Kayıtlar

Azrail Başına Geldiği Zaman

Azrail, Başına Geldiği Zaman!   Azrail, başına geldiği zaman, Kırılır ayakla kol, yavaş yavaş... Mevlâ’m nasip etsin din ile iman Akar gözlerinden sel, yavaş yavaş...   Yüksek uçan gönül, yorulur bir gün, Ölçü terazisi, kurulur bir gün. Herkesin yaptığı, sorulur bir gün, Döner mi, ya Rabbi, dil yavaş yavaş...   Hep nefsine uydun, tevbe etmedin, Her bulduğun yedin, şükür etmedin. Nihayet, bu kara toprağa geldin Çekilir dünyadan el, yavaş yavaş...   Kabrin üzerine dikerler taşı, Bir avuç toprağa koyarsın başı. Baba, oğlun görmez, kardaş kardaşı Gider, geri dönmez yol, yavaş yavaş...   Kâfurlu, ılık suyu koyarlar O nazlı bedeni, tekmil soyarlar. Öldüğünü konu komşu duyarlar Gelir geri ahbaplar, ol yavaş yavaş...   (Alıntı)

Efendime Selâm Söyle!

  Seher vakti esen yeller; Efendime selâm söyle! Dost aşkıyla açan güller; Efendime selâm söyle!   Uzatırım yetmez elim; medhedemez aciz dilim; Ravzaya varınca yolum; Efendime selâm söyle!   Çöl, ovalar tuzlu yollar; âşık olan yanar, ağlar; Aciz gönlüm görmek ister; Efendime selâm söyle!   Uzatırım yetmez elim; medhedemez aciz dilim; Ravzaya varınca yolum; Efendime selâm söyle!   Ebu Zemzem sucuları; bitmez aşkın acıları; Anadolu hacıları; Efendime selâm söyle!   Uzatırım yetmez elim; medhedemez aciz dilim; Ravzaya varınca yolum; Efendime selâm söyle!

Âşığın Halleri

  دل گفت : وصالش بدعا باز توان یافت عمریست که عمرم همه در کار دعا رفت Gönül dedi: Kavuşmayı dua ile tekrar bulursun   Bir ömürdür ömrüm sadece dua ile geçti!   گر در سرت هوای وصال است حافظا بايد که خاک درگه اهل هنر شوی Ey Hâfız! Eğer başında (Allah’a ) kavuşma isteği, arzusu varsa Marifet ehlinin (Allah dostlarının) dergâhının toprağı olmalısın.   دانی که چیست دولت؟ دیدار یار دیدن در کوی او گدایی بر خسروی گزیدن Mutluluk nedir bilir misin? Sevgilinin yüzünü görmek Padişahlığı, onun sokağında dilencilik yapmaya tercih etmektir.   صبحدم مرغ چمن با گل نوخاسته گفت ناز کم کن که در این باغ بسی چون تو شکفت گل بخندید که از راست نرنجیم ولی هیچ عاشق سخن سخت به معشوق نگفت Sabahleyin, bülbül yeni açılmış gül goncasına: ” Çok nazlanma. Zira bu bağda senin gibi nice güller açtı. ” dedi. Gül gülerek : ” Doğru sözden incinmeyiz lakin, hiç bir âşık da maşukuna böyle ağır söz söylememiştir! ” diye cevap verdi.   غرور حسنت اجازت مگر نداد ای گل که پرسشی نکنی عن

Elden Gider

  Sâkıyâ mey sun ki eyyâm-ı bahâr elden gider Hâtem-i câm-ı şarâb-ı hoş-güvâr elden gider   (Ey saki! Bize aşk kadehi sun. Bir gün bu bahar günleri geçip gider. Hoş içimli şarabın cömertliği bir gün elden gider.)   Aç gözün dünyâya meyl itme sakın ey haste-dil Sanma bu nakd-i hayâtı pâydâr elden gider   (Ey hasta gönüllü âşık! Gözünü aç! Sakın dünyaya meyletme. Sen bu nakit değerindeki hayatı ebedî, kalıcı sanma. Elbet bir gün elinden çıkacak.)   İrişür bir dem ki murg-ı cânunı sayd eyleyüp Nâgehân şehbâz-ı ömr-i bî-karâr elden gider   (Öyle bir zaman gelir ki gönül kuşunu avlayıp birden bire kararsız ömrünün avcısı elden gidiverir.)   Taşlıcalı Yahyâ Kuddise Sirrûh

Hazret-i Osman’ın Radıyallahü Anh’a “Yahudi” Diyen Adam

  Hazret-i Osman’ın Radıyallahü Anh’a “Yahudi” Diyen Adam   Zengin bir adam vardı. Hazret-i Osman’ın Radıyallahü Anh’a düşmanı idi. Hatta O’na Yahudi bile derdi. İmâm-ı A’zam Rahmetullahi Aleyh hazretleri bunu duyup adamı çağırdı ve şöyle dedi: “- Senin kızını tanıdığım bir Yahudiye vermek istiyorum.” Adam şaşkınlık içinde kaldı. Hemen itiraz etti: “- Sen Müslümanların imamısın. Bir Müslümanın kızını bir Yahudiye nikâh etmeye nasıl cevaz verirsin? Ben katiyen kızımı Yahudi’ye vermem.” “- Sübhanallah! Kızını, bir Yahudi’ye vermeye râzı olmuyorsun da, Peygamber aleyhisselâmın iki kızını bir Yahudi’ye verdiğini nasıl söyleyebiliyorsun?” Adam bu cevap karşısında hatasını anladı. İmâm-ı A’zamın mübârek sözlerinin bereketiyle bozuk itikadından vaz geçip tevbe etti.

Açıl İstanbul Açıl

  Yüz bin er haykırıyor: “Ya Cennet, ya İstanbul” Açıl İstanbul açıl, nurlu şafaklı tan bul.   Zafere koşuyorlar, atlılar ve yayalar, Akına katılıyor, dervişler, evliyalar.   Akşemseddin kupkuru toprağa diz çöküyor, Allaha el açıyor, hıçkırıp yaş döküyor,   Genç Hünkâr da el açıp Haktan zafer diliyor Manzaradan belli ki, bir çağ sona eriyor.   Gönüllerde şehadet ne kefen, ne de makber, Sarsıyor temelinden suru: “Allahü ekber”   Ordu; silâhı kadar imanla da donanmış, İstanbul’un fethine ta yürekten inanmış.   Hak, katına çağırır burca sancak asanı, Kefensiz kabul eder Ulubatlı Hasan’ı.   Hilâl, bahar yaşarken, haçlıda bir hazın var. Dün çan çalan şehirde bugün artık ezan var.   Mehmetlerden bir Fâ­tih, Ha­san­lar­dan bir Ulu, Bu or­du­ya ya­kış­tı fet­het­mek İs­tan­bul’u...    Ah­met Ma­hir Pek­şen  

Kişi Sevdiği İle Beraberdir

Resül-i Ekrem Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in hizmetkârı Enes ibni Malik Radıyalahu Anh anlatıyor: Birgün Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’le Mescid-i Nebevi’den çıkmış gidiyorduk… Adamın biri Mescidin önündeki gölgeliğin yanında: “- Ya Rasûlallah Sallallahü Aleyhi Vesellem! Kıyamet ne zaman kopacak?” dedi… Allah'ın sevgili elçisi ona bir soruyla karşılık verdi: “- Kıyamet için ne hazırladın?”, bakalım? Adam başını öne eğip düşündü: “- Ey Allah'in Elcisi! Benim farz ibadetler dışında öyle fazla orucum, namazım, verilmiş sadakam yok. Fakat ben Allah'ü Teâlâ’yı ve Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem’i çok seviyorum!” Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem de ona: - (El mer’ü mea men ehabbe) Sen sevdiklerinle beraber olacaksın! Buyurdular.

Allah’ü Teâlâ Onları Sever, Onlar Da Allah’ü Teâlâ’yı...

  Bir kimse, Allah’ü Teâlâ’yı, Rasulünü ve evliyasını seviyorsa, bilsin ki onlar da kendisini seviyor demektir. Büyüklerle, Allah adamlarıyla beraber olmak için, onları sevmek yeter. Ancak, hiçbir ibadet yapmayan ve hiçbir günahtan sakınmayan büyükleri asla sevemez. Seven sevdiğine itaat eder. Onlar gibi olamayız ama elimizden gelen gayreti göstermemiz şarttır... Hindistan evliyasının büyüklerinden Abdülaziz Dehlevi Kuddise Sirrûh hazretleri buyuruyor ki: Cenab-ı Hakkın rızasına kavuşmak, şeytanın aldatmasından kurtulmak için, silsile itibarıyla hocaları Resulullah efendimize dayanan bir evliyayı sevmek, onun tarafından sevilmek gerekir. Hadis-i şerifte, (Evliyanın kalbi nazargâh-i ilahidir. Böyle bir kalbde bulunana Hak teâlâ rahmet eder) buyuruluyor. Böyle bir kalbe girdikten sonra, maksadına kavuşmadan ölen kimse, kurtuluşa ermiş demektir; çünkü Kur'an-ı kerimde mealen, (Allah ve Resulüne hicret etmek üzere evinden ayrılıp yolda iken ölen, maksadına varmış gibi mükâfat

Ormanları Kesme Kardeş

Tepelerin süsü orman, Erozyona okur ferman, Temiz hava, verir derman, Ormanları kesme kardeş.   Dallarında kuşlar öter, Diplerinde çimen biter, Serin başı göğe yeter, Ormanları yakma kardeş.   Küçük Ziya kuzu güder, Mevlâ’sını niyaz eder, Onun ahı Hakka gider, Ormanları kesme kardeş.   Elâ gözlü Ayşeler’i, Saklamaz mı köşeleri? Elif gibi meşeleri, Ormanları yakma kardeş.   Memnun, Leylâ fideleri, Ferhat, Şirin bebeleri, Yaşlı çınar dedeleri, Ormanları kesme kardeş.   Tatlı geçer anlarımız, Neşe dolar canlarımız, Selâm verir çamlarımız, Ormanları yakma kardeş.   Peygamberi koma dilden, At baltayı hemen elden, Korur seni coşan selden, Ormanları kesme kardeş.   Neden hâsıl iş bu şiir, İyi düşün, eyle fikir, Gölgelensin Çoban Bekir, Ormanları yakma kardeş.   Gel çıkalım dağa nazlım, Acı, tatlı böyle yazdım, Fidan diktim, çukur kazdım, Ormanları kesme kardeş.   “Yetîmi”yim ezel, ebet, Garip kuşa ey

Dua

Bende sıklet, sende letafet... Allahım, affet! Lâtiften af bekler kesafet... Allahım, affet! Etten ve kemikten kıyafet.,. Allahım, affet! Şanındır fakire ziyafet... Allahım, affet! Acize imdadın şerafet... Allahım, affet! Sen mutlaksın, bense izafet! Allahım, affet! Ey kudret, ey rahmet, ey re'fet! Allahım, affet! Necip Fazıl Kısakürek Kuddise Sirrûh (1982)

İstanbul'un Fethinin 569. Yılı

Resim
  Sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Buyurdular ki: " لَتُـفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَـلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا، وَ لَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ " “ İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 335; Buharî, et-Tarihu’l-Kebir, I, 81; et-Tarihu’s-Sağîr, I, 306; el-Bezzâr, el-Müsned, el-Müsned, c. II, s. 308; Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, II, 38; Hakim, Müstedrek, IV, 422; Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VI, 219) İmparatoruna söyle: Benim kudretimin ulaştığı yere onların hayalleri bile ulaşamaz… Fatih Sultan Mehmed Han Rahmetullahi Aleyh Ya Rabbi! Bizlere Tekrar büyük bir “Cihan Devleti” kurmayı, daha büyük fetihler yapmayı nasip eyle!

Hanginizin Daha Güzel Amel Yapacağını Sınamak İçin

اَلَّذ۪ي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًاۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفُورُۙ Anlamı: O ki, hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. Kudreti dâimâ üstün gelen ve günahları çok bağışlayan yalnız O’dur. (Mülk Sûresi 2)

Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka değildir!

وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌۜ وَلَلدَّارُ الْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ يَتَّقُونَۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ Anlamı: Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka değildir! Âhiret yurdu ise Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? (En'âm Sûresi 32)

Kıyamet Günü En Çok Duyulacak Feryat:

يَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي قَدَّمْتُ لِحَيَات۪يۚ Anlamı: Ölümcül bir pişmanlık içinde: “Keşke sağlığımda şu ebedî hayatım için bir hazırlık yapmış olsaydım!” der. (Fecr Sûresi, 24)

Ağır Hasta ve Ölüm Duaları

  Ağır Hastalara Okunur. اَللَّهُمَّ أَعِنِّي عَلٰى سَكَرَاتِ الْمَوْتِ. Okunuşu: Allahümme e’innî alâ sekereti’l-mevt! Anlamı: Allah’ım ölümün şiddeti ve ıstırabı karşısında bana yardımcı ol! Kaynak: (İbn Mace, Cenaiz, 64; Tirmizi, Cenaiz 8)   Peygamberimiz'in Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Son Duası (Ölüme Hazırlık İçin) لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ، إنَّ لِلْمَوْتِ سَكَرَاتٍ اَللَّهُمّ اغْفِرْ لِي وَاَرْحَمْنِي وأَلْحِقْنِي بِالرَّفِيقِ الْأَعْلَى Okunuşu: La ilâhe illAllah’ü Teâlâ, inne li'l-mevti sekerâtün. Allahümmeğfirlî verhamnî ve elhıknî bi'rrefîki'l a'lâ. Anlamı: Allah'ü Teâlâ’dan başka ilâh yoktur. Şüphesiz ölümün büyük zorlukları vardır. Allah’ım beni bağışla, bana merhamet et ve beni ik-i A'lâ'yâ ulaştır. Kaynak: (Buhari, Megazi 83, 84, Tefsir, Nisa 13, Marda 19, Da'avat 29, Rikak 41; Müslim, Fezail 87, (2444; Muvatta, Cenaiz 46, (1, 238, 239; Tirmizi, Da'avat 77)   Ölüme Hazrılanmak İçin Akşam ve Sabah  

Ahmed Hammâmî Kuddise Sirrûh Sözleri

Ahmed Hammâmî Halvetî tarikatinin büyük velîlerdendir. Suriye’de Hama'da doğdu. Burada Ebü'l-Vefâ Alvânî'den ilim öğrendi. Sonra, hocasının kardeşi Şeyh Muhammed'in derslerini dinledi. 1608 (H.1017) senesinde Halep'te vefât etti. Buyurdu ki:   ·      "İnsanların Allahü Teâlâ’ya en yakın olanı, güzel huylara en çok sâhip olanıdır." ·      "Mârifetin hakîkati, Allahü teâlâyı kalb ile sevmek, dil ile anmak ve Allahü Teâlâ’dan başka her şeyden ümidini kesmektir." ·      "Gaflet uykusundan daha ağır uyku yoktur. Şehvetten kuvvetli esaret yoktur. Gaflet ağırlığı olmasaydı. Şehvet galip gelemezdi." ·      "Yoksullara hizmet eden, şu üç şeyle mükâfatlandırılır. Tevâzu, edep güzelliği, cömertlik." ·      "Fakirliğindeki izzeti ve dervişliğindeki şerefi gizli tut. Yâni halka ben fakirim diyerek sırrını açığa vurma. Çünkü fakirlik Allah’ü Teâlâ’nın iyi bir ihsânı ve ikrâmıdır." ·      "Sabır, fakru zarûrett