Eğitim mi Önemli, Yoksa Cibilliyet mi?


Eğitim mi Önemli, Yoksa Cibilliyet mi?

Vakti zamanında bir ülkede yaşlı ve bilge bir padişah, bir de çok akıllı bir veziri yaşar. Padişah vezirine bir gün bir soru sorar:

- “Vezirim cibilliyet mi, eğitim mi daha önemlidir?” Vezir hiç duraksamadan cevap verir:

-“Cibilliyet, padişahım.” der.

Bu sözün gerçeğini ortaya çıkarmak amacıyla padişah memleketin her bir yerine tellallar gönderir. Tellallar ülkenin her tarafını dolaşırken:

-“Duyduk duymadık demeyin. Padişahımızın davetidir. Yapılacak bir yarışmada ülkenin en iyi hayvan eğiticiliğini kazanana bin altın verilecektir…” diye avaz avaz duyuru yaparlar.

Derken kısa zaman içinde ülkenin en iyi hayvan eğiticisi seçilir ve padişahın huzuruna çıkarılır. Padişah hayvan eğitmenine sorar:

-“Bir kediye çok kıymetli bir eşyayı istediğin kimseye göndermeyi ne kadar zamanda öğretebilirsin?” Der.

Hayvan eğiticisi:

-“Üç-beş ayda öğretirim padişahım.” der.

Padişah adamı kabul eder ve adamın istediği süreyi verir. Verilen süre dolar ve kedi eğiticisi huzura alınır...

Padişah:

-“Haydi hünerini görelim?” der.

Kedi eğitmeni herkesin hazır olduğu bir durumda padişahın işaretiyle kediye komutunu verir. Kedi, adamın komutları ile ağzına aldığı mücevherleri padişaha tam vermek üzereyken, vezir cebinde sakladığı fareyi yere bırakır. Fareyi gören kedi götürmekte olduğu mücevherleri yerlere saçarak derhal kaçan farenin peşinden koşmaya başlar. Bu kez vezir padişaha sorar:

-“Padişahım eğitim mi önemlidir, cibilliyet mi?”

Tabi, padişahın vereceği cevap belli:

-“Cibilliyet vezirim, cibilliyet.” der.

Hikâyedeki kedi, insanın imtihanı olan şeytani nefsin, hayvani sıfatıdır. Tıpkı hikâyedeki kedinin durumu gibi onun önüne bir fırsat geldiğinde aldığı görev ne kadar önemli olursa olsun o, kedinin fareyi mücevhere tercih ettiği gibi bir an bile tereddüt etmeden emanete ihanet etmekten geri kalmaz. Onu ne kadar eğitirsen eğit, yaratılışındaki huydan vazgeçemez. Bu açıdan nefse asla güven olmaz. İnsanlar ne kadar yüksek tahsil yaparlarsa yapsınlar yaratılışlarındaki huy hep aynı kalır. Onun önüne ancak tasavvufi terbiye ile geçilir. Onun içindir ki kontrol, nefiste değil insanda olmalıdır. Kontrolün insanın eline geçebilmesi için de mutasavvıfların yaptığı gibi, nefsin istekleri yapılmayıp istemediği İlahi emirler yapılarak ona egemen olmak mümkündür. Eğer nefsin her istediği verilir ve her istediği yapılırsa, insan nefis hayvanının güdümüne geçerek hayvanlaşır. Bu durumu, çevresine kaba davranan tahsilli kimselerde bariz olarak görmek mümkündür.
Gerçek anlamda olgun insanlar ancak nefsine muhalefet ederek olgunlaşabilmişlerdir. Bu bakımdan insanlar İlahi vahye uymadıkları ve Peygamber ahlakı ile ahlaklanmadıkları sürece içlerindeki hayvani sıfatlara egemen olamazlar. Dünyaya hâkim olup da, nefisleri karşısında kolayca mağlup olanlar az değildir.

Sözlükçe:
Cibilliyet: Soy – sop, asıl

Kaynak: İslam Dergisi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis