Müslümanlar Ne Zaman Uyanacak!
Müslümanlar Ne Zaman Uyanacak!
Ali Hayri Çelik
Ramazan
ayının yarısını aşmış bulunuyoruz. Ramazan ayı Müslümanlar arasındaki birlik ve
beraberliği, unutulan kardeşliği, evrensel ümmet bilincini inşa etmesi
gerekirken; İslam dünyasında Ramazanın bu diriltici ruhunu görmemiz şöyle
dursun, Müslümanların vurdumduymazlığı, birbirlerine karşı düşmanca sinsi
planları kurmaları ve bize merhamet yükleyen Ramazan ayında tekbirlerle
Müslümanları katletmeleri bizleri kahrediyor.
Müslümanlar
emperyalistlerin oyuncağı olmuş, Haçlıların ve Siyonistlerin belirlediği planlar
çerçevesinde onursuzca bir hayata mahkûm ediliyor.
Gündemlerimizi
onlar belirliyor, hangi pencereden bakmamız gerektiğini onlar öğretiyorlar.
Bizi basit ve sığ küçük siyasetin basit hesaplarını yapmaya ve bunu da güya
bizim için büyük davanın parçası kabul ettiriyorlar. Güç ve kuvvetin yalnızca
Allah'a ait olduğunu, onun dışında hiçbir güce boyun eğmemiz gerektiği
bilincini kazandıran Kur'an-ı Kerimle yürüyen sahabe nesli ve onlardan sonra
gelenler, şan ve şerefle dolu tarihiyle ecdadımız, yücelmenin ve yükselmenin
yollarını yaşayışlarıyla bizlere göstermişlerdir. Müslümanların dünyaya egemen
olup, mazlumları zulümden kurtarması ve insanlığa adaleti göstermesi bir hayal
değil bu güç ve tecrübe İslam ümmetinin potansiyelinde mevcuttur.
İslam
coğrafyasını şekillendiren, bizleri bölüp parçalayan emperyalistler algı
operasyonları ve kumanda ettikleri yerli işbirlikçileri ile hangi konuda nerede
duracağımızı da zihnimize kazıyorlar. Aynı orucu tutan Allah rızası için
Ramazan ayında yemeden içmeden kesilen iman sahipleri evrensel bir kardeşliği
sergileyecekleri yerde yan yana aynı kurumda çalışan Müslümanlar birbirlerinin
kuyusunu kazıyorlar.
Demek
ki biz İslamiyet'in bünyesinde barındırdığı o büyük aile olmayı henüz anlayacak
olgunluğa erişememişiz. Daha esaslı ve daha büyük işlerin insanı iken Ramazan
ayında tartıştığımız ve birbirimize karşı cephe aldığımız konuları gördükçe
ince bir işçilikle bizi nasıl dizayn ettiklerine şahit oluyoruz.
Oysa
Kur'an-ı Kerim her çağ ve asırda geçerliliğini koruyan kaybettiğimiz
değerlerimizi hatırlatıyor: “Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra
korkuya kapılırsınız da heybetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah
sabredenlerle beraberdir.
(Enfal, 46)
Hayatımız Allah ve Rasülü'nün ölçüleriyle örtüşüyor mu? Asırlardır uyutulduğumuz narkozdan uyanabilecek miyiz? Evvela uyutulduğumuzun
farkında isek bu büyük bir ilerlemedir. Zira hastalığın teşhisi bilinirse
faydalı tedavi yoluna gidilebilir. Biz olayları İslâmî hassasiyetle düşünmeyi
terk edeli yıllar oldu. Hayata dair gerçekleri Allah ve Rasülü'nün gösterdiği
çizgiden değil; kendi menfaat penceremizden yahut parti genel başkan
yardımcımızdan ya da cemaatimizin yanılmayan(!) liderinden öğreniyoruz.
Kur'an
ve sünnet hayatımızdan çekilirse yerini batıl değerler istila eder, birbirimizle
kavga edersek yaslanacak bir dost yüzü bulamayız. İslam düşmanları karşısında
korkuya kapılmamız bundandır. Heybetimiz gitti, Düşmanlara korku salan
Hamzaları, Ömerleri kaybettik. Sabrı unuttuk, hemen zaferin gelmesini, güzel
günlerin çabucak bizi bulmasını arzuladık.
Oysaki
Peygamber Efendimiz ve sahabe dahi sıkıntı ve zorlukları yaşamadan zafer onları
bulmamıştır. Allah Teâlâ: (Ey müminler! ) Yoksa siz, sizden önce gelip
geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk
ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet
Peygamber ve beraberindeki müminler: “Allah'ın yardımı ne zaman?” Dediler.
Bilesiniz
ki Allah'ın yardımı yakındır. (Bakara,214) ayetiyle Müminler olarak acı ve
sıkıntılardan dolayı umutsuzluğa kapılmamamız gerektiğini, “Bittim Ya Rabbi!” dediğimiz anda; “”Yettim kulum!”
diyen bir Rabbimizin olduğunu hatırlatıyor.
İnsanoğlu bu dünyaya bir defa gelir. Ebediyete uzanan bir davaya hizmet için yaşar. Davası İslam'ın izzeti değil de ırkının, mezhebinin, liderinin, cemaatinin üstünlüğü ise, kendi
evlatlarının mutluluğunu istediği kadar Müslümanların mutluluğunu düşünemiyorsa
İslam'ı anlayamamış demektir.
İslam'a
ve Müslümanlara ihanet edenleri dost edinmeye devam ediyorsa; ümmet olma
şerefini de kavrayamamıştır.
Gelin
Ey dostlar! Kırık dökük şu hayatımızı Ramazan vesilesiyle Kur'anla
buluşturalım. Müslümanların izzeti ve şerefi için çalışanların yanında olalım.
Bağrımızı açalım dışarıda kimse kalmasın. İnsanların küçük hatalarını affedelim.
Kırmızı çizgilerimiz İman kardeşliği ve Ümmetin şerefi olsun. Bedenimizi saran kör bağnazlıktan kurtulalım.
İslam'ı yaşamadan Müslümanların kurtuluşu için hesaplar yapmayalım.
Namaz
kılmayanın, ümmetin perişanlığı hakkında söz söyleme hakkı yoktur. Oruç
tutmayan insanın nefsin aşırılıklarından bahsetmeye hakkı olabilir mi? Önce İslam'a dönelim sonra insanları
uyandıralım.
Konya Yeni Gün
Yorumlar
Yorum Gönder