Kayıtlar

cami etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İyi Arkadaş

İyi Arkadaş Ahmet Câmî Hazretleri; İyi bir arkadaşın nasıl olacağını anlatırken buyurdu ki: Tanıştığınız, görüştüğünüz, berâber olduğunuz kimsenin iyi arkadaş mı, kötü arkadaş mı olduğunu anlamakta dikkat edilecek husus ve ölçü şöyledir: Gördüğünüz, görüştüğünüz, berâber olduğunuz, birlikte oturup, kalktığınız kimse, sizin Allah’ü teâlâyı hatırlamanızı ve unutmamanızı, O'nu dil ve gönül ile anmanızı sağlıyor, bunu tâzeliyor ve kalbinizi uyanık tutuyorsa, işte o iyi arkadaştır. Ama beraber olduğunuz kimse, Allah korusun Cenab-ı Hakkı ve O'nun zikrini size unutturuyorsa, gerçekten bil ki, o kimse kötü arkadaştır. Ondan sakınmak elbette çok lâzımdır. (Ondan, yırtıcı aslandan kaçar gibi hattâ daha çok kaçmalıdır.) Çünkü aslanın yapacağı, olsa olsa canını almaktır. Aslan insanın canını alabilir, onu öldürebilir. Fakat îmânına zarar veremez. Kötü arkadaş ise, insanın hem îmânının ve hem de canının gitmesine, onun ebedî felaketine sebeb olur. İyi bir arkadaş, iki cihân içi

Böyle İmam Olur Mu Demeyin

Böyle İmam Olur Mu Demeyin             Halil İbrahim Hoca ilâhiyatı bitirince şirin bir Anadolu köyüne atandı. Nüfusu 500 civarında az göç veren şirin mi şirin bir köydü. İlköğretim okulunda çevre köylerden taşınanlarla birlikte 130 civarında öğrenci vardı. Köyün camisi çok eskiydi. Yağmur yağınca eski halılar ıslanıyor cemaatin çoğu namazı dışarıda kılmak zorunda kalıyordu. Sabahleyin 80 yaşlarında Hacı Sami, 59 yaşında Kara Yakup, 67 yaşında Ali Galip Amca’dan ibaret 3 cemaat vardı. Cuma sabahları 5- 10 kişiye çıkıyordu. Genç imam tatlı sohbetleri ve güler yüzü ile herkese kendini sevdirdi.             Cuma vaazlarına bir hafta önce hazırlanıyor, çok eser okuyor, en ateşli konuşmaları hazırlıyordu. Diğer vakit namazlarında da bir ayet, bir hadis-i şerif açıklamaya çalışıyordu.  Mümkün olduğu kadar güncel konuları; neden geri kaldık, nasıl kalkınırız, çalışkanlık, eğitim, bilim ve teknoloji… Konularını işliyor halkın imanını güçlendirecek konulara ağırlık veriyordu. Daha son

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Esmaül Hüsna   دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى   Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyuruyor: Allah’ü Teâlâ’nın doksan dokuz ismi vardır; kim bunları sayarsa (tek tek okursa) cennete girer. (Tirmizî-Hâkim-Beyhakî) Diğer bir hadîs-i şerifte de, “Kim bunları ezberlerse” rivayeti vardır. (İbni Mâce) Yüce Allah buyuruyor: Esmâü’l-Hüsnâ (en güzel isimler) Allah’ındır. O halde O’na, onlarla dua edin. (A’râf, 180) Allah’a Celle Celâlüh ancak Esmâü’l-Hüsnâ’dan biri ile dua yapılır ve ancak Esmâü’l-Hüsnâ’dan biri ile zikir edilir. Örneğin, tanrım tanrım diye dua edilemez ve tanrı tanrı diye zikir edilemez. Esmâü’l-Hüsnâ’dan olan  “Yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm”  hem dua hem de zikirdir. Çünkü Kur’an’da Rahmân Sûresinin iki âyetinde geçmektedir. Yüce Allah buyuruyor: Yer üzerinde bulunan her canlı fânidir (geçicidir). Ancak celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin zâtı bâkidir (ebedîdir). (Rahmân, 26-27) Yüce Allah buyuruyor: Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin ismi ne yüce