Sabır İnsanlara Mahsustur, Meleklerle Hayvanlarda Sabır Yoktur
Sabır İnsanlara Mahsustur, Meleklerle Hayvanlarda Sabır Yoktur
Sabır denince akla ilk gelen şeriat, tarikat, marifet ve hakikattir.
Bu âleme ulaşmak için de nefsi isteklerinden alıkoymak, şeriatın emirlerini
yerine getirmek, nefsin taleplerine uymamak olup Hakk’ın şu emrine sımsıkı
sarılmalıdır:
“Kullarımız sabrettikleri zaman hidayete ermeleri için
içlerinden önderler göndermiştik de onlar da ayetlerimize sımsıkı
sarılmışlardı. Onlar arasında nebiler ve nebilere tâbi olan âlimler vardı.
Bunlar sabırda çok ileri giden, emirleriyle sadakat gösteren ve halkı Hakk’a
itaata davet eden, ayetlerimize yakînen iman eden kimseler idi.” (Secde sûresi,
ayet 24)
Evlad!
Mürid de mürşid-i kâmiline böylece inanıp teslim-i tâmme ile
sabrı elde etmelidir. Çünkü sabır insanlara mahsustur. Meleklerle hayvanlarda
sabır yoktur. Zira melekler ilim ile akıldan meydana gelmiş olup nefis ve
şehvetten uzaktırlar. Hayvanlar ise nefsi ve şehvetten meydana gelmiş olup ilim
ve akıldan uzaktırlar. Sabır ise bir kuvvetin kendi zıddı olan diğer bir
kuvvetle çarpışması demektir. Meleklerde bulunan ruhani kuvvetle çarpışacak
nefsani kuvvet olmadığı gibi, hayvanlarda bulunan nefsani kuvvetle çarpışacak
ruhani kuvvet yoktur. Bu itibarla meleklerle hayvanlarda sabır tasavvur
edilemez. Sabırla mükellef değillerdir.
Şeyh Şibli Hazretleri bir gün Allah aşkının galebesiyle kendini
kaybetmiş. Delirdi zannıyla tımarhaneye konulmuş. Bazı dostları ziyaretine
gelmişler. Bunları gören Şibli (k.s) hemen taş toplayıp bunlara atmaya
başlamış, onlar da kaçmışlar. Aralarından biri atılan taşlara bakmayarak
kendine yaklaşmış. Şeyh Şibli de onu kucaklayarak:
“Asıl beni hakkıyla seven ancak senmişsin. Şu kaçanların cümlesi
yalancıdır. Dost dostun taşından kaçar mı?” diyerek müride teselli kaynağı
olmuştur. Cenâb-ı Hakk’ı seviyorum deyip de O’nun emirlerini tutmamak, semâvi
kazalarından kaçmak elbette yalancılıktan başka bir şey değildir.
Evlad!
Sabrın iki yönü vardır:
1- Şehevi arzulara sabır,
2- Gayza sabırdır. Yani öfkeye ve kızgınlığa sabretmektir. Çünkü
sabır imandan bir parçadır. Kul için mühim olan nefsinin arzu ettiği bütün
hususlara veda edip Hakk’a teveccühe devamdır. Allah’ın ihsanlarından biri de
sabrı kuluna ihsan etmesidir. Sabırlı olmak köle azat etmekten daha
faziletlidir.
Hz. İmam-ı Ali (r.a) Efendimiz sabır hakkında şöyle buyurur:
“Baş vücutta ne ise sabır da imanda odur.”
Sevabı çok olan sabır musibetlere gösterilen sabırdır. Şu beş
husus imandandır:
1- Allah’ın emrine teslim olmak,
2- Allah’ın kazasına rıza göstermek,
3- İşinde kendine düşeni yaptıktan sonra Allah’a tefviz etmek,
4- Allah’a tevekkül etmek,
5- Musibetlere karşı son derece sabırlı olmak.
Kaynak: Miftâhu’l-İrşâd
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder