Ölmek Üzere Olan Bir Kimsenin Yanında Kur'ân’ı Kerim Okumak
Ölmek Üzere Olan Bir Kimsenin Yanında
Kur'ân’ı Kerim Okumak
Ma'kıl
b. Yesar'dan (rivayet olunduğuna göre) Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem
"ölülerinizin üzerine Yasin okuyun." buyurmuştur. Bu (lafız ravi)
İbnü'l-Ala'nın lafzıdır.
Açıklama
Metinde
geçen "mevtâküm = ölüleriniz" kelimesinden maksat, ölmek üzere
bulunan hastalardır.
Nitekim
Hanefi âlimlerinden İbn Abidin de şöyle diyor: "Yanında yasin okumak
menduptur. Çünkü Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem "Ölülerinizin
üzerine yasini okuyun," buyurmuştur. İbn Hibban bundan murad ölmek üzere
bulunan kimsedir, demiştir."
Bu
mevzuda îbn Ebû'd-Dünya ile Deylemi'nin rivayet ettikleri merfu bir hadis de şu
mealdedir: "Ölmek üzere olan hiç bir hasta yoktur ki, üzerine Yasin
okunsun da Allah onun Ölümünü kolaylaştırmasın." Ölmek üzere olan bir
kimse, ölü hükmünde olduğundan hadis-i şerifte ölmek üzere olan kimselerden
ölüler diye bahsedilmiştir.
Ölmek
üzere bulunan kimse kuvvetini kaybedip zayıf düşmüş ve bütün kalbiyle de
Allah'a yönelmiştir. İşte böyle bir anda Yasin Sûresi okununca bunu işiten
hastanın dini esaslara olan inancı artar ve özellikle bu sûrede anlatılan
Kıyamet halleriyle ünsiyet ederek rahatlar.
Ölmek
üzere olan hastalara Yasin okunmasının hikmeti hakkında et-Tibî şunları
söylüyor: "Bu sûrede imana davet, geçmiş milletlerin halleri, kaderin
isbatı, kulların fiillerinin Allah'a dayandığı tevhidin isbatı, şirkin reddi,
kıyamet alametleri, Öldükten sonra dirilme, haşr, arasat meydanında toplanma,
hesap, ceza gibi birçok dini esaslar ve önemli meseleler vardır. İşte ölmek
üzere bulunan bir hastanın başında Yasin okunmasının hikmeti sûrenin bu gibi
mevzuları içerisinde toplamış olmasıdır."
Müteahhirin
âlimlerinden bazıları, mevzumuzu teşkil eden bu hadisin zahirine sarılarak, Yasin
sûresinin cenaze üzerine ölümden sonra ve definden önce okunabileceğini
söylerken, diğer bir kısmı da îbn Adiyy'in Ebû Bekr Radiyallahü Anh'den rivayet
ettiği; "Kim anne ve babasının ya da bunlardan birinin kabrini cuma günü
ziyaret ederek orada Yasin okursa, Allah mutlaka o kabirde yatan kimseyi
bağışlar." mealindeki hadise dayanarak; "Yasinin cenaze üzerine
Ölümden sonra, definden önce de sonra da okunabileceğini" söylemişlerdir.
Hanefî
âlimlerinden îbn Abidin, "Ama bizim âlimlerimiz öldükten sonra, yıkanıncaya
kadar yanında Kur'ân okumayı mekruh saymışlardır." cümlesini naklettikten
sonra "Mümteka'mn ölünün yanında Kur'an-ı Kerim okunabileceğini ifade eden
sözü ölmezden önceye hamledilmiştir. Kaldırılmaktan murat da ruhun
kaldırılması olduğuna işarette bulunmuştur." diyerek hasta öldükten sonra
yıkanıncaya kadar yanında Kur'ân Kerim okumanın mekruh olduğunu ifade etmiştir.
Yasin
Sûresi’nin fazileti hakkında, bazı hadisler varsa da bunların hepsi de
sıhhatleri yönünden tenkid edilmiştir. Bunlardan bazılarının meali şöyledir
"Herşeyin bir kalbi vardır. Kur'ân'ı Kerim’n kalbi de Yasin’dir. Her kim Yasin
sûresini okursa, Allah ona bu sûreyi okuması sebebiyle Kur'ân Kerim'i on kere
okumuş kadar sevap yazar." Tirmizî, bu hadisin garip olduğunu, Süyutî de
zayıf olduğunu söylemiştir. "Kim bir gecede Allah'ın rızasını dileyerek Yasin
okuyacak olursa (günahları) bağışlanır" "Kim Allah'ın rızasını dileyerek
Yasin okursa, geçmiş günâhları affedilir, onu ölülerinizin yanında da okuyunuz.
Kim Yasini bir defa okursa, Kur'an-ı Kerim’i iki defa okumuş gibi olur." Bu
hadislerin birisinde Yasin okuyan, Kur'an-ı Kerim’i on defa okumuş gibi sevap
alır denirken, diğer birinde iki defa okumuş gibi sevap alır denilmesi bu
hadisler arasında bir çelişki bulunduğunu göstermez. Çünkü bu sevab, okuyan
kimsenin o andaki samimiyet, ihlas ve diğer ruhî hallerine ve içinde bulunulan
zaman ve mekâna göre değişebilir. Şevkanî "Bütün bu rivayetler
biribirlerini takviye ettiğinden bunlarla amel etmek faydalıdır" diyor.
Bazı Hükümler
Hadis,
Yasin sûresinin okunmasının faziletine, Ölüm döşeğine düşen hastanın başında
okunmasının, matlub olduğuna, ikinci yoruma göre, definden önce ve sonra ölünün
yanında okunmasının matlub olduğuna ve gerek hasta gerek ölünün okunan Yasin
sûresinden yararlandıklarına delâlet eder.
Ölünün
dua ve sadakadan da faydalandığı hususunda âlimlerin ittifakı vardır. Cumhura
göre, kişinin yaptığı nafile ibadetin sevabını bir ölüye veya diriye vermesi
caizdir. Yapılan ibadet; namaz, oruç, hac, sadaka, Kur'ân okumak ve başka
ibadetler olabilir. İbadeti yapan kişinin sevabından hiç bir şey noksan
olmaksızın ölü bundan yararlanır. İmam Ebû Hanife ve Ahmed b. Hanbel de bununla
hükmeden âlimlerdendirler.
Cumhurun
delillerinden birisi, Taberanî ve Beyhakî'nin İbn Ömer Radiyallahü Anh'den
merfu olarak rivayet ettikleri şu mealdeki hadistir: "Sizden birisi,
nafile bir sadaka vereceği zaman, sevabım baba ve annesine bağışlasın. Çünkü bu
takdirde onlara sevap verilir. Kendisinin sevabından bir şey eksilmez."
Diğer
bir delil: Ahmed, Müslim, Nesâî ve Ibn Mace'nin Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh'den
rivayet ettikleri şu mealdeki hadistir:
"Bir
adam Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'e: Babam öldü. Vasiyet de etmedi.
Onun yerine benim sadaka vermem ona yarar mı? Diye sordu. Efendimiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem "Evet" buyurdu.
Allah:
"Rabbim bunlar beni küçükken nasıl acıyıp yetiştirdilerse sen de bunlara
öyle acı." âyetinde baba ve anneye dua etmeyi emretmiş ve "Melekler
Rablerini hamd İle teşbih ederler. Yerdekiler içinde mağfiret ederler. Âyetinde
meleklerin mü'minler için istiğfar ettiklerini haber vermiştir. Keza,
"Arşı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar, rablerini överek teşbih
ederler.”. Âyeti Hamele-i Arş meleklerinin müzminlere istiğfar ettiklerini
bildirir.
Bir
kısmı yukarıya alınan deliller, başkasının amelinden yarar sağlanabildiğini
kesinlikle bildirirler. "Ve şüphesiz insan ancak çalıştığına
erişecektir." Âyeti yukarıdaki delillere aykırı değildir. Çünkü mü'min
hayırlı bir amel işleyip sevabını bir mü'min kardeşine bağışladığı zaman, sevab
bağışlanana ulaşır. Artık bağışlanan kendisi işlemiş gibi olur. Diğer taraftan
bu âyet, bir kısmı yukarıda zikredilen deliller muvacehesinde hususileşmiştir.
İkrime'den
rivayet edildiğine göre, bu âyet Musa (Aleyhisselam) ve İbrahim
(Aleyhisselam)'ın kavimlerine mahsustur. Ümmet-i Muhammed ise, birbirinin
amelinden yararlanır. Çünkü mezkûr deliller bunu gerektirir. Ayrıca Buhârî ve
Müslim'in İbn Abbas Radiyallahü Anh'dan rivayet ettikleri bir hadiste me-alen
şöyle buyuruluyor:
"Bir
adam Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'e:
Kızkardeşim
Hacc yapmayı adadı ve adağını yerine getirmeden öldü, dedi. Peygamber Sallallahü
Aleyhi Vesellem:
"Eğer
kardeşinin boynunda bir borç olsaydı, sen onun yerine borcunu ödeyecek
miydin?** diye sordu.
Adam:
Evet diye cevap verdi. Efendimiz:
"O
halde kardeşinin Allah Teâlâ'ya ait borcunu öde. O, ödenmeye daha
layıktır" buyurdu.”.
Müslim,
Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mace*nin rivayet ettikleri şu mealdeki hadis
de ayrı bir delildir:
“İnsan
öldüğü zaman ameli kesilir. Ancak üç şeyden kesilmez: Sadaka-i cariye, yararlı
ilim ve ona dua eden salih bir evlat.".
Bazıları;
"Mezkûr delillere ters düştüğü sanılan âyetteki insan kelimesi ile kâfir
kişi kastedilmiştir." demişlerdir. Buna göre, âyetin yorumu şudur: Kâfir
kişi için amelinden başka hiç bir hayır yoktur. O, işlediği hayra karşılık
dünyada bol rızık ve sağlık gibi nimetlere kavuşturulur. Ahirette, onun için
hiç bir hayır yoktur.
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder