Kayıtlar

Kıyamet Gününe İnanmak

Kıyamet Gününe İnanmak Biliniz ki, Kıyamet günü gelecektir, olacaktır. Kıyametin olacağında hiç şübhe yoktur. Allah’ü Teâlâ Hacc sûresi yedinci ayetinde: “Kıyamet muhakkak gelecektir, bunda hiç şübhe yoktur.” buyuruyor. İnsanların diriltilmesi de haktır, olacaktır. Nitekim aynı sûrede aynı âyet-i kerîmenin devamında: “Allâh Teââlâ, bütün kabirlerde olanları diriltecektir.” buyuruyor. Kıyametin gelmesini inkâr eden kâfir olur. Zîrâ Kur’ân-ı kerîmin nassını inkâr etmiş olur. Kıyamet gününe îman etmek: Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde haber verilen Kıyamet ve âhiret hallerinden, kabir suâli, kabir azâbı, insanların dirilmesi, amel defterlerinin okunması, amellerin tartılması, sırattan geçmek, havuz, şefaat, cehennem, cennet, ceza ve mükâfat, azâb ve rahat, mü’minlerin cennette sonsuz kalmaları; kâfir, müşrik ve münafıkların cehennemde ebedî kalmaları, âsî olan mü’minlerin cehennemden çıkması ve cennete girmesi, büyük günâhların afvedilmesi, küçük günâha bile azâb olunmas

Cennet Ehlinin Cemâlullâhı Görmeleri

Cennet Ehlinin Cemâlullâhı Görmeleri Cennetin en ulu ni‘meti, en doyulmaz lezzeti, Rabbü’l-Izzetin Cemâlini müşâhede etmektir. Bu benzersiz kemâl sahibinin Cemâlini hiç bir yaratık tasavvur edemez. Îmân ehli, rahmet-i Rahmân’a yakın ve O’nun kerem ve inâyetine nâil olup Cennet’e girdikleri zaman Cennet muhafızları türlü büyükleme ve ululamalarla karşılar ve onlara: “(Cennetin) bekçileri (şöyle) dediler: Selâm (ve selâmet) size. Tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya.” (Zümer s. 73) diye izzet ve ikramda bulunurlar. Cenâb-ı Hakk da şöyle buyurur: “Selâm size kullarım, merhaba size îmân ehli. Siz inanan mü’minlersiniz. Bugün size ne korku, ne de üzüntü vardır” diye bu sevinçli müjdeyi verir. Sonra Hakk Te‘âlâ Hazretleri yine: – Ey kullarım, bu gün size nimet ve ihsanım olacaktır. Benden ne dilerseniz dileyin size veririm, diye buyurur. Onlar da: – Ya Rabb, tek dileğimiz Cemâlini görmek ve rızâna ermektir, derler. Hakk Te‘âlâ Hazretleri onlara müjde verip:

İnsanları Kabir Azabından Kurtaracak Olan Şeyler

İnsanları Kabir Azabından Kurtaracak Olan Şeyler İmâm Müslim’in merfu olarak rivayet ettiği hadîste: – Bir gün ve bir gece hudut ve vatan muhafazasına bağlı kalıp nöbet beklemek (yani nöbet beklemenin sevâbı) bir ay (nâfile) oruç tutup (nâfile) namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Eğer bu vatan muhafazasına bağlı asker nöbet esnâsında ölürse işlemekte olduğu nöbet beklemenin sevâbı üzerine cereyan edip devam eder, rızkı da (şehîdler gibi) üzerine devam eder durur ve fettanlardan yani kabirdeki suâl meleklerinin suâllerinden emin olur, buyurulmuştur. Her gece (Tebarekellezi bi-yedihi’l-mülk) sûresinin okunması da insanı kabir azabından kurtarır. Bu husûsda sahih ve müteaddit hadîsler vârid olmuştur. Keza ölüm hastalığında (Kul-hüvallâhü Ehad) sûresinin okunması da insanı kabir azâbından kurtarır. Ebû Dâvud’un merfu olarak rivâyet ettiği hadîs-i şerifte Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: – Her kim (kusma ve ishal gibi şeylerle) karnının illeti öldürürse

