Kayıtlar

uzun etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Boyu Ve Sakalı Uzun

Boyu Ve Sakalı Uzun Adamın biri kitap mütalaa etmekte iken, ibarenin bir yerinde boyu uzun ve sakalı da bir tutamdan daha uzun olan kimseler ahmak olur, Diye bir yer gelmiş. Adamcağızın da hem boyu uzun, hem de sakalı bir tutamdan fazla imiş. Hiç olmazsa sakalımı kısaltayım diye, masanın üzerindeki mumu sakalına tutup yakarak sakalını kısaltmak istemiş. Fakat tutuşan sakalını tamamen yanmaktan kurtaramamış. Hemen kalemi eline alıp kitabın orasına; “Tecrübe ile sabit olmuştur” Diye yazmaktan kendini alamamış. (Alıntı)

Uzun Ömür İçin Dua

Uzun Ömür İçin Dua Sabah akşam üç defa; سُبْحَانَ اللّٰهِ مِلْءَ الْمِيزَانِ مُنْتَهَى الْعِلْمِ وَ مَبْلَغَ الرِّضَا وَزِنَةَ الْعَرْشِ Okunuşu: Sübhaanellahi mil’elmizan ve müntehe’l ilmi ve mebleğarriza vezinetel-arş. Anlamı: Allah’ı mizanın dolusunca, ilmin nihayetince, rızası büyüklüğünce ve Arş’ın ağırlığınca tesbih ederim. Bu dua sabah ve akşam üç defa okunur. Ömrünün uzun ve mes’ud olması, imanla ölmek, kabir azabından kurtulmak, sırat köprüsünden geçmek ve cennete vasıl olmaya vesile olur. Hayırlı ve Uzun Ömür Duası Hz. Ali’den rivayet olunduğuna göre Peygamber Efendimiz (asm), şöyle buyurmuştur:  ‘Her kim ömrünün uzun (bereketli ve mutlu) olmasından hoşlanırsa, düşmanlarına karşı yardım olunmayı severse, rızkında bolluk olmasını dilerse, kötü ölümden korunmayı isterse; akşama erdiğinde ve sabaha kavuştuğunda (şu tesbih, tehlil ve tekbiri) üç kere söylesin: سُبْحَانَ اللّٰهِ مِلْءَ الْمِيزَانِ مُنْتَهَى الْعِلْمِ وَ مَبْلَغَ الرِّضَا وَزِنَةَ

Peygamberimiz'in Sallallahü Aleyhi Vesellem 11 Sünneti ve 11 Bilimsel Faydası

Peygamberimiz'in Sallallahü Aleyhi Vesellem 11 Sünneti ve 11 Bilimsel Faydası Teheccüd Namazına Kalkmak Kesintisiz uyunan uzun gece uykuları damarlarda vazodilatasyona (Damar genişlemesine) neden olur. Uyku ortalarında kalkıp el yüz yıkamamız yani abdest almamız, az yorucu egzersizler yapmamız yani teheccüd namazı kılmamız vazodilatasyonu engeller ve zinde bir Müslüman olmamızı sağlar sevgili kardeşlerimiz. Uyurken Sağ Tarafa Dönüp Yatmak Kalbin üzerine yani sola yatıldığında, kalp sıkışır, ağrır ve rahat çalışması engellenir. Sağ tarafa doğru yatılması kardiyovasküler sistemimizin (kalp, damar ve kan dolaşımı sisteminin) çok daha iyi çalışmasını ve kalbimizin yeni günün temposuna çok daha dingin ve kolay bir şekilde ayak uydurmasını sağlar. Kerahat Vakitlerinde Uyumamak Özellikle işrak vakti, yani güneşin doğuşunda uyuyanlarda bel ağrısı meydana gelir. Dünyanın kendi etrafındaki dönüşünden (gün ve gece oluşumu) meydana gelen çizgisel hız her enlemde farklıdır. Bu fark yer

Derviş isen kardeş takvaya çalış

Derviş isen kardeş takvaya çalış Hicri 918 (M. 1512) senesinde bir gün, Şeyh Şemseddin Dimyati hazretleri ile birlikte bir yerden geçerken şeyh, kızı tarafından yedilen kör bir adam gördü. Hemen hayvanından indi ve adamın elini öptü. Uzun bir süre beraberce yürüdüler. Sonra Şeyh Dimyati hazretleri dönüp geldiğinde kendisine, adamın kim olduğunu sordum. Şu açıklamayı yaptı: O, çocukluğumda önünde bir miktar Kuran okuduğum bir kişidir. Kendisini gördüğümde, yanından binitli olarak geçemiyorum. Sözünü ettiğim Şeyh Dimyati (k.s.); inancı, ameli, ilmi, salah ve takvasıyla meşhur, hükümdarların bile kendisine saygı gösterdikleri bir zattı. Biz akranları arasında onun gibi birisini görmedik... (Tenbihül-Muğterrin) Netice olarak talebe hocasına, çok hürmetkâr olmalı, gıyabında bile ondan ismi ile değil, hürmet ifade eden bir kelime ile bahsetmelidir. Hocalarımız bizim için çok değerlidir. Şu rahmete bakın ki, İnsanlar bütün azalarıyla günah işlerken, Sadece diliy

Nefsini Avlayan Hükümdar

Nefsini Avlayan Hükümdar Nur yüzlü bir ihtiyar, bastonuna dayanarak durdu. Uzun yoldan geliyordu. Yorulmuştu. Önünde durduğu ihti­şamlı yapı, Belh ülkesinin şanlı hükümdarı İbrahim bin Ethem'in saraydı. Sarayı süzerken kapı nöbetçileri, ne arıyorsun ihtiyar?" diye sordular. "Ben yolcuyum, bu gece konaklayacak bir kervansaray arıyorum. Herhalde burası uygundur" dedi. Nöbetçiler, "Sen yanlış gelmişsin baba, burası kervan­saray değil, hükümdarımızın sarayıdır" dediler. Nur yüzlü adam biraz durdu. O arada ne düşündüyse, "Hayır, ben kendimden eminim, burası kervansaraydır, burada gecelemek istiyorum. Tanrı misafiriyim!" diye diretti. Nöbetçiler ne söyledilerse ihtiyarı ikna edemediler ve qidip hükümdara durumu bildirdiler. İbrahim bin Ethem, "Bırakın gelsin bakalım, biz de tanıyalım şu ihtiyarı" diye emretti. Nuranî çehresiyle saraya girdiğinde adeta sarayı ay­dınlattı adam ve "Selâmün aleyküm" diyerek hükümdarı selâm

Avlanmamış Ayının Postu

Resim
Avlanmamış Ayının Postu Parasız kalan iki arkadaş, bu durumdan kurtulmanın yolunu aramaya koyulmuş. Uzun tartışmaların sonunda, bir ayı vurup postunu satmaya karar vermişler. Paraya o kadar çok ihtiyaçları varmış ki, sanki ayıyı vurmuşlar da, postu ellerinde imiş gibi komşuları olan kürkçünün kapısını çalmışlar. ''Bizde bir ayı postu var ki görmelisin!'' demişler. ''İki kürk rahat çıkar. Başkaları şunca lira verdi ama biz vermedik. İstiyoruz ki komşumuza satalım.''  Sıkı bir pazarlıktan sonra, kürkçü ile anlaşıp postun parasını almışlar. Sonra da ormana avlanmaya çıkmışlar. Çok geçmeden karşılarına iri mi iri bir ayı çıkmış. Bakmışlar ki ayı postu yerine kendi postları gidecek. Biri hemen ağaca tırmanmış, diğeri ise kendini yere atıp ölü taklidi yapmaya başlamış.  Ayı az sonra gelmiş. Yerde yatan adamı evirip çevirmiş. Ağzını, burnunu, kulağını koklamış. Canlı mı ölü mü diye epey incelemiş, sonunda ölü olduğuna karar vermiş olmalı ki, çekip

Tavsiye Mektubu

Tavsiye Mektubu Tüccarın biri, yazıhanesinde çalışacak bir genç arıyordu. Bunun için gazetelere ilan vermişti. İlanı okuyan gençler, belli bir günde yazıhaneye geldiler. Tüccar, onlarla uzun uzun konuştu. Sonra, aralarından birini seçti. O sırada yanında bulunan bir arkadaşı: - Bu genci önceden tanıyor muydunuz, diye tüccara sordu. - Hayır. - Size bir dostunuzdan mektup getirmiş miydi? - Getirmemişti. - Öyleyse niçin onu seçtiniz? Tüccar gülümsedi: - Gelenlere, dedi, ayrı ayrı dikkat ettim. Bu genç, kapıdan girerken ayaklarını paspasta iyice temizledi. Yere özel olarak bir kitap bırakmıştım. Öbürleri çiğneyip geçtiler. Ama o, hemen bunu aldı, masanın kenarına koydu. Sonra, ayağı sakat bir gence yerini verdi. Konuşma sırası gelinceye kadar, atılmadan, kimseyi itmeden bekledi. Benimle konuşurken baktım, üstü başı fırçalanmış, saçları iyice taranmıştı. Dişleri süt gibi beyazdı. Konuşması da kibar ve düzgündü. Adını, adresini yazarken, tırnaklarının da temiz olduğunu gördüm. Bu

Alman Bayan, Bir Türk Erkeğe; “Kültürsüz!!!” Dedi

Alman Bayan, Bir Türk Erkeğe;  “Kültürsüz!!!” Dedi Üç dört arkadaş camiden çıktık, eve gidiyoruz. İkisi Almanya’da uzun yıllar çalışmışlar. Bir anne ile 11-12 yaşlarındaki oğlu da önümüzden gidiyor. Çocuk cipsleri yer yemez, paketini yola attı. Hâlbuki az ileride çöp varili var. Annesi ise en ufak bir rahatsızlık duymadı. Ben dedim ki: “Şu kadına yazık! Çocuğun yaptığı terbiyesizliğe göz yumuyor. Almancı arkadaştan birincisi dedi ki; bu olay Almanya’da olsaydı; annesi geri dönecekti. O çöpü çocuğa aldıracaktı. Çöp kutusuna atıncaya o kadar onu izleyecek çöpe attırdıktan sonra da; “Bak oğlum sakın bir daha yapma! Herkes senin gibi yapsa bu şehrin cadde ve sokakları pislikten geçilmez. Belediye fazla işçi çalıştırır. Hem o işçilerin parasını da biz veriyoruz. Çocuk bu davranışı pekiştirinceye kadar devam ederdi. Çocuklar bir daha da asla çöpleri yere atmazdı. Diğer Almancı arkadaş dedi ki; ben Almanya’da bir suç işledim. Onun utancını halen taşıyorum. Merakla ne yaptın diye sorduk.