Kayıtlar

Kur’an-ı Kerim’de Kelime Diziliş Mucizeleri

Kur’an-ı Kerim’de Kelime Diziliş Mucizeleri Kur’an-ı Kerim’de Mucizeliğinin İstatistiksel Delillerinden Bir Kısmı: Kur’ân’da, “ay” manasındaki “eş-Şehr” kelimesi 12 defa geçer. 1 yıl, 12 aydır. “Gün” manasındaki “yevm” kelimesi 365 defa geçer. 1 sene 365 gündür. “Melek (Melâike)” 88 defa, “şeytan (şeyâtin)” 88 defa geçer. “Dünya” 115 defa, “ahiret” 115 defa geçer. Erkek kişi anlamına gelen “racül” kelimesi 24 defa, kadın anlamına gelen “mer’e” kelimesi 24 defa geçer. “İblis” 11 defa, “ istiâze” (Allah’a sığınmak) 11 defa geçer. “Harp” 6 defa, “esir” 6 defa geçer. “Mağfiret” (affetmek) 234 defa, “ceza” ise “117” defa geçer. 117, 234’ün yarısıdır. “Allah’ın affı, Allah’ın gazabını” geçer. “Sabır” 12 defa, “sıkıntı” 12 defa geçer. İyiler anlamındaki “ebrar” kelimesi 6 defa, kötüler anlamındaki “eşrar” kelimesi 3 defa geçer. Güneş anlamındaki “şems” kelimesi 33 defa, “nur” kelimesi 33 defa geçer. “27 peygamberin

Âile Saadeti

Âile Saadeti Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir…” (Rûm, 21) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Sizin en hayırlınız, âilenize karşı en hayırlı olanınızdır…” (Tirmizî, Menâkıb, 63/3895; İbn-i Mâce, Nikâh, 50) Ailede beklenen mutluluğun sağlanması için eşlerin dikkat edecekleri hususlar vardır. Bunlardan bazılarını ve gönümüzde önem arzedenlerini hatırlatmak isteriz: Aile hayatında eşlerin birbirinden beklentileri, birbirinin güç ve imkânlarını aşmamalıdır. Sözgelimi, kendi yağı ile kavrulan bir rençberden, memurdan veya işçiden eşi lüks bir semtte dubleks bir ev, son model bir araba, kürkler ve hizmetliler talep ederse; kaynanasını evinden kovan bir erkek, eşinden anasının karşısında el-pençe divan durmasını beklerse o yuvada uyum değil zulüm var demektir. Aile bireyleri, dışarıda işini bitirdikten sonra hemen evlerine dönmelidir. E

Selâm Müminin Parolasıdır

Selâm Müminin Parolasıdır Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Bir selâm ile selâmlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selâmlayın; yahut aynı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını arayandır.” (Nisâ, 86) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Sizden biriniz din kardeşine rastladığında ona selâm versin. Eğer ikisinin arasına ağaç, duvar ve taş girer de tekrar karşılaşırlarsa, tekrar selâm versin.” (Ebû Dâvûd, Edeb 135) Es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtuhû (Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun) Selâm Cennet Kelamı Selâm, cennet kelamıdır. Cennetin görevli melekleri müminlere selâm verecek, müminler birbirlerine selâm verecek ve bunlardan daha da önemlisi, bir adı da “es-Selâm” olan Yüce Allah, müminlere selâm verecektir. Demek ki selâm hem dünyada hem âhirette müminlere sunulan çok önemli ikramlardan biridir. Selâm nasıl verilir? Selâmın bir çok veriliş tarzı vardır. Mesela “selâmün aleyküm”, “es-Selâmü aleyküm

Bir Mason’un İtirafı Louis Massignon

Bir Mason’un İtirafı Louis Massignon: “Müslümanların her şeyini bozduk, yok ettik. Dinleri inançları, dine bağlılıkları ve insani duyguları yok oldu. Onların milli ve manevi değerlerini, batı medeniyeti potasında eriterek kendimize benzettik. İslamiyeti öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı, Kur’an öğrenmeyi suç ve gericilik [irtica] olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu hiçbir şeye tam olarak inanmıyor. 14 Asırlık dinlerini, itikatlarını, ibadetlerini tartışılır hale getirdik! Onları derin boşluğa düşürdük. Bundan sonra siz misyonerlerin işi daha kolay oldu! Maaş bağlayarak, vize vaadi, yurt dışı imkânı, hatta cinselliği kullanarak Müslümanları hristiyan yapınız.[2] *Yunanistanla yapılan savaşta 9163 kişi şehit olmuştur. Rejimin kurulmasında ise beş yüz bin kişi yok edilmiştir. Kırşehirli mebus Rıza Bey, Kırıkkaleli Halid Paşa, Adıyaman/Kahtalı Bedir Ağa gücü test edilerek, bir günde bin beş yüz silahlı, atlı askeri hazırlarken, bir günden fazla bir zaman için ise istedi

Tükendi Nakd-i Ömrüm Dilde Sermayem Bir Ah Kaldı

Tükendi Nakd-i Ömrüm Dilde Sermayem Bir Ah Kaldı Ah! Tükendi nakdi ömrüm dilde sermayem bir ah kaldı Tevessül anı dilde ne yarem nigâh kaldı Ah! Aman aman, aman ah hey Ah! Derunum derdini Lokmana gösterdim dedi eyvah Derdin def’ine çare hakiki bir ilah kaldı Aman aman hey ah aman Ah! Kara günlerde mi halk eylemiş kim beni Mevla’m Tutuldu şems-i bahtım gonca güllerim siyah kaldı Perişan halıma hiç kimselerden olmadı imdat Benim arz etmediğim şah vezir  padişah kaldı Bu Rıf’at varını yaran uğruna eyledi yağma Elinde sade bir keşkül başında bir külah kaldı Ah!, Aman aman, aman ah hey Takdir-i Huda kuvve ve baz ile dönmez “Bir şem’a ki hak  yandırırsa bin bad ile sönmez Ah!, Aman aman, ah hey (Alıntı)

Abdülhamid Han ile Casus

Abdülhamid Han ile Casus İngilizler istihbaratıyla ün salmış Abdülhamid Hanın yanına bir casus koymayı başarmışlardı. Hem de en yakınlarındandı. Bu casus tam 10 yıl boyunca hiç sıkıntısız bilgi aktarımı yapıyordu. İngilizler Abdülhamid gözlerinde pek büyüttüklerini düşünüyorlardı. Ta ki o casusun ölüp dolabındakilerini görene dek… Casusları öldüğü zaman evine gidip gizli dolabı açtılar. Ve büyük bir şok yaşadılar. Dolapta Abdülhamid hanın mührü ve bazı belgeler bulunuyordu. Meğerse Abdülhamid’in yanına casus diye yerleştirdikleri o adam aslında İngilizlerin değil Abdülhamid Han’ın casusuydu... Ve on yıl boyunca İngilizler hep yalan yanlış ters bilgiler verdi. İngilizler de böylece hep Abdülhamid’i sakin ve suskun sandı. İngilizler bu olaydan sonra bu adamın sadece bir padişah olmadığını anladılar. Bu adam ve bu adamın ardında büyük bir güç vardı. İşte bizim atalarımız böyle akıllı adamlardı… (Alıntı)

Tek Ayakkabı

Resim
Tek Ayakkabı Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle... Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp: – Küçük! Diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika! Çocuk, ona dönerek: – Gerçekten çok güzeller! Diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik. – Bence önemli değil! Diye, atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki! Kiminin eli eksik, kiminin de b

Ey Musa! Ona Söyle

Ey Musa! Ona Söyle Musa aleyhisselam zamanında bir adam, Allah-u Zülcelal’e ne kadar çok tevbe etse de tevbesini bozuyordu. Tevbe ediyor, tekrar bozuyordu. Bu böyle yirmi sene devam etmişti. Allah-u Zülcelal, Musa aleyhisselama vahyederek şöyle buyurdu “Ey Musa! Ona söyle, Ben ona gazaplandım.” Musa aleyhisselam o kula, bunu söyleyince; o kul, Allah-u Zülcelal’e daha çok yalvarmaya başladı. “Ya Rabbi, senin hazinelerin doludur. Merhamet sahibisin. Sen affedicisin… Ya Rabbi, eğer beni affetmiyorsan, bütün kullarının günahlarını yüklenip ben onların yerine cehennemde yanayım!” diye dualar etti. Allah-u Zülcelal, yine Musa aleyhisselama vahyederek “Ben o kulumu affettim. O kulum o kadar cömert iken, Ben ondan daha cok cömerdim. Onu af ve mağfiret ettim.” Buyurdu. Allah-u Zülcelal’in, Seni Af Ettim Ya Kulum dediği kullardan olmayı dileğiyle…