Sırat Köprüsünün Mahiyeti

Sırat Köprüsünün Mahiyeti İmâm Kurtubî, Tezkire’de şöyle yazıyor: Sırat köprüsünden geçebilmek için yedi yerde suâl vardır. Birinci yerde: Îmândan sorulur. Yani kelime-i şahâdeti inanarak söylemişse geçer. İkinci yerde: Namazdan sorulur. Eğer tamam kılmışsa geçer. Üçüncü yerde: Ramazan orucundan sorulur. Eğer tamam tutmuşsa geçer. Dördüncü yerde: Zekâttan sorulur. Eğer tamam vermişse geçer. Beşinci yerde: hacdan sorulur. Eğer haccını yapmışsa geçer. Altıncı: Gusül (yıkanma) ve abdestten sorulur. Tamam yaptıysa geçer, gider. Yedincide: Güçlüğü yoktur. İnsanlara yapılan haksızlıklardan ve kul hakkından sorulur demişlerdir. Ebû Hureyre Radiyallahü Anh, Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’den şöyle rivayet etmiştir: “Cehennem üzerine Sırat köprüsü kurulur. Onun üzerinden ilk geçen ümmetimle ben olacağız. O gün Peygamberlerden başka hiç kimse konuşmaz. Onlar da “Ya Rabbi! Selâmetle bizi geçir” diye duâ ederler. Cehennemde diken gibi çengeller olur. Büyüklüğünü Al

Hayvanların Kabir Azabını İşitmeleri ve Ölünün de Söylenenleri Duyması

Hayvanların Kabir Azabını İşitmeleri ve Ölünün de Söylenenleri Duyması – İmâm Müslim Radiyallahü Anh, Zeyd bin Sâbit’ten Radiyallahü Anh şöyle rivâyet etmiştir: Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz, Neccar oğullarına ait bir bostan içinde ve kendine ait katırı üzerine (binekli olarak) bulunduğu sırada biz de yanında bulunuyorduk. Katır birden bire ürkerek yoldan saptı ve koştu. Az kalsın Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem’i sırtından yere atacaktı. Bir de baktık ki orada altı, yâhud beş, yâhud da dört tane mezar bulunmaktaydı. Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem bu kabirlerin sahiplerini (yani burada yatanları) kim tanıyor? diye sordu. Bir zat ben tanıyorum, diye cevap verdi. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem de: – Bunlar ne zaman öldüler? Buyurdu. O zat da: – Onlar müşrik olarak öldüler, dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz: – Şüphe yok ki bu ümmet kabirleri içinde imtihan olunmaktadırlar (yani azap çekmekted

Havz-ı Kevser

Havz-ı Kevser Allâh Celle Celâlüh meâlen: “(Habîbim) hakîkat biz Sana Kevser’i verdik!” buyurmuştur. İmâm Kurtubî Rahmetullahi Aleyh diyor ki, her mü’mine, Hakk Te‘âlâ hazretlerinin Kevser havuzunu Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’e mahsus kıldığını bilip tasdik etmesi vâcibtir. Hadîs-i şeriflerde o havuzun ismi, suyu sıfatı ve özelliği açıklanmıştır. Bu husûsda otuzdan fazla sahâbenin rivâyeti vardır. Sahîhayn’da yirmisinin rivâyeti yazılıdır. Geri kalanı da hadis kitaplarında mevcuttur. Rivâyet edenler en güvenilir, meşhûr sahâbelerdir. Kevser havuzu Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’e mahsûsdur. Fakat bazı rivâyetlerde diğer Peygamberlerin de havuzları olduğu bildirilmiştir. Bu doğru da olsa Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem’in havuzunun suyu Kevser ırmağından gelip ona dökülüyor. Diğer havuzlar hakkında böyle bir deyiş yoktur. Müslim, Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh’dan şöyle rivâyet etmiştir: Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem, “Ümmetim, Kevser havu

Lokman Hakîm Aleyhisselâm İle Oğlu Arasında Geçen Bir Konuşma

Lokman Hakîm Aleyhisselâm İle Oğlu Arasında Geçen Bir Konuşma Kur'an-ı Kerîm’de kendisinden bahsedilen Lokman Hakîm hazretleri peygamber veya velidir. Allah’ü Teâlâ kendisine hikmet verdi. Hikmetleri, nasihatleri meşhurdur. Hazret-i Lokman aynı zamanda hekimlerin de piridir. Hekim olduğunu âlimler söz birliği ile bildirmişlerdir. Bu mübarek zatla oğlu arasında bir gün şöyle bir konuşma geçer: - Babacığım bir insan için en hayırlı haslet nedir? - Dindir. - Ya iki haslet olsa? - Din ve maldır. - Üç haslet olsa? - Din, mal ve hayâdır. - Dört olsa? - Din, mal, hayâ ve güzel ahlâktır. - Ya beş haslet olsa? - Din, mal, hayâ, güzel ahlâk ve cömertliktir. - Altı olsa? - Oğlum, bir insanda bu beş haslet toplanırsa, o insan Allah’ü Teâlâ’nın kendisine yakın kıldığı kullarından olup, şeytan bundan kaçar. Bir insan için bunlar kâfidir. - Babacığım, en kötü haslet nedir? - En kötü haslet küfürdür, yani imansızlıktır. - Peki, en kötü iki haslet nedir? - Küfü

