Kayıtlar

Ana Baba Hakkı Hakkında Çok Acıklı Bir Hikâye…

  Ana Baba Hakkı Hakkında Çok Acıklı Bir Hikâye…   Çin'de, evliliğinden çok uzun zaman sonra bir oğlu olur adamın. Elli beş yaşındadır o yıllarda adam... Öyle çok sever ki oğlunu... Mutlu olsun diye elinden ne geliyorsa yapar... Eşi bir trafik kazasında ölünce, küçük yaştan itibaren hem anne hem de baba olur oğluna. Öperken burnunun direği sızlamaktadır... Yıllar hızla geçer... Çocuk büyür ve evlenir.. Çin'de yaşlıları yalnızlığa terk etme âdetine hiç düşünmeden o da uyar. Evlenince babasını yalnız bırakıp eşiyle yeni evine taşınır. Artık seksen yaşlarında olan babasının yanına gitmediği gibi, sadece ölüp ölmediğinden haberdar olmak için telefona benzer bir çağrı düzeneği yaptırır.. Yaşlı babası her gün bir defa koltuğunun az ilerisinde duran butona basıp "Ölmedim. Hayattayım." der gibi çağrı göndermektedir oğluna, gözyaşlarıyla... Aradan uzun yıllar geçse de oğlu bir kez olsun babasının yanına uğramaz... Fakat babasından günde birkaç çağrı

Allah’ü Teâlâ ile Özel Bir Sözleşme

  Allah’ü Teâlâ ile Özel Bir Sözleşme   Velîlerden Hayr en-Nessâc Der ki: Allah’ü Teâlâ ile özel bir sözleşme yaptım ve taze hurma yememeye söz verdim. Bir ara nefsim bana gâlip geldi, dayanamadım ve bir miktar taze hurma aldım. Bir tane yemiştim ki, o sırada bana bakan bir adam: “- Ey hayr sen niçin benden kaçtın?” Diyerek beni yakaladı. “- Adamın hayr isminde bir kölesi varmış, kendisinden kaçmış. Adam onu arıyormuş, beni ona benzetti. O sırada bana da ona benzeme hâli verildi. Adam beni alıp evine götürdü, aylarca yanında kaldım, dokuma işinde çalıştım. Sonra Allah’ü Teâlâ’ya tevbe ettim. Bendeki o benzeme hâli alındı. Benim köle olmadığım anlaşıldı, beni serbest bıraktılar.” “- Bu adam beni hayr diye çağırdığı için ben de bir Müslüman’ın bana verdiği bu ismi değiştirmedim, adım hayr en-nessâc (dokumacı hayr) olarak kaldı.”

70 Bin Meleğin Katıldığı Cenaze

  70 Bin Meleğin Katıldığı Cenaze   Alâ bin Muhammed Sakafî Radiyallahü Anh’dan; “Biz Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem ile birlikte Tebuk’ta bulunuyorduk. Bir sabah güneş, hiç o zamana kadar görmediğimiz bir parlaklık ve aydınlıkta doğdu. Daha sonra Cebrâil Aleyhisselâm indi. Allah Resulü ona: “– Neden bu sabah güneş, şimdiye kadar görmediğimiz ışıklar ve nurlar saçıyor?” diye sordu. Cebrâil Aleyhisselâm şu cevabı verdi: “– Bu sabah, Muâviye el-Leysî Radiyallahü Anh vefat etti. Ve Cenâb-ı Hakk, onun cenaze namazını kılmaları için gökten 70 bin melek gönderdi. Gördüğünüz ışıklar, güneşin değil, o meleklerin nurlarıdır.” Allah Resulü Cebrâil Aleyhisselâm’a tekrar sordu: “– Muâviye el-Leysî, hangi ameliyle bu lutfa ermiştir?” Cebrâil Aleyhisselâm şu cevabı verdi: “– O, İhlâs sûresini çok okurdu… Gece-gündüz, dururken-yürürken, otururken-ayakta iken hep bu sûreyi okurdu… Bu sebeple o büyük lutfa ermiştir.”   Kaynak: İbn-i Sâ’d

Abd’nin Dünyada Yaptığı Katliam Ve Soykırımlar

Resim
  Abd’nin Dünyada Yaptığı Katliam Ve Soykırımlar Dr. İlhami Pektaş 250 yıllık tarihi yüzkarası olaylarla dolu olan ABD’nin zulüm ve soykırımları saymakla bitmez. Birleşik Devletler, bağımsızlığını ilan etmeyi başardıktan sonra, topraklarını genişletmek amacıyla 1830 yılında çıkarılan “Kızılderili Tehcir Yasası” ile bölgede yaşayan tüm yerlileri kendi topraklarından çıkardılar. ABD’nin resmi devlet politikası olan Kızılderili soykırımı, Nazi Almanyası’nda Yahudilere karşı uygulanan soykırımdan çok daha büyük bir soykırımdı. ABD’nin resmi makamları Kızılderili kellesi başına 5 dolar ödemişti. ABD’liler, “Bu vahşi hayvanların yani Kızılderililerin tamamen imha edilmesi gerekiyor”, En iyi yerli ölü yerlidir politikasıyla kıtayı binlerce yıldır üzerinde yaşayan yerli halkın elinden zorla almıştı. Bu kapsamda ilk biyolojik silah, Kızılderililer üzerinde uygulandı. Sürgüne gönderilen Kızılderililere yardım olarak dağıtılan battaniyelere çiçek mikrobu bulaştırılarak çok sayıda yerlinin ö

Kelime-i Tevhîd

  Kelime-i Tevhîd Müslüman Olan Bir Kimseye İlk Önce Lâ İlâhe İllallâh Muhammedün Rasülullah Kelimesinin Manâsını Bilmek ve İnanmak Farzdır. Bu Kelimeye Kelime-i Tevhîd Denir. Kısaca Manâsı Allah’tan Başka İlâh Yoktur Muhammed Aleyhisselâm da O’nun Resulüdür Demektir. Kelime-i Tevhîdin Manâsını, Ehl-i Sünnet Âlimleri Şöyle Açıklıyorlar: İnsanlar Yok idi, Sonradan Yaratıldı. İnsanların Bir Yaratanı Vardır. Her Varlığı O Yaratmıştır. Bu Yaratan Birdir. Ortağı, Benzeri Yoktur. Bir İkincisi Yoktur. O Hep Var idi. Varlığının Başlangıcı Yoktur. Hep Vardır. Varlığının Sonu Olmaz, Yok Olmaz. O’nun Hep Var Olması Gerekir. O Yok Olamaz. Varlığı Kendindendir. Hiçbir Sebebe İhtiyacı Yoktur. Her Şeyi Var Eden, Her Varı Her Ân Varlıkta Durduran O’dur. O Madde Değildir. Hiçbir Maddede Bulunmaz. Şekli Yoktur, Ölçülmez. Nasıldır Diye Sorulmaz. O Deyince, Akla Hayâle Gelen Her Şey O Değildir. O, Bunlara Benzemez. Bunlar Hep O’nun Mahlûklarıdır ve O, Mahlûkları Gibi Değildir.   Akla, Vehme, Hayâle

Cennet Ehli ve Hâlleri

Cennet Ehli ve Hâlleri               Cehennem’e girmesi hüküm olunanlar cezalarını bulunca, meydanda yalnız iyiler ve cennetlikler kalır. Aralarındaki haklar ve diğer hususlar düzeltildikten ve helâl edildikten sonra, kimsenin kimsede zerre kadar hakkı kalmayınca, Allahü tealanın emri ile Cennet’e doğru sevk olunurlar. Hadîs-i şerîfde Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem; “Cennetlikler, bedenlerinde kıl olmadığı hâlde, otuz Üç yasında olarak Cennet’e girerler” buyurdu. Küçükken ölenler de, böyle olup, otuz üç yaşında kalırlar. Gözle-rinde kudretten sürme olup, çok güzel bir görünüşleri vardır. Nitekim hadîs-i şerîfde; “Herkesden önce Cennet’e girenlerin yüzleri ondördüncü gecedeki ay gibi parlar.” buyuruldu. Bunlar hesapsız cennete girenlerdir. Bir başka hadis-i şerifde; “Hesapsız Cennete girenlerin yüzleri ondördüncü gecedeki ay gibi parlar. Bunlardan sonra gelenlerin yüzleri gökteki büyük yıldızlar gibidir” buyuruldu. Cennet hullelerini ve kaftanlarını giyip Burak’lara binerle

