Kayıtlar

Nimete Şükür Duası

Nimete Şükür Duası رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ Okunuşu:  “Rabbi evzi’nî en eşküra ni’meteke’lletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye ve a’mel sâlihan terdâhü, ve edhılnî bi rahmetike fî ibâ dike’s-salihîn.” (Neml,27/19) Anlamı:  “Ya Rabbi! Bana, anneme ve babama ihsan ettiğin nimetine şükretmemi ve razı olacağın ameller yapmamı nasip et; rahmetinle beni Salih kulların arasına kat!

Üzüntüyü ve stresi giderme duası

Üzüntüyü ve stresi giderme duası Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem üzüntülü ve stresli olduğunda şu duayı okurdu;    لَا اِلَهَ اَلاَّ اللهُ الْعَظِيمُ الْحَلِيمُ لَا اِلَهَ اَلاَّ اللهُ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ لَا اِلَهَ اَلاَّ الل اللهُ رَبُّ السَّماَواَتِ وَرَبُّ اْلاَرْضِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ Okunuşu:  Lâ ilâhe illallâhü’l-Azîmü’l Halîm. Lâ ilâhe illallâhü Rabbü’l Arşi’l Az’ım. Lâ ilâhe illallâhü Rabbü’s-semâvâti ve Rabbül ardı. ve Rabbül Arşil Azîm. Anlamı:  "Allah'tan başka ilah yoktur. O, büyüktür ve hilm sahibidir. Allah'tan başka ilah yoktur. O, Büyük arşın Rabbidir. Allah'tan başka İlah yoktur. O, Göklerin, yerin ve büyük Arş'ın Rabbi'dir."

Uyuyamayan Kimsenin Okuyacağı Dua

Uyuyamayan Kimsenin Okuyacağı Dua اَللَّهُمُّ غَارَتِ النُّجُومُ وَهَدَآتِ الْعُيُونُ وَاَنْتَ حَىٌّ قَيُّومٌ لَا تَاْخُذُكَ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ ياَحَيُّ ياَقَيَّومَ اَهْدِي لَيْلِي وَأَنِمْ عَيْنِي Okunuşu: "Allahumme ğarati'n-nücûmü ve hedeetil uyûnu, ve ente Hayyün Kayyûmün lâ-te'hüzüke sinetün ve lâ nevmün, yâ Hayyü yâ Kayyûmü ehdi leyli ve enim ayni." (11) Anlamı: Allah'ım, yıldızlar söndü, gözler kapandı. Sen ise hayat sahibi, daima duran ve tutansın. Seni ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Ey Hay olan Allah'ım, Kayyûm olan Allah'ım, gecemi rahat kıl gözlerimi kapatıver.

Ülkeme Döviz Kazandırmaya Geldim; Döviz Harcamaya Değil!

Resim
Ülkeme Döviz Kazandırmaya Geldim; Döviz Harcamaya Değil! Bir arkadaşımın mühendis oğlu anlattı. Boğaz köprüsünde çalışan bir Japon mühendisin çorapları eskimiştir. Ama bir türlü yenisini almaz. Eski çorapları yıkar yıkar giyer. Mühendis Türk arkadaşları merak edip sorarlar: “- Neden yeni çorap almıyorsun?” diye… O da der ki: “- Ben buraya ülkeme döviz kazandırmaya geldim; döviz harcamaya değil! Üç hafta sonra ülkeme döneceğim! Yenisini alır giyerim! Bunu Neden Anlattım? 01.02.2007 tarihinde Dünya Bankası Başkanı Paul Wolfowitz Edirne Selimiye camii’ni ziyaret eder. Çorapları yırtıktır. Bizim gazeteciler ertesi gün hemen fotoğrafı basarlar. Alay ederler… “Ti” ye alırlar.             Alınacak Dersler: ·          Belki adamın o an için bozuk parası yoktu, ·          Belki yeni çorap almak için zamanı yoktu, ·          Belki çoraplar aniden yırtıldı, değiştirme fırsatı olmadı, ·          Belki çok tutumlu birisiydi, ·          Belki de

