Kayıtlar

Ağlamaktan Kör Olan Kız

Ağlamaktan Kör Olan Kız Bir gün bir zat Hasan Basri hazretlerine gelerek yalvarır: “Aman efendim! Ne olur? Allah için bize bir yardımda bulununuz… ” Hazret– i imam da; “Nedir derdin? Ne hususta yardım edelim? Önce derdini ve ihtiyacını isteğini söyle ki sana yardım edebilelim” der. Adam; “Efendim! Benim çok akıllı bir kızım var, onu çok severim, şimdi bu akıllı kızıma bir şeyler oldu. Gece gündüz durmadan ağlıyor… Kur’an– ı Kerim okuyor ağlıyor, namaz kılıyor ağlıyor, hadis– i şerif okuyor ağlıyor ve bugünlerde gözleri görmez oldu. Korkuyorum ki hepten kör olacak… Sizden istirham ediyorum gelseniz de bir baksanız. Bir nasihat etseniz biraz öğüt verseniz şu kızıma” diye rica eder. Hasan Basri; Hazretleri kabul eder, adamın evine kadar giderler. Eve vardıklarında Hasan Basri hazretleri; “Yavrum neden ağlıyorsun? Gözlerin ağlamaktan temelli kör olabilir! Sebebini bize söylersen sana yardımcı olabiliriz. Senden rica etsem sebebini söyler misin?” der. Kız şu cevabı verir:

Fakir Bedevi

Fakir Bedevi Fakir bedevi çölde, yaşlı hanımıyla birlikte yaşıyordu. Bir eşekleri ve birkaç koyunları vardı. Bedevinin yaşlı hanımı zaman zaman fakirlikten şikâyet ederdi. O gün de fakirlikten şikâyete başladı. Adam hanımını teselli etmek istedi. Sabrın ecrini anlattı ise de kadının şikâyetlerinin sonu gelmiyordu. Sonunda adamın sabrı taştı ve hanımına sordu: O zaman fakirliğin çaresi neyse onu söyle! Kadın bunun üzerine konuştu: “ – Bağdat’a, halifeye git, derdini anlat. O cömerttir. Sana ihsanda bulunacaktır. Çünkü o yoksulların ümit kapısıdır. Kadın kendince çareyi söylemişti. Adam başını iki elleri arasına alarak düşündü, düşündü. Sonra şöyle söyledi: Koskoca halifenin huzuruna eli boş varılmaz ki! Oysa benim halifeye hediye edecek bir şeyim yok. O sırada hanımı bir şey hatırladı. Çölde su çok önemli bir nimetti. Güzün ve Sonbaharda açılan kuyular kurur, susuzluktan hayvanlar ölürdü. Sonbaharda yağan yağmur hem çöldekileri içme sularına kavuşturur, hem de yeni bir

Keşke İnsanlık Üniversitesini Bitirseydi

Keşke İnsanlık Üniversitesini Bitirseydi… Genç kız, el aynasında makyajını kontrol etti; “Gayet iyi.” dedi. Güzelliğinden emindi. Çevresindeki erkeklerin pervane olmasından zaten biliyordu güzel olduğunu. Hayatın tadını çıkaran, rahat yaşayan biriydi. Cep telefonu çaldığında, akşam arkadaşlarıyla hangi eğlence yerine gideceğine karar vermeye çalışıyordu. Telefondaki numaraya baktı, arayan annesiydi. - Alo… Kızım! Nasılsın? – İyiyim anne. Ne oldu? – Sana bir sürprizim var! – Sürpriz mi? – Evet. Çok eski bir arkadaşım, dostum şehrimize gelmiş! – Eee kimmiş? – Kim olduğu sürpriz! Fakat onu senin almanı istiyorum! – Ben mi? – Evet, senin iş yerine yakın olan parkı biliyormuş. Parka gitmesini ve seninle buluşmasını söyledim. Senin de parka gidip onu almanı istiyorum. – Anne, ben böyle şeyleri sevmem, kendin halletsen! – Kızım 1-2 saatlik bir işim var. Ayrıca seni bebekliğinden tanıyan bir arkadaşım. Seni görünce mutlaka çok sevinecektir. – Amaaan! Peki peki!

