Kayıtlar

kabir etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Cenazelerin Kabirlerine Konulması Ve Ölülere Telkin Verilmesi?

Cenazelerin Kabirlerine Konulması Ve Ölülere Telkin Verilmesi? Soru: Cenaze kabre konulduktan sonra başında telkin veriliyor, yapılan işlemler, telkin ve dualar hakkında bilgi verir misiniz? Cevap: Değerli kardeşimiz, Cenazelerin Kabirlerine Konulması Cenaze kabre götürülüp omuzlardan indirilince, bir engel olmadığı zaman cemaat oturur. Bundan önce oturmaları mekruh olduğu gibi, bundan sonra ayakta durmaları da mekruhtur. Kabrin bir insan boyu kadar derin ve yarım boy kadar enli olması güzeldir. Yarım boy miktarı derin olması da yeterlidir. Kabirlerde faziletli olan lâhiddir. Şöyle ki: Toprağı sert olan bir kabrin içinde kıble tarafı oyulur. Ölü buraya konulur. Önüne de tahta, kamış veya kerpiç benzeri şeyler konur. Bu durumda toprak, tam ölünün üzerinde değil, bu şeyler üzerine atılmış olur. Bu ölüye karşı bir saygıdır. Fakat kabrin yeri yumuşak veya ıslak olup da, lâhit kazılması mümkün olmazsa, dere gibi çukur kazılır. Buna "şakk = yarma" denilir. Gerek

Kabir Ziyareti (Allah Rızası İçin Okuyalım)

Kabir Ziyareti (Allah Rızası İçin Okuyalım) Arefe günü idi yakın zamanda vefat eden Rahmetli babamın mezarlığına gittim. Yanıma Yasin-i Şerif ve salavat-ül Kübra almıştım. Kabrin başında onları babama okurken yanımdan mezarlığa Lüks aracı ile gelen bir aile gözüme takıldı. Onların da bir kabre yakınlarını ziyarete geldiğini fark ettim. Kınamak gibi değil Maalesef tesettür yok. Kendimce Sekiler sahil kısmı yaşamları olduğunu düşündüm. Ziyaret ettikleri mezarlık babamın mezarlığına paralel idi. Mezarlık baya bir gösterişli güvercin heykeli ve hasret özlem dolu sözler yazıyordu. Çok acı bir gerçek Gelen kişiler maalesef Yasin vs. okumadan karı koca, Rahmetlinin dünyadaki hallerinden konuşup yine geldikleri araçla gittiler. Buradan alacağımız hisse; “Evlatlarımıza dinimizi öğretelim, yarın ahirette yakamıza yapışacaklar.” "İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: 1- Sadaka-i cariye, 2- İstifade edi

Kabir Azabı Ve Adaletsiz Hâkim

Kabir Azabı Ve Adaletsiz Hâkim Arif-i Billah'tan birisi, Bağdat caddelerinde dilenen kör bir dilenciye rastladı. Allah'ın suçsuz yere hiçbir belâ vermeyeceğini bilen Allah dostu: -Sana ne oldu da gözlerin kör oldu? Sonradan mı oldu, ana doğma mı körsün? Diye sordu. Âmâ sonradan gözlerinin kör olduğunu söyledi ve başından geçen hadiseyi şöyle anlattı: - Ben vaktiyle kefen soyardım. O zaman gözlerim görür ve güçlü idim. Bir gün bana adaletiyle meşhur bir hâkim rastladı. Bana şöyle dedi: - Sen kefen soyarmışsın. Bu iyi bir şey değil. Senin cezanı vermek bana düşer ama, suçüstü yakalayamadığımız için ve şahid de olmadığından sana bir ceza veremiyorum. Senden isteğim ben öldüğüm zaman benim kabrimi açıp da kefenimi çalma! Al sana bir kefenin kıymeti ne ise şimdiden vereyim, dedi ve belki de bir kefenin değerinden de fazla para verdi. Bu kötü huyumdan vazgeçmem için bana nasihatta bulundu. Aradan zaman geçti, her fani gibi o âdil hakim de dünyadan göçüp gitti. Fakat b

Kabirde Konuşan Genc!!!!!

Kabirde Konuşan Genc!!!!! Takva sahibi olmak, hayatın her döneminde güzel. Ama fırsatlar çağı gençlikte bir başka güzel. Güce, kuvvete, güzelliğe rağmen günahlardan sakınanların mükafatı ebedi mutluluk. Hayatın baharı şeytana satılmazsa, sonsuz bahar bir adım ötede. Hz. Ömer'in Radiyallahü Anh halifeliği döneminde ibadet ehli, son derece takva sahibi bir genç vardı. Hz. Ömer'in hayret ve takdirle izlediği bu gencin kalbi, Allah’ü Teâlâ ve Rasulü'nün Sallallahü Aleyhi Vesellem sevgisiyle doluydu. Vakit namazlarında cemaati kaçırmaz, namazdan çıkar çıkmaz evine döner ve ihtiyar babasının hizmetini görürdü. Bu gencin evine giden yolu bir kadının kapısının önünden geçiyordu. Kadın her defasında gencin yoluna çıkarak çirkin tekliflerde bulunuyor, fakat genç, Allah’ü Teâlâ korkusundan ona iltifat etmiyordu. Yine bir gün yatsı namazını kıldıktan sonra evine giderken, kadın tekrar karşısına çıktı. Bu sefer bütün maharetini kullanarak genci kandırmayı başardı. Fa

Kabirde Sual

Kabirde Sual Berâ radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensârdan bir müslümanın cenazesinde çıktık, hazırlanmış olan kabre geldik. Cenaze, Kabrin içerisine konulunca, Peygamber aleyhisselâm oturdu. Biz de kendisinin etrafında toplandık. Sanki başlarımızda kuş varmış gibi hepimiz hareketsiz kalmıştık. Resûlullah aleyhisselâm elindeki bir sopa ile yeri çiziyordu. Birden başını kaldırdı ve iki yahut üç defa: — Kabir azabından Allah'a sığının, diye söylendikten sonra: Mümin kabre konulduğunda, arkadaşları terk edip gittikleri zaman, onların ayak sesini işitir bir vaziyette, (Münker ve Nekîr denilen) iki melek gelir, kendisini oturturlar ve: — Rabbin kimdir? Diye sorarlar. Mümin: — Rabbim Allah'ü Teâlâ’dır, diye cevap verir. Melekler: — Dinin nedir? Diye sorarlar. Mümin: — Dinim İslâm, diye cevap verir. Melekler: — İçinizde Allah'ü Teâlâ tarafından gönderilmiş olan o zât kimdir? Derler. Mümin: — O zât Allah'ın Resulüdür, der... Melekler: — Bunu nereden

Sekerât, Kabir Ve Mahşer

Sekerât, Kabir Ve Mahşer “Eğer küfür üzerine devâm ederseniz, nefsinizi azâbdan nasıl korursunuz? O günde çocuklar, o günün şiddetinden ve gayet uzamasından kocar; ya‘ni saçları ağarır.” (Müzzemmil Sûresi 17) “Melekler ve Rûh ismindeki Cibrîl-i emîn, Arş-u a‘lâya çıkarlar; o günde ki o günün mikdârı elli bin senedir.” (Me‘âric Sûresi 4) Ya’ni elli bin sene raddesinde olan Kıyâmet gününde, emr-i İlâhîyi almak üzere melekler ve Cebrâil KıyametAleyhisselâm, Arş-u a‘lâya çıkarlar. Kıyâmet gününün uzaması, insanların en zekî ve muhâsib olanları meşgûl olsalar; ancak elli bin senede nihâyet bulur, demektir. Mü’minler hakkında elli bin sene uzayacak demek değildir. Vâcib ta‘âlâ, kullarının muhâsebesini, bir günün yarısı mesâbesinde olan bir zamanda bitireceği mervîdir. Nitekim âyet-i celîlede: “Allâh, hesâbı pek çabuk görendir.” (Bakara Sûresi 202) diye buyurmuştur. Ba‘zı mü’minlere göre de bir sâat mikdârı olduğuna dâir hadîs vardır. Bazıları, elli bin sene küffâra mahsûstur, demiş

İnsanları Kabir Azabından Kurtaracak Olan Şeyler

İnsanları Kabir Azabından Kurtaracak Olan Şeyler İmâm Müslim’in merfu olarak rivayet ettiği hadîste: – Bir gün ve bir gece hudut ve vatan muhafazasına bağlı kalıp nöbet beklemek (yani nöbet beklemenin sevâbı) bir ay (nâfile) oruç tutup (nâfile) namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Eğer bu vatan muhafazasına bağlı asker nöbet esnâsında ölürse işlemekte olduğu nöbet beklemenin sevâbı üzerine cereyan edip devam eder, rızkı da (şehîdler gibi) üzerine devam eder durur ve fettanlardan yani kabirdeki suâl meleklerinin suâllerinden emin olur, buyurulmuştur. Her gece (Tebarekellezi bi-yedihi’l-mülk) sûresinin okunması da insanı kabir azabından kurtarır. Bu husûsda sahih ve müteaddit hadîsler vârid olmuştur. Keza ölüm hastalığında (Kul-hüvallâhü Ehad) sûresinin okunması da insanı kabir azâbından kurtarır. Ebû Dâvud’un merfu olarak rivâyet ettiği hadîs-i şerifte Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: – Her kim (kusma ve ishal gibi şeylerle) karnının illeti öldürürse

Hayvanların Kabir Azabını İşitmeleri ve Ölünün de Söylenenleri Duyması

Hayvanların Kabir Azabını İşitmeleri ve Ölünün de Söylenenleri Duyması – İmâm Müslim Radiyallahü Anh, Zeyd bin Sâbit’ten Radiyallahü Anh şöyle rivâyet etmiştir: Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz, Neccar oğullarına ait bir bostan içinde ve kendine ait katırı üzerine (binekli olarak) bulunduğu sırada biz de yanında bulunuyorduk. Katır birden bire ürkerek yoldan saptı ve koştu. Az kalsın Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem’i sırtından yere atacaktı. Bir de baktık ki orada altı, yâhud beş, yâhud da dört tane mezar bulunmaktaydı. Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem bu kabirlerin sahiplerini (yani burada yatanları) kim tanıyor? diye sordu. Bir zat ben tanıyorum, diye cevap verdi. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem de: – Bunlar ne zaman öldüler? Buyurdu. O zat da: – Onlar müşrik olarak öldüler, dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz: – Şüphe yok ki bu ümmet kabirleri içinde imtihan olunmaktadırlar (yani azap çekmekted

Kabir Azabının Şekilleri

Kabirdeki azap şekilleri nelerdir? Hamd, yalnızca Allah'adır. Kabirdeki azabın şekilleri, ister kâfir olsun, isterse günahkâr olsun sahibinin dünyadaki işlediği günaha göre farklıdır. Nitekim bu günah sahipleri için kabirdeki bu azabın niteliğini açıklayan sahih hadisler gelmiştir. Bu hadislerden bazıları şunlardır: 1. Başına demirden bir balyozla vurulur. Nitekim Enes b. Mâlik'ten Allah ondan râzı olsun rivâyet olunduğuna göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: ((الْعَبْدُ إِذَا وُضِعَ فِي قَبْرِهِ وَتُوُلِّيَ وَذَهَبَ أَصْحَابُهُ حَتَّى إِنَّهُ لَيَسْمَعُ قَرْعَ نِعَالِهِمْ، أَتَاهُ مَلَكَانِ فَأَقْعَدَاهُ فَيَقُولاَنِ لَهُ: مَا كُنْتَ تَقُولُ فِي هَذَا الرَّجُلِ مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم؟ فَيَقُولُ: أَشْهَدُ أَنَّهُ عَبْدُ اللَّهِ وَرَسُولُهُ. فَيُقَالُ: انْظُرْ إِلَى مَقْعَدِكَ مِنْ النَّارِ! أَبْدَلَكَ اللَّهُ بِهِ مَقْعَدًا مِنْ الْجَنَّةِ قَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم: فَيَرَاهُمَا جَمِيعًا، وَأَمَّا الْكَافِرُ أَو