Nübüvvet Ağacının Meyveleri
Nübüvvet Ağacının Meyveleri
Birgün Rasûl-i Ekrem
-sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Hazret-i Ali’ye sorar:
“–Yâ Ali! Allah Teâlâ’yı
seviyor musun?”
“–Evet yâ Rasûlallah,
seviyorum.”
“–O’nun Rasûlü’nü de
seviyor musun?”
“–Evet yâ Rasûlallah!”
“–Kızım Fâtıma’yı da seviyor musun?”
“–Evet yâ Rasûlallah!”
“–Peki ya Hasan ve Hüseyin’i seviyor musun?”
“–Evet yâ Rasûlallah!”
Bunun üzerine Rasûl-i
Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Yâ Ali! Gönül bir tane, sevgi ise dört. Bir
kalbe bu kadar sevgi nasıl sığıyor?” buyurur.
Hazret-i Ali -radıyallâhu
anh- bu suâle bir türlü cevap veremez. Düşünceli bir hâlde evine döner.
Hazret-i Fâtıma -radıyallâhu anhâ-, Hazret-i Ali’yi durgun ve düşünceli görünce
meraklanır. Ne olduğunu öğrenebilmek için şefkatle:
“–Sizi durgun görüyorum; üzücü bir şey mi
oldu?” diye söze girer ve; “Eğer üzüldüğünüz şey, bu dünya ile ilgili ise
kederlenmeye değmez. Âhiret ile ilgili bir husus ise, nedir sizi üzen?” diye
sorar.
Hazret-i Ali -radıyallâhu
anh- başından geçenleri anlatır. Hazret-i Fâtıma -radıyallâhu anhâ- durumu
öğrenince gülümser ve:
“–Haydi babamın yanına var ve bu suâli şöyle
cevaplandır.” diyerek bâzı îzahlarda bulunur. Hazret-i Ali’nin gönlü bu
îzahlardan hoşnud olur ve hemen Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’ın huzuruna
koşar:
“–Yâ Rasûlallah! İnsanın sağı, solu, önü,
arkası diye yönleri vardır. Kalbin de böyle. Ben Allâh’ı aklım ve îmânımla,
Siz’i rûhum ve îmânımla, Fâtıma’yı insânî nefsimle, Hasan ve Hüseyin’i de
babalığın tabiî îcâbı ile seviyorum.” der.
İki Cihan Güneşi Efendimiz
bu cevap karşısında tebessüm eder ve:
“–Yâ Ali! Bu sözler ancak nübüvvet ağacının
dalından alınmış meyvelerdir.” buyurur.
Görüldüğü üzere temelinde
Allah rızâsı bulunan bütün muhabbetler makbuldür. Allâh’ın râzı olmadığı
muhabbetler ise, kalbin mânevî kanseridir. (Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder