Alman Bayan, Bir Türk Erkeğe; “Kültürsüz!!!” Dedi
Alman Bayan, Bir
Türk Erkeğe; “Kültürsüz!!!” Dedi
Üç dört arkadaş camiden çıktık, eve gidiyoruz. İkisi
Almanya’da uzun yıllar çalışmışlar. Bir anne ile 11-12 yaşlarındaki oğlu da
önümüzden gidiyor. Çocuk cipsleri yer yemez, paketini yola attı. Hâlbuki az
ileride çöp varili var. Annesi ise en ufak bir rahatsızlık duymadı. Ben dedim
ki: “Şu kadına yazık! Çocuğun yaptığı terbiyesizliğe göz yumuyor. Almancı
arkadaştan birincisi dedi ki; bu olay Almanya’da olsaydı; annesi geri
dönecekti. O çöpü çocuğa aldıracaktı. Çöp kutusuna atıncaya o kadar onu
izleyecek çöpe attırdıktan sonra da; “Bak oğlum sakın bir daha yapma! Herkes
senin gibi yapsa bu şehrin cadde ve sokakları pislikten geçilmez. Belediye
fazla işçi çalıştırır. Hem o işçilerin parasını da biz veriyoruz. Çocuk bu
davranışı pekiştirinceye kadar devam ederdi. Çocuklar bir daha da asla çöpleri
yere atmazdı.
Diğer Almancı arkadaş dedi ki; ben Almanya’da bir suç
işledim. Onun utancını halen taşıyorum. Merakla ne yaptın diye sorduk. Dedi ki:
Bir gün bir kola içtim. Kutusunu da çalılıklara fırlattım. Beni bir Alman bayan
gördü. “Sen kola kutusunu neden oraya attın?” diye sordu. Ben de dedim ki: Ne
olmuş yani? Boş kutuyu çalılar arasına attım. Alman Bayan; sen kültürsüzün,
medeniyetsizin birisin! Ben çok utandım. Çünkü Alman bayan haklıydı. Arabama
atlayıp oradan kaçtım. Aklıma geldikçe halen de utanırım.
Ben de 1967 yılında öğretmenim Tehmine Hanımın
anlattığı bir hatırayı anlattım. Hollanda’nın bir şehrinde parka giden bir Türk
işçisi oturur bir şeyler yer. Kalkarken çöpleri atmak için çöp kutusu arar ama
bulamaz. Yere atmaya da kıyamaz. Çünkü yerler tertemizdir. Elindeki gazeteyle
güzel bir paket yapar. Yolda yürümeye başlar. Kalabalığa karışınca; elinden
düşürür gibi yapar. Biraz sonra sırtına birisi dokunur. Paketinizi düşürdünüz!
Der. Alır eline. Biraz sonra yine düşürür gibi yapar. Tekrar birisi sırtına
dokunur. Paketinizi düşürdünüz der! Çaresiz alır. Utancından tekrar atamaz. Eve
kadar taşıyıp evin çöpüne atar. Ben bunu dinleyince çok etkilenmiş o günden
sonra hiçbir çöpü yola atmamaya karar vermiştim. Ayrıca bu olayda çok güzel bir
dürüstlük örneği de var. Düşürülen pakette kıymetli bir şey de olabilir. Altın
bile olabilir. Bulan kişinin hiç içine bakmadan getirmesi çok güzel bir
davranış.
Buna benzer örnekler biz de yok mu? Daha güzelleri
var. Ama az efendim az. Nakledeyim. Küçükçekmece'de Kadir Gecesi olduğu için
arkadaşının evinde yapılan mevlide katılan üç çocuk annesi Fatma Bildirici
(35), evine gittiği sırada yolda bir poşet gördü. Poşeti açarak içine bakan
genç kadın, poşetin içindeki altınları görünce gözlerine inanamadı. Bir poşet
dolusu altını bulan Bildirici, cep telefonu ile 155 polis imdat'ı arayarak
durumu polise bildirdi. Altın fiyatlarının son zamanlarda el yaktığı bir
dönemde kendisine ait olmayan ve değeri yaklaşık 100 bin lira olan altınları polise
getiren Bildirici, "Herkesin yapması gerekeni yaptım. " dedi. (27
Ağustos 2011 tarihli gazeteler)
Yola çöp atmanın ne olduğunu düşündüm. Güzel dinimizde
öyle güzel ölçüler var ki bunun örnekleri dünyanın hiçbir hiçbir yerinde,
dininde, toplumunda bulunmaz. Arkadaşım anlatmıştı. Kırda arkadaşlarıyla
salatalık yiyen bir Mehmet hocaefendi; kabuklarını hemen yere gömmüş. Hocam
burası kır yeri. Neden böyle yapıyorsunuz demişti. Hoca efendi, buradan bir
insan geçer, onun da canı çeker, bulamayınca kul hakkı geçer. Hem de çevreyi
kirletmiş oluruz. Yine kul hakkı geçer. Hem de başkalarına kötü örnek oluruz;
daha da çok kul hakkı geçer diye… Unutulmaz güzel sözler söylemiş sonra da şu
güzel kıssayı anlatmıştı. Bir derviş bir yerde yemek yer, artan ekmeğini beline
bağlar. Bir günlük yol gittikten sonra tekrar acıkır. Sargısını açarak tekrar
karnını doyurmak ister. Bir de bakar ki yemek sargısında bir küçük karınca var.
“Eyvah ben ne yaptım. Karıncayı yuvasından ayırdım.” Diyerek geri döner yemek
yediği yere gelir. Besmele çekerek karıncayı bırakır. Huzurla yoluna devam
eder. Hayvan hakkından kurtulmuş olur.
Peki, bizler neler yapıyoruz. Çocuklarımızı kul
haklarını öğretiyor muyuz? Kendimiz çocuklara güzel örnek oluyor muyuz? Hayır,
yüzbinlerce hayır! Kendimiz çöpleri yollara rastgele atıyoruz. Atanları
uyarmıyoruz. Bir çevreci profesör Orhan Kural Hoca yemiş kabuklarını yere
atanları uyarmış bir ton dayak yemişti. Halkımızda yere tükürenler çok fazla.
Bir arkadaş anlattı. Anlatmak istemiyorum ama özeleştiri yapmak için mecburum.
Midesi bulananlardan özür dilerim. Arkadaşım dedi ki; bir bayan gördüm.
Dördüncü katın camından iki yaşındaki çocuğunu dışarı çıkarmış çiş
yaptırıyordu. Ben asla inanmadım. Fakat o defalarca yemin etti. Ben de inandım.
O evin kenarından insanlar geçebilir. Çevre kirletilir. İnsanların midesi
bulanır. Bulaşıcı hastalık yayılabilir. Kadının başı dönüp çocuğu düşürebilir.
Kendi yavrusunun katili bile olabilir. Bak bakalım kaç çeşit kul hakkı var?
Şu soruyu soruyorum. Acaba tertemiz şehirlerde yaşamak
sadece Avrupalılar’ın mı hakkı?
Toplum olarak hepimize büyük görevler düşüyor.
Öğretmenler okullarda konuyu sonuna kadar işlemeli. İmamlarımız camilerde sağır
kulaklara duyuruncaya kadar anlatmalı. Her aile bireyi hem örnek olmalı hem de
çocuklarını sorumlu yetiştirmeli. Sözümü noktalarken münasebetsiz bir
arkadaşım, çekirdek kabuklarını yere atıyordu. Ben uyarmıştım. Verdiği cevaba
bak, hizaya gel. “Çok fazla belediye çöpçüsü, var. Bedava maaş alacaklarına
temizlesinler! Ben de o zaman “Belediye herkese bir çöpçü mü tutsun!” demiştim.
Tertemiz şehirlerde yaşabilmek hayâl değil, gerçek
olsun diyorum… Hoşça kalın sevgili dostlarım…
Yaşar AKKAŞ
“Bu eserlerin
izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Yasasına göre suçtur.”
Yorumlar
Yorum Gönder