Anne Kıymeti
Anne Kıymeti
Ben normal,
dört çocuklu ailenin en küçük ve tek kız çocuğuydum. Maddi durumumuz o kadar
iyi olmamasıyla birlikte, bir de çocukluğumdan beridir annem kanserle
savaşıyordu.
Her şey biti
tam annem kurtuldu diye düşünürken ansızın annemin rahatsızlanmasıyla onu
doktoruna yani Ankara ya götürdüler. Gittikten on gün sonra bana cenazesini
getirdiler, bir nisan sabahında.
Hayatım o
günden sonra tamamen değişti. Annemin ölüm haberi o kadar ani oldu ki benden
bir şeylerin koptuğunu, artık o şımarık çocukluk dönemimin bittiğini hissettim.
Onu cenaze arabasında öyle suskun ve yorgun görmek benim en canımı yakan şey
oldu bu hayatta.
Öptüm soğuk
bedenini, öpmedi eskisi gibi kokumu içine çekerek. Sarıldım karşılık vermedi.
Anne dedim korkmuş, kısılmış ses tonumla, ne duydu ne de teselli etti.
Sonra onu
ebedi evine uğurlamaya gittik, çok kalabalıktı yaklaşmadım oraya. Herkes
dağıldı teker teker yalnız kaldı, hemen yanına gittim korkmasın diye. bilirdim
çok korkardı ölmekten. Defnedildikten sonra herkesin gidip onu orada yalnız
bırakmalarından.
Uzandım yanına
bir umut, kalkar diye bekledim. Her geçen dakikada gerçekler daha da canımı
yakmaya başladı, daha çok ağladım. Eve getirdiler beni, insanların ağlamasına
tahammül edemiyordum benim canım bu kadar yanarken. Akşam oldu, uyuyamadım,
sabaha kadar dışarı izleyerek onu karanlıkta bir Yıldız gibi görerek saatlerce
tebessüm ettim hayaline, ılık gözyaşlarım boynumdan akarken.
Aradan günler
geçti, ilk günlerdeki evin kalabalığından eser kalmadı. Babam ve abilerimle tek
kaldık evde. Ağlamaktan gözyaşı kalmamıştı gözlerimizde. Çaresizce bir birimize
bakıyorduk şimdi onsuz ne yapacağız diye. Onu düşünürdüm sabah akşam acaba canı
sıkılıyor mu acaba şuan beni izliyor mu diye.
Bazen okuldan
eve geldiğimde kapıyı çalıyordum eskisi gibi o açacak diye düşünerek. Sonra
alıştım kendi anahtarımla kapıyı açmaya. Eve girdiğimde yüzüme vuran o
sessizliğe, evdeki o derin sessizliğe alıştım. Yemek yapmayı öğrendim ben,
diğer kızlardan farklı olarak. Başımda nasıl yapmam gerektiğini söyleyen bir
annem yoktu mesela, ya da ben beceremediğimde arkamı toplayan kimse.
Sorumluluklarım
arttı ondan sonra. Onun gibi evi ayakta tutmak istedim. Onun yokluğunu aileme
hissettirmemek istedim ben iliklerime kadar hissederken. Onun yerini doldurmaya
çok çalıştım, zorlandığımız belli olmasın da babam evlenmek zorunda kalmasın
diye.
Ama
beceremedim. Ne onun gibi yemek yapabildim, abilerimin derdini dinleyebildim,
çiçeklerinin solmasına engel olabildim ne de babamın evlenmesine. Ölümünün
üzerinden üç yıl kırk dört gün geçti ama acısı hiç dinmedi. Unutulmadı.
Kursakta kalmış bir mutluluk gibi can buldu ruhumuzda. Ondan sonra hiçbir şey
eskisi gibi olmadı mesela. Hepimiz dört bir yana dağıldık.
Anladım ki bir
aileyi bir arada tutan anneymiş. Annesiz bir çocuk ne kadar yarımsa, Annesiz
bir ailede o kadar dağılmış oluyor. Şuan hepimiz farklı yerlerdeyiz ve onsuz
bir şekil yaşamaya çalışıyoruz. Her ölüm yıl dönümünde sanki hiç
konuşmuşluğumuz yokmuş gibi habersiz oluyoruz bir birimizden. Her anne konusu
açıldığında gözlerimiz doluyor kimseye fark ettirmeden, yorgun bir tebessüm
oluşuyor dudaklarımızda.
Hiç unutmam
bir gün abimle karşılıklı otururken aniden sessizce ağlamaya başladık birbirimizin
gözlerine bakarak. Bazen kelimeler hiç kalıyor duyguları anlatmak için, bir bakış
her şeyi açıklıyor. Onu ne çok özlediğimiz damlıyordu gözlerimizden.
Ben abimin
bana o bakışını hayatım boyunca unutmayacağım. Velhasıl kelam annenizi üzmeyin
arkadaşlar, sanki her an elinizden kayıp gidecekmiş gibi sıkı sıkı sarılın,
değerini bilin. Onunla bol bol fotoğraf çekinin, her anını ölümsüzleştirin.
Benim annemle
hiç fotoğrafım yok mesela bunun eksikliğini çok yaşıyorum. En önemlisi eğer
onunla hayalleriniz varsa bir an önce gerçekleştirmeye bakın, benim onla olan
hiçbir hayalim gerçekleşmedi ve hayal kurmaya küstüm ondan sonra…
Yorumlar
Yorum Gönder