İmam-ı A’zam Ebû Hanife

İmam-ı A’zam Ebû Hanife Ebû Hanîfe’nin adı Numân, babası Sâbit’dir. Hicri (80) tarihinde Kûfe’de doğmuş, (150) tarihinde Bağdat’ta vefat etmiştir (Rahmetullah! Aleyh). Sabit, İmam-ı Ali Hazretleri’ne hizmet etmiş, nesli hakkında onun duasını almıştır. Aslen Türktür. Sahabe devrine ye­tiştiği için tabiindendir. İmâm-ı Âzam’ın ilmî silsilesi, İbn-i Mes’ud, Ali, İbn-i Abbas’a ve on­lar vasıtasıyla Peygamberimize vasıl olmuştur. Hocası Hammâd öldükten sonra talebesi Ebû Hanife’yi o’nun yerine geçirdiler. Çok geniş ve sağlam bir karihası, kuvvetli bir fikir ve müta­laası Kitap ve sünnete ve bunlardaki ince­liklere derin bir vukufu vardı. Zühdü takvası herkesçe mâ’ruf idi. Kırk sene yatsı abdesti ile sabah namazını kıldığı, bir rek’ât namazda Kur’an-ı Kerim’i baştan nihayete kadar okudu­ğu rivayet olunur. Ellibeş defa Hacc’a gitmiş­tir. Fıkıh ilminde pek yüksek ve mümtaz bir yeri vardı. Kendisinden bir mes’elenin hükmü sorul­duğu vakit, Kitab ve Sünnet’le veyâhud Sahâbe’nin asa

Düğme...

Düğme... Japonya'dan gelip Amerika'da üniversite okuyan bir gencin düğmesi ile ilgili bir hikâye. Japon genç Japonya'dan bursla gelmiş biri. Fazla giysisi yok. Bütün sene aynı kıyafetlerle dolaşan tek derdi okumak olan bir genç. Bir gün bu gencin gömleğinin düğmesi kopmuştur. Kopan düğmenin yerine kola kutusunun açma halkasını takan genç üniversitede alay konusu olur. Bu durum üzücü muhakkak. Ama düğme almaz yine de. Son sınıfta mezun olduğunda bu dalga geçilen olayın nedenini açıkladığında büyük bir utanç yaşamıştı Amerika. Yaptığı açıklama şuydu: "Bir düğme yüzünden dalga geçtiniz. Neden bir düğme alıp yerine dikmek yerine, benimle dalga geçmenize izin verdiğimi merak ediyorsanız şunu söyleyeyim ki; Hiroşima'da halkımı katleden bir ülkeye bir düğme parası dahi vermemek içindi. Benim kazandığım paranın tek bir kuruşunu bile hak etmiyorsunuz. Bu ülkeden düğme parası dahi harcamadan gideceğim için mutluyum"

Hazret-i Ebu Hüreyre (Radıyallahü Teâlâ Anh)

Hazret-i Ebu Hüreyre (Radıyallahü Teâlâ Anh) Hazret-i Ebu Hüreyre (radıyallahü teâlâ anh), eshab-ı kiramın büyüklerindendir. Adı Abdurrahman’dır. Eshab-ı kiram arasında Abdullah bin Ömer’den sonra, en çok hadis bilen budur. Yemen’in Devs kabilesindendir. Künyesi Ebu Hüreyre’dir. Resulullah efendimiz, bir gün eteğinde kedi yavrusunu severken görünce kedi yavrusunu seven anlamında Ebu Hüreyre ismini verdi. Yemen’deki Devs kabilesinin ileri gelenlerinden ve meşhur şair olan Tufeyl bin Amr’ın İslam’a davet etmesiyle Müslüman oldu. Hicretin yedinci yılında, Tufeyl bin Amr ve diğer iman edenlerle birlikte, Hayber’in fethi esnasında, Medine’ye geldi. Bir daha, Yemen’e dönmeyip Medine’de kaldı. Hazret-i Ebu Hüreyre, müslüman olduktan sonra, annesinin de müslüman olmasını çok istiyor, bunun için çok uğraşıyordu. Fakat bir türlü muvaffak olamıyordu. Bu hususta şöyle anlatmıştır: Bir gün Resulullahın huzuruna gidip, ya Resulallah, annemi İslam’a davet ediyorum, kabul etmiyor. Bu

Zalimden Korkunca Okunacak Dua

Zalimden Korkunca Okunacak Dua رَضِيتُ بِاللهِ تَعَالَى رَبًّا، وَبِالاِسْلَامِ دِيناً، وَبِمُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَبِيَّا وَرَسُولاً، وَبِاالقُرآنِ الكَرِيمِ إِماَماً وَحُكْماً. O kunuşu: Radîtü billahi teâla Rabben, vebi’l-İslâmi dinen ve bi Muhammedin nebiyyen ve Rasûlen ve bi’l Kur’ân-i elKerimi imâmen ve hükmen.” Desin Anlamı: “Rab olarak Allah’ı Teâlâ’yı din olarak İslam’ı, peygamber ve Rasûl olarak Hazreti Muhammed’i Sallallahu Aleyhi Vesellemi ve kendime rehber ve hüküm kaynağı olarak Kur’an-ı Kerim’i seçtim ve razı oldum.”[1] Kaynak: [1] Ebü’l-Leys es- Semerkandî (Radiyallahü Anh) – İhlas, Riya ve Günlük Dualar (Ahmed, Nesâi, Ebu Dâvud, Tirmizi, Müslim, İbnu Mâce, Dua)     Ravi: İmran Bin Hureyr, Ebû Meclez’den rivayet ediyor.

Büyü ve Cinlere Karşı

Büyü ve Cinlere Karşı Büyü ve cin tasallutuna karşı her gün 9 Ayetel kürsi 41 İhlâs Sûresi, أَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجيمِ، بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحيمِ. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌۚ ﴿١﴾ اَللّٰهُ الصَّمَدُۚ ﴿٢﴾ لَمْ يلِدْ وَلَمْ يولَدْۙ ﴿٣﴾ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً اَحَدٌ ﴿٤﴾ 41 Felâk  Sûresi, بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحيمِ. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِۙ ﴿١﴾ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَۙ﴿٢﴾ وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَۙ ﴿٣﴾ وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِۙ ﴿٤﴾ وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ ﴿٥﴾ 41 Nas  Sûresi, بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحيمِ. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِۙ ﴿١﴾ مَلِكِ النَّاسِۙ ﴿٢﴾ اِلٰهِ النَّاسِۙ ﴿٣﴾ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِۙ ﴿٤﴾ اَلَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِۙ ﴿٥﴾ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ ﴿٦﴾ Okunur. Gece uyumadan iki avucunu birleştirip içine (nefesi yü

Alın Teri Hikâyesi

Alın Teri Hikâyesi   Çocuklar için ders alınacak harika bir hikaye daha.. Evvel zamanların birinde, evlilik çağına gelen bir delikanlı herkes gibi evlenmek istiyordu. Bu niyetini ailesine açtığında, babası ona şöyle dedi: “Elbette oğlum, elbette evlenebilirsin. Bana kendi alın terinle kazandığın bir altın getirdiğinde, seni hemen evlendireceğim.” Delikanlı babasının bu sözlerine gülümsedi. Ne kadar da kolay bir sınavdı bu böyle! Ertesi gün, istenilen altın lirayı götürüp gururla babasının avucuna koydu. Babası hiçbir şey söylemeden, altını evlerinin yanından akan nehre fırlattı. Çocuk, altının düştüğü nehre şaşkınlıkla bir-iki saniye baktıktan sonra, babasına döndü ve sordu: “Şimdi evlenebilirim, değil mi babacığım?” Babası başını iki yana salladı: “Hayır oğlum. Sana kendi alın terinle ve emeğinle kazandığın bir altın getirmeni söylemiştim. Bu altını sen kazanmamışsın ki.” Genç delikanlı babasının gerçeği nasıl keşfettiğini anlayamamıştı. Ertesi gün bu defa annesind

