Kayıtlar

Profesör ve Öğrenci

Profesör ve Öğrenci   Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğundan gidip üniversite profesörünün oturduğu masaya oturmuş. Profesör kaşlarını çatarak: “- Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz!” Öğrenci: “- O zaman ben uçuyorum...” Profesör cevaba çok sinirlenmiş, sınavda öğrenciye takmış ve sınavını başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış. Yalnız sınavda öğrenci tüm soruları mükemmel bir şekilde cevaplamış. Profesör öğrenciye: “- Sana son bir soru soracağım!”, demiş. “- Yolda yürürken iki torba bulduğunu hayal et, birinde akıl var, diğerinde ise para var. Hangi çuvalı alırsın?” Öğrenci: “- Para olan çuvalı seçerdim...” Profesör: “- Ben akıl olan çuvalı seçerdim...” Öğrenci: “- Normal! Kimde ne eksikse onu seçer...” Profesör çok sinirlenmiş, öğrencinin not defterini alıp içine "öküz" yazmış. Öğrenci nota bakmadan odadan çıkmış. Bir dakika sonra öğrenci kapıyı aralamış: “- Sayın profesör, imzanızı atmışsınız, f

Kudûmün Rahmet ü Zevk ü Safâdır Yâ Resûlallah

  Kudûmün Rahmet ü Zevk ü Safâdır Yâ Resûlallah   Kudûmün rahmet ü zevk ü safâdır yâ Resûlallah, Zuhûrun derd-i uşşâka devâdır yâ Resûlallah…   Nebî idin dahi Âdem dururken mâ' vü tîn içre, İmâm-ı enbiyâ olsan revâdır yâ Resûlallah…   Kemâli zümre-i kümmel senin nûrunla bulmuşdur, Vücûdun mazhar-ı tâmm-ı Hudâ'dır yâ Resûlallah…   Seninle erdiler zâta dahi envâ'-ı lezzâta, İşin erbâb-ı hâcâta 'atâdır yâ Resûlallah…   Hüdâyî'ye şefâ'at kıl eğer zâhir eğer bâtın Kapuna intisâb etmiş gedâdır yâ Resûlallah…   Azîz Mahmûd Hüdâyî Kuddise Sirrûh

Bir Dâhinin İnanılmaz Hikâyesi

Resim
Bir Dâhinin İnanılmaz Hikâyesi Gaziantep’e bir Fransız gelir. Tekstilcilere akıl verir: “- Makineleriniz yetersiz! Yenileyin, dünya pazarı sizin olsun!” En iyi makinelerin Fransa’da olduğunu söyler. Kendi mallarını pazarlar. Dinleyenler arasında bir usta vardır. Kendine özgü lehçesiyle… “- Bu adam ne diy?”, der. Kafaya takar, makinenin resmine bakar. Demiri eritir, çeliği büker, vidasını, motorunu koyar. Fransızların 3 milyon Euro’ya satacağı makineyi… 50 bin liraya üretir. Yerli piyasaya sunduğu yetmez. Brezilya’ya kadar çeşitli ülkelere yaptığı makineleri gönderir. Bu usta, Mennan Aksoy’dur. Diplomasız dahi! Yoksulluktan okuyamamıştır. İlkokulu 9 yılda bitirmiş, bir daha eğitim görmemiştir. Allah Teâlâ vergisi öyle bir akıl ve beceriye sahiptir ki… Makineyi bir görsün, ertesi gün atölyesinde yapımı başlanmıştır. Bu nedenle… Uluslararası makine, teçhizat fuarlarına girişi yasaklanmıştır… Mühendislerin, aylarca çalışarak tasarladığı makineleri, tek başına yapmak

Muhyiddin İbni Arabi Kuddise Sirrûh’tan Tavsiyeler

Muhyiddin İbni Arabi Kuddise Sirrûh’tan Tavsiyeler “Yetmiş bin Kelime-î Tevhid okumak suretiyle nefsini Cehennemden azat ettir!” Şeyh Ebu Rebi Rahmetullahi Aleyh der ki: “- Bir sofrada yemek yiyecektik. Benim de okunmuş yetmiş bin Tevhid’im vardı. Hiçbir yere de bağışlamamıştım. Bizim soframızda genç, salih bir delikanlı da vardı. Keşfi açıktı. Elini yemeğe sürdü ve ağlamaya başladı.” “- Ne oldu?” dediler. Dedi ki; “- İşte Cehennem, anamı da Cehennem’de görüyorum.” Yemedi ve mütemadiyen ağlıyordu. Şeyh Ebu Rebi Rahmetullahi Aleyh dedi ki: “- İçimden şöyle niyaz ettim. ‘Allah’ım, biliyorsun ki benim okunmuş yetmiş bin tehlilim var. Bunu bu çocuğun annesinin cehennemden kurtarılması için ruhuna bağışladım.’ Bunları hep gizli ve kalbimle söyledim.” Çocuk birden ağlamayı bıraktı. Gülerek: “- Elhamdülillah anamı Cehennemden çıkardılar!” dedi ve bizimle yemek yemeye başladı. Ebu Rebi Rahmetullahi Aleyh der ki: “- Bu vakıa bana iki şeyi bildirdi. Biri, bu yetmiş b

Ey Talip Olan Âşık

  Ey Talip Olan Âşık   Ey tâlip olan âşık seyretmeye cihânı, Dikkâtle temâşâ kıl her gördüğün insanı…   Mahbûb temâşâsın men’eyler imiş münkir, Kör gözlerinin yoktur nûn göremez onu…   Âyîne-i insanî bil sûret-i Rahman’dır, Bu âyîneye gel bak gör anda sultanı…   Ben hâtem-i lâ’lünden bir zerre haber duysam, Bir habbeye almazdım sad mülk-i Süleymân’ı…   Sûrette görünmez can ger derse münâfıklar, Sen câna nazar kılsın görmek dileyen onu…   Sen nîr-ı dilârâdan göz yumsa n’ola zâhit, Huffâş gözü görmez hurşîd-i dırahşânı…   Esrâr sözün Ahmed keşf eyleme nâdâna, Hayvana mahal görme ser-çeşme-i hayvânı…   Şarban Ahmet Rahmetullahi Aleyh

Sen seni Bil Sen Seni!

  Sen seni Bil Sen Seni!   Kim bildi ef'âlini, Anda gördü zatını. Ol bildi sıfâtını, Sen seni bil, sen seni!   Bayram özünü bildi Bulan ol kendi oldu, Bileni anda buldu, Sen seni bil, sen seni!   Anı gören zâtındır Sen seni bil, sen seni! Nura müstağrak oldu, Sen seni bil, sen seni!   Can içre ara canı, Sen seni bil, sen seni! Görünen sıfâtındır, Gâyri ne hâcetindir?   Kim ki hayrete vardı, Tevhîdi zâtı buldu; Bilmek istersen seni Geç canından bul anı;   Hacı Bayram Veli Kuddise Sirrûh

Kur’an-ı Kerim’in Sonsuz Hikmeti

Kur’an-ı Kerim’in Sonsuz Hikmeti Allah Teâlâ, bundan 14 asır önce, insanlara yol gösterici bir kitap olan Kur’an-ı Kerim'i indirmiş ve tüm insanlığı Kur’an-ı Kerim'e uyarak kurtuluşa ermeye davet etmiştir. Kur’an-ı Kerim indirildiği günden kıyamet gününe kadar da, insanlığın yegâne yol göstericisi olan son İlâhi kitap olacaktır. Kur’an-ı Kerim her çağda yaşayan her insan grubunun anlayabileceği, kolay ve anlaşılır bir dile sahiptir.  Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’in bu üslubunu "And olsun Biz Kur’an-ı Kerim’i zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık..." (Kamer Suresi, 22) ayetiyle haber verir. Kur’an-ı Kerim’in, aynı zamanda edebi dilinin mükemmelliği, benzersiz üslup özellikleri ve içerdiği üstün hikmet de, onun Allah Teâlâ'nın sözü olduğunun kesin delillerindendir.  Kur’an-ı Kerim’in en önemli özelliklerinden biri, günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan, Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'e vahyedildiği hali ile bizlere ulaşmış olma

Hakk’a Yakın Olan Kul

  Hakk’a Yakın Olan Kul   Cenâb-ı Hak buyuruyor: Bismillahirrahmanirrahim   “Şüphesiz îman edip sâlih amel işleyenler için başlarına asla kakılmayan bir mükâfat vardır.” (Fussilet, 8)   Rasûlullah (sav) efendimizbuyurdular:   “Allah’a teslimiyet gösteren hiçbir kul yoktur ki bedenine herhangi bir belâ isâbet etsin de Yüce Allah amellerini kontrol etmekte olan iki meleğe şöyle demesin: “Bu kuluma Bana tam olarak bağlı bulunduğu sırada yazdığınız mükâfat ve sevapları beher gün ve gece yine yazın.” (et-Terğib, V, 250)   Abdullah b. Mes’ûd Radiyallahü Anh’dan rivâyet edildiğine göre o şöyle demiştir:   “Allah’ın elçisiyle oturuyorduk, Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem gökyüzüne baktı ve tebessüm etti. Ey Allah’ın Rasûlü! Size ne keşf olundu ki tebessüm ettiniz? Diye sordum. Buyurdu ki tebessüm ettiğim şey şudur: “Hastalıktan inleyip sızlayan mü’min bir kul, bu hastalıktan dolayı kendisine ihsan edilen nimetleri ve Hakk’a ne kadar yakın olduğunu bilseydi, bütün

