Kayıtlar

Cehennem’den Dehşet Manzaraları

Cehennem’den Dehşet Manzaraları Orada fokurdayıp kaynayan, kaynadıkça taşan yetmiş bin, kan ve irinden yetmiş bin, katrandan yetmiş bin, eriyik halindeki kurşundan yetmiş bin deniz gördüm. Kocası Dışındaki Erkekler İçin Süslenen Kadınlar Her denizin sahilinde ateşten yaratılmış bin şehir ve her şehirde ateşten bin kasır ve her kasırda ateşten yetmiş bin tabut, her tabutta ateşten yetmiş bin sandık ve her sandıkta yetmiş bin çeşit azap türleri vardı. Orada öyle yılanlar vardı ki her biri uzun örmelere benziyorlardı. Deve büyüklüğünde akrepler gördüm. Ayrıca buzdan (zemheri) yaratılmış yetmiş bin ev vardı. Feryad-u figan ağlayıp imdat dileyen kadınlar gördüm ki, feryatlarına hiç kimse kulak vermiyordu. Yalvarmalarına kimse acımıyordu. Cebrail'e dönüp sordum: Ey kardeşim Cebrail bunlar kimlerdir? Bunlar kocası dışındaki erkekler için süslenen, takıp takıştıran kadınlardır. Kocasıyla Alay Eden Ve Onu Hor Gören Kadınlardır Sonra başka bir grup kadın gördüm. Katra

Cehennem Ehlinin Yiyecek Ve İçeceği

Cehennem Ehlinin Yiyecek Ve İçeceği Allah Teâlâ şöyle buyurur:  “Zakkum ağacı; günahkârların yemeğidir, erimiş madenler gibidir, sıcak suyun kaynaması gibi karınlarında kaynar.” [257] “Cennet gibi konak mı hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? Biz, o ağacı zalimler için fitne yaptık. O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır. Tomurcukları, şeytanın başı gibidir. İşte cehennemlikler bundan yer ve karınlarını bununla doldururlar. Sonra, bu yemeğin üzerine kaynar su katılmış içki onlar içindir. Sonra dönüşleri yine cehennemedir” [258]  “Sonra siz, ey sapık yalanlayıcılar, Size kesinlikle Zakkum ağacının meyvesi yedirilecektir. Onunla karınlarınız doldurulacaktır, özerine de kaynar su içeceksiniz. Onu, içtikçe susayan develer gibi içeceksiniz. Sizleri yaratan biziz, bunu onay/asanıza. Onlar hesap günü işte böyle ağırlanacaklardır.” [259] “(O gece) sana gösterdiğimiz görüntüleri ve Kur'an'da adı geçen lanetlenmiş ağacı da sırf insanlara bir sınav konusu olsun diye ortaya ko

Salih Amellerin Sahibine Faydası

Salih Amellerin Sahibine Faydası Sâlih mü’min vefât edip ruhu bedeninden ayrılınca Allâhü Teâlâ’nın melek orduları onu müjdeyle karşılarlar. İblis feryâd eder, bütün askerleri etrafına toplanır. Onlara: “Bu elinizden nasıl kurtuldu?” der. “Bu korunmuş bir kuldur” derler. Kabrine konulduğunda namazı başucuna, orucu ayak ucuna, diğer ibâdetleri ve zikri sağ ve soluna gelirler. En faziletli ameli olan sabrı, kabrin bir köşesinde durur. Allâhü Teâlâ bir ateş gönderir, başı tarafından ölüye varmak ister. Namaz “Geri dur, o ömrü boyunca beni muhâfaza etti” der. Ateş hangi taraftan ölüyü tutmak istese bir ibâdeti ona karşı durur, Allâhü Teâlâ’nın rahmetiyle onu korur. Sonra sabır diğer amellere der ki: Sizin yaptığınızı gördüm. Sizin bu korumanızın sevinci olmasa bile benim Sırat’ta ve Mîzân’da onun azığı olarak bekleyecek olmamın sevinci ona yeter. Tezkiretü’l-Kurtubî’de şöyle geçer: Tâbiîn’den Zeyd bin Eslem hazretleri buyurdu ki: Kıyâmet günü, mü’mi