Sultan Babanın Oğluna Vasiyeti: Dünya Asla Hükümdarsız Olmaz

Sultan Babanın Oğluna Vasiyeti: Dünya Asla Hükümdarsız Olmaz Ömer Ceyhun Özcan Selçuklu sultânı Sultan Mesûd'un oğlu Sultan-ı Saîd Kılıç Arslan, gençlik ve olgunluk çağlarını büyük hizmetlerle geçirip, yaşlılık dönemine ulaştığı ve kendinde zayıflık alâmetleri müşahede ettiği zaman, on bir evlâdından yaşça en küçüğü olan Gıyaseddîn Keyhüsrev, yaşı küçük olmakla beraber babasına yakınlığı ve hizmeti en çok geçen evlâdı idi. Sultan, oğlunu yanına oturtup, şu nasihati ve vasiyetini söyledi: "Kıymetli yavrum! Artık ben bu fânî âlemden göçmek üzereyim ve âhiret azığı, kazancı olacak şeyleri hazırlamakla meşgulüm. Sen ise sultanlık bağının taze fidanı, ilâhî lütuflar bahçesinin çiçeğisin. Benden sonra tahta sen çıkacak ve bu devleti idare edeceksin. Bu hususta sana vasiyet ve nasihatim vardır. Seni on bir kardeşin arasından şunun için tercih edip, seçtim. Sende sultanlık istidadı görüyorum. Bu Müslüman milletin başına geçeceksin. Onlar, Allah’ü Teâlâ’nın sana emânetidirl

Şeyhin İki Kölesi

Şeyhin İki Kölesi    Padişahın birinin çok sevdiği bir âlim vardı. Padişah bu âlime çok saygı duyar, arada onun nasihatlerini dinlemek için yanına giderdi. Ondan dünyaya ve ahirete ait bilgiler alırdı.    Bir gün bu âlimin yanına giden padişah, onun nasihatinin etkisinde kaldı ve şeyhin dünyalık ihtiyacını gidermek isteyerek:    - "Ey şeyhim! Dile benden ne dilersen"  dedi.    Şeyh, padişahın bu isteğine cevap vermeyince, padişah ısrar etti. Padişahın bu ısrarına kızan şeyh:     - "Ey dünya padişahı! Bana böyle bir teklifte bulunmaya utanmıyor musun? Bundan vazgeç. Benim hakir ve zelil olan iki kölem vardır ki, onlar sana hâkim ve âmirdir. Sen onlardan emir almaktasın."  deyince, padişah şaşırdı ve:    - "O iki zelil köle de kimlerdir ki, onların bana hâkim ve amir olmaları benim için zillettir"  diye şeyhe sordu.    Şeyh:    - "Biri gazap (öfke), diğeri ise şehvet (kötülüğe ilgi)dir."  cevabını verdi.    Öğ

İyi İle Kötünün Mücadelesi

İyi İle Kötünün Mücadelesi    Yaşlı adam kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve on iki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı.    Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli olacakken niye ötekinin de olduğunu, hem niye renklerinin illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine.    Yaşlı adam, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.    “Onlar” dedi, “benim için iki simgedir evlat.”    “Neyin simgesi?” diye sordu çocuk.    “İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.”    Çocuk, sözün burasında, mücadele varsa, kazananı da olmalı

Hayatımıza Yön Verecek 7 Ayet’i Kerime

Resim
Hayatımıza Yön Verecek 7 Ayet’i Kerime Kur’an-ı Kerim, kendisinin genel anlamda insanlar, özel anlamda ise inananlar ve muttakiler için bir “hidayet” kitabı olduğunu beyan eder. Bunun anlamı, insanın Kur’an-ı Kerim için değil de Kur’an-ı Kerimin insanlar, inananlar ve muttakiler için bir hidayet kitabı olduğu ve insan karşısında bir konumunun bulunduğudur. Kur’an-ı Kerim, kendisinin genel anlamda insanlar, özel anlamda ise inananlar ve muttakiler için bir “hidayet” kitabı olduğunu beyan eder. Bunun anlamı, insanın Kur’an-ı Kerim için değil de Kur’an-ı Kerim’in insanlar, inananlar ve muttakiler için bir hidayet kitabı olduğu ve insan karşısında bir konumunun bulunduğudur. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (sallâllâhu aleyhi ve sellem) bir ilahî vahiy olarak inen Kur’an-ı Kerim’i, kendisini “İnsanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak” (Bakara Sûresi, 2:185) tanımladığı gibi, aynı manaya gelen şu tanımlamaları da yapar: “Bu, doğru