Kayıtlar

Hz. Ali Radiyallahü Anh’ın Misafirliği!

  Hz. Ali Radiyallahü Anh’ın Misafirliği!   Hz Ali Radiyallahü Anh bir Hristiyan’a misafir oldu. Adam Hz. Ali Radiyallahü Anh’a üzüm ikram etti. Hz. Ali Radiyallahü Anh üzümü yedi. Sonra Hristiyan üzümden yapılmış şarap getirdi ve Hz. Ali Radiyallahü Anh’a ikram etti. Hz Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki; “- Bu haramdır!” Hristiyan dedi ki: “- Siz Müslüman’lara şaşıyorum. Üzüm helâl, içki haram! Hâlbuki bu, bundan yapılıyor.” Hz. Ali Radiyallahü Anh bunun üzerine buyurdu ki: “- Eşin var mı?” Dedi: “- Var.” “- Kızın var mı?” “- Dedi ki o da var. “- İkisi de gelsin buraya!”. Eşi ve Kızı gelince; Hz. Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: “- Bu Kız bu annedendir. Ama görüyorsun ki ALLAH Annesini sana helâl, Kızını ise haram kılmıştır.” Hristiyan dedi ki: “- Şehadet ederim ki ALLAH birdir ve Muhammed O’nun Resulü’dür ve sen O’nun halifesi’sin!”. Elinden öpüp Müslüman’lığını ilân etti.

Sakın Ha Kimseye Zulmetme!

  Sakın Ha Kimseye Zulmetme!   Halife Harun Reşid’in oğlu Me’mun çocukken hocası sebepsiz yere ona vurmuştu.   Me’mun: “- Neden bana vurdun?” diye sordu. Hocası: “- Sus!” dedi. Me’mun tekrar sordu. “- Bana neden vurdun?” Hocası yine: “- Sus!” dedi. 20 yıl sonra Me’mun Halife olunca, ilk iş olarak hocasını çağırttı ve: “- Bana niye sebepsiz yere vurmuştun?” diye sordu. Hocası tebessüm ederek: “- Onu hala unutmadın mı?” dedi. Halife Me’mun: “- Vallahi asla unutmadım!” dedi. Hocası tarihe ibret olarak not düşülecek şu sözleri söyledi: “- Zulme uğrayanın asla unutmayacağını öğrenesin ve kimseye zulmetmeyesin diye yaptım.” (Sakın ha kimseye zulmetme, çünkü zulüm yıllar geçse de kalpte sönmeyen ateştir…)

Sapkınlıkla İnsanların Ruhları Ve Gönülleri İfsat Ediliyor!

  Sapkınlıkla İnsanların Ruhları Ve Gönülleri İfsat Ediliyor!   Zamanımızda küresel güçler, zayıf memleketlerin bütün imkânlarını sömürüp alıyor. Bundan daha kötüsü, insanların ruhlarını ve gönüllerini de ifsâd ediyor. Dünyaya yayılan ve maddî virüslerden daha beter olan LGBT gibi sapkınlıkların yaygınlaşması, bu ifsatların en kötüsüdür.   Unutmamalıdır ki;   Allah Teâlâ, Lût Kavmi’ni bu insanlık dışı sapkınlıkları dolayısıyla korkunç bir şekilde helâk etmiştir.   Yine unutmamalıdır ki;   Toplumun temel harcı olan âileyi, nesli, edebi, hayâyı, ahlâkı yok eden ve hayvanlarda bile görülmeyen eşcinsellik çılgınlığına karşı sessiz kalmak, ağır bir mes’ûliyettir. Ailenin ve toplumun felâketidir. Bu ahlâksızlıkların sonu, insanlığa vedâ etmektir. Câhiliyede olduğu gibi, evlât sevgisi yerine, evlerde köpek besleyerek aileyi imha etme hareketidir.   Dolayısıyla; geçmişte olduğu gibi âhir zamanda da yegâne çare, nice mikrop ve virüslerin cirit attığı imtihan hengâmı olan

Annem Hakkın Helâl Eyle!

  Annem Hakkın Helâl Eyle!   Her gün halin soramadım, Duanı tam alamadım, Gül yüzüne doyamadım, Annem hakkın helâl eyle!   Helâl eyle, helâl eyle! Annem hakkın helâl eyle! Helâl eyle helâl eyle! Annem hakkın helâl eyle!   Başucuma gelenim sen, Gözyaşımı silenim sen, Dertlerime devasın sen, Annem hakkın helâl eyle!   Helâl eyle, helâl eyle, Annem hakkın helâl eyle! Helâl eyle, helâl eyle, Annem hakkın helâl eyle!   Beni kundaklara sardın, Geceni gündüz eyledin, Ne tatlı ninni söylerdin, Benim güzel Canım annem!   Helâl eyle, helâl eyle! Annem hakkın helâl eyle! Helâl eyle helâl eyle! Annem hakkın helâl eyle!

İmanı Tehlikeye Sokan Günah

İmanı Tehlikeye Sokan Günah   Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Her günah imanı tehlikeye sokmaya sebep olabilir ama şu üç günahın tesiri daha kuvvetlidir: ·      İman nimetine şükretmemek, ·      İmanın gitmesinden korkmamak, ·      Müminleri incitmek, kalblerini kırmak... Hadis-i şerifte “Kalb kırmak, Kâbe’yi yetmiş defa yıkmaktan daha kötüdür!” buyuruluyor. İyi olsun, kötü olsun hiçbir insanın kalbini incitmemeli. Allahü Teâlâ’’yı en çok inciten küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur.   Büyük zatlar buyuruyor ki: ·      Hakiki Müslüman hiç gönül kırmaz, ·      Bilir bundan büyük bir günah olmaz. ·      Bir müslümana çatık kaşla bakmak haramdır. ·      Güler yüzlü olmayan kimse mümin sıfatlı değildir. ·      Müslim gayri müslim herkese karşı güler yüzlü olmalıdır. ·      Başkasının kötü ahlakından şikayet eden kimsenin kendisi kötü ahlaklıdır. ·      Başkalarının kötülüklerinden bahsediyorsak bu kendimizin kötü olduğunun alametidir. ·     

Güçlü İmanın Belirtileri

  Güçlü İmanın Belirtileri   İnananlar ancak o kimselerdir ki Allah’ü Teâlâ anıldığı zaman kalpleri titrer, âyetleri okunduğu zaman bu onların imanlarını artırır. Ve Rablerine güvenirler; namaz kılarlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerince sarf ederler. (8 Enfal 2,3) Mü’minlerin, gerçek mü’minlerin özelliklerinin açıklandığı bir âyet. Gerçekten inanmış, tam anlamıyla iman etmiş, emniyet ve güvenlik içine girmiş, Rabbiyle tam bir diyalog halinde, rıza halinde olan, Allah’ü Teâlâ’dan ve Ondan gelenlerin tümünden razı olmuş mü’minlerin özellikleri şunlardır:   Allah’ü Teâlâ anıldığı zaman, Allah’ü Teâlâ’nın esmâsından birisi gündeme geldiği zaman, veya ef’ali, fiilleri, sıfatları, âyetleri gündeme getirildiği zaman, en büyük olarak Allah’ü Teâlâ gündeme getirildiği zaman, Rab olarak, İlâh olarak, Melik olarak, Rahmân olarak gündeme getirildiği zaman kalpleri titreyen, kalplerinde bir hareket, bir depreniş, bir heyecan, bir arzu, bir saygı meydana gelen kimselerdir onla

Bugünün Bir Anını Bile Boşa Geçirme!

  Bugünün Bir Anını Bile Bo ş a Geçirme!   Sakın ola ki bugünün bir ânını bile bo ş a geçirme. Son nefesin ehememiyeti hususunda İ mâm Gazâlî Hazretleri’nin ş u îkazları da çok ibretlidir:   “O ğ ul! Farz et ki bugün öldün. Hayatında geçirdi ğ in gaflet anlarına ne kadar üzüleceksin. Âh, ke ş ke diyeceksin. Lâkin heyhât! (Geri dönü ş artık söz konusu de ğ ildir!)”   “Her mü’min, sabah namazını kıldıktan sonra kendisine ş u hatırlatmalarda bulunmalı:   “– Benim sermayem ömrümdür. Ömrüm gidince sermayem de gider ve artık kazanma imkânım kalmaz. Bu ba ş layan gün, yeni bir gündür. Allah Teâlâ bugün de bana müsâade ederek ikramda bulundu. (Hayat takviminden yeni bir sayfa daha açtı.) E ğ er canımı alsaydı, elbette bir günlü ğ üne de olsa dünyaya geri gönderilip çokça sâlih ameller i ş lemeyi temennî edecektim.”   “ Ş imdi farz et ki öldün ve bir günlü ğ üne dünyaya dönmene izin verildi. O hâlde bugün günahlara kat’iyyen yakla ş ma! Sakın ola ki bugünün bir ânını bile bo ş a

Elhamdülillah Demenin Sevabı

  Elhamdülillah Demenin Sevabı Peygamber Efendimiz Sâllallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: 1- Bir kul bir defa  "Elhamdülillah!"  dediği zaman yer ile gök arası sevab ile doldurmuş olur. 2- İkinci defa  "Elhamdülillah!"  dediği zaman, yerin yedi kat göklerin üstüne kadar olan bu arayı sevab ile doldurmuş olur. 3- Üçüncü defa  "Elhamdülillah!"  dediği zaman, Allah’ü Teâlâ, bu kuluna  "Ey kulum, işte al!"  buyurur. Yani Yüce rabbimiz  "Ey kulum, dilediğini dile, dileğin verilecektir, muradını iste, muradın yerine getirilecektir. Dilek ve muradın gerçekleşecektir. Sen hemen iste..."  buyurmuş demek olur. (İmam-ı gazâli Rahmetullahi Aleyh, İhyâ)

Aklınızı Kullanmayacak mısınız?

  Aklınızı Kullanmayacak mısınız?   İnsan idrak etmek için önce kendisine hangi soruları sormalı? Akıl; insana bahşedilmiş bir malzemedir, bu malzemeyi güzel ve doğru kullanmak insanlığın gereğidir. Çünkü insani aklıyla insan olur. Öyle ki aklı olmayan kimse, diğer varlıklar gibi hiçbir şekilde mükellef değildir.   Hz. Adem Aleyhisselâm’a Sunulan üç nimet İşte akıl böylesine kıymetli bir nimet. Rivayete göre Cenâb-ı Hak, Hz. Âdem’i yarattığında ona şu üç nimeti takdim eder:   1. Akıl, 2. Îman, 3. Hayâ.   Sonra da bunlardan birini seçmesini ister. Hz. Âdem, Cebrâil’in de yönlendirmesiyle aklı seçer. Çünkü aklı olmayan da ne îman olur, ne hayâ. Çünkü îman da hayâ da ancak akıl mevcut olursa var olur.   Ancak akıl, kaygan bir sabun gibidir. Onu iradeli, dengeli ve doğru bir şekilde kullanmak, en zor meseledir.   Fakat ne gariptir ki hissiyatına mağlûp olan herkes, kendi aklını başkalarından daha iyi kullanabildiğini zanneder.   Oysa akıl ve idrak sahipl

Ruhun Bedene Galip Gelmesi

  Ruhun Bedene Galip Gelmesi   Ruhun bedene galip gelmesi sadece çilelerle, uzletlerle mi mümkündür; yoksa sünnete ittiba çizgisinde yürüyüp de uzlet yerine hizmet düşüncesiyle gidenlerde de bu tarz şeyler görünebilir mi?   Değerli Kardeşimiz;   Ruh ile cesed, tabiat olarak birbirine zıt varlıklardır. Ruh nuranî ve latif bir varlıktır, cesed ise maddî ve kesif bir varlıktır. Ruh zaman ve mekân kaydından mücerreddir, cesed ise zaman ve mekân ile mukayyeddir. Ruh bir anda binlerce işi tedbir ve tedvin edecek bir hâsiyettedir, cesed ise aynı anda iki işi yapamaz. Ruh hafif ve kayıtsızdır, cesed ise sakil ve mukayyeddir. Ruh inbisat ve tekemmül ettikçe beden incelir, ruha karşı mukavemetini kaybeder, onun gibi latif ve nuranî olmaya başlar. Cesed kalınlaşır ve hükmünü icra ederse, yani madde ve maddî kayıtlar inkişaf edip kesafet galip olursa, o zaman da ruh asliyetini kaybeder ve sakil bir hale dönüşür. Onun için ruh ile cesed iki mübayin rakiptir. Mücadeleyi ruh kazanırsa, ya