Kayıtlar

Şehit Şerife Bacı

Resim
Şehit Şerife Bacı İşte Şerife gelin bu köylü ve 21 yaşında. O'nu 16 yaşında evlendirmişlerdi. Düğünden iki ay sonra Harbi Umumi patlak verdi. Kocasını askere aldılar. 6 ay sonra da Çanakkale'den kocasının ölüm tezkeresi geldi. Kimsesizdi, hiçbir geliri yoktu. "Bu tazeliğiyle yapayalnız durması yakışık almaz" diyen köyün yaşlıları, onu sakata ayrılmış bir asker gazisi olan Topal Yusuf ile evlendirdiler. Üç yıl sonra Şerife Gelin'in bir kızı oldu. Küçük kıza Elif adını koydular. Elif anasını emiyor, emdikçe Şerife Gelinin sütü artıyordu. Bunu fırsat bilen komşular, o günlerin salgın hastalıkları yüzünden anası ölen, yetim kalan, süt ememeyen hangi çocuk varsa, Şerife Gelin'e getiriyorlar; Köyün yetimlerini hep O emziriyordu. Belki de bunlar çile günlerinin tabii bir yansıması idi. Sonuç olarak bu köyde yetimlerin tamamı sütkardeşi, Şerife Gelin de sütanası olmuştu... Evdeki işlerle birlikte dışarı işlerini de Şerife gelin yapardı. Öküzlerle çift

Ayaklarının Ucuyla Eşine “Bay Bay!” Yapmak

Ayaklarının Ucuyla Eşine “Bay Bay!” Yapmak           Öğretmenler odasında Resim öğretmeni Ezgi Hanım anlattı.             – Bir hanımlar gününe gittik. Aysun isimli bayan komşumuz ne dese beğenirsiniz? Diğer hanımlar meraklandı. – Ne dedi? Dediler. – Şekerim akşam saatlerinde çocuklar çizgi filme; eşim haberlere ve spora bakıyor. Saat dokuz, dokuz buçuğa kadar televizyonu kimseye vermiyorlar. Ha! İyi ki internet çıktı, o da olmasa sabaha kadar bana sıra gelmeyecek… Çocuklar ve eşim yatınca, TV artık bana kalıyor. 10-11’e kadar dizilerime bakıyorum. Ondan sonra yarışmalar, şu bu derken bir buçuk ikiye kadar sürüyor. Sonra yatıyorum. Eşim altı buçuk yedide işe gider. Zor da olsa bazen uyanırım. Sabahın köründe o’na kim kahvaltı hazırlayacak? Uykudan başımı kaldıramıyorum. Ayaklarımın ucuyla  “Bay bay!”  eder gönderirim. Simit, çay bir şeylerle idare eder. Diğer hanım öğretmenler gülüştüler. Sonra çocukların okula gitmesi yok mu? İşte o beni çileden çıkarıyor. A

Peygamberleri Teknoloji Lideri İlân Eden Kitap: Risale-i Nur

Peygamberleri Teknoloji Lideri İlân Eden Kitap: Risale-i Nur Hazret-İ Âdeme Aleyhisselâm İsimlerin Öğretilmesi    Yirminci Söz ve Yirmi Beşinci Söz Kur’ân-ı Kerim’ın bir değil, kırk vecihle mu’cize olduğunu ispat eder.  Yirminci Söz’de iki makam vardır: Birinci Makam’da Hazret-i Âdem’e Aleyhisselâm isimlerin öğretilmesi mu’cizesi ile Hazret-i Musa’ya Aleyhisselâm verilen birçok mu’cizenin işaret ettiği ilmî gerçeklere dikkat çekilir. Hazret-i Âdem’e Aleyhisselâm isimlerin öğretilmesi mu’cizesi Allah’ın insanlığın başlangıcında gerçekleştirdiği ilmî bir tasarrufudur. Bu mu’cizeyle Hazret-i Âdem’e ve Âdem Aleyhisselâm soyuna ilim ve irfan öğrenme, fen ve teknik elde etme, san’at yapma ve maarif alanında pek çok yüksek dereceler kazanma yolunun açıldığı ifade edilmiştir.   Hazret-i Musa’nın Aleyhisselâm mu’cizeleri ise adeta yerküreyi konuşturan özelliklere sahiptir. Denizin yarılmasından, asa ile vurulan taşlardan on iki gözlü su fışkırmasına… Katı taşların Allah’ın emri ka

Allah’ü Teâlâ’nın Dünyadaki Adaleti

Allah’ü Teâlâ’nın Dünyadaki Adaleti Musa Aleyhisselam bir gün Allah-u Teâlâ’ya münacatta bulunarak: - Ey yüce Allah’ım! Bu dünyada pek çok haksızlıklara şahit oluyoruz. Senden korkmayan zalimler, hiç kimseden biçare mazlumlara ağır eza ve cefada bulunuyorlar. Yarın ahirette ilahi adaletin tecelli edip bu dünyada zulüm yapanların orada ceza göreceklerine hiç şüphe yok. Bunun dünyada bir numunesini görmek istiyorum, diyerek yalvardı. Musa Aleyhisselam’ın bu duasını, Allah’ü Teâlâ kabul ederek ona şöyle buyurdu: - Ya Musa! Yarın öğle vakti falan yerdeki kuyunun başına git, orada ahirete kalmayıp daha bu dünyada iken gerçekleşen adaletimin bir numunesine şahit olacaksın. Musa Aleyhisselam ertesi gün emredilen kuyunun başına gitti. Kuyunun etrafındaki ağaçların arkasına gizlenerek ilahi adaletin tecellisini bekledi. Az sonra ufuktan dörtnala gelen bir atlı göründü. Halinden çok uzaktan geldiği anlaşılmaktaydı. Kuyunun başına gelince bir sıçrayışta atından inip, kuyudan kana

Sizin Hiç Böyle Bir Dostunuz Oldu mu?

Sizin Hiç Böyle Bir Dostunuz Oldu mu? ·       Çok konuşmazdı, ·       Susması konuşmasından uzun sürerdi, ·       Daima düşünceliydi, ·       Boş şeylerle uğraşmazdı, ·       Kötü söz söylemezdi, ·       Kimseyle çekişmezdi, ·       Her zaman ağırbaşlıydı, ·       Dünya işleri için hiç kızmazdı, ·       Umanı umutsuzluğa düşürmezdi, ·       Kimsenin kusurunu araştırmazdı, ·       Affediciliği tabii idi intikam almazdı, ·       Hoşlanmadığı bir şey hakkında susardı, ·       Gerçeğe aykırı övgüyü kabul etmezdi, ·       Yemek seçmez, önüne ne konulursa yerdi, ·       Sade kıyafet giyer; gösterişten hoşlanmazdı, ·       Sıkıntılı hallerde kabalaşmaz, bağırmazdı, ·       Konuşurken etrafındakileri adeta kuşatırdı, ·       Kimseye hakkında hayırlı olmayan sözü söylemezdi, ·       Kendi şahsı için asla öfkelenmez ve öç almazdı, ·       Kapısına yardım için gelen kimseyi asla geri çevirmezdi, ·       Kelimeleri parıldayan inci dişleri gibi tatlı ve

Üzerinde Kul Hakkı Olduğu Halde Ölen Kişinin Durumu

Üzerinde Kul Hakkı Olduğu Halde Ölen Kişinin Durumu Eğer kişi, kul haklarını ödemeden ölürse, yarın kıyamet günü haklarına iliştiği kimseler onun etrafını sararlar. Kimi elinden tutar ve "Sen bana zulmetmiştin" der. Kimi saçından yakalar ve "Sen bana sövmüştün" der. Kimi yakasına yapışarak, "Benimle alay etmiştin" der. Kimileri, "Gıybetimi yapıp hakkımda kötü şeyler söylemiştin. Bana komşu olmuştun, ancak komşuluğunla bana eziyet vermiştin." "Birlikte çalışmıştık, fakat sonra beni aldattın. Benimle alışveriş yapmış, ancak ona hile karıştırarak beni aldatmıştın. Zengindin ve benim fakir biri olduğumu bilmene rağmen bir lokma olsun yardımda bulunmadın. Ben mazlum biriydim ve sen de benim uğramış olduğum haksızlığı engelleyecek güce sahiptin, ancak bunu yapmadın!" diye teker teker alacaklarını sayarlar. İşte alacaklılar her yandan etrafını kuşatmış ve her biri elini yakana yapıştırmış olduğunda sen onların çokluğundan hayretler için

Şüphesiz Kadın, Erkeğin Şakayığıdır

Resim
Şüphesiz Kadın, Erkeğin Şakayığıdır Buyuruyor ki efendiler Efendisi: “ İnnema’n-nisâ’ şakâyıku’r-ricâl”; “Şüphesiz kadın, erkeğin şakayığıdır.” Buradaki şakayık kelimesi Efendiler Efendisi’nin ağzından bir veciz ifade olarak söze dökülmüş olup tevriye, iham-ı tenasüp, cinas gibi edebiyat sanatlarına örnek olabilecek bir ziynet konumunda durur. Kelimenin Arapça anlamlandırılmasına göre öncelikle kadının, erkeğin “kürek kemiği”nden bir parçası olduğu, ardından erkeğin “öteki yarısı (elmanın iki yarımı gibi birbirini tamamlayan değerler bütünü; şakk’ı)” olarak düşünüldüğü ve nihayet “şakayık (yaban lalesi, gelincik) çiçeği” olarak mana ifade ettiği görülür. İlk anlam dinî terminoloji içinde Hz. Adem’in kürek kemiğinden yaratıldığı ifadelendirilen Havva içindir. İkinci anlama göre kadın erkeğin öteki yarısıdır ki modern bilim de zaten bunu ifade etmektedir. Kadın olmadan erkeğin, erkek olmadan kadının eksik kalacağı, anatomik, fizyolojik ve psikolojik olarak erkek ile kadının bütünle