Emr-i Bil-Maruf Nehy-İ Ani'l-Münker Nedir, Kimlere Ve Nasıl Yapılmalıdır?
Emr-i Bil-Maruf Nehy-İ
Ani'l-Münker Nedir, Kimlere Ve Nasıl Yapılmalıdır?
Cevap:
Değerli kardeşimiz,
İslam toplumu dâhilinde
yapılacak cihatla, dışa karşı yapılacak cihad, elbette farklı olacaktır. Dışa
karşı, gerekirse sıcak savaş yapılır, zulme engel olunur. Dâhilde ise, müspet
bir şekilde din tebliğ edilir, kötülüklere karşı mücadele edilir (bk. Nursi,
Emirdağ Lahikası, s., 481-482.)
Buna, emr-i bil-maruf nehy-i
ani'l-münker denilir. Yani, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak. Şu ayet,
ümmet içinde bunu yapacak bir topluluğun bulunmasını gerekli kılar:
"İçinizden,
insanları hayra çağıracak, iyiliği emredip kötülükten alıkoyacak bir topluluk
bulunsun..." (Âl-i İmran, 3/104)
Böyle bir topluluk, toplumun
manevi asayiş muhafızları olacaktır. Nasıl ki, maddi asayiş için emniyet
teşkilatı görev yapar; hastalıkların tedavisinde sağlık bakanlığı mensupları
çalışır; onun gibi, ülkenin manevi asayişi ve manevi yaralarının tedavisi için
de böyle bir topluluk gayret gösterecektir.
Resulullah, şu ifadeleriyle
emr-i bil-ma'ruf, nehy-i ani'l-münkerin önemini vurgular:
"Nefsim elinde olan
Allah'a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder kötülüğe engel olursunuz, ya da
Allah, yakında umumi bir bela verir. O zaman dua edersiniz, fakat duanız kabul
olmaz." (Tirmizi, Fiten, 9.)
İyiliği emir, kötülükten
sakındırmayı kendine şiar edinen bir toplum; sağlam, dengeli, kuvvetli bir
birlik meydana getirir, "fazilet toplumu" olur. Böyle bir toplumda,
zararlı akımlar boy gösteremez, yangınlar seyredilmez, yavru yılanların, birer
kobra haline gelmesine göz yumulmaz. Kamu vicdanı, duyarlı olur...
Allah yoluna davet, muhatapların
durumuna göre farklı metotlar gerektirir. Şu ayette, buna dikkat çekilmiştir:
"Rabbinin yoluna
hikmetle ve güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel bir şekilde mücadele
et" (Nahl, 16/125)
İlim sahibi zatlar kesin
delillerle, avamdan olan insanlar, güzel öğütlerle Allah'ın dinine davet
edilirler. Dine muhalif inatçı kimselerle ise, en güzel bir şekilde mücadele
yapılır. (Razi, XX,138-139; Beydavi, I, 561.)
Ehl-i kitapla yapılacak
mücadelede de, "en güzel bir şekilde mücadele" metodu emredilmiştir:
"Ehl-i kitapla,
zalim olanlar dışında, en güzel bir şekilde mücadele ediniz 'Biz, hem bize
indirilene hem de size indirilene iman ettik. Bizim de sizin de İlahınız
birdir. Biz, ancak ona teslim olan kimseleriz.' deyiniz..." (Ankebut, 29/46)
Görüldüğü gibi, ayette Ehl-i
kitap iki kısma ayrılmıştır:
1. Zalim olanlar.
2. Söz dinleyenler.
"En güzel bir
şekilde mücadele", onların sözden anlayanlarıyla yapılması gereken bir
mücadeledir. Mesela, muhataba yüklenmeden, onu kınamadan, ayıplamadan
anlatmak... Ta ki muhatap insafa gelsin, tebliğcinin gayesinin kendisini hakka
ulaştırmak olduğunu hissetsin. Zira, muhatabın kibir ve inadı, ancak yumuşak
muameleyle aşılabilir. (Kutub, IV, 2202.)
"Ben İlahım"
diyen Firavun'a, hakkı anlatmak için giden Hz. Musa ve Harun'a Cenab-ı Hakk’ın,
"Ona kavl-i leyyinle (yumuşak bir dille) anlatın. Olur ki, öğüt alır veya
korkar." (Taha, 20/43-44)
Buyurması, meselemiz noktasından
düşündürücüdür.
Nitekim günümüzde Avrupa'da
çeşitli sebeplerle bulunan Müslümanların, Hristiyanlarla müspet bir diyalog
içine girmeleri, pek çok Hristiyan’ın, İslam'a girmesine vesile olmuştur. Bu
gün Avrupa'daki Hristiyan asıllı Müslümanların sayısı yüz binlercedir. Eskiden
kılıçla ancak Viyana önlerine kadar varılmışken, bugün tebliğ hareketleri
sayesinde İslamiyet Avrupa'nın hemen her yerine ulaşılmıştır.
Bediüzzaman, Kur'an'ın
"Ehl-i kitap" ifadesinin günümüzde "ehl-i mektebi"
yani ilim tahsil eden kesimi de içine aldığını söyler. (Nursi, Sözler, s., 378
- 379.)
Son yıllarda memleketimizde
görülen karşılıklı diyalog ortamı, daha önce din düşmanı olan nice ehl-i
mektebin, İslam'a teslim olmalarını sağlamıştır. Zira "Medenilere
galebe çalmak ikna iledir. Söz anlamayan vahşiler gibi, icbar ile
değildir." (Nursi, Hutbe-i Şamiye, s., 88.)
"Dinde zorlama
yoktur..." (Bakara, 2/256) ayeti,
mühim bir gerçeği bildirir. Kimse zorla Müslüman yapılamaz. Fakat dinde tebliğ
vardır, dinin hakikatlerinin anlatılması vardır. Kendisine hak din tebliğ
edilen kimse, kabul etmekte veya etmemekte serbesttir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Yorumlar
Yorum Gönder