Kayıtlar

Neden Müslüman Oldum?

Neden Müslüman Oldum?   Bundan üç, dört gün önce arkadaşımın elinde bir kitap gördüm. Merak ettim. Kitabın adı başlıktaki gibiydi. Bana bir bölüm okuttu, gözlerim doldu. Henüz arkadaşım bitirmeden kitabı aldım ve okumaya başladım. 2 günde de bitirmiştim. Çünkü müthiş bir akıcılığı vardı. Çünkü içinde iman aşkı ve İslam güneşi vardı. İhtida, başka bir dine mensup birinin Müslüman olması yani iman etmesi demektir. Kitapta batıda yaşayan insanların İslam’la tanışma öykülerini içeriyor. Yazımın sonunda kitap ismi, yayını ve yazarını vereceğim. Ama ben o kitapta gördüklerimden bahsetmek istiyorum. Asıl sorun İslam’ı bilmeyişleri! Kitapta her hikâyenin ortak noktası, bir yerlerde kendilerindeki huzursuzluğu ve boşluğu, eksikliği hissetmeleri... İtiraf etmeliyim ki bu boşluğu doldurmak için direk dini düşünüyor ve derin araştırmalar yapıyor olmaları müthiş bir incelik. Aslında sorun İslam’ın batıda medya ve diğer din adamları tarafından doğuya ait, zorba, katı, kadınları

Osmanlı’yı Cihan Devleti Yapan 20 Sır

Resim
Osmanlı’yı Cihan Devleti Yapan 20 Sır Talikîzâde'ye göre Peygamber Efendimiz zamanından beri İran ve Turan'da 13 İslâm hanedanı hüküm sürmüştür. 16'ncısı Osmanlı padişahlarıdır. Talikîzâde bunlar hakkındaki ilahî ihsanların malûm olduğunu belirttikten sonra eserinde bazı hususiyet ve yeteneklerinden 20 güzel hasleti kaleme aldığını ifade etmekte. 01.    Madde ve mânâda efendi olmaları 02.    Mekke ve Medine'nin hizmetçileri olmaları 03.    Oğulun babasını geçmesi 04.     Karaların ve denizlerin sultanı olmaları 05.    Asker destekleyici olmaları 06.    İstanbul'a sahip olmaları 07.    Yedi iklime malik olmaları 08.    Şehirlerin imarı ve halkın serveti 09.    Merkez olmaları 10.    Şiir yazmaları 11.    Kahraman olmaları 12.    Yardım istememeleri 13.   Saltanat temizliği 14.    Salgın hastalıklardan muaf olmaları 15.    Hasep ve nesep şerefi 16.    Şeriata bağlılıkları 17.    Edepli olmaları 18.    Hazineyi çoğaltma

Yabancıların Müslüman Olmalarına Sebepler

Yabancıların Müslüman Olmalarına Sebepler Birçok diplomat, devlet, ilim ve fen, hatta din adamlarının Müslüman oluşları, İslamiyet’in büyüklüğüne hayran kaldıklarındandır. Misyonerler, milyarlar harcayarak Hıristiyanlık propagandası yapıyorlar. Hâlbuki propagandasız birçok yabancı, İslâm’ı seçmiştir. Bu sebeplerin birkaçı şöyle: 1- İslam’da tek ilah vardır. Hıristiyanlıktaki üç tanrı inancı, ilim sahiplerince saçma görülmüştür. 2- İslâm, sadece ahiret saadetini değil, dünyada da mutlu yaşamanın yollarını bildirmiştir. 3- İslam’da, her çocuk günahsız doğar. Hıristiyanlıkta ise, günahkâr doğar. Bu da, akla, ilme, aykırıdır. 4- İslam’da, ibadetlerin mabette yapılma şartı yoktur. Her yerde ibadet edilebilir. Hıristiyanlar, kilisede putu, papazı aracı yaparak ibadet eder. 5- İslam’da günahları yalnız Allah affeder. Hıristiyanlıkta, güya papazın, günahları affetme ve dinden çıkarma yani aforoz etme gibi yetkisi vardır. 6- Yahudi kendini asil bilir. Hıristiyan, ze

Nübüvvet Ağacının Meyveleri

Nübüvvet Ağacının Meyveleri Birgün Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Hazret-i Ali’ye sorar: “–Yâ Ali! Allah Teâlâ’yı seviyor musun?” “–Evet yâ Rasûlallah, seviyorum.” “–O’nun Rasûlü’nü de seviyor musun?” “–Evet yâ Rasûlallah!”  “–Kızım Fâtıma’yı da seviyor musun?”  “–Evet yâ Rasûlallah!”  “–Peki ya Hasan ve Hüseyin’i seviyor musun?”  “–Evet yâ Rasûlallah!” Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:  “–Yâ Ali! Gönül bir tane, sevgi ise dört. Bir kalbe bu kadar sevgi nasıl sığıyor?” buyurur. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- bu suâle bir türlü cevap veremez. Düşünceli bir hâlde evine döner. Hazret-i Fâtıma -radıyallâhu anhâ-, Hazret-i Ali’yi durgun ve düşünceli görünce meraklanır. Ne olduğunu öğrenebilmek için şefkatle:  “–Sizi durgun görüyorum; üzücü bir şey mi oldu?” diye söze girer ve; “Eğer üzüldüğünüz şey, bu dünya ile ilgili ise kederlenmeye değmez. Âhiret ile ilgili bir husus ise, nedir sizi üzen?” diye sorar. Hazret-i Ali -ra

Gönlü Çelen Dünya Muhabbetleri

Gönlü Çelen Dünya Muhabbetleri Cenâb-ı Hakk’ın kuluna vaad ettiği ebedî saâdete mukâbil dünyevî arzulara kapılarak Rabbini unutmak, -Ferîdüddin Attâr’ın naklettiği bir hikâyede olduğu gibi-, bir pâdişâhın yanında büyük îtibârı olan bir av köpeğinin, bir av seferinde basit bir kemik parçasına takılıp, asıl sahibi olan pâdişâhı unutması gibi bir ahmaklıktır. Dünya imtihanında insan da tıpkı bu misaldeki gibi pek çok kemiklere veya olta ucundaki yemlere muhâtaptır. Hazret-i Mevlânâ ne güzel buyurur: “Nice balık vardır ki, su içinde her şeyden eminken boğazının hırsı yüzünden oltaya tutulmuştur.” Bir kulun, nefsânî arzularının esiri olup Rabbini unutması da bundan farksızdır. Dünyânın aldatıcı yaldızlarına kanarak Hak katındaki ulvî mevkiini zâyi etmek, nâdide pırlantalarla bezenmiş altın bir vazoyu, âdi bir teneke parçası karşılığında satmak gibi bir hamâkattir. Hazret-i Mevlânâ, insanın bu garip aldanışını da şu teşbîh ile îzah eder: “Kuzunun kurttan kaçmasına şaşılmaz

Allah İçin Muhabbet ve Buğz

Allah İçin Muhabbet ve Buğz Rivâyetlerde bildirildiğine göre Allah Teâlâ Hazret-i Mûsâ’ya: “–Ey Mûsâ, sırf Ben’im için işlediğin bir amelin var mı?” diye sorar. Mûsâ -aleyhisselâm- da: “–Allâh’ım! Sen’in için namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim, secde ettim. Sana hamd ettim, kitabını okudum, Sen’in adını andım.” der. Allah Teâlâ buyurur ki: “–Yâ Mûsâ! Namaz senin kılavuzundur, oruç sana kalkandır, verdiğin sadaka üzerine gölge olacaktır, secdedeki tesbih senin için cennette ağaç olacaktır. Kitabımı okuman sana köşk ve hûri sağlayacaktır. Ben’im adımı anman da senin ışığın olacaktır. Sırf Ben’im için hangi ameli işledin?” Bunun üzerine Mûsâ -aleyhisselâm-: “–Yâ Rabbî! Bana sırf Sen’in için olacak bir amel bildir ki, onu işleyeyim.” der. Allah Teâlâ: “–Ey Mûsâ! Ben’im için hiç dost edindin mi? Yine Ben’im adıma hiç kimseyi düşman bildin mi?” buyurur. Böylece Hazret-i Mûsâ, Allah katında en makbul amelin, O’nun için sevmek ve O’nun nâmına düşm

Ölümü çocuklara nasıl anlatmalı?