Fakir Bir işçi

Fakir Bir işçi Fakir bir işçi, bir gün işinden çıkartılır. Bunun üzerine başka da hiçbir gelir kaynağı olmadığı için çoluk-çocuğu arka arkaya üç gün aç ve susuz kalır. Adam iş bulmak üzere nereye başvurduysa "İşimiz yok!" cevabı ile kapılar yüzüne kapanmaktadır. Üst üste üç gün midelerine hiçbir gıda girmeyen yavruların dinmeyen ağlayışları annenin yüreğini parçalayacak dereceye gelir. Çaresizlikler içinde durumu kocasına açar: "Bey, görmüyor musun? Açlıktan yavrularımızın yüzleri sarardı ve bağırsakları eridi. Hadi biz neyse dayanırız, ama onlar bu Kadarına tahammül edemezler; bu sefaletimizin sonu ne olacak; bir şey düşünmüyor musun?" dedi. Adam düşünceden önce eğilmiş başını eşinin yüzüne doğru kaldırarak ona der ki; "Karıcığım, günlerdir başvurmadığım kapı kalmadı. Piyasaya göre en düşük ücret karşılığında iş aradım, tek bir kerecik olsun karnınızı doyurabileyim diye; olmadı. Kimse bana iş vermiyor. Yavrularımın açlıktan erimeye yüz tutan

Önemli Olan Samimiyet ve İhlâstır

Önemli Olan Samimiyet ve İhlâstır Fakir bedevi çölde, yaşlı hanımıyla birlikte yaşıyordu. Bir eşekleri ve birkaç koyunları vardı. Bedevinin yaşlı hanımı zaman zaman fakirlikten şikâyet ederdi. O gün de fakirlikten şikâyete başladı. Adam hanımını teselli etmek istedi. Sabrın ecrini anlattı ise de kadının şikâyetlerinin sonu gelmiyordu. Sonunda adamın sabrı taştı ve hanımına sordu: – O zaman fakirliğin çaresi neyse onu söyle! Kadın bunun üzerine konuştu: – Bağdat’a, halifeye git, derdini anlat. O cömerttir. Sana ihsanda bulunacaktır. Çünkü o yoksulların ümit kapısıdır. Kadın kendince çareyi söylemişti. Adam başını iki elleri arasına alarak düşündü, düşündü. Sonra şöyle söyledi: – Koskoca halifenin huzuruna eli boş varılmaz ki! Oysa benim halifeye hediye edecek bir şeyim yok. O sırada hanımı bir şey hatırladı. Çölde su çok önemli bir nimetti. Güzün ve Sonbaharda açılan kuyular kurur, susuzluktan hayvanlar ölürdü. Sonbaharda yağan yağmur hem çöldekileri içme sularına ka

Evin İkinci Katından Alt Katına İnme

Evin İkinci Katından Alt Katına İnme Adamın biri sefere çıktı. Hanımına: — 'Evin ikinci katından alt katına inme!' diye emir verdi. Hanımın babası alt katta bulunuyordu ve hastalanmıştı. Bunun üzerine kadın, Hz. Peygamber'e haber gönderdi: — 'Bana izin versin, üst kattan alt kata, babamın yanına ineyim!' . Hz. Peygamber: 'Kocana itaât Et' dedi. Bundan sonra kadının babası vefat etti, yine Rasûlullah Sallallahü Aleyhivesellem'e haber gönderip babasının cenazesinde bulunmak için izin istedi. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhivesellem 'Kocana itaat et' dedi. Böylece kadının babası defnedildi. Definden sonra Rasûlullah Sallallahü Aleyhivesellem kadına: 'Senin kocana itâat etmen yüzü suyu hürmetine Allah Teâlâ babanı bağışladı' haberini gönderdi. Kadın beş vakit namazını kıldığı, Ramazan orucunu tuttuğu, iffetini koruduğu ve kocasına itâat ettiği zaman rabbinin cennetine girmiş olur. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhives

Asi Kadın ve İri Gagalı Kuş

Asi Kadınla Sert Gagalı Kuş Dul bir kadının birinin tek bir oğlu vardı. Günün birinde genç delikanlı ağır bir hastalığa yakalanır. İki gözü iki çeşme, oğlunun yastığı başında ağlayarak uykusuz geceleri ağaran tanyerine bağlarken oğluna şifa vermesi için Allah’ü Teâlâ’ya durmadan dua ediyordu.  Bir gün oğlu iyileştiği takdirde canlı olarak yedi günlüğüne mezara girmeyi Allah'ü Teâlâ’ya adadı. Günlerden bir gün kadının neredeyse ümidini tamamen keseceği bir sırada genç delikanlı iyileşiverdi. Kadın hudutsuz sevinçler içinde Allah'a şükürler ediyorsa da tatbiki oldukça zor ve hatta tehlikeli adağını yerine getirmeye yanaşmıyordu.  Bir gece rüyasına giren meçhul bir ses kadına sert ve ciddî bir ifade ile "Oğlun iyileşti. Şimdi adağını yerine getirmen lâzım. Yoksa Allah'ü Teâlâ’nın musibetleri bitmez. Başına daha ağır bir belâ gelecektir!" Diye seslenir. Kadın, Allah’ü Teâlâ’ya verdiği sözden kaçmayacağını anlayınca biricik oğlunu yanına çağırarak durumu

Kutsal Değerleri Kim Öğretecek?

