Kayıtlar

Geçmişini Unutmayan İnsan

Geçmişini Unutmayan İnsan Bir gün zengin bir tacir, kendine, tanıdığı yoksul bir aileden evlât edinmek için bir çocuk alır. Zaman içinde çocuğa çok alışır. Çocuk her gece bir yere gidip gelmektedir. Çocuktan şüphelenen yardımcı işçiler çocuğu takibe çıkar. Görürler ki çocuk her gün bir depoya gider. Yardımcılar bunu tacire bildirir ve tacir çok sinirlenir, Oğlunu yanına çağırır ve sinirli bir şekilde oğluna sorar; -“Sen o depoda ne saklıyordun?” Oğlu ise, -“Benim geçmişim çok sefil geçmişti, ama şimdi çok zenginim buna rağmen ben geçmişimi hiç bir zaman unutmam. O depoda çarıklarım var. [1] Her gece o çarıkları giyiyorum.” Ve kendime; -“Sakın eski fakir halini hiç unutup da kibirlenme! Allah’ü Teâlâ seni tekrar fakir yapabilir!” diyorum! Dedi. Bunu duyan tacir çok şaşırdı ve evlâtlığına; -“Bana geçmişimi unutmamamı hatırlattın bu yüzden sana çok teşekkür ederim. Seni yanlış anladık. Hakkını helâl et! ” Dedi. [1] Çarık: Eskiden ayakkabı yaygın değildi. Fakirlerde

Kusur Kimde?

Kusur Kimde? Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından korkuyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş. Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş. Bu durumu konuşmak için aile doktorunu aramış; doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş. "Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım; cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla!" O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş. 40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş "Hayatım bu akşam yemekte ne var?" Cevap yok Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış; "Hayatım bu akşam yemekte ne var?". Gene cevap yok… Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20 adım ve tekrar sormuş: "Hayatım bu akşam yemekte ne va

Kaybolan Eşek

Kaybolan Eşek Çok eskiden bir köylü eşeği ile değirmene gitmiş ve buğdayı bırakıp dönmüş. Ama o sırada eşek kaçmış. O gün günlerden cumaymış. Namaz vakti de yaklaşmış. Eşeği mi arasın, cuma namazına mı gitsin şaşkın şaşkın düşünürken, tarla komşusu gelmiş. Demiş ki Tarla sulama sırası bizde komşum benden sonra sen alacaksın suyu. Adam iyice şaşkına uğramış. Şimdi de işler üçlenmiştir, üçü de birbirinden önemli. Eşek önemli, çünkü her işinde hemen hemen onu kullanıyor. Tarla da önemli mahsul iyi çıkmazsa o yılki rızkı kısıtlanır. Cuma namazına gitmese o hepsinden önemli… Allah'ın emri. Kararsızlıklar içinde düşünmüş aklına o ayetler gelmiş. Ayetlerde diyor ki: “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olursanız, elbette bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz. (Cum

Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat Ne Demek?

Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat Ne Demek? Öğrencilerinden biri Mevlana'ya sormuş; "Efendim, “Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat” bu dört kapı meselesini ben pek anlayamıyorum. Bana anlatır mısınız?" "Şimdi git, karşı medresede dersini çalışan dört kişi var ve hepsi rahlelerine eğilmiş. Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım." Öğrenci gitmiş, birincinin ensesine bir tokat atmış. Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını dönmüş ve daha kuvvetli bir tokatla karşılık vermiş. Öğrenci dayağı yemiş, geri dönecek ama hocasına itaat var. Yaradan’a güvenip ikinciye de bir tokat atmış. O da derhal ayağa kalkıp elini kaldırmış. Tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş. Öğrenci devam etmiş, üçüncüye de bir tokat atmış. Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş. Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına devam etmiş. Öğrenci Mevlana'ya dönmüş, olanları anla

Kim Aptal?

Kim Aptal? İş adamı tıraş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir. Derken, kapının önünden ağır ağır geçmekte olan paspal bir çocuk görürler. Berber, iş adamının kulağına fısıldar; -“Bu çocuk var ya, dünyanın en aptal çocuklarından biridir! Bak; dikkat et şimdi…” Berber çocuğa seslenir: -“Ali, buraya gel!”. Bunun üzerine çocuk sakince dükkâna girer ve yüzündeki aptalca sırıtmayla berberi selamlar. Berber iş adamının kulağına sessizce, -“Bak şimdi” diye fısıldar ve bir elinde 5 TL, diğer elinde 20 TL lik bir banknot olduğu halde çocuğa sorar: -“Hangisini istiyorsan alabilirsin?” Çocuk dalgın dalgın bir 5 TL ye bir de 20 TL ye bakar ve sonunda 5 TL lik banknotu hızlıca çekerek berberin elinden alır. Berber iş adamına döner ve gülerek: - “Gördün mü? Sana söylemiştim.” der. Tıraş bitince iş adamı sokağa çıkar ve az ileride kendi kendine oynayan Ali’yi görür. Yanına giderek, neden 20 TL değil de, 5 TL’lik banknotu aldığını sorar. Çocuk hiç de aptalca olm

İnşa Edecek Daha Çok Köprüler Var

İnşa Edecek Daha Çok Köprüler Var Bir zamanlar yan yana çiftliklerde yaşayan iki kardeş anlaşmazlığa düşerler. Kırk yıl yan yana yaşayan, makineleri paylaşan ve iş bölümü yapan kardeşler için bu ciddi bir durumdur. İşler gittikçe sarpa sardı ve sonunda karşılıklı kötü sözler sarf edilmeye başlandı ve nihayetinde haftalarca sessizlik takip etti. Bir sabah John´un kapısı çalındı. Kapıyı açınca John karşısında alet kutusu ile bir marangoz buldu. Marangoz -"Bir kaç günlük iş arıyorum!" dedi. -"Belki buralarda birkaç küçük işiniz vardır. Size yardım edebilir miyim?". -"Evet" der büyük kardeş, -"Senin için bir işim var. Çiftlikteki çayın arkasına bak. Orada komşum var ama aslında o küçük kardeşim. Geçen hafta aramızda bir çayır vardı. Ama o buldozerle nehrin yönünü değiştirdi. Barajın kapaklarını da açtı. Çayırı sular bastı… Çayırlar artık su doldu. Şimdi aramızda bir nehir var. Bana daha fazla kötülük yapabilir ama ben ona daha kötüsünü y

Ölüm Döşeğinde Son Pişmanlıklar

Resim
Ölüm Döşeğinde Son Pişmanlıklar Avusturyalı Bronnie Ware, ölmek üzere olan hastaların son haftalarına refakat eden bir hemşire. Ware, ölmek üzere olanların en çok pişman olduğu 5 konuyu ve tecrübelerini bir kitapta derlemiş. Avusturyalı Bronnie Ware 8 yıl boyunca İngiltere’nin güneydoğusundaki bir kentte, palyatif bakım hemşiresi olarak çalışmış. Yani ölmek üzere olan hastaların son birkaç haftasına refakat etmiş. Ware bir anlamda, birçok insanın hayatının son faslına hangi duygu ve düşüncelerin damgasını vurduğuna uzun yıllar tanık olmuş. Bronnie Ware edindiği bu tecrübeleri, hastaları ile dertleşmelerinden çıkardığı sonuçları, bir kitapta derlemiş. Hemşire Ware “Inspiration and Chai” adlı blokunda amacının ömrü önünde uzanan diğer insanlara ilham vermek olduğunu paylaşıyor. Şimdilik sadece İngilizce baskısı bulunan kitabın adı “The Top Five Regrets of Dying”. Ölmek üzere olanların en büyük beş pişmanlığı, sırasıyla şöyle: 1. “Keşke kendi hayatımı yaşama cesaretini

Dünya’yı Etkileyen Bazı Ünlü Türkler

Resim
Dünya’yı Etkileyen Bazı Ünlü Türkler Hükümdarlardan sanatçıya her türlü dallarda Türkler'in önemli insanları vardır. Belki gelecekte bu Türklere sizin adınız eklenebilir. Metehan (MÖ 234-MÖ 174) Asya Hun İmparatorluğu'nun kurucusu olan Teoman, oğlu Metehan'ın kendisi yerine Metehan'ın üvey kardeşini tahta çıkarmak istedi. Metehan da babasını, üvey annesini ve üvey kardeşini öldürerek tahta geçti ve ülkesinin altın çağını yaşattı. Türklerin ilk düzenli ordusunu kurmuştur ve onluk sistemi ilk getiren kişidir. Atilla (395-453) Germen (Alman) efsanelerinde Attila, çok büyük ve iyiliksever bir hükümdardır. Attila'nın sarayında birçok Germen hükümdarı yaşar. Nibelungen Destanı, Hun-Germen mücadelelerinden meydana gelir. Bu hikâyelerde Attila, Etzel adında büyük otoriteye sahip, barışsever ve yalnız asilere karşı kılıç kuşanan asil ruhlu bir hükümdardır. Avrupa Hun İmparatorluğu'nun başkenti olan Etzelburg adının buradan geldiği bilinmektedir.A

Önce Kaliteli İnsan, Sonra Kaliteli İş, Gerisi Gelir…

Önce Kaliteli İnsan, Sonra Kaliteli İş, Gerisi Gelir…   Muhterem dostlar “Ekmeden biçmek!” diye bir söz var. Ne ekersen onu biçersin! Ekmediysen ne biçeceksin! Maalesef insanımız çalışmıyor, okumuyor.   Birinci yaşanmış hikâye   Köyde çalışırken 3”- 4 kişi bir arkadaşın buğday tarlasına çalışmaya gitmiştik. Biçilen buğdayları toplayıp traktörle harmana getiriyorduk. Hava çok sıcaktı. Baktım arkadaşlar çalışmıyor, kaytarıyor.             “- Arkadaşlar dedim şu işi bitirelim de evimize erken gidelim. Hem de alacağımız parayı helâl ettirelim.” Allah’ü Teâlâ razı olsun iki tanesi canla başla çalışmaya başladı. Birisi ise dalgasını geçmeye devam ediyordu. Üstelik onlar yevmiyesini alacaktı. Ben ise yardıma gitmiştim. Tarla sahibi daha sonra bana da fazlasıyla buğday verdi. O dalgacı da yevmiyesini fazlasıyla aldı. Hâlbuki ona yarım yevmiye bile çoktu. Buna benzer sayısız örnek yaşadım.             İkinci yaşanmış hikâye Bir köy okuluna müfettiş geliyor. Müfettiş okulu

Şehit Şerife Bacı

Resim
Şehit Şerife Bacı İşte Şerife gelin bu köylü ve 21 yaşında. O'nu 16 yaşında evlendirmişlerdi. Düğünden iki ay sonra Harbi Umumi patlak verdi. Kocasını askere aldılar. 6 ay sonra da Çanakkale'den kocasının ölüm tezkeresi geldi. Kimsesizdi, hiçbir geliri yoktu. "Bu tazeliğiyle yapayalnız durması yakışık almaz" diyen köyün yaşlıları, onu sakata ayrılmış bir asker gazisi olan Topal Yusuf ile evlendirdiler. Üç yıl sonra Şerife Gelin'in bir kızı oldu. Küçük kıza Elif adını koydular. Elif anasını emiyor, emdikçe Şerife Gelinin sütü artıyordu. Bunu fırsat bilen komşular, o günlerin salgın hastalıkları yüzünden anası ölen, yetim kalan, süt ememeyen hangi çocuk varsa, Şerife Gelin'e getiriyorlar; Köyün yetimlerini hep O emziriyordu. Belki de bunlar çile günlerinin tabii bir yansıması idi. Sonuç olarak bu köyde yetimlerin tamamı sütkardeşi, Şerife Gelin de sütanası olmuştu... Evdeki işlerle birlikte dışarı işlerini de Şerife gelin yapardı. Öküzlerle çift