Allahû Teâlâ Cennet Ehlinden Birini Kendi Cemâli ile Şereflendirmeyi Dilerse

  Allahû Teâlâ Cennet Ehlinden Birini Kendi Cemâli ile Şereflendirmeyi Dilerse               Bildirilmiştir ki; Allahû Teâlâ Cennet Ehlinden Birini Kendi Cemâli ile Şereflendirmeyi Dilerse, Cennet Meleklerinin Ulusu Rıdvân’a, Cennet Elmalarından Bir Elma Getirmesini ve Bir Mektup Yazmasını Emir Buyurur. Mektubun Başında Şöyle Yazar; Bismillâhirrahmânirrahîm! Saltanatı Ebedî Olarak Yok Olmayan Melikten, Hûrî ve Köşklerle Meşgûl Olup Melik-i Gafûr’un Likasını Unutan ve Artık Hep Var Olan Azize Yazılmıştır.             Mektubu Bir Hûrîye Verirler. O Hûrîyi Elmanın İçerisine Yerleştirirler. Elmayı Bir Meleğe Verip, “Ey Melek! Bu Elmayı Kulumun Eline Ver. Bizim Selâmımızı da Söyle.” Buyurulur. Melek Gelir ve O Mü’minin Köşkünün Etrâfında Dolaşır. Şöyle Seslenir; Ey Nûr Sahibi! Ey Köşkler Sahibi! Hûrî ve Köşklerle Meşgûl Oldun ve Melik-i Gafûr’un Likasını (Allah’a Kavuşmayı) Unuttun.” Der. Hûrîlerden Birisi Başını Dışarıya Çıkarıp Seslenen Meleği Görür. Mü’minin Yanına Gelir ve Şöy

Hevai Nefsi Gönülden Silip Daima Zikreyle…

Hevai Nefsi Gönülden Silip Daima Zikreyle…   Işk ile Hakka giden suatı merdana bak, Yok iken bu âlemi halkı icad eylemiş… Her birinde görünen esrarı Mennana bak, Tut (Hüdai)’nin sözün haktır anı söyleten…   Hakkın verdiği aklile nutkunu edene bak, Sana âşık olan sâlik daim kapında saildir, Olursa her neye malik fedai Hakka gaildir, Bu dünyaya gelip gitmek acep sırrı ilahidir…   Bu sırra mazhar olanlar tamamı mürşidi kâmildir, (Vema halaktül cinne) ayetinde eyledi irsal, Bu ilme fehmeden zaten hakikat ehli akıldır, Ne kadar dersi hikmet aklı ola maaş ile okusa…   Eflatun olsa hatta yine bir şahsi cahildir, Muhakkak âlemin ilmi eder cehlini izale, Huda rızasını tahsil eden ilmi amildir, Hevai nefsi gönülden silip daima zikreyle…   Hacı Ömer Hüdai Baba Kuddise Sirrûh

Gelin Zikredelim Yahu

  Gelin Zikredelim Yahu   Bu dünyaya gelen canlar, Gedai bayı Sultanlar! Turab oldu bütün onlar, Gelin zikredelim Yahu!   Bu dünyaya gelen gitmiş, Kamu varını terk etmiş, Bu gün nöbet bize yetmiş, Gelin zikredelim Yahu!   Bu dünya bir tımarhane, Gidenleri düşünsene, Gönül verme bu külhane, Gelin zikredelim Yahu!   Meyil verme bu dünyaya, Ayal evlat ahibbaya, Düşersin sonra cezaya, Gelin zikredelim Yahu!   Etme sivaya iltifat, Dilersen gamdan necat, Ver Muhammed’e salâvat, Gelin zikredelim Yahu!   Olma zahidi guşk ile, Koma masivayı dile, Mücadele et nefsinle, Gelin zikredelim Yahu!   Bu simü zeri derme gel, İnkarı koy ikrara gel, Bülbül gibi gülzara gel, Gelin zikredelim Yahu!   Elinde var iken fırsat, Zikri Hüdaya et dikkat, Tutup durmaz seni sıhhat, Gelin zikredelim Yahu!   Zikre meşgul ol sen heman, Kalbe dola nuru iman, Zikri Huda et her zaman, Gelin zikredelim Yahu!   (Hüdai) Eyledi pendi