İncitme İncinme
İncitme İncinme
Prof. Dr. Ali Akpınar
Hayat Düstûrumuz
Kur’ân, hiçbir şeyi boşuna anlatmaz. Onun bize anlattığı her şeyde sayısız
hikmet, ibret ve ders vardır. Onun geçmişten bahsettiği kıssalar da öyledir.
Hepsi mesaj yüklüdür. Zîrâ Kur’ân bir târih kitâbı değildir ki geçmiş hakkında
bize sâdece bilgiler versin!
Sözgelimi Kur’ân-ı
Kerim bize, Hz. Süleyman Aleyhisselâmın ordularıyla bir karınca vâdisinden
geçerken kraliçe karıncanın söylediği ve Hz. Süleymân’ın da anlayıp güldüğü
karınca sözünden bahseder:
Sonunda SüleymanAleyhisselâm,
karıncaların bulunduğu vâdiye geldiklerinde bir karınca: “Ey karıncalar!
Yuvalarınıza girin, Süleymân’ın ordusu farkına varmadan sizi ezmesin” dedi.
Süleyman Aleyhisselâm, onun sözüne hafifçe güldü ve: ‘Rabbim! Bana ve
ana-babama verdiğin nîmete şükürde, hoşnûd olacağın işi yapmakta beni muvaffak
kıl. Rahmetinle, beni iyi kullarının arasına koy’ dedi.1
Bu anlatımda
karıncaların da dilinin olduğu mesajı vardır. Yine bu anlatımda karıncaların da
diğer hayvanlar gibi bir ümmet olduğu, organizeli bir hayatlarının olduğu
bildirilir. Öte yandan Yüce Allâh’ın lütfuyla kendisine kuş dili öğretilen,
emrine verilen rüzgâr sâyesinde uzun mesâfeleri kısa zamanda kateden, kuşlar
gibi cinleri de emrinde çalıştıran ve cisimleri çok uzak yerlerden bir anda
getirme gücüne sâhip olan Süleyman Peygamber’in karınca dilini de anladığı
bildirilir. Yüce Allâh’ın lütf u keremiyle insanın nice ikramlara mazhar
olabileceği mesajı verilir.
Yanısıra bu anlatımda
gereksiz yere karıncayı bile incitmemenin/ezmemenin, bir varlığa zarar
vermemenin gerekli olduğu mesajı vardır. Zîrâ hayvanıyla, bitkisiyle, cansız
varlıklarıyla bütün mahlûkât Yüce Allâh’ın emânetidir. Her varlık kendi
diliyle, kendi hâliyle Yüce Yaratıcısı’nı tanır, isteyerek O’na boyun eğer,
yaratılış gâyesine göre vazîfesini yapar ve Rabbini tesbîh eder. Karınca da o
tesbih kervânının bir parçasıdır, o tesbih korosunun bir bireyidir. Ona zarar
vermek, tesbîh eden bir topluluğa zarar vermek demektir.
Nitekim bir hadiste
anlatıldığına göre, bir peygamber karınca yuvası üzerinde uyumuş, uykuda
kendisini bir karınca ısırdı diye, emretmiş yuvayı yaktırmıştı. Bunun üzerine
Yüce Allah onu, ‘demek sen tesbîh eden bir topluluğu hem de yakarak yok ettin
öyle mi?’diye uyarmıştır.2
Karınca ki, ilk etapta
insana doğrudan bir faydası olmayan küçücük bir hayvandır. Ancak o da varlıklar
âleminde boşuna yaratılmamıştır. Cüssesinin küçüklüğüne rağmen çalışkanlıkta
örnek oluşu yaratılış hikmetlerinden sâdece biridir. Yüce Yaratıcı, her şekilde
çok çeşitli ve farklı varlıklar yaratarak erişilmez kudretini göstermiştir.
Aslında her varlık, O’nun varlığının ve eşsiz kudretinin delillerindendir.
Karınca da onlardan sâdece biridir.
Rivâyete göre, Hz.
Süleyman Aleyhisselâm ile aynı adı taşıyan Kânûnî Sultan Süleymân’ın saraydaki
meyve ağaçlarına karıncalar musallat olur. Bahçıvanlar onların itlâf
edilmesinin gerekli olduğunu söyleyince Sultan, zamânın şeyhülislâmı olan
‘Ebu’s-Suud Efendi’ye bir soralım’ der. Ve konunun nârinliği sebebiyle şöyle
ince bir beyitle meseleyi şeyhülislâma sorar:
“Dırahta ger ziyân etse
karınca;
Günâhı var mıdır anı
kırınca?”
Ebu’s-Suud Efendinin
cevâbı da ince ve hikmetlidir:
“Yarın Hakk’ın dîvânına
varınca;
Süleyman’dan hakkın
alır karınca.”
Aslında bu bakış açısı
karıncanın şahsında tüm varlıklaradır. Îman adamı, yaratılan tüm her şeyi
Yaratan’dan dolayı sever ve onun varlığını korur. Zîrâ Kâinatta hiçbir şey
hikmetsiz, anlamsız ve boşuna yaratılmamıştır. Yüce Allâh’ın geniş arzında her
varlığa yer vardır. Önemli olan, her şeyi yerli yerine koyabilmek ve yerindeki
hikmeti görebilmektir.
Elbette bu varlıklar
dünyâsında insanın çok daha ayrı ve özel yeri vardır. Zîrâ o, yeryüzünün
halîfesidir ve kâinatta her şey insan için yaratılmış ve onun emrine
sunulmuştur. Her şey insan için, insan da Rabbi için, O’nu tanımak ve O’na
kulluk yapmak için yaratılmıştır. Bu sebeple insanın da saygınlığı vardır.
Bunun için insanın yaşama hakkı, en temel ve en başta gelen haklarındandır. Ne
var ki bugün, karıncayı bile gereksiz yere incitmemeyi emreden bir dînin
müntesipleri olan Müslümanlar, acımasızca birbirlerini öldürebiliyorlar!
İşte insanımıza göçmen
kuşlar için, sokak hayvanları için özel vakıflar kurduran bu ruhtur. İstanbul
Koca Mustafa Paşa Câmii’nin avlusunda bir sütunun üzerinde su fıskiyeleri akar.
Kimler için? Câmi avlusuna misâfir olan kuşlar için. Onlar aşağıda bulunan câmi
cemâatinden ürkmeden ve korkmadan sularını içsin diye su fıskiyesi sütunun
tepesine yapılmıştır. Eşsiz sanat hârikası kuş evleri de bu merhamet duygusunun
bir yansıması değil midir?
O halde affedilmek için
affetmek gerekir. Merhamete ermek için merhamet etmek gerekir. İncinmemek için
incitmemek gerekir. Bütün bunlar için de dünyâ hayâtını kendimizden ibâret
görmemek, etrâfımızdaki her varlığa değer vermek gerekir. Peygamberimiz’in
(sav) de bizden istediği budur: Yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de
size merhamet etsin.3 Hadisteki göktekilerden kasıt meleklerdir. Onların
merhamet etmesi ise duâ ve istiğfarda bulunmaları; Yüce Rabbin emri ve izniyle
insanlara yardımda bulunmaları ve onları korumaları; rahmet yağmurlarını
yağdırmaları; hayır nefesleriyle mü’minleri iyiliğe yönlendirmeleridir.Melekler
ise Rabblerini överek tesbîh eder ve yeryüzünde bulunanlar için O’ndan
bağışlanma dilerler.4
Arşı yüklenen ve
çevresinde bulunanlar, Rabblerini överek tesbîh ederler; O’na inanırlar.
Mü’minler için: «Rabbimiz! İlmin ve rahmetin her şeyi içine almıştır. Tevbe
edip Senin yoluna uyanları bağışla; onları cehennemin azâbından koru.» diye
bağışlanma dilerler.5
Bu gerçekleri Şâir
Bestami Yazgan ne güzel ifâde eder:
Çiçeklerle hoş geçin,
Balı incitme gönül.
Bir küçük meyve için
Dalı incitme gönül.
Konuşmak bize mahsus,
Olsa da bir güzel süs,
‘Ya hayır de, yâhut
sus.’
Dili incitme gönül.
Sevmekten geri kalma,
Yapan ol, yıkan olma,
Sevene diken olma,
Gülü incitme gönül.
Başın olsa da yüksek,
Gözün enginde gerek,
Kibirle yürüyerek
Yolu incitme gönül.
Mevlâ verince azma,
Geri alınca kızma,
Tüten ocağı bozma,
Külü incitme gönül.
Dokunur gayretine,
Karışma hikmetine.
Sâhibi hürmetine
Kulu incitme gönül.
Dipnotlar:
1 Neml, 18-19.
2 Buharî, Müslim.
3 Ebû Davûd, Tirmizî,
Ahmed b. Hanbel.
4 Şûrâ, 5.
5 Ğâfir, 7.
Yorumlar
Yorum Gönder