Sevenin Sevdiğini Hatırlamadığı Yerler

Sevenin Sevdiğini Hatırlamadığı Yerler Hz. Âişe Radiyallahü Anha şöyle anlatıyor: — Bir gün Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’e sordum: — Yâ Resûlâllah, Kıyâmet günü seven sevdiğini hatırlayabilir mi? Resûllah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: — “Üç yerde hatırlayamaz: 1- Tartıda: Ameller, teraziye konur, ya ağır gelir ya da hafif. 2- Defterlerin verilişinde: Defterler, ya sağdan verilir, ya da soldan. 3- Bir de oraya toplananların üzerine Cehennem’den bir boyun uzanıp şöyle dediği zaman: — Ben, şu üç zümreyi yakalamakla memurum: a) Allah’ü Teâlâ’dan başka ilâha tapanları, b) İnatçı zalimleri, c) Hesap gününe inanmayanları… Daha sonra, bu saydıklarının üstüne yumulur; Cehennem’in dibine atar. Cehennem’in üzerine kurulan köprü vardır. Kıldan ince, kılıçtan keskincedir. Ona bağlı dikenli teller ve demir çengeller vardır. Onun üzerinden yıldırım gibi geçen insanlar vardır. Müslüman kurtulur. Müslüman olmayan o dikenli tellere ve çengel

Arkamdan Ağlama

Arkamdan Ağlama                 Öldüğüm gün tabutum yürüyünce, Bende bu dünya derdi var sanma! Bana ağlama, "Yazık, yazık!" "Vah, vah!" deme! Şeytanın tuzağına düşersen; vah vahın sırası o zamandır. Yazık, yazık; asıl o zaman denir. Cenâzemi gördüğün zaman "Elfirak, elfirak!" deme! Benim buluşmam asıl o zamandır. Beni mezara koyunca elvedâ demeğe kalkışma! Mezar cennet topluluğunun perdesidir. Mezar hapis görünür amma, Aslında canın hapisten kurtuluşudur. Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret! Güneşle aya batmadan ne ziyan gelir ki? Sana batma görünür amma… Aslında o doğmadır, parlamadır. Yere hangi tohum ekildi de yetişmedi? Neden insan tohumu için, Bitmeyecek, yetişmeyecek zannına düşüyorsun? Hangi kova, suya salında da dolu olarak çekilmedi? Can Yusuf'un kuyuya düşünce, niye ağlarsın? Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç! Hz. Mevlana Celâleddin-i Rumi Kuddise Sirrûh

Gençlere Hayati Öğütler Verebilmek

Gençlere Hayati Öğütler Verebilmek “Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle. Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla.” (İbrahim 14:40-41). Tarih boyunca ulemanın çocuklarının şahsında ümmetin tüm gençlerine seslenen hitabeler irad ettiği, mektuplar, nasihatnameler ya da tavsiyenameler şeklinde risaleler kaleme aldığı bilinmektedir. Bunlardan birisi de, h. 508 yılında Bağdat’ta dünyaya gelen Allâme Ebu’l-Ferec İbnu’l-Cevzî’dir. Yaşadığı dönemin en büyük âlimlerinden biri kabul edilen ve tefsir, fıkıh, hadis, tarih ve tıp ilimleri başta olmak üzere birçok alanda onlarca hacimli eseri kaleme almış olan İbnu’l-Cevzî, Zehebî’nin tabiriyle “hitabette tartışmasız bir zirve, güzel yüzlü, tatlı sözlü ve insanlarda etki bırakan bir şahsiyet” idi (Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, c.21, s.367). Ömrünün son demlerinde ağır baskılara maruz kalan, sürgün edildiği Vâsıt’ta beş sene ev hapsine mahkû

İnsanlar Neden Ölmek İstemezler?

İnsanlar Neden Ölmek İstemezler? Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: ·       İnsanlar neden Ölmek istemezler, çünkü dünyalarını mamur, Ahiretlerini Harap ederler. İnsan mamur edip harap ettiği yere hiç gitmek ister mi? ·       Ölen birini geri gönderseler o kimse melek olurdu, çünkü oradaki durumları gördü bir daha günah işleyebilir mi? Bu fırsat sizde var, ölmeden önce ölün yani günah işlemeyin, melek gibi olun. ·       Ölmek felaket değil, öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek, tedbirini almamak felakettir. ·       Dünya, zıll-i zâildir, yani yok olan bir gölge, bir görüntüdür. Aynadaki görüntü gibi. Bu görüntü ahiretin görüntüsüdür. Ahirette ne var, Cennet, Cehennem. İbadetlerimiz, iyiliklerimiz, Cennetin dünyadaki görüntüsüdür. Günahlar, kötü yerler, karanlık sıkıntılı izbe yerler de Cehennemin görüntüsüdür. Cennetlik, Cennetlik işleri, Cehennemlik olan da Cehenneme götürücü işler yapar. Demiri çürüten, kendi pası olduğu gibi, insanı Cehennemlik eden de kendi günahları