Allah’ü Teâlâ Onları Sever, Onlar Da Allah’ü Teâlâ’yı...
Bir kimse, Allah’ü Teâlâ’yı, Rasulünü ve evliyasını seviyorsa,
bilsin ki onlar da kendisini seviyor demektir.
Büyüklerle, Allah adamlarıyla beraber olmak için, onları sevmek yeter. Ancak, hiçbir ibadet yapmayan ve hiçbir günahtan sakınmayan büyükleri asla sevemez. Seven sevdiğine itaat eder. Onlar gibi olamayız ama elimizden gelen gayreti göstermemiz şarttır...
Hindistan evliyasının büyüklerinden Abdülaziz Dehlevi Kuddise Sirrûh hazretleri buyuruyor ki:
Cenab-ı Hakkın rızasına kavuşmak, şeytanın aldatmasından kurtulmak
için, silsile itibarıyla hocaları Resulullah efendimize dayanan bir evliyayı
sevmek, onun tarafından sevilmek gerekir.
Hadis-i şerifte, (Evliyanın kalbi nazargâh-i ilahidir. Böyle bir
kalbde bulunana Hak teâlâ rahmet eder) buyuruluyor. Böyle bir kalbe girdikten
sonra, maksadına kavuşmadan ölen kimse, kurtuluşa ermiş demektir; çünkü
Kur'an-ı kerimde mealen, (Allah ve Resulüne hicret etmek üzere evinden ayrılıp
yolda iken ölen, maksadına varmış gibi mükâfatlandırılır) buyuruluyor.
[İmad-ül-İslam]
Kişi sevdiği ile beraber olur. Sevenler, sevdiklerini de
beraberce götürürler. Bir kimse, Allah’ı ve Onun Resulünü ve evliyasını
seviyorsa, bilsin ki onlar da kendisini seviyor demektir.
Çünkü Kur'ân-ı kerimde mealen, (Allah onları sever, onlar da
Allah’ı sever) buyuruluyor. Allah’ü Teâlâ, önce kendi sevgisini bildirmiştir.
Yani sevilmeyen sevemez. Şu hâlde sevilmeye layık olmak için de İslam
âlimlerinin bildirdiği yolda bulunmak gerekir.
"İnsan beşer, durmaz şaşar" demişlerdir. Onun için tövbeyi hiçbir zaman terk etmemek lazım. Rahmet kapılarının anahtarı tövbedir...
Cüneyd-i Bağdadi Kuddise Sirrûh hazretlerinin başka bir şehirde yaşayan sevenlerinden biri anlatır:
Bir gün pazarda gezerken bir güzel kadın görüp tekrar tekrar
baktım. Sonra pişman olup tövbe istiğfar ettim. Akşam eve geldiğimde hanımım
dedi ki:
- Efendi bugün yüzünüzü kararmış görüyorum, acaba nedendir?
Aynayı alıp baktım ki, hakikaten yüzüm kararmıştı. Neden
olduğunu düşünürken aklıma o kadına baktığım geldi...
O günden sonra bir mağaraya çekilip günlerce gözyaşı döktüm, günahımın affı için Allah’ü Teâlâ’ya yalvardım. Yine de huzurlu olamadım. Sonra hatırıma, büyük velî Cüneyd-i Bağdadi Kuddise Sirrûh hazretlerini ziyaret etmek geldi. Bağdat'a o mübarek zatın yanına gittim. Evine varıp kapıyı çaldığımda, bana,
"- Gir ya Abdullah, sen pazarda günah işle, biz Bağdat'ta istiğfar
edelim öyle mi?" dedi.
İçeri girip, mübarek elini öpüp oturdum. Şaşırmış ve çok
utanmıştım. Devamla buyurdu ki:
“- Pişmanlık, tövbe büyük nimettir. Kalbin imdadı olmadan
uzuvların dinin emrine uyması çok güçtür. Büyüklerin sevgisi olmayınca kalbin
imdadı olmaz. Bunları yapmak ancak Allah adamlarının işidir. Büyükleri seven
mahrum kalmaz...
Yorumlar
Yorum Gönder