Kayıtlar

ne etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İnsan Ömrü

  İnsanın ömrü kısa veya uzun olmakla, çok ya da az yaşamakla değil, faydalı oluşuyla ölçülür. Allah Teâlâ’dan gâfil ve nefsinin hevâsına esir olan kişi çok yaşasa dahî vaktini hayra sarf etmediğinden, menfaat azlığı bakımından kısa ömürlüdür.              Fazîlet ve kemâlât sâhibi olan kişi az da yaşasa, vaktini hayırlı iş ve hizmetlerde kullandığından uzun ömürlüdür. “Sadaka belâyı def eder, ömrü artırır” hadîs-i şerîfi buna delildir. Şu halde faydalı ömür, zaman miktârına göre değildir. Çünkü kısa ömürlü biri, uzun ömürlünün elde edemediği binlerce faydalı işlere, sayısız hayır ve iyiliğe muvaffak olur ve ölümünden sonra da nice hayır duâlar kazanmakla, uzun ömürlü sayılır. Kemâl sâhipleri insanlığın hangi kısmını tamamlamak için gelirlerse, hayırdan hangi işin ikmâli mukadderse, o vazifenin ikmâlinden sonra hakîkat âlemine intikal ederler. Çünkü dünyâda faydasız durmak, hayvanî hayat sürmek olduğundan abestir. Ezelde kâbiliyet verilen kimse, az yaşasa dahî kâbiliyeti sebe

Ay, Ne Kadar Güzel Bir Adet!

Ay, Ne Kadar Güzel Bir Adet!   Zamanın birinde bir hanım bütün sene boyunca hazırlanır, Rebiülevvel ayı geldiğinde:  “Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’in doğduğu aydır!”  diyerek bu ayda Mevlitler ve Kur’an-ı Kerim’ler okutur ve ziyafetler verirmiş. Onun da Yahudi bir komşusu varmış. Yahudi kadın merak ediyor, eşine soruyor… “- Bu Hanım, her sene neden bu ay da böyle ikramlar veriyor?” diye. Eşi daha bilgiliymiş, diyor ki: “- Onların, inandıkları peygamberlerinin doğduğu aydır bu ay... Bu aya hürmeten teşekkür için; bu ay da Kur’an-ı Kerim’ler okutur, ziyafetler verir…” Deyince: Yahudi hanımının çok hoşuna gitmiş…  “- Ay ne kadar güzel!"  diye geçirmiş içinden… Yahudi Hanım, o gece rüyasında komşusunun ziyafetine gittiğini görür. Kapıdan girer, görür ki Kur’an-ı Kerim’ler okunuyor, yemekler  yeniliyor… Çok hoşuna gidiyor. Hayran hayran bakarken; o anda kapı açılır. İçeriye yüzü güneş gibi parlayan, arkasında da yüzü ay gibi parlayan bir takım insanlar girer… Onlara b

Bu Dünyada Ne Öğrendin?

             Lokman Aleyhisselâm Hazretlerine sormuşlar: Bu dünyada ne öğrendin? Demiş ki. ·         Namazda kalbime sahip olmayı öğrendim! ·         Cemiyette dilime sahip olmayı öğrendim! ·         Yaptığım iyiliği unutmayı öğrendim! ·         Bana yapılan kötülüğü unutmayı öğrendim! ·         Misafirlikte gözüme sahip olmayı öğrendim! ·         Yemekte elime sahip olmayı öğrendim! ·         Cenabı Allah’ın kudret ve kuvvet sahibi olduğunu öğrendim! ·         Ölümün hak olduğunu öğrendim! ·         Rabbim bu güzel hasletleri anlayıp hayatımıza tatbik edebilmeyi nasip eylesin. Âmîn!

Abdest İlk Defa Ne Zaman Ortaya Çıktı

  Abdest İlk Defa Ne Zaman Ortaya Çıktı Hz. Adem Aleyhisselâm ve Havva annemizin yeryüzünde ilk defa buluştuğu; insanlık serüvenin başladığı ilk yer; Cebel-i Rahme (Rahme Tepesi)’dir Hz. Adem, Cennet’te ,   yasak ağaca yürür, (hata yapar) ve meyvesinden yer. Sonra, “Bismillâhirrahmanirrahîm” “Rabbena zalemna enfusena Ve in lem tağfirlena ve terhemna lenekunenne minel hasirin” (Araf Sûresi-23) Ayette buyrulduğu gibi, Hz. Havva annemiz ile birlikte: “Ya Rab, biz kendimize zulmettik. Eğer sen bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, kaybedenlerden oluruz Ya Rabbi!” diye feryat ederler. Allah’ü Teâlâ onları Cennet’ten çıkarır. Hz. Adem Aleyhisselâm ile Havva annemiz, ilk defa bu dağın tepesinde buluşurlar; günahlarından dolayı gözyaşlarına boğulurlar, ağlarlar ve yalvarırlar: “- Ya Rabbi sana nasıl tevbe edelim, bize tevbeyi öğret!” Allahu Teala Hz. Adem Aleyhisselâm’a öğretir. “- Ey Adem, harama yürüdüğün ayaklarını topuklarınla beraber yıka. Yasak ağaca (harama) uzanan el

İnsanların Seni Ne Kadar Çabuk Unutacaklarını Bilseydin!!!

Resim
  أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةًۜ وَاِلَيْنَا تُرْجَعُونَ   Euzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm. Her nefis mutlaka ölümü tadacaktır. Biz sizi, gerçek değerinizi ortaya çıkarmak için şerle de hayırla da imtihan ediyoruz. Sonunda zâten bize döneceksiniz. (Enbiyâ Sûresi, 35)   Vefatından sonra insanların seni ne kadar çabuk unutacaklarını bilseydin, kesinlikle hayatını Allah’ü Teâlâ’dan başkasını razı etmek için yaşamazdın! İmâm-ı Gazâlî (Kuddise Sirrûh) Yâ Rabbi! Bütün nefeslerimizi rızâ-i ilâhi için alıp vermemizi nasip eyle!

Ne Günlere Kaldık?

  Ne Günlere Kaldık?   Kalmadı dünyanın ne tuzu tadı, Gömüldü insanlık tek kaldı adı, Alim sanık oldu, cahilde kadı, Ne günlere kaldık haberin var mı?   Fesbuka dalmış; genci, yaşlısı, Esnafı tüccarı garson aşçısı, Fena bir hastalık yoktur aşısı, Ne günlere kaldık haberin var mı?   Zenginin fakirden yoktur haberi, Nesil yoldan çıktı, çoğu serseri, Yaşlılar edildi kapı dışarı, Ne günlere kaldık haberin var mı?   Kurudu ekinler vermiyor başak, Çarşaflı kadınlar evinde tutsak, Şeriat istemek temelden yasak, Ne günlere kaldık haberin var mı?   Bölündük, dağıldık, yüzler parçaya, Yama tutmaz dibi delik bohçaya, Aldandık bir fincan kahveye çaya, Ne günlere kaldık haberin var mı?   (Şairi bulunamadı…)

Güzel Mevla’m Ne Kılayım

  Güzel Mevla’m Ne Kılayım   Safhayı sadrında memnû âşıkın ezkârı Hû, Gönlünün içinde dâim ârifin ezkârı Hû   Nâlândan nay aldı bağrım, durmayıp nâlan eder, Aşıka her demde Hakayık sırrını ilan eder.   Ol sebepten Kâdiriler durmayıp devran eder. Mevleviler Mesneviler başladı ezkâra Hû   Hû deyup Hû dinle, bul anınla gurbetî, Enbiyalar, Evliyalar buldu anınla vuslâtı.   Ey gönlüm sen de Hû zikri ile eyle dâim ülfeti, Keşfola bu vücûdün mülküne esrarı Hû.   Güzel mevlâm ne kılayım, rızanı nice bulayım, Seni bildir ki bileyim, yolunda canım vereyim Hu.   Gül gülistan mı olurdu nâr’ı Nemrud’a Halil, Olmasa anın dilinde dembeden tekrarı Hû.   Muhammed Bilâl-i NÂDİR