Kutsal Değerleri Kim Öğretecek? Kadim Çinliler barış içerisinde yaşamaya karar verdiklerinde ‘Büyük Çin Seddi ’ni inşa ederler. Yüksekliğinden dolayı hiç kimsenin tırmanamayacağını düşünürler. Fakat inşasından sonraki 100 yılda Çinliler 3 misli fazla işgale uğrar. Düşman piyade sürülerinin hiçbir zaman duvara tırmanma ve duvara dahletmeye ihtiyaçları olmamıştır ve olmaz. Çünkü her zaman muhafızlara rüşvet verdiler ve kapılardan girdiler. Bu Çinliler duvar inşa etmişlerdi, fakat duvar muhafızlarının karakterlerini inşa edememişlerdi. İnsan karakterini inşa etmek, her şeyin inşasından önce gelir. Talebelerimizin bu günkü ihtiyacı işte budur. “Bir oryantalistin dediği gibi; “Eğer bir milletin medeniyetini tahrip etmek istiyorsanız 3 yol var” ; 1- Aileyi tahrip etmek için annenin rolünü küçümseyin ki o, ev hanımı olmaktan utansın! 2- Eğitimi tahrip etmek için; hocalara önem vermeyeceksiniz ve cemiyetteki itibarlarını düşüreceksiniz ki talebeleri onu hakir görsün, küçümses

Yoğurdun Faydaları

Yoğurdun Faydaları Yoğurt dünyada en fazla tüketilen süt ürünlerinin başında gelmektedir. Eski çağlardan beri hastalıkları tedavi amaçlı olarak kullanılmış ve sağlıklı yaşamın iksiri olarak birçok yerde tanımlanmıştır. Fabrikalarda üretilen yoğurtlar ile ev yapımı yoğurtlar kıyaslandığında endüstriyel yoğurtlar bir takım işlemlerden geçtiği için bazı vitamin ve mineraller yönünden değerler kaybetmektedirler, bu yüzden ev yapımı yoğurtlar sağlık açısından daha faydalıdır diyebiliriz. Yoğurdu bu kadar önemli kılan şüphesiz içerdiği besin maddeleri ve farklı elementlerdir, özellikle kemik ve iskelet sağlığına iyi gelen besinlerce zengindir. Ayrıca C, B 12 vitamini ve vücut sağlığı için çok önemli olan omega-4 ve omega-4 yağlarını içerir. Bunun yanında kemik sağlığına iyi gelen potasyum, sodyum, kalsiyum, demir ve manganez içermektedir. Yoğurt kilo vermek ve soğuk algınlıklarını gidermek için önemli bir şifa kaynağıdır. Yoğurt organik ise kısa sürede faydalarını hissetmek mümkün.

Tavanı Çöken Cennet Köşkü

Tavanı Çöken Cennet Köşkü Durmaz, dinlenmez, daima ibadet ve dua ederlerdi. Ne var ki, pek de yoksul insanlardı. Hemen her Allah’ın günü yarı aç, yarı tok yaşıyorlardı. Bu hal, seneler boyunca hep aynıydı. Bir gün kadın dayanamadı artık ve kocasına dedi ki: “Ne olur efendi, bir kere de dünyalık istemek için birlikte dua edelim, yalvaralım Hazret-i Allah’ımıza!” Hanımının teklifini uygun bulan adamcağız: “Pekiyi!” dedi. “Bu gece namaz kılar, tesbih çeker, dua ederiz.” Ve öyle yaptılar. Allah’ü Teâlâ’dan biraz da dünyalık isteğinde bulundular. Duaları kabul edilmiş olacak ki, hemen ertesi sabah görevli bir melek kapılarını çalmıştı. Erkek merakla koştu açtı kapıyı. Gayet güzel bir delikanlıydı gelen. Elinde bir torba vardı. “Dünyadaki sevabınızın karşılığıdır bu, Hazret-i Allah’ın hediyesi” dedi ve hemen uzaklaştı Adam şaşkın şaşkın hanımının yanına döndü, ona da anlattı olanları, torbayı da gösterdi. “Açsana efendi, açsana!” Ne var içinde bir görelim. Torbanın