Kayıtlar

Eğitim mi Önemli, Yoksa Cibilliyet mi?

Eğitim mi Önemli, Yoksa Cibilliyet mi? Vakti zamanında bir ülkede yaşlı ve bilge bir padişah, bir de çok akıllı bir veziri yaşar. Padişah vezirine bir gün bir soru sorar: - “Vezirim cibilliyet mi, eğitim mi daha önemlidir?” Vezir hiç duraksamadan cevap verir: -“Cibilliyet, padişahım.” der. Bu sözün gerçeğini ortaya çıkarmak amacıyla padişah memleketin her bir yerine tellallar gönderir. Tellallar ülkenin her tarafını dolaşırken: -“Duyduk duymadık demeyin. Padişahımızın davetidir. Yapılacak bir yarışmada ülkenin en iyi hayvan eğiticiliğini kazanana bin altın verilecektir…” diye avaz avaz duyuru yaparlar. Derken kısa zaman içinde ülkenin en iyi hayvan eğiticisi seçilir ve padişahın huzuruna çıkarılır. Padişah hayvan eğitmenine sorar: -“Bir kediye çok kıymetli bir eşyayı istediğin kimseye göndermeyi ne kadar zamanda öğretebilirsin?” Der. Hayvan eğiticisi: -“Üç-beş ayda öğretirim padişahım.” der. Padişah adamı kabul eder ve adamın istediği sür

En Önemli E-Mail

En Önemli E-Mail Ey Allah’ın kulları ve bu günün değerli Müslümanları: Her gün sabırsızca bekliyorsunuz.   “Bana e-mail geldi mi?” diye Günde bir kaç kez online oluyorsunuz Mutlu oluyorsunuz “Bir mailiniz var!” yazdığında Okumak için sabırsızlanıyorsunuz. Bazı mesajlar gerçekten güzel Arkadaşlarınızdan, dostlarınızdan sıcacık. Fakat çoğu öylesine gelmiş; alakasız.   Sadece zamanınızı alıyor, Derhal siliyorsunuz. Biliyor muydunuz, yaklaşık 1400 yıl önce, Allah size uzun bir e-mail gönderdi.   Meleği Cebrail aracılığıyla elbet, Kulu Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’a Açtınız mı bu e-maili? Subject: “Kur’an-ı Kerim” , “Kuşku Barındırmayan Rehber” Download ettiniz mi bu dosyayı? Kalbinize bookmark’ladınız mı, Hayatınızın “favoriler ”ine eklediniz mi? Her sabahınızın “başlangıç sayfası” yaptınız mı? Açtıysanız bu e-mail’i hepsini okumuş olmalısınız. Gönderilen elçilerin kıssalarını,   helak olan kavimlerin öykülerini, insanlığa mesajları, Günlük ha

Hac ve Umre Yolcularına Önemli Tavsiyeler

Hac ve Umre Yolcularına Önemli Tavsiyeler Hac ve Umre, Mekke'yi ve Medine'yi ziyaret etmeye güç yetirebilecek durumdakilerin yapması gereken ibadetlerdir. Bilindiği üzere bizzat kendisinin yerine getirmesi gereken bir ibadeti yapmakla yükümlü olan kişi önce onun nasıl yapılacağını öğrenmek zorundadır. Örneğin kurban kesmekle mükellef olan birinin kurbanı bizzat kendisinin kesmesi zorunlu olmadığından kurban kesme işinin nasıl yapılacağını öğrenmesi de zorunlu değildir. Bilen birine yaptırabilir. Ama namazı bizzat kendisi kılmak, dolayısıyla nasıl kılınacağını da öğrenmek zorundadır. Hac ve umre ibadeti de mali ve bedeni yönden güç yetirenlerin bizzat kendilerinin yerine getirmeleri gereken bir ibadettir. Mali imkânlara sahip oldukları halde bedenen buna güç yetiremeyenler hac için başkalarını yerlerine vekil tayin edebilirler. Ama bedeni mazeretleri olmayanların bu ibadeti bizzat kendilerinin yerine getirmeleri gerekir. Bu durumda hac ve umre ibadetini bizzat yerine geti

Niyet İşten Önemlidir

Niyet İşten Önemlidir Nice küçük ameller vardır ki, niyetler onları büyütür. Nice büyük görünen ameller vardır ki, niyetler onları küçültür. Niyet halis olmadıktan sonra yapılacak en büyük amellerin bile zerre kadar değeri yoktur. Yüce Mevlâ’nın kendisine hem ilim, hem mal, hem de salih amel nasip ettiği sayısız insan bulunmaktadır. Bu kişiler Allah’ü Teâlâ’nın rızasına uygun olarak helalinden kazanmayı ve kazançlarını meşru yerlerde harcamayı prensip edinmişlerdir. Bazı kişiler de var ki, Allah’ü Teâlâ onlara ne ilim, ne de servet vermiştir. Ancak o kişiler, “Keşke benim de ilmim ve malım olsaydı da, ben de Allah’ü Teâlâ’nın ilim ve servet verdiği kişiler gibi yaşasaydım!” derler. İşte bunların her ikisi de Allah’ü Teâlâ katındaki mükâfatta beraberdir. Yüce Allah’ü Teâlâ, kullarından bir kısmına da mal vermiş, fakat ilim vermemiştir. Bu kişiler cahilce hareket edip, mal biriktirme konusunda helal ve harama pek aldırış etmezler. Bazıları da bunlara özenerek, “Eğer ben de

Önemli Bir İş

Önemli Bir İş Seattle’den Dallas'a giden uçağa en son bir kadın ve üç çocuk bindiler. "Ne olur benim yanıma oturmayın!" diye geçirdim İçimden. "Yapacak bir sürü önemli işim var." Birkaç dakika sonra, on bir yaşındaki kız çocuğuyla dokuz yaşındaki erkek çocuğu neredeyse tepeme tırmanmışlardı. Kadın ve dört yaşındaki kız çocuğuysa arkamda oturuyorlardı. Büyük çocuklar itişip dururken, dört yaşındaki ufaklık koltuğumu tekmeliyordu. Erkek çocuğu her beş dakikada bir ablasına: "Şimdi neredeyiz?" diye soruyordu. Kız, "Kapa çeneni!" dedikten sonra aynı itişip kakışma ve sorgu sual yeniden yaşanıyordu. "Çocukların önemli işten anladıkları yok" diyerek kendi kendime hayıflanıyordum. Sonra birdenbire İçimden bir ses bana onları sev dedi. Bir yandan da kendi kendime "Bu çocuklar tam sopalık. Benim yapacak Önemli İşlerim var." diyordum, içimden gelen ses sorgulamalarımı yanıtladı, "Onları kendi çocuklarınmı

Emri bil Maruf Nehyi anil Münker’i Terk Eden Bir Toplumun Hali

Emri bil Maruf Nehyi anil Münker’i Terk Eden Bir Toplumun Hali Enes bin Malik’in bir rivayetinde şöyle geçer: Peygamber efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesselem buyurdu ki: Allah’ü Teâlâ Cebrail Aleyhisselâm’a; “Ey Cebrail, yere in ve falan beldenin altını üstüne getir!” diye emreder. Yeryüzüne inen Cebrail Aleyhisselâm bu beldede dört bin kişinin ibadet ettiğini görünce; “Ey Rabbim! Bu beldede sana ibadet eden dört bin âbid kulun var. Bunları da mı birlikte helâk edeyim? Bunlar burada sana gece gündüz kulluk yapan âbid kullarındır!” der. Allah’ü Teâlâ; “Sen onların namazlarına bakma, çünkü onlar aralarında iyiliği emredip kötülükten sakındırmazlar, birbirlerine göz yumarlar. Bunun için amellerini yüzlerine çarpıp, onlarla birlikte hepsini helâk et!” Buyurur.

Terör Duasının Aslı ve Türkçesi

Terör Duasının Aslı ve Türkçesi Yüce peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimizin ömründe iki defa beddua ettiği bilinmektedir, bunlardan birisi, “Maune Kuyusu” faciasında 70 kadar kurra hafızın hunharca ve kalleşçe şehit edilmesi üzerinedir. Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem kendisine bu acı haberin ulaştığı gece sabah namazının ikinci rekâtında rukûdan doğrulunca: "Allah'ım! Onların durumlarını sana havale ediyorum. Ey Allah'ım! Onların yıllarını Yusuf Aleyhisselâm'ın kıtlık yılları gibi çetin yap, başlarına darlık getir." diye beddua etmiş ve buna beş vakit namazlarında 30 gün müddetle devam etmişti. Cemaatin de arkasında "Âmin" dediği Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem 'in bu duası kabul olmuştur. Bir de Hendek savaşı sırasında yüce peygamberimizin dış mihrakların da tahrikiyle Medine içindeki ve civarındaki terörist hiziplerin top yekûn İslam Devletine saldırıya geçtikleri sırada okudukları ve

Kimseye Zulmetme, Kimseyi Aldatma

Kimseye Zulmetme, Kimseyi Aldatma Tâbiîn’in büyüklerinden Süfyân-ı Sevrî Rahmetullahi Aleyh Hazretleri şöyle buyurdu: Ey kardeşim, sana; Allah korkusu, doğru söyleyen bir dil, hâlis bir niyyet, içinde kin ve hîle bulunmayan sâlih ameller lâzımdır. Her ne kadar sen onu göremesen de Allah’ü Teâlâ seni muhakkak görür; nerede olursan ol o, seninle beraberdir. Senin her yaptığından haberdardır. Allâh’ı aldatmaya kalkışma. Kim Allâh’ı aldatmaya kalkışırsa Allah da onun hîlesini başına geçirir de, hiç farkında olmadan îmânını kaybeder. Hiçbir müslümana hîle yapma. Âyet-i kerîmede “Hâlbuki fenâ düzen, ancak sâhibinin başına geçer.” (Fâtır Sûresi, âyet 43) buyrulmuştur. Hiçbir mü’mine haksızlık yapma. Çünkü Allâhü Teâlâ “Ey insanlar muhakkak zulmünüz kendi aleyhinizedir.” (Yûnus Sûresi, âyet 23) buyurmuştur. Mü’minlerden hiçkimseyi aldatma. Yoksa kalbinde nifak olur. Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğu bizlere bildirilmiştir: “Kim bir mü’mini a

İbnü'l-Vakt Ya Da Ebu'l-Vakt Olabilmek

İbnü'l-Vakt Ya Da Ebu'l-Vakt Olabilmek "Sâfî"  olan kâmil insan ise, tamamıyla Allah’ü Teâlâ’nın aşk denizine batmıştır. Aslında o, kimsenin oğlu (yâni kimseye bağlı) değildir. Vakitlerden de, hâllerden de kurtulmuştur. Zaman, üzerimizdeki Allah’ü Teâlâ’nın büyük nimetlerinden biridir. Zamanın asıl sahibi Allah Teâlâ’dır. Ölçüsüzlükler içerisinde geçirilen zamanlarda, suçlu olan zamanın kendisi değil o zamanı hoyratça tüketenlerdir. Kur'ân-ı Kerim’de; (Dehr, asr), belirlenmiş vakit anlamında; (Kıyamet, sâat ve ân), kıyamet anlamında; (sene ve âm), yıl anlamında; (şehr), ay anlamında; (yevm), gün karşılığı olarak kullanılır. Günün dilimleri olarak da; Gündüz (nehâr), sabah (fecr), kuşluk (duhâ), öğle (zuhr), ikindi (asr), akşam (mağrib), yatsı (ışâ) ve gece (leyl) ve ân kavramlarıyla zamandan bahsetmektedir. Kur'ân-ı Kerim'de değişik zaman dilimlerine yemin edilerek zamanın önemine dikkat çekilmiştir. "ve'l-asr, ve'l-leyl, ve