İmam-ı A’zam Ebû Hanife


İmam-ı A’zam Ebû Hanife

Ebû Hanîfe’nin adı Numân, babası Sâbit’dir. Hicri (80) tarihinde Kûfe’de doğmuş, (150) tarihinde Bağdat’ta vefat etmiştir (Rahmetullah! Aleyh).
Sabit, İmam-ı Ali Hazretleri’ne hizmet etmiş, nesli hakkında onun duasını almıştır.

Aslen Türktür. Sahabe devrine ye­tiştiği için tabiindendir. İmâm-ı Âzam’ın ilmî silsilesi, İbn-i Mes’ud, Ali, İbn-i Abbas’a ve on­lar vasıtasıyla Peygamberimize vasıl olmuştur. Hocası Hammâd öldükten sonra talebesi Ebû Hanife’yi o’nun yerine geçirdiler. Çok geniş ve sağlam bir karihası, kuvvetli bir fikir ve müta­laası Kitap ve sünnete ve bunlardaki ince­liklere derin bir vukufu vardı. Zühdü takvası herkesçe mâ’ruf idi. Kırk sene yatsı abdesti ile sabah namazını kıldığı, bir rek’ât namazda Kur’an-ı Kerim’i baştan nihayete kadar okudu­ğu rivayet olunur. Ellibeş defa Hacc’a gitmiş­tir. Fıkıh ilminde pek yüksek ve mümtaz bir yeri vardı.
Kendisinden bir mes’elenin hükmü sorul­duğu vakit, Kitab ve Sünnet’le veyâhud Sahâbe’nin asarında sarih bir şey bulursa onunla cevap verir, bunlarda bulamazsa kendi ictihâdiyle Kitab ve Sünnet’den -emsaline kıyas eder- hüküm çıkarırdı. İmâm-ı Azâm’ın Kitab ve Sünnet’den beşyüz bin mesele ortaya çıkardığı rivayet olunur.

İmam-ı A’zam’ın annesi, Sâbit’in vefatından sonra İmam Caferi Sâdık ile evlenmiş, İmam-ı A’zam da bu muhterem zât’ın yanında yetişmiştir. Ashâb-ı Kirâm’dan birkaç zâtı görmüş olmak şerefini de haizdir.
İmam-ı A’zam’a tâbi olanlardan her birine Hanefi veya Hanefiyyûl’mezheb denir. Biz Türkler ve sair ırklara mensub çok sayıda Müslüman bu büyük müctehidin mezhebine tabi bulunmaktayız. Binaenaleyh amelde imamımız, İmam A’zam’dır.

Örnek Bir Tacir
Ebû Hanife, olarak halka olan ticarî münase­bet ve muamelelerinde dört vasıf taşır:
1— Son derece kanaatkâr, gönlü zengindi, insanları fakir yapan tamahkârlıktan onda eser yoktu.
2— Son derece emanete riayet ederdi. Ema­net hususunda çok titizdi. Hıyanet nedir bilmezdi.
3— Gayet cömertti, eli çok açıktı. Cimrilik ondan uzaktı.
4— Son derece dindardı, çok ibadet ederdi. Gündüzleri oruç tutar, geceleri namaz ve niyazla geçirirdi.
Şahsında toplanan bu dört vasıf, onun ticaret muamelelerinde daima eserini göstermiştir.
Bir malı satın alırken de, sattığı zaman ki gi­bi, emanet kaidesine riayet ederdi: Bir kadın ona satmak üzere bir ipek elbise getirdi. Ebû Hanife fiyatını sordu. Kadın da yüz dirhem istediğini söy­ledi. Ebû Hanife: “Bunun değeri yüzden daha fazladır, kaça vereceğinizi söyleyin dedi”. Kadın yüzer yüzer artırarak dört yüze kadar çıktı. Ebû Hanife “Daha fazla yapar”, deyince kadın:
(Benimle eğleniyor musun? Dedi. Ebû Ha­nife:
Ne münasebet, dedi bir adam getirin de fiat takdir ettirelim.
Kadın bir adam çağırdı. Fiat takdir ettirdi. Ebû Hanife beş yüze satın aldı. O işte böyle alıcı kendisi fakat satıcının menfaatini koruyor.
(Bbni Hacer Heysemî, Hayretül Hisan s. 44)

İmam-ı A’zam’a tabi olanlardan her birine Hanefî denir. Amelde imamımız, İmam-ı A’zam’dır.
İmam-ı A’zam denilin­ce yalnız kendisi hatıra gelir, ilmi, zekâsı ah­lakı, zühd-ü takvası fevkalâde idi. İctihadındaki yükseklik, mezhebindeki kolaylık ve mükem­meliyet bütün Müslümanlarca müsellemdir.
O’nun Kitab ve Sünnet’ten beşyüz bin mesele ortaya çı­kardığı rivayet olunur. Verdiği fetvalar altmışdörtbindir. Bütün bu meseleler ibâdet ve hukuktan birer esasdır, birer kaide-i umümiyyedir. Ve hepsi­nin delili netice itibariyle Kitab ve sünnettir.
İmam-ı A’zam’ın yetiştirdiği âlimlerin sayı­sı, bine varmaktadır. Onların içinden en büyük ve seçmeleri kırk tanedir.

Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdu:
— Adem benimle fahr ederdi. Ben ise üm­metimden bir zat ile fahr ederim ki ismi Numan, künyesi Ebû Hanife’dir. O zat ümmetimin kan­dilidir.
Embiyayı İzam Aleyhisselâm hazarâtı benimle ifti­har ederlerdi. Ben ise Ebû Hanife ile iftihar ederim. Onu seven beni sevmiş, ona buğz eden ba­na buğz etmiş olur.

Ebû Hanife’nin bir kişide alacağı vardı. O mahalde bir şakirdi öldü. Ebû Hanife onun namazını edaya vardı. Hava da sıcak idi. Ebu Ha­nife; “O borçlunun duvarının gölgesinde oturur isem ribadır, haramdır,” dedi
Davud Tâî, yirmi yıl Ebû Hanife’ye şakiralik etti. Bir gün ayağını uzattığını görmedi. Birgün halvette dedi ki:
(Ya İmame’l-Müslimin! Burası halvettir. Ayağını uzatıp rahat etsen noola, dedim. Eyitti. “Edeb Allah Teâlâ katında makbuldür,” dedi.
Birgün İmam Ebû Hanife, Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin ravzasına gelip selâm verdi:
(Esselâmü aleyküm yâ Seyyide’l mürselin. Şu avazı işitti:
(Ve aleykumüs-selâm yâ İmâm-ı Müslimin.
İmam-ı Azam Ebû Hanife (k.s.) Hicretin 80 tarihinde doğmuş 150 tarihinde Bağdat’da âzim-i dâr-i cinan olmuştur. (Tezkiretül Evliya)

İmam-ı A’zam Ebû Hanife Hazretleri, bütün ehlisünnet tarafından tebcil edilen dört büyük müctehidin birincisidir. İmam-ı A’zam denilince yalnız kendisi ha­tıra gelir. İlmi, zekâsı ahlâkı, zühd-ü takvası fevkalade idi. İctihadındaki yükseklik, mezhebindeki kolaylık ve mükemmeliyet bütün Müslümanlarca müsellemdir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis