Kayıtlar

Sadaka Taşları, Diş Kirası, Zîmen Defteri

Resim
Sadaka Taşları, Diş Kirası, Zîmen Defteri Sadaka Sadaka; yardıma muhtaç kimselere karşılıksız olarak yapılan yardımlardır. Yapılan herhangi bir yardım veya iyiliğin sadaka sayılabilmesi için şu üç özelliğin birlikte bulunması gerekmektedir. 1- Allah rızası için yapılmalıdır, 2- Özellikle fakir ve ihtiyacı olan kişilere yapılmalıdır, 3- Karşılıksız olarak yapılmalıdır. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: İnsan öldüğü zaman ameli kesilir. Ancak üç şeyden kesilmez. 1- Sadaka-i câriye, 2- Faydalanılan ilim, 3- Kendisine duâ edecek sâlih bir evlât. En fazîletli sadaka, gizli verilen sadakadır. Sadaka vermekte, dünyevî ve uhrevî pek çok faydalar vardır. Bu faydaları şu şekilde sıralayabiliriz: 1 - Sadakalar günahlara kefaret, Cehennem ateşine karşı siperdir. Peygamber Efendimiz, bu hususta şöyle buyurmuştur: "Bir hurmanın yarısı ile bile olsa Cehennem ateşinden korunun. Onu da bulamazsanız, tatlı ve güzel söz söyleyin. Bu da sadaka yerini tutar.&qu

Uzayda Allah'ü Teâlâ’nın Kudretini Gördüm

Resim
Uzayda Allah'ü Teâlâ’nın Kudretini Gördüm 09.03.2016 "Allah’ın bize sunduğu nimetlere uzaydan bakmak beni çok etkiledi. Orada kâinatın gerçekten ne kadar büyük olduğunu bilmenin yanında buna bizzat şahit oluyorsunuz. Ne kadar küçük ve aciz olduğumuzu daha iyi anladım. Allaha defalarca şükrettim" Anousheh Ansari Halime Gürbüz’e Konuştu Bugün sekizinci defa kapılarını açan Turkcell Teknoloji Zirvesi’nin dünyaca ünlü konuşmacıları arasında oldukça sıra dışı bir isim var; uzaya giden ilk kadın turist Anousheh Ansari. Zirvede "Uzay Yolcusu Kalmasın!" başlıklı konuşmasıyla uzay seyahatini nasıl gerçekleştirdiğini anlatacak. Zamanlamada hoş bir tesadüf oldu, dün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde "İlk Müslüman kadın astronot" olarak adını tarihe yazdıran Ansari’yle röportaj yaptık. Uzaya giden ilk sivil kadın kimliği ile tanınan Ansari, aslında bir mühendis, bir teknoloji şirketinin kurucusu ve CEO'su, pek çok ilke imza atmış bir iş kadını. Haya

Sağ Cebin De Sol Cebe Borcu Mu Olurmuş!

Sağ Cebin De Sol Cebe Borcu Mu Olurmuş! “Saf çocuğu masum Anadolu” ’nun tabirine uygun bir genç okulu bitirip polis olmuş. İlk olarak da Fâtih – Balat Karakolu’nda işe başlamış. İlk gününü masasını düzelterek, çekmecelerini, dolabını yerleştirerek geçirdikten sonra, akşam hizmetli masasına gelmiş. Bir miktarı parayı uzatıp: -“Al!” demiş, “Bugünkü hasılattan payın!” Şaşırmış bizimki: -“Ne hasılatı, ne payı? Kim gönderdi bu parayı?” Aldırmamış hizmetli, “Al işte!” demiş, “Bu parayı baba gönderdi!” -“Kimdir bu baba?” -“Bu karakolun komiseri!” -“Yok, hemşerim, ben öyle bilmediğim parayı almam!” -“Sen bilirsin” demiş adam ve çıkıp gitmiş. Ertesi sabah aniden Fethiye Karakolu’na tayin olduğunu öğrenmiş zavallı genç. Ne yapsın, gitmiş bir gün de oraya yerleşmekle uğraşmış. Akşama kadar masasını düzeltmiş, eşyalarını yerleştirmiş, akşam olunca yine birisi parayla çıkagelmiş. -“Al bu parayı baba gönderdi!” -“Hangi baba?” -“Karakolun komiseri.” -“Yok, ben öyle bilm

Yetenek Yok, Gözü Yükseklerde…

Resim
Garcia'ya Mektup Ellberd HUBBART Bu hafta sizinle bir mektup paylaşacağım. Çok uzun süredir aklımdaydı bunu yazmak. Bu hafta sıra geldi. ‘Garcia’ya Mektup’ Harp Okullarında öğrencilere öğretilen ve paylaşılan bilgilerden en önemlilerinden birdir bana göre. Çok uzun olmasın diye konu ile ilgili haftaya da başka bilgileri paylaşacağım. 1904 Rus-Japon harbinden önceydi. Amerikan gazetelerinin birinde ‘Garcia’ya Götürülecek Mektup’ başlıklı bir yazı çıktı. Yazan tanınmamış bir muhabirdi. Fakat bu kısa yazının anlattığı gerçekler, yüzlerce kitapla anlatılanlardan daha derin, daha özlü idi. Yazı tesadüfen Çarlık Rusya’nın Demiryolları Nazırı’nın eline geçti. Nazır, bütün memurlarının bu yazının kopyasını yanlarında taşımasını sağladı. O sırada Rus-Japon savaşı başladı. Japonlar esir ettikleri Rus Demiryolları mensuplarının hepsini üzerinde bu yazıyı görerek meraka düştüler. Japon Maarif Nezareti bu yazıyı inceledikten sonra birer nüshasının bütün Japon yurttaşlarının oku

Evde Harika, Trafikte Berbat

Evde Harika, Trafikte Berbat Bir Japon, İstanbul’da geçirdiği bir haftanın sonunda fikri sorulduğunda şunları söylüyor: Türker’in evine gittiğinizde, tanımasalar da buyur ediyorlar. Siz oturmadan kimse oturmuyor. Siz sofraya geçmeden kimse geçmiyor. En iyi yere sizi oturtuyorlar. Siz yemeğe başlamadan kimse başlamıyor. Zorla her yemekten tattırıyorlar. Siz kalkmadan kimse, evin çocuğu bile sofradan kalkmıyor. Çay, kahve, meyve, ikram bitmiyor. Herkes sizi rahat ettirmek için uğraşıyor. Kumandayı elinize veriyorlar. Sırtınıza, altınıza yastık konuyor. Yorgunluktan ölseler bile siz kalkmadan kimse gidip yatmıyor. Gitmeye yeltendiğinizde bu kez bırakmıyorlar. Yataklarını veriyorlar, kendileri kanepede, koltukta yatıyor. Sonra evden çekiyorsunuz ayni adamlar 180 derece değişiveriyor. Herkes arabasını üstünüze sürüyor. Arabanın burnunu çıkarmazsanız kimse yol vermiyor. Kornalar, küfürler. Şerit değiştirmek bile mümkün değil. Yayaysanız ışık olmayan bir geçitten mümkünü

Yarının Geleceği Belli Değil

Yarının Geleceği Belli Değil Eski Sisam krallarından Ancee adında bir zalim, yeni yaptırdığı bir bağa üzüm kütükleri diktiriyormuş. İşlerin bir an önce bitmesini sağlamak için de kölelerini hiç dinlenmeden çalıştırıyormuş. O zavallı kölelerden biri, bir gün pek bitkin düştüğü için dayanamaz ve zalim krala: - Niçin bu kadar acele ediyorsunuz efendim? Siz bu bağın üzümlerinden yapılacak şarabı hiçbir zaman içemeyeceksiniz ki! Deyivermiş. Kral biraz kızmışsa da sesini çıkarmamış. Nihayet gün gelip üzümler yetiştikten sonra, kral köleler de dâhil herkesin hemen toplanmasını emretmiş. Bir müddet sonra da o bağın üzümlerinden yapılmış şaraptan bir bardak getirilmesini emretmiş. Daha önce kehanet gösterisinde bulunan köleyi de huzuruna çağırtmış. Şarap bardağını eline alarak: - Söyle bakayım, benim bu şaraptan hiçbir zaman içemeyeceğimi tekrar iddia edebilir misin? Diye sormuş. Köle söyle cevap vermiş: - Belli olmaz efendim. İçebileceğinizi söyleyemem. Çünkü dudak ile bardak ara

Suriye, İsrail İçin Boşaltılıyor

Resim
Suriye, İsrail İçin Boşaltılıyor Suriye'de yaşanan son duruma ilişkin emekli Yarbay Çevik Sezer gündemi sarsacak açıklamalarda bulundu. Sezer, Suriye'de PYD ve diğer terör örgütlerinin İsrail güdümünde hareket ettiğini açıkladı. Temel hedefin ise İsrail için 'vaat edilmiş' toprakların elde edilmesi olduğunun altını çizdi. Sezer'in bir tv programında yapmış olduğu açıklamadan öne çıkan başlıklar şu şekilde; ''PYD'ye bakarsanız görebileceğiniz şey sadece PYD olur. Ama orada PYD, PKK, YPG'nin dışında bir durum ortaya çıkıyor. Bu büyük planın parçası olarak yürütülüyor. 2010'da o bölgenin karışacağını yazmıştım. Orada uygulanmak istenen durum bunu gerektiriyor. Kısacası temel hedef İsrail için Suriye'nin boşaltılması. İsrail Müslümanları İkna Edemez Arap Baharı, İsrail için vaat edilmiş topraklar kapsamında yaşandı. Şimdi de aynı durum Suriye'de söz konusu. Bu durum Kürtler üzerinden sürdürülmeye çalışıyor. PYD'nin kula

Nereden Nereye, Yoksa Ben..?

Nereden Nereye? İşsiz, aç, garibanın biri yolda açlıktan bayılır. Ünlü bir holding sahibi oradan geçerken adama acır. Arabasına alarak, işyerine götürür. Odasında adamı mülakata alır. Çok titiz, mütevazı, iyiliksever holding sahibi o garibana der ki sana bazı şartlarım var. Şu kurallara uyacaksın. Erken yatıp erken kalkacaksın! Çevrene dikkat et! Kötülerden uzak dur! İbadetlerini aksatma! Çok çalışacaksın! Verilen her vazifeyi en iyi şekilde yapacaksın! Kesinlikle kaytarıcılık yok… Doğru, dürüst ve ahlâklı ol! Vaktini boşa geçirme! Oku, araştır! Sürekli kendini geliştirip yenile! Sana son model telefon vereceğim. Bu telefon gelecek çağın telefonu… Sen o telefonu verilen talimatlar doğrultusunda dikkatli kullan! Eğer bu kurallara uymaya söz verirsen seni işe alırım. Hayatın kurtulur. Bu şartlara uymazsan; sen bilirsin. Adam Sevinçten şok olmuştur.             -Hepsini kabul ediyorum efendim!             -Tamam der holding sahibi işe alındınız! Halkla i

Parmaklarını Mumun Alevinde Yakan Genç

Parmaklarını Mumun Alevinde Yakan Genç Bu mübarek gencin talebe iken anası-babası vefat eder. Başka kimsesi yoktur. Edirnekapı’nın dışında iki odalı bir bağ evinde kalıyor. Dışarısı karlı ve fırtınalı bir gecede, mum ışığında ders çalışırken evin kapısı çalınır. Genç kapıyı açar, karşısında; pür telâş içince bir genç bir kız… Kız;  -“Efendim, yolumu kaybettim, evimizi bulamadım, burada bir ışık gördüm, buraya sığınayım dedim, beni bu gece misafir alır mısınız, dışarısı çok soğuk!”, der. Genç talebe peki der, ayrı bir odayı alır ve kapıyı kapatır. Mum ışığında ders çalışmaya devam eder. Aradan biraz zaman geçince kız merak eder; -“Acaba bu genç ne yapıyor?” diye kapı aralığından bakar. Gencin ders çalışırken arada bir elini muma tutup yanınca geri çektiğini ve tekrar ders çalışmaya devam ettiğini görür. Bu hal sabaha kadar devam eder. Sabah olunca kız çıkıp evine döner. Merak eden ailesine; “Fırtınadan evimizin yolunu kaybettim, dolaşırken Edirnekapı civarında şehre u

Bir Kapı Var Kapanmıyor

Bir Kapı Var Kapanmıyor Bir zamanlar valilik yapan birisinin çok güzel bir bahçesi vardı. Rengârenk çiçeklerle donatılmış, tam bir zevk ve sefa yeriydi. Bir gün vali, bu bahçeye geldi. Vali, bir bahane ile kadının kocası olan bahçıvanı, bir iş için dışarıya gönderdi. Kadına da dedi ki: -Bahçenin kapılarını kapat. Hiç bir kapı açık kalmasın! Kadın, akıllı ve namuslu idi. Valinin kendisine kötü niyet taşıdığını anladı. Gidip bir ağacın arkasına saklandı ve biraz sonra gelip dedi ki: -Kapıları kapattım. Yalnız bir tanesi kaldı. Onu kapatmaya gücüm yetmiyor. Ne kadar uğraşsam da kapatamıyorum. -O, hangi kapıdır? -Bu kapı, Allah’ü Teâlâ’nın (Basir) sıfatıyla bizi gördüğü kapıdır. Vali, bu sözü duyunca, pişman olup tövbe etti. Bir daha aklına böyle kötülükler getirmemek için, Allah’ü Teâlâ’nın sevgili kullarından birinin bulunduğu yere gidip, onun sohbetinde yetişti. Allah’ü Teâlâ’nın sevgili kullarından biri oldu. Basir: Her şeyi gören. Allah her şeyi, herkesin yaptığı

Kadın Öyle Bir Tövbe Etti ki...

Kadın Öyle Bir Tövbe Etti ki... Büyük velilerden Mansur bin Ammar hazretleri, bir gece, sokaktan geçerken bir erkekle kadının iki gümüş paraya anlaştıklarını gördü. Hemen arkalarından gidip kadına yaklaşarak, hafif bir sesle, "Bizim eve gelirsen sana dört gümüş!" dedi. Kadın iki kat parayı duyunca, birinci adamı bırakıp bunun arkasından gelmeye başladı... Beraberce evine gittiler. Eve girince, kadının önüne dört gümüşü bırakıp kendisi diğer odada namaza durdu... Fakat o da ne? Namazı bir türlü bitmiyordu! Selâm veriyor tekrar başlıyordu... Aradan saatler geçtiği hâlde, namazını bir türlü bitirip çıkmıyordu. Nihayet kadın dayanamayıp, yanına geldi. -"Saatlerdir seni bekliyorum, artık evime döneceğim!" dedi. Bunun üzerine Mansur hazretleri kadına dedi ki: - Ey kadın, eğer sana meylim olmadığını söylersem yalan söylemiş olurum. Senin istediğin bu kötü fiili işlerken görenler olsa, hâlimiz nice olur? - Geceleyin bu saatte kim görecek? Korkulacak bir h