Kayıtlar

ateş etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Cehennem Ateşini Ancak Göz Yaşı Söndürür

Cehennem Ateşini Ancak Göz Yaşı Söndürür Rivâyet olundu: Kıyâmet günü olduğu zaman, cehennemden dağ gibi bir ateş kütlesi çıkar. Ümmet-i Merhumenin üzerine hücûm eder. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri, ümmetinden o ateşi defetmeye çalışır. Bir türlü ateş sönmez. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri: -"Ey Cebrâil yetiş! Yetiş! Ateş ümmetimi yakmak istiyor!" der. Cebrâil Aleyhisselâm elinde bir bardak su ile gelir. Cebrâil Aleyhisselâm, o bardak suyu, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretlerine uzatır ve şöyle der: -"Bunu al, ateşin üzerine dök!" Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri, o bir bardak suyu alır, dağlar gibi yükselip ümmetin üzerine gelen ateşin üzerine döker; ateş hemen o anda sönüverir. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri, Cebrâil Aleyhisselâm'a sorar: -"Ey Cebrâil bu ne suyu idi? Ateşi söndürme yönünde bundan daha etkili bir su görmedim?" Cebrâil Aleyh

Kötülüklerden Büyüden, Büyücüden Zararlı Hayvanlardan Ateşten Kötü Niyetli İnsanlardan Ve Cinlerden Koruyan Dua

Kötülüklerden Büyüden, Büyücüden Zararlı Hayvanlardan Ateşten Kötü Niyetli İnsanlardan Ve Cinlerden Koruyan Dua أعُوذُ بِكَلِمَـاتِ اللهِ التَّامَّاتِ، الَّتِي لَا يُجَاوِزُهُنَّ بَرٌّ وَلَا فَاجِرٌ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ، وبَرَأَ وذَرَأَ، وَمِنْ شَرِّ مَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ، وَمِنْ شَرِّ مَا يَعْرُجُ فِيهَا، وَمِنْ شَرِّ مَا ذَرَأَ فِي الأرْضِ، وَمِنْ شَرِّ مَا يَخْرُجُ مِنْهَا، وَمِنْ شَرِّ فِتَنِ اللَّيْلِ والنَّهَارِ، ومِنْ شَرِّ كُلِّ طَارِقٍ إلاَّ طَارِقاً يَطْرُقُ بِخَيْرٍ يَا رَحْمٰنُ Oknuşu:   Eûzü bi kelimâtillâhittâmmati, elletî Lâ yücâvizühünne berrün velâ fâcirün min şerri mâ halaka ve berae ve zerae, ve min şerri mâ yenzilü minessemâi ve min şerri mâ ya'rucü fîhâ ve min şerri mâ zerae fil ardi ve min şerri mâ yahrücü minhâ, ve min şerri fitenil leyli vennehâri ve min şerri külli târıkin illâ târikan yetruku bi hayrin yâ Rahmanu. Anlamı: Allah'ın yarattığı, zürriyet hâlinde her tarafa saçtığı ve kusursuz meydana getirdiği şeylerin şerrinden, gökt

İnsanı Yakan Üç Ateş: Riya, Süm'a ve Ucb

İnsanı Yakan Üç Ateş: Riya, Süm'a ve Ucb Bir insanın, sahip olmadığı bir meseleyle ortaya çıkıp kendisini göstermesi bir “kibir ve gurur” alametidir. Yaptığı şeylerin birileri tarafından görülmesi ve takdir edilmesi arzusu da "riya" dır. Bir insanın sahip bulunmadığı bir meseleyi duyurması, yani vaziyetini başkalarına işittirmesi "süm'a" dır. Kendisine ait olmayan bir meseleyi içinde gizleyip "ben bu güzelliğe mazharım demesi" de "ucb" alametidir. Haddizatında bir insan, bazı faziletlere hakiki olarak sahip bulunsa, mesela o hakikaten büyük olsa, gösterisini yaptığı şeylerin hakikisini gösterme durumunda bulunsa, o insanın "Ben melikim, mâlikim" demesi kibir ve gurur olmaz. Ama insan, elindeki hiçbir şeyin hakiki sahibi değildir. Demek insanda işin hatarlı olmasının sebebi onun iddia ettiği şeylere hakikatte sahip olmamasıdır. İnsan riya ile amel ederken esasen sahip bulunmadığı bir şeyle kendini satıyor d

Gözyaşı Değen Yere Cehennem Ateşi Değmez

Gözyaşı Değen Yere Cehennem Ateşi Değmez Anlatıldığına göre Muhammed İbni Munzir rahimehullahialeyh ağladığı zaman gözyaşları ile yüzünü, sakalını ovar «Duyduğuma göre gözyaşı değen yere cehennem ateşi değmez» derdi. Mümin Allah'ın gazabından korkmalı ve kendini nefsin azgın arzularına uymaktan sakındırmalıdır. Nitekim Allah Celle Celâlüh şöyle buyuruyor: Nefsinin azgın arzularına uyan ve dünya hayatını (Ahirete) tercih edenlerin varacağı yer cehennemdir. Rabb'inın makamından ve nefsini azgın arzulardan alıkoyanların varacağı yer ise cennettir». Allah'ın gazabından kurtularak sevab ve rahmetine nail olmak iste-yenler, dünyanın sıkıntılarına sabırla katlanmalı, Allah'ın buyruklarına uymakta ısrar etmeli ve günahlardan sakınmalıdırlar. Rivayete göre Peygamber'imiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyuruyor ki: — Cennetlikler cennete girdikleri zaman melekler onları türlü türlü hayır ve nimetlerle karşılarlar, onlar için sedirler kurularak döşenir.

Mezhep Temelli Fitne Ateşi

Mezhep Temelli Fitne Ateşi “İran mezhep temelli fitne ateşini yakıyor”, bu sözler Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el Cubeyr’e ait. Bir Suudi’nin İran’ı, her hangi bir İranlı yetkilinin de Suudi Arabistan’ı suçlaması çok sık görülen bir durum. Suudi Bakanın bu sözleri söylemesinin büyük nedeni de Suudi Arabistan-İran gerginliği. Ancak tüm bunlara rağmen işin bir de geniş pencereden bakıldığında ortaya çıkan boyutu var. Arap Değil Pers Baharı İran bugün kendi toprak sınırlarıyla yetinmeyen, daha fazlasını isteyen bir politika izliyor. 1979’daki devrimden bu yana Ortadoğu coğrafyasında yayılma planları vardı, 2011’deki Arap Baharı Tahran’ın yayılma planlarına çanak tuttu, Arap Baharı Araplar için kara kış, İran için ise Pers baharı oldu. Irak'ı Şii Ülkesi Haline Getirdiler ABD’nin 2001 Afganistan, 2003 Irak işgalini fırsata çevirmesini bildiler. Özellikle yıllardır ayak basamadıkları Irak’ı bir Şii ülkesi haline getirdiler. 2011’de Arap Baha

Ateşi Kalpten, Nuru Akıldan Bir Sevgi

Ateşi Kalpten, Nuru Akıldan Bir Sevgi Bir küçük çocuk, annesi nakış işlerken dizlerinin dibinde oturup onu seyretmeyi çok severdi. Bir keresinde aşağıdan annesine doğru bakıp sordu: “Anneciğim, ne yapıyorsun?” Annesi, tatlı ve şefkatli bir sesle cevap verdi: “Nakış işliyorum yavrum. Bu kasnaktaki kumaşın üstüne güzel desenler işlemeye çalışıyorum.” Küçük çocuk: “Ama yaptığın şey, hiç güzel görünmüyor, karmakarışık…” Gerçekten de çocuğun baktığı yerden, annesinin elinde tuttuğu kasnağın altındaki ipler, birbirine giriyor, kasnağın üstünde görülen sanatlı işlemelerden ise hiçbir eser görünmüyordu. Çocuğun bu sözüne annesi gülümseyerek: “Hadi sen git, biraz oyna,” dedi. “Nakışımı bitirdiğimde seni dizime oturturum, o zaman o nakışa benim yakınımdan bakar ve ne olduğunu anlarsın.” Çocuk oynarken, annesinin parlak renkli ipliklerin yanında, o kapkara iplikleri neden kullandığını merak etmekten kendisini bir türlü alamadı. Biraz sonra annesinin sesi duyuldu: “Gel kızım

O Genç Benden Daha Cömerttir!