Dırdırcı Kadın ile Kazanılan Makam

Dırdırcı Kadın ile Kazanılan Makam Mübarek âlimlerden Zenbilli Ali Efendi hanımından hiç memnun değilmiş. Bir gün yolculuğa çıkmış. Yolda giderken, iki kişiye rastlamış. Beraberce yollarına devam etmişler. Bir müddet gittikten sonra acıkmışlar; adamlardan biri, ‘Allah’ım bize yemek gönder’ diye dua etmiş. Bakmışlar ki karşıdan bir adam elinde bir tabak yemekle geliyor. Karınlarını doyurmuşlar. Tekrar yola çıkmışlar; yine karınları acıkmış. Bu sefer diğer adam dua etmiş, “Allah’ım bize yemek gönder.” Yine karşıdan bir adam elinde yiyeceklerle gelip, bunlara ikram etmiş. Bir müddet daha gitmişler ve yine mola vermişler. Sıra Zenbilli Ali Efendiye gelmiş. Biraz düşünmüş ve sonra şöyle dua etmiş; “Ya Rabbi bu kardeşler kimin hatırı için senden yiyecek istedilerse ben de onun hürmetine senden yemek istiyorum!” Bakmışlar ki, karşıdan iki adam ellerinde çeşit çeşit yemeklerle, şerbetler geliyor. Adamlar çok şaşırmış ve , “Nasıl dua ettin?” diye sormuşlar. Zenbilli Ali Efend

Ölmek Üzere Olan Bir Kimsenin Yanında Kur'ân’ı Kerim Okumak

Ölmek Üzere Olan Bir Kimsenin Yanında Kur'ân’ı Kerim Okumak Ma'kıl b. Yesar'dan (rivayet olunduğuna göre) Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem "ölülerinizin üzerine Yasin okuyun." buyurmuştur. Bu (lafız ravi) İbnü'l-Ala'nın lafzıdır. Açıklama Metinde geçen "mevtâküm = ölüleriniz" kelimesinden maksat, ölmek üzere bulunan hastalardır. Nitekim Hanefi âlimlerinden İbn Abidin de şöyle diyor: "Yanında ya­sin okumak menduptur. Çünkü Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem "Ölülerinizin üzerine yasi­ni okuyun," buyurmuştur. İbn Hibban bundan murad ölmek üzere bulunan kimsedir, demiştir." Bu mevzuda îbn Ebû'd-Dünya ile Deylemi'nin rivayet ettikleri merfu bir hadis de şu mealdedir: "Ölmek üzere olan hiç bir hasta yoktur ki, üzerine Yasin okunsun da Allah onun Ölümünü kolaylaştırmasın." Ölmek üzere olan bir kimse, ölü hükmünde olduğundan hadis-i şerifte ölmek üzere olan kimselerden ölüler diye bahsedilmiş

Sakın Oturduğun Yerden “Allah’ım Ver!” Deme!

Sakın Oturduğun Yerden “Allah’ım Ver!” Deme! Hz. Ömer Radiyallahü Anh şöyle der: “Sakın oturduğunuz yerde, ‘Allah’ım, rızkımı ver!’ deyip durmayın. Biliyorsunuz ki gökten ne altın yağar ne de gümüş!” İmam-ı Gazali Rahmetullahi Aleyh şöyle der: “Her işinde Allah’a güven ki başarıya ulaşasın.” Bir insan için en büyük nimet çalışmayı sevmesidir. Tembel insanların beyni çalışmak istemez. Her şeyi ya Allah’ü Teâlâ’dan ya da başkalarından bekler. Allah’ü Teâlâ çalışmadan kimseye bir şey vermez. Tembeller çoğu zaman başkalarından hatta düşmanlarından bile yardım talep eder. Ama başkaları bazen verir bazen vermez. Düşmanları ise sadece süslü zehir verir. Tembel ahmak ta zanneder ki; verilen “süslü zehir” ne kadar güzel! Hâlbuki biraz sonra o zehir ona kan kusturup öldürecek. Müslüman ülkeler de tembellik yapıyorlar. Ebedi düşmanları İsrail’den, Haçlı’dan, kâfirden yardım istiyorlar. İsrail ve Ecnebiler de dışı süslü zehirleri Müslümanlara vererek onları zehirliyor. O ahmaklar da

Rızık

Rızık Cenab-ı Hak buyuruyor: Yeryüzünde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onların karar kıldıkları yerleri de, emaneten durdukları yerleri de bilir. Onların hepsi apaçık bir kitaptadır. (Hud Suresi: 6) Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, kesinlikle onun rızkı Allah'a ait olmasın. Gerek insan, gerek diğer canlıların rızkı, kuvveti, gıdası ve beslenmesi, yaşamak için gerekli olan bütün şartlar ve sebepler Allah'a aittir. İsteyerek ve istemeyerek o canlının o rızka kavuşması Allah'ın yükümlülüğü altındadır. Gerçi yaşatmak istemediği vakit, rızkını kesiverir ve O kesince kimsenin vermesine imkân ve ihtimal yoktur. Fakat yaşatmak istediği sürece de bütün âlem onu önlemeye ve engellemeye çalışsa yine de göndereceği rızkı gönderir. Karar ettiği yeri de bilir, emaneten bulunduğu yeri de bilir. Durduğu, oturduğu, gezdiği, dolaştığı, yattığı, öleceği yeri de vakti de bilir. Bütün bunları bilir ve ona göre rızkını verir. Hepsi bir kitab-ı mübindedir, lev