Kayıtlar

sabır etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sabır ve Rızâ Hâli

Sabır ve Rızâ Hâli Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.” (Zümer, 10) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Sabır üçtür: Musîbetlere karşı sabır, kullukta sabır ve günah işlememekte sabır…” (Süyûtî, II, 42; Deylemî, II, 416) Metânet ve muvâzene, insanı; fikirde, îmanda, amel-i sâlihlerde ve bütün güzel davranışlarda daha kuvvetli hâle getirir. Sabır hususunda da âbideleştirir. Bu ise, beşerin en büyük ihtiyacıdır. Çünkü dünya hayatının gerçeği, ancak sabır temelleri üzerinde bir fazilet hayatı yaşamayı gerektirir. Sabır nedir? Değişen hayat şartları altında, hayatın fırtına ve med-cezirleri içinde muvâzeneyi kaybetmemektir. En değerlisi de hâdisenin ilk ânında gösterilen sabırdır. Nitekim; Allah Rasûlü’nün mükemmel yaşayışında en çok göze çarpan husus, baştan sona en güzel sabır örnekleridir. Efendimiz (sav), çocukluğundan vefatına kadar, hep büyük acılarla karşılaşmış, her türlü sıkıntı ve ıstırabı tatmıştır. Dünyaya gelmeden babasın

Safa Kalp Temizliği - Helal Lokma- Sabır

Safa Kalp Temizliği - Helal Lokma- Sabır Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Mâlâyânîyi terketmesi kişinin İslâm’ının güzelliğindendir.” [1] İslâm’ı güzel olan kimse kendisini ilgilendiren şeye yönelir; mâlâyânîden, kendisini ilgilendirmeyen şeylerden yüzçevrir. Mâlâyânî ile iştigal etmek aptalların ve hayâlperestlerin işidir. Mevlâ’sının Celle Celâlühü emrettiğini yapmayıp, O’nun Celle Celâlühü  emretmedikleri ile meşgul olan kimse, O’nun Celle Celâlühü rızâsından da mahrum kalır. Bu durum, mahrûmiyetin, büyük günahkârlığın, tardedilmişliğin ta kendisidir. Yazık sana! Emre sarıl, nehiyden kaçın. Âfetlere karşı sağlam dur, sonra da nefsini, “niçinsiz” ve “nasılsız” bir şekilde kaderin ellerine bırak. Allah-ü Teâlâ’nın Celle Celâlühü sana senin hakkındaki ilmi ile bakışı senin cehlinle kendine bakışından çok daha hayırlıdır. O’nun Celle Celâlühü verdiğine kanaatkâr ol. O’na Celle Celâlühü şükretmeye çalış. O’ndan Celle Celâlühü daha fazlasını isteme. Sen n

Sabır Timsali Hanımlar

Sabır Timsali Hanımlar Seminerlerimden birinde; hanımlar eşlerinden şikâyet ediyorlardı. Bir hanımefendi, şikâyet eden hanımları dinledikten sonra hiçbirine hak vermedi ve dedi ki: "10 senedir felçli ve yatalak hâlde bulunan eşime bakıyorum. Sabrediyorum, hiç şikâyet etmiyorum. Bu hanımlar, nelerden dertleniyorlar, doğrusu çok şaşırdım. Lütfen, bu hanımlar, minicik dertlerini dev bilmesinler; bir damla yağmuru sel sanmasınlar." O hanımı dinleyince sabır kahramanlarından birkaç örneği kaleme almak istedim. Çünkü aileyi, dolayısıyla toplumu ayakta tutan sevgi ve şefkat kahramanı hanımlar arasında, çok sabırlı olanlar var. Çok şükür ki hâlâ varlar. Rabb'im sayılarını çoğaltsın... Vehbi Vakkasoğlu 

Sabır ve Şefkat Kahramanı Bir Hanımefendi

Sabır ve Şefkat Kahramanı Bir Hanımefendi Üç çocuk anası bir hanımefendi, Ahmet Şahin Hoca'mızın yanına geliyor ve "Hocam, derdim derindir, bana bir yol gösterin!" diyerek yardım istiyor ve yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Kocam, içki bağımlısı; gece yarılarına kadar meyhanede içiyor. Sonra da geliyor, kapıyı yumruklamaya başlıyor. Çocuklar duyup da huzursuz olmasınlar diye, hemen kalkıp ka­pıyı açıyorum. "Buyur, deyip saygıyla karşılıyorum. Bazen, gecenin o saatinde yemek istiyor. Akşamdan hazırladığım yemekle sofra kuruyorum. Bu defa beğenmiyor, bunlar beklemiş, bana yeniden yemek yap, diyor. "Çocuklar okula gidecekler, uyanıp da rahatsız olmasınlar diye, yine mutfağa giriyor, yeniden yemek yapmaya başlıyorum. Arkamdan geliyor, hazırladığım yemeğe bakıyor, 'Ben bunları yemem, başka yemek yok mu?' diye bağırıp çağırmaya başlıyor. Ben de 'Kazanabildiğim parayla, ancak böyle yemek yapabiliyorum; sen yardımcı olursan istediğini ya

Evlat Acısına Sabır

Evlat Acısına Sabır Bir kadın, Risalet peygamberinin huzuruna gelerek: — Ya Resûlallah! Benim üç çocuğum vefat etti. Dua et de cennete gireyim, dedi. Kadının bu sözlerini dinleyen Resulü Ekrem Efendimiz: — Sen zaten cennette yerini hazırladın, buyurdular. (Alıntı)

Musibetlere Sabretmek

Musibetlere Sabretmek İşte ulu Allah'ın Celle Celâlüh "Allah'ın kullarına karşı lütuf sahibidir" âyet-i celilesinin tecellilerinden birisi de budur. İbni Ata (Rahimehullahu Aleyh) der ki. "Kulun gerçek mümin olup olmadığı belâ ve ferahlıkla karşılaştığı anlarda belli olur. Ferahlık günlerinde şükredip belâ günlerinde sızlanan kimse, (kulluk ve müminlik iddiasında) yalancıdır. Eğer bir kimse bütün insanların ve cinlerin bilgisini nefsinde toplamış olsa da üzerine doğru belâ rüzgârı estiği zaman başına gelenlerden ötürü açıktan açığa şikâyet ederse, ilminin ve amelinin ona hiç bir faydası yoktur. "Nitekim bir Hadis-i Kudsî'de şöyle buyurulur: - Benim takdirime razı olmayanlar ve benim verdiğime şükretmeyenler benden başka bir rabb arasınlar. "Vehb İbni Münebbih (rehimehullahu) in anlattığına göre peygamberlerden biri elli yıl Allah'a ibadet etmiş. Allah da ona "Seni affettim!" diye bildirmiş. Peygamber de bu bildiri

Sabır İmtihanı

Sabır İmtihanı Anlatıldığına göre Zekeriya Aleyhisselâm bir gün Yahudilerden kaçar, onlarda ardına düşerler. İz sürücüler kendisine yaklaşınca kalın dallı bir ağaç görür. "Ey ağaç yarıl da beni içine al!" diye yalvarır. Bu sırada açılan ağaç Hz. Zekeriyya Aleyhisselâm’ı gövdesine aldıktan sonra tekrar kapanır. Derken iblis ortaya çıkar, iz sürücülerini iri gövdeli ağacın yanına getirir, bir testere ile ağacı keserek Hz. Zekeriyya Aleyhisselâm’ın ölmesini sağlamalarını söyledi. Onlar da İblis’in dediği gibi yaparlar. Hz. Zekeriyya Aleyhisselâm Allah’a değil, ağaca sığındığı için bu yanlış tutum, helakine yol acar ve testereyle ikiye bölünür. Nitekim Peygamber’imizden Sallallahü Aleyhi Vesellem gelen bir rivayette: Ulu Allah Celle Celâlühü söyle buyurur: "Başına bir bela geldiği zaman bana sığınan kulun, daha o hiç bir istekte bulunmadan, dilediği yerine getirir ve daha yalvarmadan duasını kabul ederim. Buna karşılık başına bir bela geldiği zaman bana değ

Sabır ve Neticesi

Sabır ve Neticesi Mâlik b. Dînâr'ın yahudi bir komşusu vardı. Yahudi, evinin kanalizasyon çukurunu, düşmanlık olsun, diye Mâlik hazretlerinin odasının arkasına yaptı. Odadan içeri sızıntı oluyor, pis koku çok rahatsız ediyordu. Mâlik b. Dînâr, her gün sızıntıları temizler, pis kokuyu giderici güzel kokulu şeyler yakardı. Yahudi, Mâlik b. Dînâr'ın rahatsız olduğunu anlıyordu. Fakat şikâyete gelmemesine hayret ediyordu. Mâlik b. Dînâr'ın yerine kendisinin sabrı taştı. Mâlik b. Dînâr'ın evine geldi. Pis kokuyu duyunca dedi ki: "Ey Mâlik! Bu koku ne?" "Burada kokulu şeyler yakıyorum." "Hayır, bu koku kanalizasyon kokusudur. Bak duvardan sızıyor. Ne diye bana söylemiyorsun?" "Eğer söyleseydim, sen üzülebilirdin. Bizim dinimizde, komşuyu üzmemek ve ondan gelen eziyetlere katlanmak vardır. Komşuyla kavga ve gürültü etmek yoktur." Yahudi bu sözler karşısında sarsıldı. Dedi ki: "Ben bugüne kadar İslâm dinine düşman idim.

Dervişin Sabrı

Dervişin Sabrı Bir gün Hz. Cebrail (a.s) Rabbü'l-âlemin'den soruyor: "Ey Rabbimiz, şu anda senin yanında yeryüzündeki en mükemmel kulun kimdir? Onu görüp tanımak istiyorum." Allah Teâlâ da Cebrail'e, "Falan şehre git, filan yerde bir köprü vardır, şafaktan evvelki bir saatte orada bulun. O köprüden ilk geçen kimse, bu zamandaki en makbul kulumdur." Cebrail (a.s) emredilen memlekete gidip şafaktan önce köprünün başında bekler. Bakar ki fakir, kendi halinde bir adam, omuzunda bir ip olduğu halde çıkıp gelir. Doğruca köprüden geçip su başına giderek abdest alır. Seccadesini yayıp teheccüd namazını kılar. Şafak atınca da sabah namazını kılar. Sonra da oturup güneş doğuncaya kadar virdini (zikrini) çeker. Güneş doğunca kalkıp odun toplar. Topladığı odunları sırtlayıp şehre doğru gitmeye başlar. Tam köprünün üstüne gelince karşıdan bir atlı belirir. Ayağında çizme, elinde kamçısı olduğu halde o da köprüye gelir. O sırada atı birden ürkerek üzerindek

Sabır İnsanlara Mahsustur, Meleklerle Hayvanlarda Sabır Yoktur

Sabır İnsanlara Mahsustur, Meleklerle Hayvanlarda Sabır Yoktur Sabır denince akla ilk gelen şeriat, tarikat, marifet ve hakikattir. Bu âleme ulaşmak için de nefsi isteklerinden alıkoymak, şeriatın emirlerini yerine getirmek, nefsin taleplerine uymamak olup Hakk’ın şu emrine sımsıkı sarılmalıdır: “Kullarımız sabrettikleri zaman hidayete ermeleri için içlerinden önderler göndermiştik de onlar da ayetlerimize sımsıkı sarılmışlardı. Onlar arasında nebiler ve nebilere tâbi olan âlimler vardı. Bunlar sabırda çok ileri giden, emirleriyle sadakat gösteren ve halkı Hakk’a itaata davet eden, ayetlerimize yakînen iman eden kimseler idi.” (Secde sûresi, ayet 24) Evlad! Mürid de mürşid-i kâmiline böylece inanıp teslim-i tâmme ile sabrı elde etmelidir. Çünkü sabır insanlara mahsustur. Meleklerle hayvanlarda sabır yoktur. Zira melekler ilim ile akıldan meydana gelmiş olup nefis ve şehvetten uzaktırlar. Hayvanlar ise nefsi ve şehvetten meydana gelmiş olup ilim ve akıldan uzaktırlar. Sab

Sabır

Sabır  Öğrenmek için zaman gerekir, sabır gerekir, ustaları izlemek gerekir. Dünya hızlandıkça zaman kısalabilir, ama öğrenmenin esası değişmez. Çin’de ve Hint diyarlarında yüzyıllardır anlatılan bir hikâyede konu, öğrenmenin değişmeyen esasıdır... Genç bir adam, değerli taşlara ilgi duyarmış ve mücevher ustası olmaya karar vermiş. ”Bu mesleği yapacaksam, iyi bir mücevher ustası olmalıyım,” diye düşünmüş ve ülkedeki en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış. Sonunda bulmuş; yanına varmış, bir süre bekledikten sonra usta tarafından kabul edilmiş. ”Anlat, dinliyorum,” demiş usta. Genç adam anlatmaya başlamış, taşlara ilgi duyduğunu ve iyi bir mücevher ustası olmaya karar verdiğini heyecanla anlatmış. Yaşlı usta sesini çıkarmadan genç adamı dinlemiş, sözleri bitince de ona bir taş uzatmış, ”Bu bir yeşim taşıdır,” dedikten sonra genç adamın avucuna taşı bırakmış ve avucunu kapatmış. “Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca hiç açma. Bir yıl sonra tekrar gel. Haydi

Başarı, Azim ve Sabır

Başarı, Azim ve Sabır Başarı, azim ve sabır üzerine tarihteki ünlü kişilerin hayatlarından ders verici örnekler ve başarılı olmanın kuralları: 1. Çok çalışın! Meşhur âlimlerden biri, insanın maddî manevî her konuda başarılı olmasını çalışmaya bağlar ve şöyle derdi: -Suyu düşünmek, susuzluğu gidermez. Odunu düşünmek, insanı ısıtmaz. Bu misaller gibi, insanın bir şeyi sadece düşünmesi ve istemesi de, insanı hedefine ulaştırmaz. Başarı için, çok gayret, çok çalışmak ve uyulması gerekli tüm şartlara riayet etmek lâzımdır. Amerika’nın en büyük işadamlarından Çelik Kralı Andrew Carnegie, New York’ta bir kolejde yaptığı konuşmada, gençlere şu öğüdü vermişti: -Gençleri çeşitli sınıflara ayırabiliriz. Vazifelerini yapanlar vardır. Vazifelerini yaptıklarını iddia edenler vardır. Üçüncü bir grup daha vardır ki, onlar vazifelerini yaptıktan sonra, biraz daha fazlasını yapmak için çalışırlar. Hayatta büyük başarı elde edenler, işte bu gruptaki gençlerdir. Sadece kendine verilen

Sabır ve Namazla Allah’tan Yardım İsteyin

Sabır ve Namazla Allah’tan Yardım İsteyin Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah'tan yardım isteyin. Doğrusu Allah, sabredenlerle beraberdir Horasan vâlisi Abdullah bin Tâhir, çok âdil biriydi. Jandarmaları birkaç hırsız yakalamış, vâliye bildirmişlerdi. Getirilirken hırsızlardan birisi kaçtı. O sırada Hiratlı bir demirci, Nişapur’a gitmişti. Demirciyi, gece eve giderken, jandarmalar yakaladılar ve diğer zanlılarla beraber vâliye çıkardılar. Vali dedi ki: – Hepsini hapsedin! Bir suçu olmayan demirci, hapishanede hemen abdest alıp, namaz kıldı. Ellerini uzatıp:  “Ya Rabbi! Bir suçum olmadığını ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan ancak sen kurtarırsın!” diye dua etti. Vali uyurken rüyasında dört kuvvetli kimse gelip, tahtını ters çevirecekleri zaman uykudan uyandı. Hemen kalkıp, abdest aldı, iki rekât namaz kıldı. Tekrar uyudu. Tekrar o dört kimsenin tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Kendisinde bir mazlumun ahı olduğunu anladı. Vali hemen hapishane