Ölümü çocuklara nasıl anlatmalı? Ölüm meselesini çocuklara en doğru biçimde anlatmanın yolu biz büyüklerin onu en doğru biçimde anlamamızdan geçer. Deprem sonrası, birçok kişi pek çok konuda yığınla şey söyledi. Ama her meselede olduğu gibi bu meselede de, atlanan, gözden kaçan, hiç değinilmeyen mevzular kaldı. Bu kapısı açılmadık konuların içinde en önemlisi de, bütün hayatı koca bir oyun gibi gören çocukların, bir anda gerçek hayatın en gerçek yüzüyle burun buruna gelmeleri oldu. Çocuklar bu büyük depremden sonra, annelerini, babalarını, kardeşlerini, sokakta birlikte oynadıkları arkadaşlarını ölümün alıp götürüşünü gördüler. Enkaz altlarından ölü insanların çıkarılışını izlediler, harabe sokaklarda, eski oyun günlerinin izini ararken daha önce hiç tanışmadıkları ceset kokularını duydular. Ölüm, bütün çıplaklığıyla karşılarına çıktı. Büyükler kendi dertlerine düşmüş olmanın verdiği telâşla, çocukların bu ölümle ilk ve yoğun karşılaşmalarının ardından, onlara ne gibi açıklamala

Ben 5 yaşındayken

Ben 5 yaşındayken "Ben 5 yaşındayken annem her zaman bana mutluluğun hayatın anahtarı olduğunu anlatırdı. Okula başladığım zaman sınavda bana büyüyünce ne olmak istediğimi sorduklarında ´mutlu olmak istiyorum´ yazdım. Onlar bana soruyu anlamadığımı söylediler, ben de onlara onların hayatı anlamadığını söyledim." John Lennon Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, Bildiğini bilmeyeni uyarınız, Bilmediğini bilene öğretiniz, Bilmediğini bilmeyenden kaçınız.                                   Konfüçyus

Bir Gün Ormanda...

Bir Gün Ormanda... Bir gün ormandaki hayvanlar bir araya gelip okul açmaya karar verdiler. Bir tavşan, bir kuş, bir sincap, bir balık ve yılanbalığı yönetim kurulunu oluşturdu. Tavşan, müfredatta "koşma"nın bulunmasını istedi... Kuş, "uçma"nın, balık "yüzme"nin, sincap ağaca "tırmanma"nın, mutlaka zorunlu dersler arasında olması gerektiğini söyledi. Bütün bunları bir araya getirip bir müfredat programı yaptılar ve bütün hayvanların bu dersleri görmesini istediler. Tavşan koşu dersinden A alıyor olmasına rağmen, ağaca tırmanmak onun için çok ciddi bir sorundu. Sürekli kafa üstü düşüyordu. Bir süre sonra beyni hasar gördü ve eskisi gibi koşamadı. Artık koşuda A almak yerine, C alıyordu. Ve tabii, ağaç tırmanmada da her zaman zayıf nota talim ediyordu. Kuş, uçmada çok başarılıydı, ama sıra toprak kazmaya geldiği zaman, o kadar başarılı değildi. Sürekli gagasını ve kanatlarını kırıyordu. Bir süre sonra toprak kazma notu hâlâ F olmasına rağme

Kazdığı Kuyuya Kendi Düşen Genç

Kazdığı Kuyuya Kendi Düşen Genç 23 Mart 1994’te Ronald Opus’un cesedini inceleyen adli tabib, onun kafasından yediği kurşunla öldüğü sonucuna vardı. Ronald Opus, on katlı bir binanın tepesinden, intihar niyetiyle aşağıya atlamıştı. Umutsuzluğunu, geride bıraktığı bir notta açıklıyordu. Ancak dokuzuncu katın önünden geçerken pencereden gelen kurşun başına isabet etmiş, hayatı bu kurşunla sona ermişti. Apartmanın sekizinci kat penceresi düzeyinde cam silicileri korumak için konulmuş bir ağ vardı; ama bu ağın varlığını ne silahı çeken, ne de müteveffa Ronald Opus biliyordu. Açıkçası, kurşun olmasaydı, Opus’un intihar girişimi başarılı olamayacak; zemine çakılmadan, sekizinci kattaki ağa takılıp kalacaktı. Opus’un dokuz kat aşağıda yere çakılmayıp ta dokuzuncu kattan düşüyor olduğu anda başına gelen kurşunla vurulmuş olması, yere çakılmış olsaydı, muhtemelen onun ölüm sebebini intihardan cinayete çevirmeyecekti. Fakat Opus’un intihar girişiminin başarılı olamayışı, savcıyı elind

Müslümanlara Bu Çeşmeden Su İçmek Haram!

Müslümanlara Bu Çeşmeden Su İçmek Haram! Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:“Her kula helâl, Müslüman’a haram!” Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye… *Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka– paça huzura getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?” diye çıkışmışlar adama. Adam: – “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış: – “Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş: – “Nedir gerekçen?” diye sormuş. Adam: – “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş. Padişah da sinirlenmiş ama