Beri Gel Barışalım, Yâd İsen Bilişelim


Beri Gel Barışalım, Yâd İsen Bilişelim

Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden Yüce Rabbimize sonsuz hamdü senalar, O’nun Habibi Edibi’ne, aline, ashabına, etbaına, kıyamate kadar var olan dostlarına salâtü selamlar olsun. Âmin.

Bu yazımızda arabuluculuk ve barış içinde yaşamanın önemini paylaşacağız inşaallah.

İnsanız, birlikte yaşıyoruz, her birimizi Rabbimiz farklı mizaçlarda halk etmiş. Kur’an-ı Kerim’inde bizleri kardeş ilan etmiş. Barış içinde yaşamamızdan razı olmuş.

Müminler birbirinin kardeşidir. İki kardeşin arası açıldığında, diğer kardeşler onları barıştırmalıdır (Hucurat 10). Çünkü Müslümanların birbirine küs durması dine zarar verir. Bu sebeple dargınları barıştırmak oruçtan, namazdan ve sadaka vermekten daha faziletli bir davranıştır (Ebu Davud, Edep, 50).

Evet, iki insanın arasını bulmak başlı başına bir iyilik, bir hayırdır. İnsanlar arasında laf taşımayı günah ve çirkin bir davranış kabul eden dinimiz, dargınları barıştırmak düşüncesiyle laf taşımayı, hatta bu maksatla yalan söylemeyi mubah görmüştür.

Ebu Eyyüb Ensari’nin Radiyallahü Anh rivayet ettiğine göre; Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyuruyor: “Bir Müslümanın, herhangi bir Müslüman kardeşi ile üç günden fazla küs durması ve karşılaştıklarında berikinin yüzünü o tarafa, ötekinin bu tarafa çevirmesi helal değildir. Bu iki kişiden daha hayırlı olanı, karşı tarafa ilk önce selam verenidir.” (Tirmizi)

Hasan Basri’nin Rahmetullahi Aleyh rivayetine göre; sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyuruyor: “Birbirinize küsmeyiniz. Eğer küsmeniz kaçınılmaz ise bu dargınlık üç günden fazla sürmesin! Eğer iki Müslüman birbiri ile dargınken ölürlerse cennette bir araya gelemezler.”

Yine Ebu Hureyre’nin Radiyallahü Anh rivayet ettiğine göre; Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyuruyor: “Her pazartesi ve perşembe günü cennetin kapıları açılır ve Allah’a ortak koşmamış her kulun günahları affedilir. Yalnız Müslüman kardeşi ile dargın olanlar müstesna. Öyleleri ile ilgili olarak ‘Bu iki kişi barışıncaya kadar haklarında hiçbir işlem yapmayın!’ diye seslenilir. Birbirleri ile dargın olanların amelleri üç günden çok askıda kalıp işleme konmayınca reddedilir.”

Enes b. Malik’in Radiyallahü Anh rivayet ettiğine göre; sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyuruyor:
“Şu beş kimsenin kıldığı namaz kabul edilmez;
a) Kocası kendisine dargın olan kadın
b) Efendisinin yanından kaçan köle
c) Müslüman kardeşi ile üç günden fazla küs duran kimse
d) Devamlı içki içen kimse
e) Kendisinden hoşlanmayan bir cemaate namaz kıldıran imam.”

Dargınları barıştırmak yüce Rabbimizin emri, Sevgili Peygamberimiz’in kavlidir. Efendimiz ashabı arasında küs olanların olduğunu öğrendiği zaman: “Haydi gidelim, şunların arasını bulalım!” diyerek yanına bazı sahabileri alır, oraya gider ve dargınları barıştırırdı. (Buhari Ezan 48)

Dargınlığa Mahal Vermemeli

Dargınlığın önemli sebeplerinden biri, üçüncü şahısların söz taşımasıdır, yani koğuculuk yapmasıdır. Allah’u Teâlâ; dedikodu yapan laf taşıyan kimselere uyup onların ardından gitmeyi yasaklamıştır (Kalem 68/11). İnsanlar arasında laf taşıyanlar kabirde azap göreceklerdir (Buhari, Vüdu, 55-56).

Birbirine Darılmamalı

Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Müminler, her parçası birbirine kenetlenmiş binalar gibi birbirine tutkun olmalıdır. Çünkü onlar birbirini sevmekte, birbirine acımakta bir vücuda benzerler. Şeytan; Müslümanların kendisine tapmasından ümidini kesmiştir, ama onları birbirine düşürmekten ümidini kesmemiştir, bu sebeple Müslümanların arasını açmaya çalışacaktır.” buyuruyor. (Buhari, Edep, 27)

Dargın iki kişi karşılaştığında biri selam verir diğeri de alırsa ikisi de sevap kazanır. Kendisine selam verilen kimse selamı almazsa, küs olmanın günahını üstlenmeye devam eder; selamı veren ise sorumluluktan kurtulur. (Ebu Davud, Edep, 47)

Din kardeşine bir yıl küs duran, onun kanını dökmüş gibi günaha girer. (Ebu Davud, Edeb, 47)

Bütün bu öğrendiklerimizi ancak gönüllere tasarruf eden mürşidi kâmiller vasıtasıyla hayata geçirebiliriz. Bunun için buyuruyorlar ki: “Mürşidi olmayanın müşkülü çoktur.” Öyle ifade edilir ki tasavvufun ilk dersi incitmemek, son dersi de incinmemektir.

İlk bakışta incitmemek zor gözükse de asıl zor olan incinmemektir. Aşırı alınganlık biraz da kibirdendir. İnsan nefsin kırılmasıyla kalbin kırılmasını karıştırır.

Hâce Hazretleri de: “İncinmeyin! İncinirseniz ne in kalır ne de cin!” buyurur. İbrahim Hakkı hazretleri de:
“Cihan bağında ey akıl, budur makbulu ins’ü cin,
Ne kimse senden incinsin ne sen bir kimseden incin.”

Alvarlı M. Lutfi hazretleri de yine bu gerçeğe dikkat çekmişler:

“Âşık der inci tenden,
İncinme incitenden,
Kemalde noksan imiş,
İncinen incitenden…”

Görüldüğü gibi yol bir, yordam bir. Bütün dostlar bize aynı tenbihi buyurmuşlar. Ezcümle Yunus Emremiz:

“Beri gel barışalım,
Yâd isen bilişelim.
Atımız eğerlendi,
Göçtük elhamdulillah.”

Buyurmuyor mu?

Evet, hepimiz bir gün buradan göçüp gideceğiz, kalan kimse yok şu âlemde. Baki kalan hoş bir seda imiş. Hâce Hazretleri: “Sevelim sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz.” buyurur. Görüldüğü gibi sevilmenin yolu sevmekten geçiyor. Birbirini Allah Celle Celâlüh için sevenlere müjdeler var, küsenlere değil.

Rabbim bizi sevsin, bizi sevindirsin, bizi dostlarına sevdirsin. Gerçek kardeşliğe erdirsin… Âmin.

Yazar: Nurten Özen Gülzâr-ı Hâcegân

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)