun önüne geçmişse kibir; Şeytan da bir, melek de bir…   Ve gaflet uykusuna dalmışsa ruh; Yaşam da bir, ölüm de bir...   Dîvân-ı Kebir  

Dünyanın Bekâsı Yok Halkın Da Vefâsı Yok!

Dünyanın Bekâsı Yok Halkın Da Vefâsı Yok! M. Said Arvas "Gönlünü dünyaya bağlama, çünkü dünyanın bekâsı yoktur. Gönlünü halka da bağlama halkın da vefâsı yoktur..." İnsanoğlu zayıf yaratılmıştır. Dünyaya geldiğinden beri içine düştüğü sıkıntılardan, maruz kaldığı belalardan kendisini koruyacak bir güç, bir sığınak aramıştır. Bir yerden medet ummaya kendisini mecbur hissetmiştir. Ezelden beri onu titreten, korkutan "Ölüm muamması"nı ve buna karşı içine düştüğü ümitsizlik karanlığından kurtulmak için çare aramış durmuştur. Bunun içindir ki; tarihte hiçbir kavim ve kabile yoktur ki, bir ma'budu olmasın!.. En ilkel topluluklarda bile, tapındıkları "tanrı"ları vardı. Kimi ağaçtan, kimi taştan kendi elleri ile yaptıkları ve şekil verdikleri putlara tapıyor ve onlardan medet umuyorlardı. Hâlbuki, kendileri de çok iyi biliyorlardı ki; duymayan anlamayan, iyiliği veya kötülüğü dokunma ihtimali olmayan bu cansız varlıklardan hiçbir hayır gelmez

Ne Verirsen Elinle O da Gider Seninle…

Ne Verirsen Elinle O da Gider Seninle… Sık sık evinin kapısını çalıp: “- Ne verirsen elinle, o da gider seninle!” diye bir şeyler isteyen dilenciden bıkıp, oldukça rahatsız olan evin hanımı, bir gün yine aynı dilenci kapısını çaldığında ondan kurtulmaya karar verir. Dilenciye biraz beklemesini söyleyip mutfaktan bir ekmek alır ve ortasından yararak arasına peynir, zeytin yerleştirir. Tabii bu arada arasına haşarat öldürmede kullandığı kuvvetli zehirden dökmeyi de ihmal etmez. Dışarıya çıkıp ekmeği dilenciye uzattığında: Dilenci: “- Ne verirsen elinle, o da gider seninle!” deyip evden ayrılır. Artık dilenciden kurtulacağını sanan kadın: “- Bakalım bundan sonra o saçma sözlerle kimseyi rahatsız edebilecek misin?” diyerek söylenir. İyice acıkan dilenci, ileride bir caminin şadırvanında biraz önce kendisine verilen ekmeği çıkarıp tam yiyeceği esnada elini yüzünü yıkamakta olan bir askerin kendisine baktığını görür. Askerin halinden, yoldan geldiği ve yorgunluğu anlaşı

Kızım Fatıma da Olsa, Taraf Olmam!

Kızım Fatıma da Olsa, Taraf Olmam! Hadise meşhurdur. Peygamberimiz döneminde, Mahzumoğulları kabilesine mensup soylu bir kadın hırsızlık yapmış ve suçu sabit olmuş, elinin kesilmesine karar verilmişti. Kadının kabilesinden olan bazı kişiler, kadının elinin kesilmemesi için Peygamberimize müracaat etmeye karar verirler. Ancak doğrudan ona bir şey söylemeye cesaret edemedikleri için, Peygamberimizin çok sevdiği, oğlu gibi gördüğü Zeyd b. Sabit’in oğlu Üsame’yi araya koyarlar. Sevgilinin sevgilisi ünvanına sahip olan Hz. Üsame, durumu peygamberimize arz eder. Olay karşısında Peygamberimizin tavrı çok sert ve nettir: Sen kötülükleri önlemek üzere Allah'ın koymuş olduğu cezalardan bir cezanın affı hakkında mı benimle konuşuyorsun?! Sizden önceki insanları helak eden, ancak, onların içlerinden şerefli ve soylu birisi hırsızlık ettiği zaman onu cezasız bırakmaları, içlerinden fakir ve zayıf biri hırsızlık edince de onun hakkında ceza uygulamaları idi. Vallahî, hırsızlığı