Ana Baba Hakkı Hakkında Çok Acıklı Bir Hikâye…
Ana Baba Hakkı Hakkında Çok Acıklı Bir Hikâye…
Çin'de, evliliğinden çok uzun
zaman sonra bir oğlu olur adamın.
Elli beş yaşındadır o yıllarda
adam...
Öyle çok sever ki oğlunu...
Mutlu olsun diye elinden ne
geliyorsa yapar...
Eşi bir trafik kazasında ölünce,
küçük yaştan itibaren hem anne hem de baba olur oğluna.
Öperken burnunun direği
sızlamaktadır...
Yıllar hızla geçer...
Çocuk büyür ve evlenir..
Çin'de yaşlıları yalnızlığa terk
etme âdetine hiç düşünmeden o da uyar.
Evlenince babasını yalnız
bırakıp eşiyle yeni evine taşınır. Artık seksen yaşlarında olan babasının
yanına gitmediği gibi, sadece ölüp ölmediğinden haberdar olmak için telefona
benzer bir çağrı düzeneği yaptırır..
Yaşlı babası her gün bir defa
koltuğunun az ilerisinde duran butona basıp "Ölmedim. Hayattayım."
der gibi çağrı göndermektedir oğluna, gözyaşlarıyla...
Aradan uzun yıllar geçse de oğlu bir kez olsun babasının
yanına uğramaz...
Fakat babasından günde birkaç
çağrı gelmeye başlayınca içine bir şüphe düşer. Ve pek bir isteksiz halde,
babasının evi tarafına işi düştüğü bir gün baba evine uğrar. Daha kapıyı
açtığında inanılmaz bir koku duyup, eliyle burnunu kapatır...
İçeriye girdiğinde ise dehşeti
yaşar genç adam...
Babasının koltuğunda etleri
yarım yamalak çürümüş bir iskelet. Yanı başında bir köpek. Önündeki sehpa da
ise bir not durmaktadır.
Ürpererek atar adımlarını ve
kağıdı alıp okur dehşetle...
Kağıtta ise şöyle yazmaktadır:
"- Son günlerde koltuğumdan
kalkıp o butona basıp sana çağrı gönderemeyecek kadar halsizim oğlum... Köpeğim
Zeytin'e öpücük karşılığı butona benim yerime basmayı öğrettim... Butona her
bastığında koşarak yanıma gelip hak ettiği öpücüğünü alıyor. Beni en çok üzen
şey ise, o öpücüğün değerini ne kadar uğraşsam da insan olan oğlumun değil, bir
hayvanın anlaması..."
"- Zeytin bir öpücük için
butona basıp yanıma geliyor da, oğlum yüzlerce öpücük için bir defa bile yanıma
gelmiyor... BABAN"
Zamanla Türkiye’miz dahil,
dünyanın her yerinde aynı durum oluştu ve oluşmaya başladı. Çünkü İslâmi
yaşantıdan uzaklaştık. Yeryüzünün en büyük nimeti Müslüman olmak ve İslâmi
yaşantıyı hayatımızın tüm alanlarına uygulamaktır.
Rabbim anasına babasına sahip
çıkan ve onları unutmayan, İslâmi yaşantıyı hayatının her alanına yansıtan
nesiller yetiştirmeyi cümlemize nasib eylesin. Âmiiinnn.
Yoksa, vayki vay vay halimize...
Yorumlar
Yorum Gönder