Sultan Babanın Oğluna Vasiyeti: Dünya Asla Hükümdarsız Olmaz
Sultan Babanın Oğluna
Vasiyeti: Dünya Asla Hükümdarsız Olmaz
Ömer Ceyhun Özcan
Selçuklu sultânı Sultan
Mesûd'un oğlu Sultan-ı Saîd Kılıç Arslan, gençlik ve olgunluk çağlarını büyük
hizmetlerle geçirip, yaşlılık dönemine ulaştığı ve kendinde zayıflık alâmetleri
müşahede ettiği zaman, on bir evlâdından yaşça en küçüğü olan Gıyaseddîn
Keyhüsrev, yaşı küçük olmakla beraber babasına yakınlığı ve hizmeti en çok
geçen evlâdı idi. Sultan, oğlunu yanına oturtup, şu nasihati ve vasiyetini
söyledi:
"Kıymetli yavrum!
Artık ben bu fânî âlemden
göçmek üzereyim ve âhiret azığı, kazancı olacak şeyleri hazırlamakla meşgulüm.
Sen ise sultanlık bağının taze fidanı, ilâhî lütuflar bahçesinin çiçeğisin.
Benden sonra tahta sen çıkacak ve bu devleti idare edeceksin. Bu hususta sana
vasiyet ve nasihatim vardır. Seni on bir kardeşin arasından şunun için tercih
edip, seçtim. Sende sultanlık istidadı görüyorum. Bu Müslüman milletin başına
geçeceksin. Onlar, Allah’ü Teâlâ’nın sana emânetidirler. Onları sana havale
ediyorum. Kur'ân-ı kerîm’deki Lokman Sûresi on iki, on altı ve on yedinci
âyet-i kerimelerini sana nasihat ve vasiyetim olarak seçtim. Bütün ömrün ve
saltanatın boyunca bunlara sıkı riâyet edeceksin:
"Ey oğulcuğum!
Allahü teâlâya şirk koşma!
Çünkü şirk elbette büyük bir zulümdür... Namazını dosdoğru kıl. Emr-i bil
ma'rûf ve nehy-i anil münker eyle. Yâni İslâm dîninin emirlerini ve yasaklarını
Allahü teâlânın kullarına tebliğ eyle. Başına gelenlere de sabret. Çünkü bunlar
kat'î surette farz edilen işlerdendir. İnsanları küçümseyip, yüz çevirme. Yeryüzünde
böbürlenerek yürüme. Allah’ü Teâlâ kendini beğenip övünen kimseyi şüphesiz ki
sevmez,"
Sevgili yavrum!
Hükümdarlar adaletle
hükmedip etmediklerinden suâl olunacaktır. Nitekim Allahü teâlâ Kur'ân-ı
kerîmde Nahl sûresi doksanıncı âyet-i kerîmesinde meâlen bu hususta şöyle
buyuruyor:
"Muhakkak ki,
Allahü teâlâ size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınları gözetmeyi emrediyor.
Zinadan, fenalıklardan ve insanlara zulüm yapmaktan da nehyediyor. Size böylece
öğüt veriyor ki, benimseyip tutasınız."
Sevgili yavrum!
Şu geçip giden dünyanın
hiç kimseye kaldığı görülmemiştir. Onun gülüşü yağmur bulutu gibi gelip
geçicidir, insanı biraz güldürürse, bir sene ağlatır.
Kılıç Arslan, daha sonra
yanına çağırttığı devlet erkânına dönerek;
"Benim ikbâl ve
saltanat güneşimin artık zeval vakti yaklaştı. Ümid ederim ki, şu devlet
hükümdârsız, bu belde sultânsız kalmaz. Biri giderse mutlaka diğeri gelir.
Dünyâ asla hükümdârsız olamaz. Oğlum Gıyâseddîn Keyhüsrev, padişahlığa yakışan
üstünlük ve ahlâka sahip bulunuyor. Bu hususta kardeşlerinden daha olgun, üstün
ve diğer hükümdarların da fevkinde bir kabiliyete sahiptir. Onun bu
hususiyetleri apaçık olduğundan, hepiniz görüyor ve takdir ediyorsunuzdur. Bu
sebepledir ki, benden sonra saltanatın idaresini o ele alacaktır. Onu taç ve
veliahd tâyin eyledim. Bu devletin kapısını ona açtım. Bizzat ben hayatta iken
huzurunuzda bunu bildiriyor ve açıklıyorum. Onu taç ve tahtımın ve saltanatımın
vârisi olarak îlân ediyorum. Artık kendimi aradan çekiyor, her şeyi ona
devrediyorum. Size lâzım olan ilk şey ona bi’at, emrine tâbi olmanızdır".
Yorumlar
Yorum Gönder