Aşk bir Şem’-i İlâhîdir

  Aşk bir Şem’-i İlâhîdir   Aşk bir şem’-i ilâhîdir benim pervânesi, Şevk bir zencîrdir gönlüm anun dîvânesi   Mahrem-i râz olalı gamzenle oldu hâtırım, Âşinânın âşinâ bîgânenin bîgânesi…   Zühd-i huşku bezm-i nûş-â-nûşdan fark eylemez, Böyledir erbâb-ı hâlin meşreb-i rindânesi…   Âlem-i âbın sevâd-ı hâki hep pür-feyz olur, Çeşme-i hûrşîd-i hikmetdir hum-ı mey-hânesi…   Ol nigâh-ı çeşm-i zehr-âlûddan mey-nûş-ı nâz, Ben humâr-ı nergis-i şehlâsının mestânesi…   El-hazer gâfil bulunma hançer-i hâbîdeden, Güft-gûy-ı katldir dâ’im anun efsânesi…   Mahrem-i halvet-sarây-ı zevkı ol Gâlib’de gör Başkadır rez duhterinin meşreb-i ferzânesi…   Şeyh Galib Rahmetullahi Aleyh

Mustafa İhsan Karadağ Rahmetullahi Aleyhten Öğütler

  Mustafa İhsan Karadağ Rahmetullahi Aleyhten Öğütler   01- “Şah-ı Nakşbend Kuddise Sirrûh’dan sık-sık naklederlerdi: “Bizim tarikatımız sohbettir.”   02- “Sohbet ve zikir meclislerine gidiniz. Sohbet meclisleri Cennet sofralarından birer sofra; zikir meclisleri cennet bahçelerinden bir bahçedir.”   03- “Sohbette iken sufi elbisesi giyersiniz, sufi rengine boyanırsınız; tenhada ise nefsinizle kalırsınız. Hâlbuki çoğunuz Cenab-ı Hakk’ın Celle Celâlüh “Size can damarınızdan daha yakın…” olduğunu da bilirsiniz.”   04- “Rasulullah’a varis olan evliyaullah, sözlerini Cenab-ı Hakk’tan Celle Celâlüh ve Rasulü’nden Sallallahü Aleyhi Vesellem alırlar; yani benlikleri kaybolmuş, iradeleri Hakk’ın Celle Celâlüh ve Rasulullah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem iradesine rabt olunmuştur.”   05- “Bir mürşid-i kâmil’den el alma bahtiyarlığına erdi iseniz O’nunla olan ahdinizi hatırlayınız, kalbî samimiyetinizi kaybetmeyiniz. Onlar ancak Allah’ladır. Başka gayeleri yoktur.   06

Gerçek Mutluluk

Gerçek Mutluluk   TV’de bir programda sunucu, milyoner misafirine sordu: “- Hayatınızda sizi en çok mutlu eden şey ne oldu?” Adam: “- Hayatımda dört mutluluk merhalesi yaşadım.” “- 1) Mala, eşyaya düşkünlüğüm oldu, elde edince, mutluluğun bu olmadığını anladım.” “- 2) Çok pahalı şeylere düşkünlüğüm oldu, elde edince, onların verdiği mutluluğun, zamanla tesirini kaybettiğini gördüm.” “- 3) Büyük şirketler mesela bir futbol takımı veya uluslararası bir şirket sahibi olunca, mutluluğu yakalarım sandım, ama hayal ettiğim mutluluğu onlarda da bulamadım.” “- Hatta gördüm ki; imkânların çoğaldıkça, sorumlulukların artıyor, rahatından fedakârlık yapmak zorunda kalıyorsun.” “- 4) Bir arkadaşım benden engelli çocuklar için tekerlekli araba almada destekleyici olmamı istedi. Hemen yüklü bir bağışta bulundum. Teslim günü gelince arkadaşım ısrarla çocuklara kendi elimle arabaları teslim etmemi ve çocukların sevincine ortak olmamı istedi.” “- Tabii gittim, çocukların arabaları