Bir Mason’un İtirafı Louis Massignon
Bir Mason’un İtirafı
Louis Massignon:
“Müslümanların her şeyini bozduk, yok ettik. Dinleri
inançları, dine bağlılıkları ve insani duyguları yok oldu. Onların milli ve
manevi değerlerini, batı medeniyeti potasında eriterek kendimize benzettik.
İslamiyeti öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı, Kur’an
öğrenmeyi suç ve gericilik [irtica] olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu
hiçbir şeye tam olarak inanmıyor. 14 Asırlık dinlerini, itikatlarını,
ibadetlerini tartışılır hale getirdik! Onları derin boşluğa düşürdük. Bundan
sonra siz misyonerlerin işi daha kolay oldu! Maaş bağlayarak, vize vaadi, yurt
dışı imkânı, hatta cinselliği kullanarak Müslümanları hristiyan yapınız.[2]
*Yunanistanla yapılan savaşta 9163 kişi şehit olmuştur.
Rejimin kurulmasında ise beş yüz bin kişi yok edilmiştir.
Kırşehirli mebus Rıza Bey, Kırıkkaleli Halid Paşa,
Adıyaman/Kahtalı Bedir Ağa gücü test edilerek, bir günde bin beş yüz silahlı,
atlı askeri hazırlarken, bir günden fazla bir zaman için ise istediği kadar
kişiyi hazırlayabileceğini söylemeleri üzerine Rıza Bey ile Halid Paşa
Ankara-ya çağrılarak yok edilmiştir.
Atatürk Bursa nutkunda, kansız kurulan rejimlerin uzun ömürlü
olamayacağını söyler ve Edirne-den Karsa kadar kurulan darağaçları ve istiklal
mahkemeleri ile Trabzon mebusu Şükrü Bey gibi muhalefet edenler devre dışı bırakılırlar.
Türkiyede masonlar hala aktif pozisyondadır.
Bunu Bediüzzaman tesbit ve teşhit etmiş, Büyük Doğu dergisi
ve Necip Fazıl deşifre etmiştir.
“[Bera-yı malûmat size gönderildi.]
Büyük Doğu’nun yirmi dokuzuncu sayısında; “Lozan’ın İçyüzü”
diye yazılan makaleden.
İngiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon, nihayet en mânidar
sözünü söyledi. Dedi ki:
“Türkiye İslâmî alâkasını ve İslâmı temsil rolünü kendi
eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulûs birliği etmiş olur ve Hıristiyan dünyasının
hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz.”
Lozan’da Türk murahhas heyeti başkanı bulunan ve henüz hakikî
kasıtları anlayamayan İsmet Paşa, bir aralık bütün Hıristiyan emellerinin
Türkiye’yi mazisindeki ruh ve mukaddesat kökünden ayırmak olduğunu sezdiği
halde, şu gizli ivaz ve teminatı veriyor ve diyor ki:
“Eskiden beri kökleşmiş ve köhne engellerden, yani an’ane-i
İslâmiyetten kurtulmak hususunda besledikleri-yâni İsmet’in beslediği-azmin,
inkâr edilmez delilidir.”
Harfi harfine iktibas ettiğimiz bu sözlerle, Türk
başmurahhasının, yâni İsmet’in, eskiden kökleşmiş ve köhne olmuş engellerden
kurtulmak hususunda Türk milletine beslediği kat’î azimle ne kasdettiğini ve
bunu hangi maksat altında İslâmiyet düşmanlarına ivaz diye takdim ettiğini
sormak lâzımdır.
Konferansın birinci defasında Türk başmurahhası, bizzat karar
vermek vaziyetinde olmadığı ve büyüğüne, yani Mustafa Kemal’e bildirmek zorunda
olduğu için, memlekete dönüyor; kendisini Haydarpaşa’dan Ankara’ya götüren tren
ve devlet reisini (Mustafa Kemal) İzmir’den Ankara’ya götüren trenle
Eskişehir’de buluşuyor. Bir arada ve baş başa seyahat… Sonra Ankara gizli
meclis toplantıları… Fakat esas meselelerde daima baş başa. Mustafa Kemal ile
İsmet beraber içtimaları ve karar: “Din öldürülecektir.”
Lozan Konferansının ikinci sayfası: “….. Artık herşey Türkiye
hesabına çantada hazırdır. Yani dini terk ile herşey yapılacak. Yeni hizbin
(Kemalizm ve İsmet hükûmeti) bundan böyle, bu millette, İslâmiyeti katletmek
prensibiyle hareket etmekte, hasım dünyanın kumandanlarından, yani düşman ehl-i
salip kumandanlarından, dini vurmakta daha hevesli olduğu ve örnekler vereceği
ve bilhassa hudut dışı değil de, hudut içi ve millî irade yaftası altında
çalışacağı şüpheden varestedir.”
Nihaî Vesika
Lozan Muahedesinden sonra, İngiltere Avam Kamarasında,
“Türklerin istiklâlini niçin tanıdınız?” diye yükselen itirazlara, Lord
Gürzon’un verdiği cevap:
“İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve
şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları, mâneviyat ve ruh
cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz. Yani Mustafa Kemal ve İsmet’in verdikleri
karar, Türk milletini İslâmiyet ve din cihetinden öldürmek kararıdır.”
Artık bunun üzerine her şey apaçık anlaşılıyor, değil mi?
Gizli anlaşmanın entrikası
Türklere dinlerini ve din temsilciliğini feda ettirmek
şartıyla, sun’î istiklâl işinde gizli anlaşmanın müessiri, tek kelime ile,
Yahudiliktir. Buna memur-u müşahhas kimse de, şimdi Mısır Hahambaşısı bulunan
Hayim Naum’dur. Bu Hayim Naum, bu korkunç teşebbüse evvelâ Amerika’da Türkler
lehinde bir seri konferans vermek ve emperyalizma şeflerine, Türkün maddesini
serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tâ içinden ve kendi öz adamlarına
yıktırmaları fikrini telkin etmek suretiyle başlamıştır. Yani, masonluk
hasebiyle Kur’ân’ın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak. Hayim Naum
müthiş plânının zeminini Amerika’da hazırladıktan sonra İngiltere’ye geçmiş ve
hâlis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştur:
“Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben
İslâmiyeti ve İslâmî temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt
ediyorum.”
Aynı Hayim Naum Türk murahhaslar heyetine müşavir sıfatıyla
sokulmanın da yolunu bulmuş, yani Mustafa Kemal ve İsmet’i kendine dost bulmuş.
Onun için üçü birleşmiş. Ve artık arada santralın intizamla işlemesine hiçbir
mâni kalmamıştır.
Hayim Naum o sırada Ankara’ya kadar da uzanarak plânın
muvaffakiyeti için gereken en mühim ve merkezî şahıs nezdinde-yani Mustafa
Kemal yanında-emin bulunduğu tesirinin derecesini ölçmek istemiştir. Öyle ki,
bu tesir, mahut mevzuda Hayim Naum’dan daha heveskâr ve gayretli bir İslâmiyet
düşmanına tesadüf etmekle muradına ermiş ve artık Türkü içinden vurmanın
plânını gerçekleştirmek için her unsur tamamlanmıştır.
İşte bu ehemmiyetli vesika, tam tamına Risale-i Nur
tercümanının kırk küsur sene evvel hadis-i şerifin ihbarına dair beyan ettiği
hadiseyi tasdik ettiği gibi; ve Şeriat-ı Ahmediyeye ihanet eden o dehşetli
şahsın mühim bir kuvveti Yahudi olduğu, Yahudi olan Lord Gürzon ile Hayim Naum
o ihbarın hakikatını gösterdiklerini ve yirmi beş seneden beri Nurcuların
imhasına keyfî kanunlarla dehşetli zulümlerin hikmetini tam gösteriyor.”[3]
MEHMET ÖZÇELİK
Yorumlar
Yorum Gönder