O Genç Benden Daha Cömerttir! Yemen'de, Hâtem-i Tâî adında, cömertliği dillere destan olan bir Arap kabile reisi vardı. Tepelere ateş yaktırarak, yolunu şaşıranların kendisine gelip misâfir olmasını sağlardı. Resûlullah Efendimizin (sallallahü alayhi ve sellem) İslamı tebliğinden önce Yemen'de, Hâtem-i Tâî adında, cömertliği dillere destan olan bir Arap kabilesi reisi vardı. Kabîlesinin yerleşmiş olduğu yerin etrafındaki tepelere ateş yaktırarak, yolunu şaşıranların kendisine gelip misâfir olmasını sağlardı. Peygamberimizin devrine yetişmiş, ancak peygamberliğinin açıklanmasından önce vefât etmiştir... Bir gün Hâtem-i Tâî'ye dediler ki: - Cömertlikte çok ileri gidiyorsun, bu yaptığın israf olmuyor mu? Onlara şöyle cevap verdi: - Ne kadar çok olursa olsun, hayır için verilen isrâf olmaz. Sonra kendisine sordular: - Senden daha cömert birisini gördün mü? - Evet gördüm. - Nerede gördün, kimmiş o? - Bir gün, yetim bir gence misafir olmuştum. Bana bir ko

Karınca Ve İbrahim Aleyhisselâm

Karınca Ve İbrahim Aleyhisselâm Nemrud, ona karşı gelen İbrahim Aleyhisselâm ateşte yakılması emrini vermiş. Meydanda odunlardan büyük bir yığın yapıp odunları tutuşmuşlar. O kadar büyük bir alevmiş ki bulutlara kadar yükselmiş. Bütün hayvanlar ateşten korkmuş kaçmış.  Nemrud, ne güçlü bir kral olduğunu herkes anlasın, görsün istemiş. Nemrud’un askerleri İbrahim Aleyhisselâm’ı mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış. Bu sırada göklere kadar varan ateşe doğru bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile telaşla gidiyormuş.  Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş: – Acele ile nereye gidiyorsun? Telaşla yetişmeye çalışan karınca, ağzındaki bir damla suyu ellerinin arasına alıp cevap vermiş: – Haberin yok mu? Nemrud, İbrahim Aleyhisselâm’ı ateşe atacakmış.  Meydana ateşin olduğu yere su götürüyorum. Diğer karınca kahkahalarla gülerek demiş ki: – Senin yanan büyük ateşten haberin yok mu? Ateşe hiç bakmadın mı? Ne kadar büyük, senin bir damla suyun ateşe ne y

Mahremiyet Örtümüze Ne Oldu?

Resim
Mahremiyet Örtümüze Ne Oldu? Küreselleşme ile küçük bir köy hâline gelen dünyamızda, iletişimle ivme kazanan ticaret ve teknoloji, birçok ateş kıvılcımlarını da beraberinde getirdi. Bu kıvılcımlar, bazen aileleri içten içe yakıp parçalarken bazen de Allah’ın emanetleri olan çocuklarımızı tanınmaz hâle getiriyor. Tanıyamaz olduk, çünkü bizlerin hayâ anlayışı ile gözbebeklerimiz olan yavrularımızın hayâ anlayışı tamamen farklılaştı. Ellerimizde büyüttüğümüz çocuklarımız, bizleri eleştirecek özgürlüklere (!) ve modernliğe (!) sahip oldular. Erkeklere saygısından ağzını kapatarak konuşan ninelerimiz, "gelenek" tâbiriyle anılır oldu. Kız erkek arkadaşlıkları meşrulaşırken, aileleri oluşturan evlilikler, televizyon ve internete kaldı. Modernleşme ile birlikte her şeyin yozlaştığı gibi "mahremiyet anlayışı" da bozuldu. Başta evimizde en çok konuşma hakkına sahip olan televizyon ve bilgisayarlarımız, mahremiyet perdesini delerek gözlerimize ve gönüllerimize ak

Aptal Kuşun Başına Gelenler

Resim
Aptal Kuşun Başına Gelenler Aptal bir kuş bir çayırlığa gitti. Orada bir avcı  tuzak  kurmuş, tuzağın içine de birkaç tane serperek bir kenarda yaprakların, otların arasına gizlenmiş bekliyordu.    Kuşcağız gelerek onun etrafında dolaşmaya başladı, adamın böyle yapraklara sarınması tuhafına gitti.    – “Sen kimsin?  Neden  böyle yeşiller giyinmişsin, böyle tenha bir yerde bekliyorsun, vahşi hayvanlardan korkmuyor musun?” diye sordu.    Adam:    – “Ben bir zahidim. Dünyadan elimi, eteğimi çektim, böyle tenha bir yerde; otlarla yapraklara belenerek kanaat edip gidiyorum.” dedi.    Kuş adama birçok soru sordu adam da ona cevaplar verdi. Nihayet kuşcağız o buğday tanelerini gördü.    – “Bunlar kimindir?” dedi.    Adam:    – “Bunlar bana kimsesi olmayan bir yetimin emanetidir.” dedi.    Kuş:    – “Çok açım müsaade edersen bunlardan yiyip karnımı doyurayım, çünkü benim zaruretim var zaruri hallerde de leş yemek bile mübah olur.” dedi.    Adam:    – “Bu buğdayla

Sağ Cebin De Sol Cebe Borcu Mu Olurmuş!

Sağ Cebin De Sol Cebe Borcu Mu Olurmuş! “Saf çocuğu masum Anadolu” ’nun tabirine uygun bir genç okulu bitirip polis olmuş. İlk olarak da Fâtih – Balat Karakolu’nda işe başlamış. İlk gününü masasını düzelterek, çekmecelerini, dolabını yerleştirerek geçirdikten sonra, akşam hizmetli masasına gelmiş. Bir miktarı parayı uzatıp: -“Al!” demiş, “Bugünkü hasılattan payın!” Şaşırmış bizimki: -“Ne hasılatı, ne payı? Kim gönderdi bu parayı?” Aldırmamış hizmetli, “Al işte!” demiş, “Bu parayı baba gönderdi!” -“Kimdir bu baba?” -“Bu karakolun komiseri!” -“Yok, hemşerim, ben öyle bilmediğim parayı almam!” -“Sen bilirsin” demiş adam ve çıkıp gitmiş. Ertesi sabah aniden Fethiye Karakolu’na tayin olduğunu öğrenmiş zavallı genç. Ne yapsın, gitmiş bir gün de oraya yerleşmekle uğraşmış. Akşama kadar masasını düzeltmiş, eşyalarını yerleştirmiş, akşam olunca yine birisi parayla çıkagelmiş. -“Al bu parayı baba gönderdi!” -“Hangi baba?” -“Karakolun komiseri.” -“Yok, ben öyle bilm

Arkadaş Böyle Olmalı

Resim
Arkadaş Böyle Olmalı Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu ve: - Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim? Delirdin mi? Der gibi baktı teğmen... - Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile... Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın... Asker ısrar etti ve teğmen "Peki " dedi... "Git o zaman..." İnanılması güç bir mucize... Asker o korkunç ateş  yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar  içindeki askeri muayene etti... Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü: - Sana değmez, hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bu zaten ölmüş... - Değdi teğmenim. Dedi asker... - Nasıl değdi? Dedi teğmen. Bu adam ölmüş görmüyor musun? - Gene de değdi k

İmam-ı Âzam (Rahimehullah)’tan Hikmetli Sözler

İmam-ı Âzam (Rahimehullah)’tan Hikmetli Sözler ·         Ancak ilmi bir ihtiyaçtan dolayı devlet başkanı ile yakın ilişki içinde ol! Onun yanında ateş içerisindeymiş gibi ol! Çünkü sultan kendisi için istediğini başka hiç kimse için istemez. ·         Devlet başkanı sana bir mesele arz ettiğinde, söylediklerini kabul edeceğine kani olmadıkça o meseleyi çözmeyi kabul etme! ·         Avamın (sıradan seviyesiz ve bilgisiz insanların) arasında, sorulmadan rastgele konuşma! ·         Avamın ve tacirlerin yanında ilme ve dine ait olmayan sözlerden kaçın ki mala rağbet ve sevgin üzerinde durulmasın. ·         Avam arasında ne gül ne de tebessüm et, yılışık olma! ·         Gereksiz yere çarsıya – pazara sıkça çıkma! ·         Olgunluğa erişmemiş yeni yetişmelerle çok konuşma, senli benli olma! ·         Sokaklarda, mescitlerde yiyip içme! Yol kenarlarındaki çeşme ve sulardan su içme! ·         Yol ortasında oturma. Yok, illa da oturacaksan hiç olmazsa mescitlerde otur! ·