Kayıtlar

İncitme İncinme

İncitme İncinme Prof. Dr. Ali Akpınar Hayat Düstûrumuz Kur’ân, hiçbir şeyi boşuna anlatmaz. Onun bize anlattığı her şeyde sayısız hikmet, ibret ve ders vardır. Onun geçmişten bahsettiği kıssalar da öyledir. Hepsi mesaj yüklüdür. Zîrâ Kur’ân bir târih kitâbı değildir ki geçmiş hakkında bize sâdece bilgiler versin! Sözgelimi Kur’ân-ı Kerim bize, Hz. Süleyman Aleyhisselâmın ordularıyla bir karınca vâdisinden geçerken kraliçe karıncanın söylediği ve Hz. Süleymân’ın da anlayıp güldüğü karınca sözünden bahseder: Sonunda SüleymanAleyhisselâm, karıncaların bulunduğu vâdiye geldiklerinde bir karınca: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleymân’ın ordusu farkına varmadan sizi ezmesin” dedi. Süleyman Aleyhisselâm, onun sözüne hafifçe güldü ve: ‘Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nîmete şükürde, hoşnûd olacağın işi yapmakta beni muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kullarının arasına koy’ dedi.1 Bu anlatımda karıncaların da dilinin olduğu mesajı vardır. Yine bu anlatımda karı

Allah’ü Teâlâ'nın Mahşerde Özel Kılacağı Kişiler

Allah’ü Teâlâ'nın Mahşerde Özel Kılacağı Kişiler Mahşer alanında insanlar ne şekilde olacaktır? Üzerlerinde bir şey olacak mı? Ayrıca durum ve vaziyetleri nasıl olacaktır? Başları önde olacak ve çırılçıplak olacaklar ifadeleri doğru mu? Ayrıca mahşer nasıl bir yer? Dünyadaki herhangi bir yere benziyor mu? Bir gün kıyamet kopup dünya hayatı son bulacaktır. Sadece Allah Teâlâ’nın bileceği bir süre geçtikten sonra, sûr’a ikinci defa üflenecektir. O zaman gökten hayat veren bir su indirilecek, herkes âdetâ bitkiler gibi yeniden canlanacak, kemikleri bile çürümüş olan insanlar, Allah’ın izniyle hiç çürümeyecek olan kuyruk sokumundaki hardal tanesi kadar küçücük bir parçadan “acbü’z-zenebden” yeniden canlanacak, kabirlerinde dirilip kalkacaklardır. O zaman insanlar dünyada bir gün veya daha az bir zaman kaldıklarını sanacak, Allah’a hamd ederek mahşere doğru koşarcasına gideceklerdir. Ne yazık ki, kendi yaratılışını unutanlar, “Çürümüş kemikleri kim diriltecek”

Her İnsanın Ölüm Anı Bellidir

Her İnsanın Ölüm Anı Bellidir Soru: Edilen bedduaların, özellikle de anne babanın ahını almanın insan ömrüne nasıl bir etkisi olabilir? Cevap: Değerli kardeşimiz, Levh-i Mahfuz'da -şartlı olarak- yazılan muallak ecelin süresini kısaltabilir. Örneğin, şu kişi annesine karşı saygısızlık ettiğinde ve onun bedduasını aldığında ömrü kırk yıl, almadığında ise elli yıl olacaktır. Rabbimiz de ezeli ilmi ile bunu bilir ve ona göre ömrünü tayin eder. Tabii ki, Allah sonuçta bu kişinin ne yapacağını bilmektedir. Nitekim hadiste, “Sadaka belaları defeder, ömrü uzatır.” (Heysemi, Mecmaü’z-Zevaid, III/63) manasına gelen ifadeler vardır. Bu beddualar, ömrün bereketsiz geçmesine vesile olabilir. O beddualar, dünya hayatında çocuğun ömrü hayatında birçok musibet çekmesi, çocuklarından sıkıntı çekmesi, huzursuz bir hayata mahkûm olması gibi şeyler olabilir. Tabii ki, bu bedduaların kabulü durumunda dünyada olmazsa bile ahirette karşılığı olacak ve bu daha da kötüdür. Bedduanın a

