Gençlik Bir Kere Yaşanır Özgürce Yaşa!
Gençlik
Bir Kere Yaşanır Özgürce Yaşa!
Yazan: Emre Dorman
Evet, gerçekten de gençlik bir
kere yaşanır. Bir kere yaşanır ama çoğu kişi için boşa yaşanmış bir hayat ile
sonuçlanır. Şu an yaşlılık dönemini geçiren dede ve ninelerimiz ya da anne ve
babalarımız dünyaya bu şekilleriyle gelmediler şüphesiz. Onlar da tıpkı bizim
gibi gençtiler. Şimdi ise yaşlı. Yaşlanabilecek kadar ömrümüz varsa şayet kısa
bir zaman sonra biz de onlar gibi yaşlanacağız. Yaşlandığımızda ise boşa
geçirip özgürce peşinden koştuğumuz süslü hayallerimizden dolayı derin bir sızı
ve pişmanlık duyacağız.
Ömür bu kadar kısa iken amelleri
kısaltıp emelleri uzatma!
Zemahşerî
Zamanın kıymetini kim bilir?
Çoğu kez müsrifçe harcadığımız ve geri döndürülmesi mümkün olmayan zamanımızı
hiç önemsemeyiz. Belki bazen düşünüp ah vah ederiz ama boşa geçmemesi için
kayda değer bir önlem almayız. Bizim için çoğu zaman değersiz olan dakikalar,
saatler bazen öyle önemli hale gelir ki ister istemez değeri anlaşılır. Şiirsel
bir yaklaşım hatırlıyorum bu konuda:
Bir senenin kıymetini sınıfta
kalan bilir.
Bir ayın kıymetini erken doğuran
kadın,
Bir haftanın kıymetini dergi
çıkartan,
Bir günün kıymetini teskere
bekleyen asker,
Bir saatin kıymetini sevgilisini
uğurlamak üzere peronda oturan bilir.
Bir dakikanın kıymetini uçağını
kaçıran,
Bir saniyenin kıymetini ölümden
son anda kurtulan,
Bir salisenin kıymetini gümüş
madalya alan bilir.
Ali Tuncay
Oysa biz bozuk para gibi
harcayıp dururuz zamanımızı. Hem hiç geçmesini istemeyiz, hem de bir günün
sonunu getirmek için plan program yapar dururuz. Köy kıraathanelerinde eli ile
kavradığı bastonuna çenesini dayayarak dışarıyı seyre dalan yaşlı amcalar gelir
aklıma. Hiç gelmesini istemese de bekleye durur ölümü çaresizce. Ölüme kendini
uzak zannedenlerin beklemesinden farksızdır esasen bu bekleyiş. Çünkü yeni
doğan bir bebeğin dahi doksanına merdiven dayamış bir dededen daha çok
yaşayacağı garanti değildir hayatta. Ya da doksan yaşına kadar yaşamış bir dede
daha altı aylıkken ölen bir bebekten daha şanslı değildir, boşa geçmişse
yılları. Zira ölüm hayatın ikiz kardeşidir. Bizimle birlikte doğar.
Nedir hayat nedir ki? Yırtılır
beyin zarım,
Hangi selvi gölgesi bilmem benim
mezarım.
Necip Fazıl Kısakürek
Gençlik evresinde zamanın hiç
geçmediğini sanırız. Kopsun isteriz biran önce okul ve ailemiz ile bağımız.
Büyümek, özgür olmak isteriz. Hızla tırmanırız yaşam dağının tepesine. Hep
zirvede oturacak sanırız kendimizi. Sonra bakarız ki iş sandığımız gibi değil.
Vakit aşağıya doğru inme vaktidir. Zira tutunamaz oluruz o kadar yüksekte,
üşümeye başlar bedenimiz, azalır gücümüz, kısıtlanır hareket kabiliyetimiz.
İşte o zaman anlarız gerçeği ve durdurmak isteriz zamanı. Değerlenmeye başlar
her bir gün, her bir an. Biz geçsin istemedikçe o daha hızlı geçer geçmişin
intikamını bizden alırcasına. Onu değersiz gördüğümüz yıllara inat o bizi
değersiz, önemsiz görmeye başlar artık.
Gençlik tutulmaz elle. Geçirme
boş emelle.
Faruk Nafiz Çamlıbel
Aynaya baktığımızda
kırışıklıkların arttığını görürüz yüzümüzde, beyazların saçımızda. Yelkovanın
tıkırtısı çınlar adeta kulaklarımızda. Her bir tık bir eksilmedir artık bizim
için. Sonra bakarız bu düşünceler mutsuz etmekte bizi. Madem ölüm var, vur
patlasın çal oynasın yaparız, dibine kadar ineriz şişelerin. Oysa gerçek
değişmez. Şüphesiz ayıkken de, sarhoşken de akar zaman akması gerektiği gibi.
Biliriz aslında gelmesinde hiç şüphe olmayan o günün geleceğini. Ama
etrafımızdaki pek çok insan gibi düşünmeyiz bu gerçeği ya da mademki bu hayatın
bir tekrarı yok “gününü gün et”, “zamanın tadını çıkar” veya “anı yaşa” gibi
süslü sözlerin büyüsüne kapılır, “hakikaten ömür geçiyor doyasıya yaşamalıyız
hayatı” deriz.
Alelâde bir insan, zamanını
nasıl sarf edeceğini düşünür, akıllı insan nasıl tasarruf edeceğini.
Arthur Schopenhauer
Biraz daha ilerleyince zaman,
bakarız ki bu işlerden fayda yok bize. Hep eksikliğini duyduğumuz duygular
sarar dört bir yanımızı. Hayatımızda bir şeyleri yanlış yaptığımızı biliriz.
Biraz da öte tarafı düşünmeye başlarız haliyle. Zira bıçak kemiğe dayanmıştır
artık. Riske atılamayacak kadar az bir zaman kalmıştır. Bir kapı ararız. Bizi
buyur edecek. Geçmişimizi yüzümüze vurmayacak. Bizi günahlarımızla kabul
edecek. Zira gemimiz yüksek dalgalara girecek güçte değildir artık.
Sığınacağımız bir liman ararız. Kabul de ediliriz eğer gönülden pişman
olmuşsak. Ama yitirilen yıllar kayıp gitmiştir bir kere avuçlarımızdan. Ne
yapsak geri getiremeyiz.
Gençliğini eğlenmekle geçiren,
ihtiyarlığını ağlamakla geçirir.
Ali Fuat Başgil
Yıllarca peşinden koştuğumuz
geçici ve anlık zevklerimizden bize “yapmış olmak” kalır. Ne olduğunu bile
anlayamadığımız. Övünür durur kimileri geçmişlerindeki zevk, sefa ve
eğlenceleriyle. Evet, pek çok şey yapmışızdır, ama artık hepsinden geriye kuru
bir cümle kalmıştır. Artık bir faydaları yoktur ne dünyamıza, ne de
âhiretimize.
Hayır, siz, dünya hayatını
tercih edip üstün tutuyorsunuz. Âhiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir.
87 A’la Suresi Ayet 16-17
Gençlik bir kere yaşanır. Boş
yere değil, hayırlı işler peşinde yaşa…
Yorumlar
Yorum Gönder