Kayıtlar

40 Hadis-i Şerif 36 (Sünnet Namazlar Hakkında)

40 Hadis-i Şerif 36 (Sünnet Namazlar Hakkında) 01-   “Kim bir günde nafile olarak en iki rekât namaz kılarsa, bunlara karşılık olarak, onun için cennette bir ev yapılır.” (Ebu Davud c. 2, s. 18) Açıklama: Bu on iki rekât nafile namaz, farz namazlardan önce veya sonra kılınan sünet-i müekkedeler olup şunlardır:        2 rekât sabah namazının sünneti;        4 rekât öğle namazının ilk sünneti;        2 rekât öğle namazının son sünneti;        2 rekât akşam namazının sünneti ve        2 rekât yatsı namazının son sünneti…        Bunları eda etmekte ebedi hayatın saadetine ulaşmak, cennete girmek müjdelenmektedir. 02-   “Aişe Radiyallahü Anh’nın şöyle dediği rivayet olunmuştur: Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, nafilelerden hiç birine, saban namazının farzından önceki iki rekâte olduğu kadar sıkı bir şekilde devamlı değildi.” (Ebu Davud, c. 2, s. 19) Açıklama: Farzların önünde ve sonunda bulunan sünnetler arasında en kuvvetlisi, sabah namazının sünneti olup vaci

Ya İlâhi Senden Bir Dileğim Var

Ya İlâhi Senden Bir Dileğim Var   Ya ilâhi senden bir dileğim var, Kapından sürüp de, dara düşürme. Öter bülbüllerin, ahu can kuşu, Maksudu giryana, hara düşürme.   Cemalin nurudur, aşıkın canı, Âşık feda etmiş, ezelde kanı Ey bu can mülkünde ruhun sultanı, Aşkından başka bir, hara düşürme.   Kadir Mevla’m, ateş atma özüme, Dünya malı, görünmüyor gözüme Ya ilahi sen bak, benim yüzüme, Cehennem ateşi ile dağlama.   Sen sinemdeki ben, ben gibi duran, Sinemin üstünde hatsız oturan, Ey gönlümü yakıp, kalbimi bilen. Derdimi dermansız hale düşürme.   Malumundur halim Ey Yüce Rahman Gizli saklı neyim var, hep sana ayan, Ey rahmeti sonsuz, lütfu bir pâyan, Gönlümü yüzde bir dara düşürme…

Hubbu Cah Ne demektir?

Hubbu Cah Ne demektir? Hubbu Cah: Şöhret düşkünlüğü, makam sevgisi. Rütbe hırsı. Ehl-i ahiret için bu his gayet tehlikelidir. Ehl-i dünya içinde gayet dağdağalıdır; Kötü ahlâkın kaynağıdır. İnsanın en zayıf damarıdır. Bu tabirlerdeki “hubb” kelimesiyle de “bir şeye ölçüyü kaçıracak tarzda ihtirasla yönelme”nin kastedildiğini söyleyip hubb-ı câh’ı şöyle tanımlayalım: Sırf insanlar nazarında itibar kazanmak, uhrevî olmayan menfaatler elde etmek için bir mevki ya da makama gelmeyi istemek, bunun için her yolu mübah görmek. Hubb-ı câh, “zühd” dediğimiz, “insanı Allah Teâlâ ile meşgul olmaktan alıkoyan her şeyi terk etme hal ve kararlılığı”nın tam tersi bir tutum kısaca. Hem fert hem toplum için büyük tehlike. Fakat insanları hayatın bir mücadele olduğuna inandırıp “dünyadan ne koparırsam o kârdır” düşüncesiyle birbirine rakip kabul ettiren modern anlayış, bu hastalığı bırakın bir tehlike saymayı, meziyet gibi gösteriyor.

Hubb-u Riyâset

Hubb-u Riyâset Hubb-ı riyâset: Makam ve mevki sevgisi Hubb-ı riyâsetin insana yapacağı zarar, iki aç kurdun, bir koyun sürüsüne girdiği zaman, yaptıkları zarardan daha çoktur. (Hadîs-i şerîf-Berîka) Hubb-ı riyâset insanlarda üç şeyden hâsıl olur. Birincisi, nefsin arzûlarına kavuşmak arzusu. Nefs, arzûlarının, haram yollardan elde edilmesini ister. İkincisi, kendinin ve başkalarının haklarını zâlimlerden kurtarmak, müstehâb (dinde güzel görülen) ve mübâh (dînen izin verilen) işleri yapmak içindir. Bu niyet ile mevkiye kavuşurken, riyâ (gösteriş) ve hakkı bâtıl ile karıştırmak gibi, İslâmiyet'in yasak ettiği şeyleri yapmamak ve vâcibleri, sünnetleri terk etmemek lâzımdır. Üçüncüsü nefsi eğlendirmektir. (Muhammed Hâdimî) Olup nâdim elim çektim hevâdan, Pâk ettim kalbimi hubb-ı sivâdan. Yüzüm dergâhına döndüm ilâhî, Kapundan etme red, bu pür günâhı. (Muhammed bin Receb)

Hubb-u Dünya Ne demektir?

Hubb-u Dünya Ne demektir? Dünya sevgisi. Ölümden sonra işe yaramayacak olan şeylere düşkün olmak. Dünya; haramlar, mekruhlar ve Allahü Teâlâ’yı unutturan her şeydir. Hubb-u dünyâ arttıkça, âhirete olan zarar da artar. Âhiret sevgisi arttıkça, dünyânın ona zararı azalır. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî) Hubb-ı dünyâ, günahların başıdır. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî) Bütün kötülüklerin başı dünya sevgisidir... Sôfiyye indinde nefsin en kötü sıfatlarından biri olarak kabûl edilen, "hubb-i dünyâ" yani "dünyâ sevgisi"nin mahzurları ve kalbi bu kötü sıfattan temizlemek husûsunda Muzaffer Efendi Hazretlerinin lütfettiği bazı hikmetli sözleri, nasîhatları ve ibretli kıssalardan birkaçını sizler için bir araya getirmeye çalıştık... Efendi Hazretleri bu hususda buyururlardı ki: İnsanı bir gemiye, dünyâ metâını da denizin suyuna teşbîh edebiliriz... Nasıl ki su geminin dışında yani gemi suyun üstünde olduğunda kolaylıkla yol alıyor fakat su gem

Çalap Nurdan Yaratmış

Çalap Nurdan Yaratmış Çalap nurdan yaratmış, Canını Muhammed’in. Âleme rahmet saçmış, Adını Muhammed’in. Muhammed bir denizdir, Âlemi tutup durur. Yetmiş bindir peygamber, Gönlünde Muhammed’in. Hakk’ın aslanı Ali, Sağında Muhammed’in. Hasan ile Hüseyin, Solunda Muhammed’in. Yunus Emre’m âşıktır, Eksiklidir miskindir. Her kim bilmez mahrumdur, Aşkını Muhammed’in. Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Ben Sizin Hizmetçinizim, Ben Hepinizden Aşağıyım!

Ben Sizin Hizmetçinizim, Ben Hepinizden Aşağıyım! Ahmed Rufai Hazretleri, bir gün talebelerine: “- İçinizde kim bende bir ayıp görüyorsa bildirsin!”, dedi. Müritlerinden biri: “- Efendim, sizde büyük bir ayıp var!”, diye cevap verdi. Ayıbını talebesine soracak kadar kendini aşmış bu mütevazı insan hiç kızmadı, talebesi böyle söylüyor diye üzülmedi, belki sadece ayıbından kurtulabilmek ümidiyle sordu: “- Söyle dedi, kardeşim, o ayıbım nedir?” Talebe gözleri dolu dolu: “- Bizim gibilerin size talebe olması!”, dedi. Bu söz gönüllere çok tesir etmiş, sohbette bulunan herkes ağlamaya başlamıştı. Ahmed Rufai Hazretleri de ağlıyordu. Bir ara sadece; “- Ben sizin hizmetçinizim, ben hepinizden aşağıyım!” diyebildi.

Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın Vefatı ve Son Sözleri

Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın Vefatı ve Son Sözleri Hz. Ömer Radiyallahü Anh, 645 yılının son ayında Ebû Lü’lü Firuz adında Yahudi bir köle tarafından namaz kılarken şehid edildi. Bu köle Hz. Ömer Radiyallahü Anh’a gelip efendisinden alınan verginin çok olduğunu iddia etti. Hz. Ömer Radiyallahü Anh: “- Senden alınan miktar fazla değildir!” dedi. Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın bu sözüne razı olmayıp, düşmanlık gösteren Firuz, Hz. Ömer Radiyallahü Anh’a kastetmeyi plânladı. Görünüşteki sebep böyle görünmekle beraber işin esası böyle değildi. İran casusu olarak aldığı emri yerine getiriyordu. Hz. Ömer Radiyallahü Anh bir gün esnaf teftişinde iken, Firuz’a: “- Duydum ki, senin değirmen yapmanda üzerine yokmuş!” deyince: Firuz dedi ki: “- Şayet sağ kalırsam, sana öyle bir değirmen yapacağım ki, doğuda ve batıda herkes ondan bahsedecek!” demişti. Hz. Ömer Radiyallahü Anh‘da: “- Vallahi bu beni tehdit etti!” buyurmuştu. Buna rağmen açıkça suç teşekkül etmediği için cezaland

Küçük Hasenattan Ebedi Mutluluğa

Küçük Hasenattan Ebedi Mutluluğa Yazıma başlamadan önce Size hatırlatmak istediğim Kur’an-ı Kerim’den ayetler var. Rabbimiz Kelamından Zilzal Suresi 7-9. Ayetlerinde şöyle buyuruyor.   “Zerre ağırlığında hayır yapan onun mükâfatını alır. Zerre kadar da şer işleyen d e onun cezasını görür.” Size bahsedeceğim konuyla ilgili hadiseleri de bu ayet çerçevesinden değerlendirmenizi, birleştirmenizi ve bu oluşum algısı içinde görmenizi dileceğim. İnsan kendine bahşedilen nimetlerin karşılığını eda ederken verilen bu nimetlerin büyüklüğüne ve verilen imkânların durumuna göre amel yolunda hasenatları büyük görünebilir. Veya tersi olarak küçük bir hasenat olarak görünebilir. Fakat kul bu hasenatların Allah katında ne derece kazandığı bilemez. İnsanın yapmış olduğu hasenatlar, ameller, davranışlar, hasenatlar ve sevaplar insanın kurtuluşuna sebep olabilir. Bir önceki paragrafta ifade ettiğim gibi hangi durumdan, amelden rahatlığa, felaha, cennete nail olduğunu bilemez. Bu durumu daha

Ölünün İhtiyacı

Ölünün İhtiyacı İbadetine düşkün Bâhiye isimli bir kadın ölmek üzere iken şöyle dua etmişti: "- Ey yüce Rabbim! Ölüm sırasında beni yardımsız bırakma; kabrimde korku ve yalnızlığa terk etme!" Kadıncağız ölünce, onun bir oğlu her cuma onun kabrine gelir, Kur’an-ı Kerim okur, dua ederdi. Bu oğul şunları anlatır: Rüyamda annemi gördüm, dedim ki: "Anneciğim nasılsın?" Şöyle dedi: "- Oğlum, Allah’a hamdolsun ki kıyamet gününe kadar içinde güzel kokuları olan döşenmiş bir kabirdeyim." "- Bir ihtiyacın var mı anne?" dedim, şunları söyledi: "- Ziyaretleri ve duaları terk etme. Çünkü ben, cuma gecesi ve gününde bize gelmenle seviniyorum. Sen geldiğin zaman ölüler diyor ki:   "- Ey Bâhıye, işte oğlun gelmiş.’ Ben de bununla seviniyorum. Çevremdeki ölüler de buna çok seviniyorlar." Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Böyle Dua Etti "- Allahım! Kudretinle bana âfiyet ver, beni rahmetine dâhil et. Ecelim san

Günahkâr Gencin Tövbesi

Günahkâr Gencin Tövbesi Ebu Turab Nahşebi hazretleri anlatır: Bir gün caddede yürüyordum. Mahalle halkının, bir kadınla münakaşa ettiklerini gördüm. Kadın beni görünce dedi ki: “- Ey Ebâ Türab! Fasık, günahkâr bir oğlum var. Dün gece yine şarap içmek istedi. Akşamdan sonra, Allah’ü Teâlâ ona bir hastalık verdi. Şimdi yatıyor. Ancak oğlumu mahalleden atmak istiyorlar. Ne olur bize yardım edin!” Kalabalıktan rica ettim, hemen dağıldılar. Sonra gencin evine gittim. Genç beni görür görmez dedi ki: “- Hoş geldiniz yâ Ebâ Türab!”. Seher vaktinde: “- Yâ Rabbi! Sabahleyin ‘bana Ebû Türab hazretlerini görmeyi ve tövbe-i nasuh etmeyi nasip eyle!’ diye dua ettim. Tövbem kabûl olur mu acaba?” “- Ey genç! Allah’ü Teâlâ ziyadesi ile tövbeleri kabul edici ve mağfiret edicidir. Genç, gözyaşları içinde tövbe etti ve ben de oradan ayrıldım. Daha sonra genç, annesine demiş ki: “- Anneciğim sana vasiyetimdir. Beni bu yataktan, mezellet toprağına indir. Anlıyorum ki, benim ölümüm bu