Şüphesiz Kadın, Erkeğin Şakayığıdır
Şüphesiz Kadın, Erkeğin Şakayığıdır
Buyuruyor
ki efendiler Efendisi: “İnnema’n-nisâ’ şakâyıku’r-ricâl”; “Şüphesiz
kadın, erkeğin şakayığıdır.” Buradaki şakayık kelimesi Efendiler
Efendisi’nin ağzından bir veciz ifade olarak söze dökülmüş olup tevriye, iham-ı
tenasüp, cinas gibi edebiyat sanatlarına örnek olabilecek bir ziynet konumunda
durur. Kelimenin Arapça anlamlandırılmasına göre öncelikle kadının, erkeğin
“kürek kemiği”nden bir parçası olduğu, ardından erkeğin “öteki yarısı (elmanın
iki yarımı gibi birbirini tamamlayan değerler bütünü; şakk’ı)” olarak
düşünüldüğü ve nihayet “şakayık (yaban lalesi, gelincik) çiçeği” olarak mana
ifade ettiği görülür. İlk anlam dinî terminoloji içinde Hz. Adem’in kürek
kemiğinden yaratıldığı ifadelendirilen Havva içindir. İkinci anlama göre kadın
erkeğin öteki yarısıdır ki modern bilim de zaten bunu ifade etmektedir. Kadın
olmadan erkeğin, erkek olmadan kadının eksik kalacağı, anatomik, fizyolojik ve
psikolojik olarak erkek ile kadının bütünleşerek beşeriyetlerini
tamamlayabilecekleri, aksi takdirde bünyede arızalar oluşmasının
kaçınılmazlığı, bu bağlamda evlilik müessesesinin önemi, aile kurumun
yaşatılması vb. söylemler hep bu şakayık (öteki yarı) düsturu üzerine
temellendirilebilir. Şakayık kelimesinin bize edebiyat açısından
ihtişamını gösteren anlamı ise Türkçede bildiğimiz “Gelincik Çiçeğini”
karşılamasıdır.
Gelincik,
hemen her coğrafyada kendiliğinden yetişebilen, otuz kadar türü bulunmakla
birlikte hemen hepsi kırmızı renkli yaprak açan bir çiçektir. Yol kenarlarında,
ekin tarlalarında, ören yerlerinin dışında Hudâyî-nâbit kabilinden sık rastlanan
gelinciğin özelliği çok narin, nahif ve zarif bir çiçek oluşudur. Dalından
kopardığınız andan itibaren birkaç dakika içinde parlaklığını, canlılığını ve
güzelliğini yitirir. Kırmızı yapraklarından (ki genellikle dört simetrik
yapraktır) birini koparırsanız diğer üçü kendini bırakır, salar ve sarkar.
Elinizle yapraklarından birine fiske vurun, derhal zedelenir ve solmaya yüz
tutar. En küçük şiddet, hoyrat muamele ve sarsıntıda bile yara alıp zedelenen
bu çiçeğin kadına benzetilmesi ve özellikle erkeği tamamlayan “eş” olarak
nitelendirilmesi bizce çok manidardır. Bu ifadenin mefhûm-ı muhalifinden
anlaşılan odur ki erkekler kadınların bir gelincik çiçeği kadar narin olduğunu
bilmeli, ona göre davranmalı, gelinciğin hoyrat tavırlara, şiddete, haksızlığa
maruz kalmak bir yana el üstünde tutulması, kırmızı renginin asaleti ve
güzelliği içinde renginin soldurulmaması gerektiğini bilmeli ve ona göre
davranmalıdırlar. Ve edebiyat açısından bir adım daha ileri giderek söylemek
gerekirse, gelinciği münhasıran aşk içkisiyle dolu bir kadeh olarak düşünüp onu
elde tutarken bu anlayışla hareket etmenin zaruretini akıldan çıkarmamak
gerekir. Ta ki erkeklerin başı o badenin sarhoşluğuyla hoş olsun.
Gelincik
kelimesi, bir erkeğin yaşı ve evlilik süresi ne olursa olsun eşini bir gelincik
(taze gelin) gibi görüp, ona uygun davranması ve onu öyle koruyup kollayıp
değerlendirmesi gerektiğini ima ve hatta ikaz eden bir manadadır.
(Kitâb-ı Aşk, İskender PALA)
Yorumlar
Yorum Gönder