Anne Kıymeti

Anne Kıymeti Ben normal, dört çocuklu ailenin en küçük ve tek kız çocuğuydum. Maddi durumumuz o kadar iyi olmamasıyla birlikte, bir de çocukluğumdan beridir annem kanserle savaşıyordu. Her şey biti tam annem kurtuldu diye düşünürken ansızın annemin rahatsızlanmasıyla onu doktoruna yani Ankara ya götürdüler. Gittikten on gün sonra bana cenazesini getirdiler, bir nisan sabahında. Hayatım o günden sonra tamamen değişti. Annemin ölüm haberi o kadar ani oldu ki benden bir şeylerin koptuğunu, artık o şımarık çocukluk dönemimin bittiğini hissettim. Onu cenaze arabasında öyle suskun ve yorgun görmek benim en canımı yakan şey oldu bu hayatta. Öptüm soğuk bedenini, öpmedi eskisi gibi kokumu içine çekerek. Sarıldım karşılık vermedi. Anne dedim korkmuş, kısılmış ses tonumla, ne duydu ne de teselli etti. Sonra onu ebedi evine uğurlamaya gittik, çok kalabalıktı yaklaşmadım oraya. Herkes dağıldı teker teker yalnız kaldı, hemen yanına gittim korkmasın diye. bilirdim çok korkardı ölmekten

Bir Yetimin Ağlatan Hikâyesi

Bir Yetimin Ağlatan Hikâyesi D. Ali TAŞÇI Birkaç yıl önce, bir vilayetimizde, bir bakanlığın il müdürüydüm. Bağlı bulunduğumuz genel müdürlük, başka üç ilin de il müdürüyle birlikte beni, diğer bir ilimizde personel almak üzere görevlendirdi. Biz dört arkadaş birleşerek sözünü ettiğim ile gittik. Önceden bizim için ayrılan misafirhaneye yerleştik, şehre gelişimizi kimsenin duymasını istemiyorduk. Zaten ben ve arkadaşlarım bu ile ilk defa geliyorduk. Ne kimseyi tanıyorduk, ne de kimse bizi tanıyordu. Arkadaşlar olarak hepimizin kanaati aynıydı, siyasi ve diğer baskılardan hiçbirine boyun eğmeden hak edeni kazandırmak. Biliyorduk ki, katılım yoğun olacak ve herkes, maalesef bir referansla, bizi rahatsız edecekti. Bunun için çok dikkatli olmalıydık. İle ikindi vakti vardık. Kimseye görünmeden şehrin biraz dışındaki kenar bir mahallede, tarihi bir camiye gittik. İkindi namazı kılınmış, caminin avlusu boştu. Osmanlı'dan kalma, mimarisi insanda manevi duygular uyandıran şir

Türkiye’de Boşanmaların Nedenleri

Türkiye’de Boşanmaların Nedenleri (Yapılan araştırmalarda her beş evlilikten biri boşanmayla sonuçlanıyor) 01-   AB birliği uyum yasalarına uyacağız diye zina kolaylaştırıldı, evlenme zorlaştırıldı, 02-   Dinden imandan habersiz şuursuz, maneviyatız materyalist bir gençlik yetiştirildi. 03-   Cumhuriyet döneminde gençlerin okuyacağı, imanını kuvvetlendireceği, dinini öğreneceği kitaplar yoktu. 04-   Gençler 90’lı yılların ortasına kadar ABD kaynaklı Teksas, Tommiks kitaplarıyla yetişti. (Bu kitaplar parklara, yollara bırakılır, okumak isteyen ücretsiz alırdı.) 05-   Evlenen gençler düğün masraflarıyla borca ve faize batırıldı. 06-   Kadın-erkek karışık, içkili çalgılı, namahrem kişilerin dans ettiği düğünler yapıldı… 07-   Kadınlar kuaföre götürüldü süslendirildi, 08-   Boşanma ve aldatmayı teşvik eden filimler, diziler gösterime sunuldu… 09-   Toplumumuza ahlâksız kişiler sanatçı diye örnek olarak sunuldu. (Elbette içlerinde az da olsa temizleri de var.) Kızlar