Kayıtlar

Zikrullâh

Zikrullâh Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Allâh’ı zikretmek; elbette en büyük (ibâdet)’tir…” (Ankebût, 45) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Allâh’ı zikreden kimseyle zikretmeyenin misâli, diri ile ölü gibidir.” (Buhârî, Deavât, 66) Allâh Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem, her an zikrullâh ve murâkabe hâlinde bulunmanın lüzûmu hakkında şöyle buyurmuştur: “Allâh’ı unutarak lüzumsuz konuşmalara dalmayın. Çünkü Allâh’ı unutarak yapılan çok konuşmalar kalbi katılaştırır. Allâh’tan en uzak olan kimse ise kalbi katı olandır.” (Tirmizî, Zühd, 62/2411) Mü’min gönüllerin gaflet katılığından kurtulup ilâhî rızâya nâil olabilecek hassâsiyete ulaşmalarının yolu, “zikr-i dâimî”den geçmektedir. Bu da bir müddet veya bir dönem değil; bir ömür boyu, her nefes alıp verişte zikrullâh şuurunu taşımakla mümkündür ki, ancak bu sâyede mânevî uyanıklık hâsıl olur. Nitekim Hazret-i Âişe vâlidemiz şöyle demiştir: “Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem her ânında A

Gün Sonu Hesabı

Gün Sonu Hesabı Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz.” (Nur, 31) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah’dan beni bağışlamasını diler, tövbe ederim.” (Buhârî, Daavât 3. Tirmizî, Tefsîru sûre 47; İbn Mâce, Edeb 57) Peygamberler, Cenâb-ı Hakk’ı en iyi bilen ve tanıyan kimseler oldukları için, O’na herkesten çok ibadet ederler; herkesten çok şükrederler ve O’na gerektiği şekilde ibadet edemediklerini itiraf ederler. Peygamber Efendimiz de yeme, içme, yatma, uyuma, eşleriyle beraber olma gibi mübah işlerle meşgul olurken veya ümmetinin çeşitli problemleriyle uğraşırken Allah Teâlâ’yı gerektiği şekilde zikredip düşünemediği için tövbe ve istiğfâr ederek O’ndan af dilemektedir. Nitekim hadisimizin bir başka rivayetinde Rasûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Benim de kalbime gaflet çöküyor. Ben

Hicri Yılbaşı

Hicri Yılbaşı Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah'ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylarıdır. İşte bu doğru hesaptır. O aylar içinde (Allah'ın koyduğu yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekün savaşın ve bilin ki Allah (kötülükten) sakınanlarla beraberdir." (Tevbe, 36) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: "Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü şekliyle dönmektedir. Bir yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haram olan aydır. Üçü birbiri ardınca gelen, zilkade, zilhicce ve muharremdir. Biri ise cemaziyelâhir ile şaban arasında bulunan ve Mudar kabilesinin daha çok değer verdiği recep ayıdır..." (Buhârî, Hac 132; Müslim, Kasâme 29) Muharrem ayı 30 gündür. Kur’an-ı Kerim’de “Allah Teâlâ Hz.leri yeryüzünü, semâlar ve lâtif cisimleri yarattığından beri Levh-i Mahfuz’da a

Nefis Çile Çekmeden, Ruha Bayram Yok!

Nefis Çile Çekmeden, Ruha Bayram Yok! Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir, Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir." (Şems, 9-10) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Allah'ım! Rahmetini umuyorum. Gözümü açıp kapayıncaya kadar dahî beni nefsimin hevâsıyla baş başa bırakma! Her hâlimi ıslah eyle! Şüphesiz Sen de bir ilâh yok…” (Ebû Dâvud, Edeb, 100-101) Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri buyurur: “Nefsimi ilâhî vuslata yolculuk yapmaya davet ettim, bu zor yolculuk husûsunda nefsim direndi ve bana güçlük çıkardı. Ben de nefsin bütün dünyevî arzularını bertarâf ederek Cenâb-ı Hakk’ın huzûruna yöneldim!” Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri merhale merhale bu mücadeleyi şu temsillerle anlatır: “On iki yıl nefsimin demircisi oldum, onu riyâzat körüğüne koyup mücâhede ateşiyle kızarttım. Kınama örsüne koyup melâmet ve mahviyet çekiciyle dövdüm. Sonra beş yıl nefsimin aynası oldum. Yani onu murâkabeye aldım

Bana Yalan Söyleyebilene Bir Küp Dolusu Altın Vereceğim

Bana Yalan Söyleyebilene Bir Küp Dolusu Altın Vereceğim Padişahın biri, “- Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!” demiş. Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana; “- Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü”. Padişah, “- Bunun neresi yalan?.. Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii!”. “- Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!”. Padişah, “- Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!”. “- Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!” Padişah, “- Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir.”. Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün bir adam gelmiş; “- Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu alt

Beri Gel Barışalım, Yâd İsen Bilişelim

Beri Gel Barışalım, Yâd İsen Bilişelim Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden Yüce Rabbimize sonsuz hamdü senalar, O’nun Habibi Edibi’ne, aline, ashabına, etbaına, kıyamate kadar var olan dostlarına salâtü selamlar olsun. Âmin. Bu yazımızda arabuluculuk ve barış içinde yaşamanın önemini paylaşacağız inşaallah. İnsanız, birlikte yaşıyoruz, her birimizi Rabbimiz farklı mizaçlarda halk etmiş. Kur’an-ı Kerim’inde bizleri kardeş ilan etmiş. Barış içinde yaşamamızdan razı olmuş. Müminler birbirinin kardeşidir. İki kardeşin arası açıldığında, diğer kardeşler onları barıştırmalıdır (Hucurat 10). Çünkü Müslümanların birbirine küs durması dine zarar verir. Bu sebeple dargınları barıştırmak oruçtan, namazdan ve sadaka vermekten daha faziletli bir davranıştır (Ebu Davud, Edep, 50). Evet, iki insanın arasını bulmak başlı başına bir iyilik, bir hayırdır. İnsanlar arasında laf taşımayı günah ve çirkin bir davranış kabul eden dinimiz, dargınları barıştırmak düşüncesiy

Yüce Kitabımızı Okuyamamanın Vebali

Yüce Kitabımızı Okuyamamanın Vebali Bir Müslümanın, bir Müslüman çocuğunun, yüzünden tecvide uygun olarak kitabımız Kur’an-ı kerimi okuyamaması, namaz surelerini ve dualarını ezberlememesi, imanın, İslâm’ın şartları, namaz, abdest gibi zaruri ilmihal bilgilerini bilmemesi kadar yanlış, affedilemez ihmal olamaz. Bu, yapılamayacak, altından kalkılamayacak bir yük de değil. Fakat bir iş, ne kadar kolay olursa olsun, onu yapmakta kararlılık gösterilmezse, ciddi bir şekilde üzerine eğilinilmezse netice almak mümkün olmaz. Çok şükür 40’lı yıllarda olduğu gibi bir yasak da yok. Yasak olmadığı gibi bütün cami görevlileri yaz tatilinde çocuklarımıza yüce kitabımız Kur’an-ı kerimi öğretebilmek için seferber olmuş haldeler. Ancak bu yetmiyor, yoğun talep karşısında çocuklarla görevliler yeteri kadar ilgilenemiyorlar. Bunun için anne - baba, camiye göndermekle kalmamalı, bunun takibini de yapmalı; biliyorsa akşamları öğrendiklerini kendisi tekrar ettirmeli, bilmiyorsa tanıdığı birine bunu y

Bol Rızık Duası (Borç Ödeme Duası)

Bol Rızık Duası (Borç Ödeme Duası) دُعَاء زِيَادَة الرِذْقْ (دُعَاءُ قَضَاءِ الدَّيْنِ) اَللَّهُمَّ اكْفِنِي بِحَلالِكَ عَنْ حَرَامِكَ، وأَغْنِني بِفَضْلِكَ عَمَّنْ سِوَاكَ.   ( رواه الترمذي وقال: هذا حديث حسن غريب ) Okunuşu: “Allâhümmekfinî bi-helâlike an harâmik, ve ağninî bi-fazlike ammen sivâk. Anlamı: Allah’ım! Bana helâl rızık nasip ederek haramlardan koru! Lütfunla beni senden başkasına muhtaç etme!” Fazileti: Hz. Ali Radıyallahu Anh’den rivayet edildiğine anlaşmalı bir köle ona gelerek: “- Borcumu ödeyecek gücüm yok, bana yardım et” , dedi. O da: “- Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in bana öğrettiği duayı ben de sana öğreteyim mi? Bunu okumaya devam ettiğin takdirde üzerinde dağ gibi borç olsa bile Allah Teâlâ onu ödemene yardım eder. Şöyle dua et dedi” :   Kaynak: (Tirmizî Daavâ 111)

Emr-i Bil-Maruf Nehy-İ Ani'l-Münker Nedir, Kimlere Ve Nasıl Yapılmalıdır?

Emr-i Bil-Maruf Nehy-İ Ani'l-Münker Nedir, Kimlere Ve Nasıl Yapılmalıdır? Cevap: Değerli kardeşimiz, İslam toplumu dâhilinde yapılacak cihatla, dışa karşı yapılacak cihad, elbette farklı olacaktır. Dışa karşı, gerekirse sıcak savaş yapılır, zulme engel olunur. Dâhilde ise, müspet bir şekilde din tebliğ edilir, kötülüklere karşı mücadele edilir (bk. Nursi, Emirdağ Lahikası, s., 481-482.) Buna, emr-i bil-maruf nehy-i ani'l-münker denilir. Yani, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak. Şu ayet, ümmet içinde bunu yapacak bir topluluğun bulunmasını gerekli kılar: "İçinizden, insanları hayra çağıracak, iyiliği emredip kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun..." (Âl-i İmran, 3/104) Böyle bir topluluk, toplumun manevi asayiş muhafızları olacaktır. Nasıl ki, maddi asayiş için emniyet teşkilatı görev yapar; hastalıkların tedavisinde sağlık bakanlığı mensupları çalışır; onun gibi, ülkenin manevi asayişi ve manevi yaralarının tedavisi için de böyle bir

Çobanlık Yaparken Gökyüzüne Baktı Hayatı Değişti

Resim
Çobanlık Yaparken Gökyüzüne Baktı Hayatı Değişti Kastamonu'da köyünde hayvan otlatırken gökyüzünde gördüğü uçak sonrası uçak mühendisi olmayı hayal eden öğrenci, Kocaeli Üniversitesi'nde Uçak Gövde-Motor Bakım Bölümünü kazanmasının ardından aynı zamanda Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş.'de de iş başı yaptı ÖSYM tarafından Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları açıklandı. Bu sonuçlara göre Kastamonu'nun Araç ilçesi Çavuşlu Köyünde ikamet eden Ahmet Bulucu, Kocaeli Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Uçak Gövde-Motor Bakım Bölümünü kazandı. Aynı zamanda Ahmet Bulucu, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. Genel Müdürü Temel Kotil ile görüşerek, stajyer mühendis olarak bu kurumda da işe başladı.

Semaları Ve Yerleri Titreten İsmi Azam Duası

Semaları Ve Yerleri Titreten İsmi Azam Duası Hazreti İsa Aleyhisselâm’ı öldürmek için toplanan Yahudilere karşı Cebrail Aleyhisselâm gelip İsa Aleyhisselâm’a bu duayı öğretti. اَللَّهُمَّ! إِنِّي أَسْأَلُكَ بِسْمِكَ الأحَدُ الْأَعَزِّ، وَأَدْعُوكَ اَللَّهُمَّ بِاسْمِكَ العَظِيمْ الْوِتْرِ، وَأَدْعُوكَ اَللَّهُمَّ بِاسْمِكَ الْكَبِيرِ الْمُتَعَالِي، الَّذِي مَلَأَ الْأَرْكَانَ كُلَّهَا، أَنْ تَكْشِفَ عَنِّي ضُرَّ مَا أصْبَحْتُ وَمَا أمْسَيْتُ فِيهِ Okunuşu: “Allahümme inni es’elüke bismikel ehadil e’azz. Ve   ed’üke allahümme bismikel azıymil vitr. Ve ed’üke allahümme bismikel kebiril müte’alillezi mele’el erkâne küllehâ en tekşife anni durra mâ sabahtü ve mâ emseytü fih.” Manası: “Ey yüce Rabbim’Ehad ismin ile senden istiyorum. Allah’ım! Azim isminle sana yalvarıyorum. Allah’ım, kâinatın her zerresinde varlığını hissettiğim yüce kebir ismin hürmetine sabahlayıp akşamladığım zaman içinde üzerime gelecek her türlü belayı benden uzaklaştır.” Fazileti: İsa Aleyhissel

Her Müslümanın Bilmesi Gereken Sorular ve Cevapları

Her Müslümanın Bilmesi Gereken Sorular ve Cevapları 1- SORU: Rabbimiz kim? CEVAP: Allah Celle Celâlüh 2- SORU: Dinimiz ne? CEVAP: İslâm 3- SORU: Kitabımız ne? CEVAP: Kur’an-ı  Kerim 4- SORU: Kıblemiz neresi? CEVAP: Kabe-i Maazzama 5- SORU: Kimin kuluyuz? CEVAP: Allah Celle Celâlüh‘nün kuluyuz. 6- SORU: Siz Müslüman mısınız? CEVAP: Müslümanım Elhamdülillah. 7- SORU: Ne zamandan beri Müslümansınız? CEVAP: “Kalü bela” dan beri Müslümanım. 8- SORU: ”Galü bela” ne demek? CEVAP: Elestü bi Rabbiküm hitabının cevabıdır, yani Mevla Teâlâ “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” onlarda” Evet Rabbimizsin” dediler. İşte o zamandan beri Müslümanız Elhamdülillah. 9- SORU: Kimin zürriyetindensiniz? CEVAP: Hz. Adem Aleyhisselâm’ın zürriyetindeniz. 10- SORU: Kimin milletindensiniz? CEVAP: Hz. İbrahim Aleyhisselâm’ın milletindeniz. 11- SORU: Kimin ümmetiyiz. CEVAP: Hz. Muhammet Aleyhisselâm’ın ümmetiyiz. 12- SORU: İtikat mezhebimiz