Kayıtlar

vardır etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Rabbine İsyan Etme! Her Olanda Hayır Vardır!

Resim
Rabbine İsyan Etme! Her Olanda Hayır Vardır! Serçe Allah’ü Teâlâ'ya küsmüştü. Günler geçiyordu ve serçe hiçbir şey söylemiyordu. İçine kapanmış derin bir hüzne boğulmuştu. Melekler merakla Allah’ü Teâlâ'ya serçe'yi soruyorlardı ve her defasında Allah’ü Teâlâ, meleklere: “- O gelecek” diye cevap veriyordu. “- Çünkü onun sesini duyabilecek ve onun minik kalbindeki derdini anlayacak olan tek benim” diyordu. Bir zaman sonra serçe, kalbi hüzün, gözü yaşla dolu bir halde bir ağacın dalına kondu. Hiçbir şey söylemiyordu öyle sessiz sessiz bekliyordu. Allah’ü Teâlâ, serçe'ye seslendi; "- Söyle bana! Canını sıkan ve kalbini hüzne boğan derdin nedir?" Melekler serçe ne söyleyecek diye ona bakıyordu. Serçe mahzun biraz da sitemli sesle; “- Küçük bir yuvam vardı. Yorulduğumda dinlendiğim üşüdüğümde sığındığım. Kimseyi rahatsız etmiyordum ve kocaman dünya’da ufacık bir yerdi kimsenin yerini dar etmiyordu. Sen onu da bana çok gördün neydi

Üç Çeşit Anne Vardır

Üç Çeşit Anne Vardır 1- Çocuğuna bir çorap alsa, "Söyle bakayım sana bu çorabı kim aldı?" diye sorar. Kendini gösterir, evladını Kendine yönlendirir. Kendine bağlar. 2- Çocuğuna hediye aldığında "Evlâdım, bunu ben aldım ama aslında baban sağ olsun, o çalışıp kazandı!" der, çocuğunu babasına yönlendirir ona bağlar. 3- Çocuğuna hediye aldığında "Evlâdım, bunu ben almış olsam da baban kazanmış olsa da aslında Allah yarattı, Allah’ü Teâlâ nasip etti, her şey O'nun sayesinde" diyerek Allah’ü Teâlâ'ya bağlar. Ona yönlendirir. Ona minnet ettirir. İman ve ibadete sevk etmek için ciddi bir temel atmış olur. Birincisi sadece annedir, ikincisi vefalı insani annedir, üçüncüsü vefalı insani ve İslami annedir. Bu üçüncüsü Hem anne hem öğretmen hem hocadır, mürşittir. Allah’ü Teâlâ bizleri evlatlarımıza mürşit ve muallim anne, baba olmaya muvaffak eylesin.

Öfkesini Yutanlar İçin Cennet Vardır

Öfkesini Yutanlar İçin Cennet Vardır Hazreti Ali Radiyallahü Anh bir gazâda, kâfirlerden biri ile vuruşup onu alta düşürdü, göğsüne bastı, öldüreceği sırada, kâfir yattığı yerden Hazreti Ali Radiyallahü Anh’ın mübarek yüzüne tükürdü. Hazreti Ali Radiyallahü Anh onu katletmekten vaz geçip ayağa kalktı. Kâfiri serbest bıraktı. Adam bu işe hayret etti. “- Ya Ali! Beni katletmeye yatırdın. Yüzüne tükürdüğüm için, bana daha çok eziyet ederek öldüreceğin yerde, beni serbest bıraktın. Sebebi nedir?” dedi. Hazreti Ali Radiyallahü Anh; “- Seni katletmeye azmettiğimde, azmim Allah rızası içindi. Yüzüme tükürünce kalbime gazap geldi, sana kızdım. Derhal hatırıma; gazabını def edip yutanlar için Allah’ü Teâlâ’nın Cennet va’deylediği geldi. Bu yüzden seni salıverdim” buyurdu. Kâfir, bu hâlden ibret alıp imanla şereflendi.

İslâm’ın Sadece Beş Şartı mı Vardır?

İslâm’ın Sadece Beş Şartı mı Vardır? Özgür-Der Amasya Temsilciliğinde bu hafta "İslâm’ın Şartı Sadece 5 mi?" konusu işlendi. Özgür-Der Amasya Temsilciliğinin bu haftaki seminer konusu “İslâm’ın Şartı Sadece 5 Tane midir?” idi. Dernek Temsilciliğinde, Haksöz Dergisi yazarlarından Mustafa SİEL tarafından verilen seminerde özetle şu hususlar vurgulandı. 01-   Kişinin İslâm dinine girdiğini “Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasuluhu – Ben şahitlik ederim ki Allah’ü Teâlâ’dan başka ilâh (tanrı) yoktur ve ben şahitlik ederim ki Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem O’nun (Allah’ü Teâlâ’nın) kulu ve elçisidir (peygamberidir).” Kelime-i şehadeti ile ilan etmekte olup, kelimeyi şahadet İslâm’ın 5 temel şartından ilkidir. 02-   İslâm’ın 5 temel şartından diğerleri ise, günde 5 vakit namaz kılmak, ramazan ayında oruç tutmak, imkânı olanlar zekât vermek ve hacca gitmektir. 03-   İslâm’ın 5 temel şartı, İslâm’ın ilk ve temel şartları olup, İ

Her Şeyin Bir Afeti Vardır!

Her Şeyin Bir Afeti Vardır! Peygamber Efendimizin bir hadisi şerifi şöyledir; Allah Rasulü sav buyuruyor ki: ·      "Aklın afeti, aklını zekâsını beğenmektir. ·      Cesaretin afeti, azgınlıkta kullanmaktır. ·      Cömertliğin afeti, başa kalkmaktır. ·      Güzelliğin afeti, güzelliği ile kibirlenmektir. ·      İbadetin afeti, ara vermektir. ·      Konuşmanın afeti, yalan söylemektir. ·      İlmin afeti, unutmaktır. ·      Hilmin afeti, ahmaklık ve zillettir." (İmam Suyuti Camıus Sağır-10) 

Allah’ın, Bir Kulunu Sevdiğinin İki Alameti Vardır:

Allah’ın, Bir Kulunu Sevdiğinin İki Alameti Vardır: 1- Ona tam iman etmiş olmak, yani hiç şüphe etmeden, doğru bir şekilde, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi inanmak. 2- Onun kullarının dünyasına ve ahiretine hizmet etmek. Dünyasına hizmet etmek, mesela bir işini görmek, maddi yardımda bulunmak, çok sevab olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: “İnsanlar, Allah’ın kullarıdır, Allah’ü Teâlâ’nın en çok sevdiği kimse, onun kuluna iyilik edendir.”

Söyle Bakalım, Avucumda Ne Vardır?

Söyle Bakalım, Avucumda Ne Vardır? Padişahın biri, oğlunu esrarengiz ilimlerle meşgul bir topluluğa verir. Amacı onun astroloji, reml gibi bilgileri öğrenip gaipten haber verme, geleceği tahmin etme gibi sahalarda yetişmesini sağlamaktır. Çocuk son derece aptal yaradılışlı olmasına rağmen, becerikli hocaları onu çok iyi yetiştirirler ve gerekli bilgileri ona fazlasıyla öğretirler. Sonunda çocuk, o sahada tamamen üstat olarak babasının yanına döner. Bir gün padişah oğlunu imtihan etmek ister ve avucunun içine bir yüzük saklar: “- Söyle bakalım, avucumda ne vardır?” Diye sorar. Çocuk düşünür: “- Avucundaki yuvarlak, ortası delik, sarı bir şeydir!” Der. Padişah sevinir. “- Özelliklerini doğru bildin, şimdi de ne olduğunu söyle” , deyince Çocuk: “- Avucundaki kalbur olması lâzım!” Der. Padişah çok üzülür ve şöyle söylenmekten kendini alamaz: “- Aklı hayretler içinde bırakan bu kadar özelliği bilgi ve tahsil sâyesinde söyledin, fakat kalburun avuca sığma

Tartışmanın On Zararı Vardır

Tartışmanın On Zararı Vardır 1- Hasede yol açar. Haset ise, ateşin odunu yediği gibi, iyilikleri yer. Tartışmada galip gelen de, mağlup olan da zararlıdır. Mağlup olana, (Falanca senden daha ileri görüşlüdür) denince, galip gelene haset etmeye başlar. Tartışmada galip gelen kimse, kendini üstün görmeye başlar. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, kibredeni alçaltır, tevazu edeni yükseltir) buyuruldu. (Taberani) 2- Hakkı küçük gösterir. Tartışmacı, kendini üstün görme hastalığından kurtulamaz. Her zaman kendisinin hâkim olmasını ister. (Niye hep kendin konuşuyorsun) diyenlere, (Biz böyle davranmak la ilmin izzetini koruyoruz) der. Hasmının bildirdiklerine önem vermez, onun delilleri ni küçük görür. 3- Kin tutmaya yol açar. Fikrinin kabul edilmediğini gören tartışmacı, hasmına kin besler, bazen ömür boyu onu affetmez. Kin felakettir. 4- Gıybete sebep olur: Tartışmacı, hasmının sözlerini naklederek, (O şöyle dedi, ben şöyle cevap verdim) diyerek kendini gıybetten kurt

Sakın Kader Deme Kaderin Üstünde Bir Kader Vardır

Sakın Kader Deme Kaderin Üstünde Bir Kader Vardır Ey sevgili…; En sevgili…; Uzatma dünya sürgünüm benim Ülkendeki kuşlardan ne haber, vardır Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır Aşk celladın dan ne çıkar mademki yâr vardır Yoktan da vardan da öte bir Var vardır Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır Yanmışsam külüm den yapılan bir hisar vardır Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır Sevgili…; En sevgili…; Ey sevgili…! Sezai KARAKOÇ

Alın terinde bereket vardır

Alın terinde bereket vardır       Sultan I. Mahmud boş zamanlarında kuyumculuk yapar, yaptıklarını sattırır, elde ettiği birkaç kuruş kâr ile de ufak tefek ihtiyaçlarını temin ederdi. Bundan da büyük bir haz duyardı. Yine birgün kuyumculuk ederken vezirlerden biri onun yanına yaklaştı ve: “Niçin böyle zahmet edersiniz?” deyince Padişah: “Bre ne yabana söylersiz! Milletin hazinesini, milletin ihtiyaçlarına sarfetmek gerekdir. Saniyen, insan olana durmadan çalışmak gerekdir. İnsanın çalışıp alın teri dökerek kazandığı paranın zevki başkadır. İçinde alın teri, göz nuru bulunan kazanç helal olur. Böyle kazancın tadı, beti ve bereketi olur” dedi.

Rabbinden Korkanlar İçin İki Cennet Vardır!

Rabbinden Korkanlar İçin İki Cennet Vardır! Hz. Ömer Radiyallahü Anh döneminde Mescide gelip giden bir genç vardır. İbadet-ü taatında derin mi derin...  Başını secdeye koyduğunda güller açıyor. Seccadesini gözyaşlarıyla ıslatıyor. Islata ıslata inliyor, dualar ediyor...  Mescide gelip giden bu genç… Hz Ömer Radiyallahü Anh’ın de dikkatini çekmiş. Öyle çekmiş ki; yokluğu mescitte bir yokluk, bir boşluk meydana getiriyor. Bu genç bir gün gelmez olur mescide...  Ve sorar koca halife: “Falan nerede, filan genç vardı, nerede o...?” der. Evine gelip giderken şerli bir kadın musallat olmuştur. Bu genç kaşını kaldırıp da bakmaz bile. O kadının, her köşe başında günaha çağıran pusularına aldırış dahi etmez. Fakat kadın, vazgeçmiyor; şehvet başını bulandırmış, adeta gencin bir boşluğunu arıyor. Bir sendelemesini bekliyor, onu şeytanın tuzağına kıskıvrak yakalayıverecek; iffet abidesi ağlama insanı o genci ebedi hedefinden saptıracak… Ve o aldırış etmeyen, o boşluk vermeyen genç; b

Her İşte Bir Hayır Vardır

Her İşte Bir Hayır Vardır             Bir zamanlar Afrika’daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı.  İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:             "Bunda da bir hayır var!"             Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki her zamanki sözünü söyledi:             "Bunda da bir hayır var!"             Kral acı ve öfkeyle bağırdı: "Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?"             Ve son

Oruç Tutmanın On Bir Faydası Vardır

Oruç Tutmanın On Bir Faydası Vardır 1- Cehennem’e kalkan olur, 2- Diğer ibadeti kabul olur, 3- Bedeninin zikri olur, 4- Kibri kırar, 5- Ucbu (kendini beğenmişliği) kırar, 6- Huşu ziyade eder, 7- Sevabı, mizanı (tartıyı) doldurur, 8- Allah Teâlâ ol kulundan razı olur, 9- İman ile vefat ederse Cennet'e erken dâhil olur, 10- Kalbi nurlanır, 11- Aklı nurlanır. (Mızraklı İlmihal)

Yaşamın 4 Dönemi Vardır…

Resim
Yaşamın 4 Dönemi Vardır… ÇOCUKLUK DÖNEMİ Zamanınız, enerjiniz vardır… Söz hakkınız-karar verme hakkınız yoktur, paranız yoktur, tecrübeniz yoktur, “Ah bir büyüsem! Ah bir büyüsem!” Derken yıllar akar geçer… Bu dönemde çocuğu imani ve İslâmi bilgiler verilmeli, büyüklerin yaşantısında "İslamiyet'i" görmeli ve örnek almalıdır. Tabi ki bebeklik döneminden "ÇOCUKLUK" dönemine kavuşursanız! GENÇLİK DÖNEMİ Zamanınız vardır,  Enerjiniz vardır… Paranız ve tecrübeniz yoktur. Ah bir işe başlasam! Para kazansam! Evlensem! Şunları alsam! Şunları alsam! Şöyle yaşasam! Hayalleri kurulur… Derken yıllar akar geçer… Bu dönemde gençler artık mükellef Müslüman olmuştur. gençlere haramlar-helâller, mekruhlar, farzlar, sünnetller, müstehapları öğretilmeli onlar da öğrenmeli ve bizzat yaşamalıdır. Tabi ki çocukluk  döneminden   " GENÇLİK" dönemine kavuşursanız! İŞ HAYATI - ORTA YAŞLILIK DÖNEMİ Paranız ve Enerjiniz vardır… Am

On Zümre Vardır ki Bunlar Aldanmışlardır

On Zümre Vardır ki Bunlar Aldanmışlardır 1- Halik’ın Allah olduğunu bilip de O’na kulluk etmeyen. 2- Razıkının Allah olduğunu bilip de huzur ve itminan içinde bulunmayan. 3- Dünyanın zail olduğunu bildiği halde ona itimat eden, yani her türlü işinde onu esas kabul eden. 4- Vârislerinin, kendinin düşmanı olduklarını bildiği halde onlar için mal biriktiren. 5- Ölümün bir gün muhakkak geleceğini bildiği halde ona hazırlanmayan. 6. Kabrin ahiret menzili olduğunu bilip de orası için tedarikli bulunmayan, amel-i salih işlemeyen. 7- Kendisini hesaba çekecek olanın Allah olduğu ve O’nu aldatmanın imkânı bulunmadığını bildiği halde sahih bir hüccete dayanmayan. 8- Cennete ulaşmak için sırattan geçileceğini bildiği halde cehenneme düşmekten korkmayan. 9- Ateşin facirlere me’va (yuva) olduğunu bildiği halde ondan ürpermeyen, 10- Cennetin ebrarın yurdu olduğunu bildiği halde oraya girmek için amel etmeyen, kimseler aldanmıştır. Yakîne eren tûl-i emeli terk eder. Tûl-i e

Birlikte Rahmet Vardır!

Birlikte Rahmet Vardır! Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Hep birlikte Allâh’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allâh’ın size olan nîmetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nîmeti sâyesinde kardeşler olmuştunuz…” (Âl-i İmrân, 103) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Mü’minin mü’mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binâlar gibidir.” (Buhârî, Salât 88, Mezâlim 5; Müslim, Birr 65) Müslümanlar birlik ve beraberlik içinde bulunmaz, birbirlerine sımsıkı kenetlenmezlerse, Allâh’ın sevgisinden mahrum kaldıkları gibi, güçlerini ve kuvvetlerini de kaybeder, ayakta duramaz ve yıkılır giderler. Nitekim bunun pek çok misâli mevcuttur. Kısacası, hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere: “Cemaat rahmet, ayrılık azaptır.” (Ahmed, IV, 278, 375; Heysemî, V, 217) Toplumun birlik-berâberlik ve huzur içinde yaşayabilmesi için gerekli olan husus ise, fertlerin birbirlerini anlamaya çalışmasıdır

Allah'ü Teâlâ’nın Her Yarattığında Bir Hikmet Vardır

Allah'ü Teâlâ’nın Her Yarattığında Bir Hikmet Vardır   Adamın biri, pislik böceği görür ve: “- Bu, yaradılışı çirkin pis kokulu olan bir yaratıktır. Allah'ü Teâlâ’nın bunu yaratmasındaki maksadı nedir?" der. Bunun üzerine Allah'ü Teâlâ o adama bir çıban verdi ki, bütün doktorlar onu tedavi etmekten aciz kaldılar. Herkes yaranın iyileşmesinden ümit kesmişti ki, bir gün sokakta bağıran bir adamın sesini işitir ve onun getirilip, yarasına bakmasını ister. Kendisine: “- Senin yaranı iyileştirmek en meşhur doktorlar bile aciz kaldılar, o adamın senin yaranı ne yapabilir?" derler kendisine. Adam: “- Muhakkak onun yanıma gelmesi lazımdır!" der. Bunun üzerine adamı hastanın yanına getirirler. Adam çıbanı görünce, kendisine bir pislik böceği getirmelerini ister. Orada bulunanlar adamın bu isteğine gülerler. Fakat hasta başından geçeni hatırlayıp, yanında bulunanlara, adamın istediğini kendisine getirmelerini söyler. Çünkü adam işin hakikatini görüyor ve biliyor!"