Âile Saadeti
Âile Saadeti
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp
aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O’nun (varlığının)
delillerindendir…” (Rûm, 21)
Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular:
“Sizin en hayırlınız, âilenize karşı en hayırlı
olanınızdır…” (Tirmizî, Menâkıb, 63/3895; İbn-i Mâce, Nikâh, 50)
Ailede beklenen mutluluğun sağlanması için eşlerin dikkat
edecekleri hususlar vardır. Bunlardan bazılarını ve gönümüzde önem
arzedenlerini hatırlatmak isteriz:
Aile hayatında eşlerin birbirinden beklentileri,
birbirinin güç ve imkânlarını aşmamalıdır. Sözgelimi, kendi yağı ile kavrulan
bir rençberden, memurdan veya işçiden eşi lüks bir semtte dubleks bir ev, son
model bir araba, kürkler ve hizmetliler talep ederse; kaynanasını evinden kovan
bir erkek, eşinden anasının karşısında el-pençe divan durmasını beklerse o
yuvada uyum değil zulüm var demektir.
Aile bireyleri, dışarıda işini bitirdikten sonra hemen
evlerine dönmelidir. Ev dışındaki işler, görevler, toplantılar veya programlar
sona erince artık daha fazla dışarıda oyalanmak, boş yere vakit öldürmek,
kendini eğlencelere vermek doğru olmadığı kadar, aile mutluluğunu zedeleyici ve
zararlıdır da. Ebu Hureyre, bu konuda, Hz. Peygamberden müşahede ettiği bir
hali şöyle anlatmaktadır: “Hz. Peygamber bir toplantıda oturmuş, bize nasihat
veriyordu. Sözünü bitirince kalktı, biz de kalktık. Onun hemen eşlerinden
birisinin odasına girdiğini gördük.” Demek oluyor ki ev dışında iş bitince
vakit geçirmeden ailesi yanına dönmek Allah Resulünün hayatında uyguladığı bir
davranış olmaktadır.
Erkek, dışarıda karşılaştığı olayların sıkıntısını aile
yuvasına taşımamaya gayret etmeli, öfkesini ve kızgınlığını frenlemeli, hele
başkalarına kızmasının acısını evdekilerden çıkarmaya asla kalkışmamalıdır.
Aile fertleri, özellikle koca, evde bulundukları sürece
davranışlarının sert, suratların asık olmamasına özen göstermelidirler. Aksi
halde ailenin temelinde daima taze ve güçlü kalması gereken sevgi zedelenir,
huzur kaçar ve sertliğin devamı halinde ailenin dağılmasına bile sebep olunur.
Çocukların evden soğumaları da daha çok aile içindeki sert ve anlamsız
davranışlar yüzündendir. Bu konuda erkek ayrı ve farklı bir dikkate ve
tahammüle mecburdur. Zira babanın kaba, katı ve sert tutumu eşini ve
çocuklarını olumsuz yönde daha çok etkiler.
Aile fertleri birlikte bölüşmeyi, paylaşmayı, zorlukları
yüklenmeyi kısacası sorumluluklarını hissetmeyi becererek, günümüzde aileyi
tehdit eden unsurlara karşı tedbirli olarak mutlu olmaya gayret etmeliler.
Yoksa, biz Müslüman Türklerin, elimizde en sağlam kalan kurum diye iftihar
ettiğimiz aile yapımız da dağılır ve yok olur gider. (Prof. Dr. İbrahim
Emiroğlu, Altınoluk Dergisi Ocak-2003)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın
En Güzel İsimleri)
el-Bâsıt:
Açan, genişleten, bollaştıran, zaman zaman kulunu imtihan etmek, ya da bir
sıkıntıdan kurtarmak, rahmet etmek için hazinelerinin kapılarını açan, kulunu
darlıktan çıkarıp, huzura erdiren, kulunun yaptığına, bire bir değil,
fazlasıyla, arttırarak, karşılık veren demektir.
Kısa Günün Kârı
Aile, birbirine arzulu yapıda yaratılan kadın ve erkeği,
meşru ölçüler içerisinde soylu bir şekilde birleştiren, gönlü huzura, bedeni
ise sükûna kavuşturan biricik kurumdur. Aile, sevginin, saygının, sorumluluğun,
dayanışmanın, fedakârlığın sergilendiği bereketli bir alandır.
Lügatçe
peydâ:
Belli, açık.
rençber:
Sıkıntı çeken, meşakkatli, ağır işlerde bulunan.
"İki Gün Bir Değil" mail servisi bir ALTINOLUK
hizmetidir.
Yorumlar
Yorum Gönder