Ne Güzel Öğretmensin Sen…

  Ne Güzel Öğretmensin Sen… "Üzmüşler çocuğu, diğer çocuklar. "Senin baban çöpçü, sen de pis kokuyorsun!" demişler. Okul öncesi çocuklarında vicdan duygusu tam gelişmemiştir. Zaman zaman böyle acımasız olabilirler. Sonuçta hepsi çocuk işte... Kırmışlar yavrucağın kalbini. Çocukların güzel yanıdır gönülleri, kırılsa da çok, hemen toparlanmaya meyillidir. Yetişkinlere benzemez, kin gütmezler. Konuştum babayla. Çok üzüldü, çocuğunun üzülmesine. Dağ gibi adam gözyaşlarını ilk kez ayırdı gözlerinden belki de. "Üzülmek yetmez dedim, bir planım var. Dâhil olur musun?" Kabul etti seve seve. "Pis ülke" oyunu oynattım çocuklara bir gün. Türetilmiş (uydurma) bir oyun. Ne bulduysak attık yerlere. Bu arada "kötü koku spreyi" sıktık sınıfa, çocuklar görmeden tabi. Birazdan sınıf dayanılmaz bir kokuya karıştı. “Dedim niye böyle oldu?” Dediler: “Öğretmenim çöplerden, pislikten!” “Durun dedim, bakın kapıya, biri gelecek, bizi bu koku

Aklım Var Diye Söyler Tabîbler

Aklım Var Diye Söyler Tabîbler   Aklım var diye söyler tabîbler Lokman Hekim gibi bilgin olsa ne fayda Tevhîd etmez ise son nefesde bu diller Bülbül gibi dilin olsa ne fayda   Malım câhım var diyerek benlik edersin Ecel şerbetini bir gün sen de içersin Yalın ayak başın açık bu dünyâdan göçersin Kârûn gibi malın olsa ne fayda   Ne kadar ilmin olsa kardeşim Eğer îmân olmaz ise yoldaşın Hakk'a secde etmez ise o başın Dört kitâbı yutmuş olsan ne fayda   Zebânîler cehennemi sürüyünce Tütününden halka korku bürüyünce Dehşet ile halk üstüne yürüyünce Rüstem gibi gücün olsa ne fayda   Dünyâyı alırsın boynuna Hiç ölüm korkusu gelmez 'aynına Azrâil geldiğinde yanına Hazîne dolu paran olsa ne fayda   Bir gün olur götürürler evinden Allah'ın ismini bırakma dilinden Kim kurtuldu Azrâilin elinden Bin yıl kadar ömrün olsa ne fayda   Kabrini etseler zâhirde ma'mûr Yâhud yağsa üstüne kar ile yağmur Îmân ile göçmedinse gam budur Altın gümüş kubben olsa ne fayda   Dinleyin ahbâblar bir ma

Ey Allah’ım Seni Sevmek Ne Güzeldir Ne Güzeldir

  Ey Allah’ım Seni Sevmek Ne Güzeldir Ne Güzeldir   Ey Allah’ım seni sevmek ne güzeldir ne güzeldir, Yolunda baş ü can vermek ne güzeldir ne güzeldir.   Şol ism-i zâtını sürmek, visâlin gülünü dermek, Cemâl-i Pâk’ini görmek, ne güzeldir ne güzeldir.   Sürüp dergâhına yüzler, döküp yaşı yere gözler, Bir olsa gece gündüzler, ne güzeldir ne güzeldir.   Visâlin derdine düşmek, yanıp aşk oduna pişmek, Sonunda sana erişmek, ne güzeldir ne güzeldir.   Niyâzi yârini bulmak, yanında eğlenip kalmak, Varıp bir ile bir olmak, ne güzeldir ne güzeldir. Niyazi Mısrî Kuddise Sirrûh

Velî Ne Demek?

  Velî Ne Demek?   Bütün varlığıyla Allah’ü Teâlâ’ya yönelmiş, Allah’ü Teâlâ saygısına ters düşen bir yaşayışa meyletmemiş, Allah’ü Teâlâ’yı dost edinmiş kişilere “velî” denir. Velî, sâlih kişi demektir. Sürekli Allah’ü Teâlâ ile olduğunun şuuruyla hareket ve amel eden insan demektir. Böyle bir kişiye bu iyi hâlinden, ibadet ehli oluşundan, iyi Müslümanlığından dolayı düşmanlık etmek, onun, inanıp gereğince yaşadığı esaslara ve onları koyan Allah’ü Teâlâ’ya düşmanlık etmek demektir. Allah’ü Teâlâ, kendi dostlarına düşmanlık edenlere harb ilân edeceğini bildirmektedir. Binâenaleyh mücâhedeyi hayat tarzı olarak benimsemiş insanlara bu hallerinden dolayı düşmanlık etmek, Allah’ü Teâlâ’nın düşmanlığını karşısında bulmaktır. Böyle bir durumda kimin muvaffak olacağı bellidir. Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “- Allah’ü Teâlâ şöyle buyurdu.”: “- Kim benim bir velî kuluma (dostuma) düşmanlık eders

Müslümanlar Ne Zaman Uyanacak!

Müslümanlar Ne Zaman Uyanacak!   Ali Hayri Çelik Ramazan ayının yarısını aşmış bulunuyoruz. Ramazan ayı Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliği, unutulan kardeşliği, evrensel ümmet bilincini inşa etmesi gerekirken; İslam dünyasında Ramazanın bu diriltici ruhunu görmemiz şöyle dursun, Müslümanların vurdumduymazlığı, birbirlerine karşı düşmanca sinsi planları kurmaları ve bize merhamet yükleyen Ramazan ayında tekbirlerle Müslümanları katletmeleri bizleri kahrediyor. Müslümanlar emperyalistlerin oyuncağı olmuş, Haçlıların ve Siyonistlerin belirlediği planlar çerçevesinde onursuzca bir hayata mahkûm ediliyor. Gündemlerimizi onlar belirliyor, hangi pencereden bakmamız gerektiğini onlar öğretiyorlar. Bizi basit ve sığ küçük siyasetin basit hesaplarını yapmaya ve bunu da güya bizim için büyük davanın parçası kabul ettiriyorlar. Güç ve kuvvetin yalnızca Allah'a ait olduğunu, onun dışında hiçbir güce boyun eğmemiz gerektiği bilincini kazandıran Kur'an-ı Kerimle yürüyen sa

Allah’ü Teâlâ Ne Kadar Büyüktür?

  Allah’ü Teâlâ Ne Kadar Büyüktür?   Ateistin biri dalga geçmek için sorar; “- Allah ne kadar büyüktür?” Müslüman cevap verir: “- Senin gibi inkâr eden nankörlere nimet verecek kadar!” Ateist tık tıkıyı keser…

Gençlerinizin Fıska Düştüğü, Kadınlarınızın Azdığı Zaman Haliniz Ne Olur

Gençlerinizin Fıska Düştüğü, Kadınlarınızın Azdığı Zaman Haliniz Ne Olur Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem bir gün: “- Gençlerinizin fıska düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman haliniz ne olur?” diye sormuştu. (Yanındakiler hayretle): “- Ey Allah’ın Rasûlü, yani böyle bir hal mi gelecek?” dediler. “- Evet, hatta daha beteri!” buyurdu ve devam etti: “- Emr-i bi’l-ma’rufta bulunmadığınız, nehy-i ani’l-münker yapmadığınız vakit haliniz ne olur?” diye sordu. (Yanındakiler hayretle:) “- Yani bu olacak mı?” dediler. “- Evet, hatta daha beteri!” buyurdular ve sormaya devam ettiler: “- Münkeri emredip, ma’rufu yasakladığınız zaman haliniz ne olur?” (Yanında bulunanlar iyice hayrete düşerek): “- Ey Allah’ın Rasûlü! Bu mutlaka olacak mı?” dediler. “- Evet, hatta daha beteri!” buyurdular ve devam ettiler: “- Ma’rufu münker, münkeri de ma’ruf addettiğiniz zaman haliniz ne olur?” Yanındaki Ashab: “- Ey Allah’ın Rasûlü! Bu mutlaka olacak mı?” diye sordular. “- Evet, olac

Ne Zaman İhlâslı Sayılırız?

  Ne Zaman İhlâslı Sayılırız?   Maneviyat dünyasının büyük sultanlarından Yahya bin Muaz Rahmetullahi Aleyh Hazretleri, günün birinde etrafında toplanan insanlarla sohbet ediyor, onların gönüllerini ferahlatıyordu. Bir ara mecliste bulunanlardan biri: “- Kul ne vakit ihlâslı sayılır?” diye sordu. Yahya bin Muaz Rahmetullahi Aleyh Hazretleri, şu düşündürücü cevabı verdi: “- Kendisini öven insanla, tenkid eden insanı bir gördüğü vakit!”

Ölen Bir Müslüman, Dünyaya Gelseydi Ne Yapardı?

  Ölen Bir Müslüman, Dünyaya Gelseydi Ne Yapardı?   Mübarek bir zat, bir Müslümana ait kabrin önünde durup, talebelerine sorar: “—Bu kabirdeki kişi, tekrar dünyaya gelse sizce ne ile uğraşır, ne yapar?” Talebenin birisi der ki: “—Elbette sürekli namaz kılar.” Diğer bir talebe de der ki: “—Devamlı oruç tutar.” Bir diğeri de der ki: “—Cihat eder, emri maruf yapar?” Velhasıl talebeler faydalı bütün işleri sayarlar. O zat buyurur ki: “—Bu mezarda yatan kişi artık dünyaya gelemez. Ama bizim oraya gideceğimiz kesindir. Bizler de onun gibi öleceğiz. O halde neden şimdi bu söylediklerimizi yapmıyoruz? Neyi bekliyoruz? Onun kaybettiği fırsatı, ganimet bilelim; yarına bırakmadan faydalı işlerle uğraşalım.”

Müslümanlar Ne Zaman Uyanır?

Müslümanlar Ne Zaman Uyanır   01- İmanlarını itikatlarını düzeltir, kâmil iman ve salih amel sahibi; ihlâslı, samimi ve asla doğruluktan ayrılmayan; İslâmiyet’i tüm kurallarıyla yaşam biçimi haline getirip şuurlu Müslümanlar olurlarsa; 02- İslâmiyet’e “Asrı Saadet Sahabeleri” gibi kalpten inanır; her tülü sapıklık ve bidatlerden uzaklaşır; “Kur’an-ı Kerim Ahlâkıyla” ahlâklanmak için çalışırlarsa; 03- 80 Yaşını geçen “Eyüp Sultan Hazretleri” gibi cihad aşkıyla yanıp, her türlü şart altında ve eğitim, bilim, ekonomi, siyaset medya vb. gibi her alanda cihad ederlerse; 04- Tüketmeyi değil üretmeyi severler; dünyanın en kaliteli mallarını verimli bir şekilde üretirler; sadece camide değil, ekonomide, ticarette hayatın tüm alanlarında İslâmiyeti tüm kurum ve kurallarıyla uygularlarsa; 05- Ne iş yaparlarsa yapsınlar; yaptıkları işi:  “En iyi ve en kaliteli”  yaparlarsa; 06- Müslümanlar, haram olan ırkçılık ve enaniyetten kurtulur; dürüst, tatlı dilli-güler yüzlü ve tevazu sahibi, d