Lokman Hekim'in Esareti

Lokman Hekim'in Esareti Lokman Hakîm hazretleri günlerden bir gün eşkıyâ tarafından yolu kesilip, esîr edildi. Kendisini yabancı bir şehre götürüp, köle olarak bir zengine sattılar. Efendisi ona kerpiç yapma gibi ağır işler verdi. Lokman Hakîm, işin zorluğundan şikâyet etmeyip, herkesten daha iyi çalışıyordu. Zamanla efendisi, hazret-i Lokman'ın; şefkatli, güç işlere dayanır ve iyilik sever birisi olduğunu anladı. Lokman Hakîm'e değer verip, sevdiği kimselerden biri oldu. Sonunda efendisi, hemşehrilerinden bir topluluğun o şehre gelmesi ile, hazret-i Lokman'ın kim olduğunu öğrendi. Daha önce Lokman'ı tanımadan şöhretini duyan zengin efendi, hâdisenin böyle cereyân etmesine üzüldü. Lokman Hakîm'den özür diledi. Kendisine, pek çok mal ve para hediye ederek serbest bıraktı. Ona: “ Neden kendini daha önce tanıtmadın, dedi. Lokman Hakîm;”Bana zulmedenler, kötülük yaptıklarını bilmiyorlardı. Beni tanımıyorlardı. Ama hür birini esîr almak zulümdür. Bu Lokman o

Hayırlısını Ver Allah'ım

Hayırlısını Ver Allah'ım "Kim Allâh'tan korkarsa, Allâh ona bir çıkış yolu ihsân eder ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allâh'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allâh emrini yerine getirendir. Allâh her şey için ölçü koymuştur." (Talak, 2-3) Fatma Hanım, sırtına ekin destesini aldı ve düşünceyle ilerlemeye başladı. Birden kayınvâlidesinin sesiyle kendine geldi: "-Kız Fatma çabuk buraya gel. Sarı inek doğuruyor, yardım et!.."Can havliyle sırtındaki destesini indirdi ve ahıra koştu. Aman Yâ Rabbi… Hayvan da olsa, ne kadar acı çekiyordu. Fatma hanım, kayınvâlidesiyle birlikte hayvanın doğum yapmasına yardım ediyordu. Kayınvâlidesi: "-Bir hayli zor olacak galiba!.." dedi. "-Evet zora benziyor. Dana toplu herhâlde." diye mırıldandı Fatma hanım da… Fatma, hayvan acı çekmesin diye şifâ âyetlerini, ardından bildiği bütün sûreleri okumaya başladı. Kayınvâlidesi: "-Deli kız, ineğe de okunur mu?" dedi. Fatma

Allah Mazlumları Zorbalardan Korur

Allah Mazlumları Zorbalardan Korur İbrahim Aleyhisselam'ın bir kıssası vardı. Bir zaman İbrahim Aleyhisselam, eşi Sare validemizle birlikte Mısır'a gider. O devirde Mısır'da Firavunlar hüküm sürmektedir. Firavun zulümde en zirveye çıkmıştır. Şehrin giriş ve çıkışları kontrol altındadır. Gelen gidenlerin haberleri anında Firavuna bildirilmektedir. Özellikle kadınlara karşı zaafı olan Firavun, gözüne kestirdiği kadını yanında alıkoyuyordu. Görevliler Sare validemizi alıp, Firavun'a götürmek isterler. İbrahim Aleyhisselam'a sorarlar: - Bu kadın senin neyindir? İbrahim Aleyhisselam: -Benim kardeşimdir, der. Sonra da Sare validemizin yanına gidince ona bir açıklama getirir: -Bugün bana senden sordular, ben de seni kardeşim olarak tanıttım. Sana da sorarlarsa beni yalancı çıkartma. Bu memlekette Allah'a inanan ikimizden başka kimse yok. Seninle eş olmanın yanında aynı zamanda iki din kardeşiyiz. Benim onlara kardeşimdir demem, din kardeşliği açısındadır

Örtünmek İçin Giyinmek!

Örtünmek İçin Giyinmek! İngiltere Kralı George ile görüştüğü sırada, Gandi’nin üzerinde her zamanki gibi beyaz örtüsü varmış. Davetten çıkınca, bir gazeteci sormuş: — Kıyafetiniz, bir kralla buluşmak için yeterli miydi? Gandi, hiç aldırmadan cevap vermiş: — Kral, ikimize de yetecek kadar giyimliydi.

Huzur

Huzur Zeynel Âbidin Hazretleri abdest alırken sapsarı kesilirdi. Sebebini sorduklarında şu cevabı verdi. — Kimin huzurunda durduğumu düşünürseniz, sebebini anlarsınız…

Kabristan

Kabristan Hz. Ali, mezarlığa neden sık gittiğini soranlara şu cevabı vermiş: — İki sebebi var. Anlattıklarıma itiraz etmiyorlar ve arkamdan gıybetimi yapmıyorlar.

Çocuk Eğitimine Ne Zaman Başlanmalı?

Çocuk Eğitimine Ne Zaman Başlanmalı? Ünlü bir eğitimci olan Francis W. Parkes’e konferans sırasında bir kadı soru sorar: - Çocuğumun eğitimine ne zaman başlayabilirim? Francis W. Parkes, ciddi bir ses tonuyla, - Çocuğun ne zaman doğacak? der. Kadın şaşkın bir ifade ile - Doğacak mı? Çocuğum şimdi beş yaşında. Parkes, oldukça heyecanlı ve kaygılı bir ses tonuyla: - Aman hanımefendi, burada benimle konuşarak boşa zaman harcamayın. Hemen evinize gidip eğitimine başlayın. Çocuğunuzun eğitiminde en iyi beş yılı kaybettiniz. Der. Kaynak: Güçlü Hafıza, sayfa 18, Ahmet Yıldız, Alfa Yayınları

Çocuğumun Zekâsını Geliştirebilir Miyim?

Çocuğumun Zekâsını Geliştirebilir Miyim? Yazar: Akıl ve Zekâ Oyunları Eğitmeni Turgay ÜLKER Yeni doğan bir bebek sizce ne kadar zeki olabilir? Çoğumuz, çocukların zekâsını aile büyüklerinden aldığını düşünüyoruz. Elbette bazı genlerimiz nesillerden nesile aktarılır ama zekânın çok az bir oranı genlerden gelir. Yetişme koşulları ve çevresel faktörler insanların zekâsını belirliyor. Bilim adamlarının yaptığı sayısız araştırmalar sonucunda zekânın geliştirilebilir olduğu tespit edilmiştir. Özellikle oyun temelli zihinsel ve bilişsel gelişim programlarıyla desteklenen eğitimleri alan çocuklarda ortalama %12 ile %16 arası bir IQ artışı olduğu, eğitim bilimciler tarafından yapılan testlerle belirlenmiştir. İnsanların beyin hücreleri daha anne karnındayken gelişmeye başlar. Beynin fiziksel yapısının gelişiminin büyük bölümü bu dönemde gerçekleşir ve beyni oluşturan sinir hücrelerinin birçoğu oluşarak, gelecekte çocukların reflekslerini, dil yeteneklerini ve düşünmesini, a

Hadis-i Şerif’te Anlatılan Harika Bir Kıssa

Hadis-i Şerif’te Anlatılan Harika Bir Kıssa Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Benî İsrail'den üç kişi vardı: Biri alatenli, biri kel, biri de âmâ. Allah bunları imtihan etmek istedi. Bu maksatla onlara (insan suretinde) bir melek gönderdi. Melek önce alatenliye geldi. Ve: "En çok neyi seversin?" dedi. Adam: "Güzel bir renk, güzel bir cild, insanları benden tiksindiren halin gitmesini!" dedi. Melek onu meshetti. Derken çirkinliği gitti, güzel bir renk, güzel bir cild sahibi oldu. Melek ona tekrar sordu: "Hangi mala kavuşmayı seversin?" "Deveye!" dedi, adam. Anında ona on aylık hamile bir deve verildi. Melek: "Allah bunları sana mübarek kılsın!" deyip (kayboldu) ve Kel'in yanına geldi. "En ziyade istediğin şey nedir?" dedi. Adam: "Güzel bir saç ve halkı ikrah ettiren şu halin benden gitmesi!" dedi. Melek, keli elleriy

Gençlik Bir Kere Yaşanır Özgürce Yaşa!

Gençlik Bir Kere Yaşanır Özgürce Yaşa! Yazan: Emre Dorman Evet, gerçekten de gençlik bir kere yaşanır. Bir kere yaşanır ama çoğu kişi için boşa yaşanmış bir hayat ile sonuçlanır. Şu an yaşlılık dönemini geçiren dede ve ninelerimiz ya da anne ve babalarımız dünyaya bu şekilleriyle gelmediler şüphesiz. Onlar da tıpkı bizim gibi gençtiler. Şimdi ise yaşlı. Yaşlanabilecek kadar ömrümüz varsa şayet kısa bir zaman sonra biz de onlar gibi yaşlanacağız. Yaşlandığımızda ise boşa geçirip özgürce peşinden koştuğumuz süslü hayallerimizden dolayı derin bir sızı ve pişmanlık duyacağız. Ömür bu kadar kısa iken amelleri kısaltıp emelleri uzatma! Zemahşerî Zamanın kıymetini kim bilir? Çoğu kez müsrifçe harcadığımız ve geri döndürülmesi mümkün olmayan zamanımızı hiç önemsemeyiz. Belki bazen düşünüp ah vah ederiz ama boşa geçmemesi için kayda değer bir önlem almayız. Bizim için çoğu zaman değersiz olan dakikalar, saatler bazen öyle önemli hale gelir ki ister istemez değeri anlaşılır. Şiirsel b