Kayıtlar

el etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

El Kapısına Muhtaç Olmamak İçin Okunacak Dua

El Kapısına Muhtaç Olmamak İçin Okunacak Dua رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ Okunuşu: Rabbi innî limâ enzelte ileyye min hayrin fakîr. Anlamı: Ey Rabbim muhakkak ki ben, bana hayır olarak indirdiğin hayra muhtacım. Kaynak: Kasas suresi 24. ayet

Dünya Elinde Olsun; Ama Kalbine Asla Girmesin!

Dünya Elinde Olsun; Ama Kalbine Asla Girmesin! "Allah'a ulaşma gayesinde olmayan bir insan için dünya, en güzel yerdir. Ancak eğer Allah'a ulaşma çabası içerisinde isen..." “Dünya elinde olsun; ama kalbine asla girmesin!” Şeyh Abdunnasır Cibri, Beyrut'taki "Kulliyyetu-d Da'wa" Müessesesinin dekanlığı görevini yürütüyor... Yaklaşık 1000 öğrencisi bulunan Külliyye'de, şer'i ilimler başta olmak üzere, çeşitli bölümlerde dersler veriliyor... Aynı zamanda Suriye'deki Ebu Nur Üniversitesi'nin kurucusu olan Nakşibendî şeyhi Ahmed Kuftaro'nun da öğrencisi olan Şeyh Cibri, bir dönem Fethi Yeken'in başında bulunduğu İslami Amel Cephesi'nde görev yapmış; fakat sonraki süreçte birtakım fikri ayrılıklardan ötürü, Cephe'den ayrılarak, şu an başkanlığını yürüttüğü Ümmet Hareketi'ni kurmuş... Dünya Bülteni'nden İsmail Duman'ın Cibri ile yaptığı söyleşiden ilgili kısım: - Hocam, müsaadenizle tasavvuf

El Kârda, Gönül Yârda…

El Kârda, Gönül Yârda… Nakşibendiyye yolu büyüklerinden, Şah-ı Baheddin Nakşibendi Hazretlerinin Halifesi Muhammed Parisa Hazretleri, Müridanıyla Hacca gitmişler… Resülullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’i ziyaret amacıyla Medine-i Münevvereye vardıklarında çarşıda gözleri bir gence ilişir. Ticaret yapmakta ve bir hayli altın kazanmaktaymış. Birde kalbine nazar edelim demişler. Gencin kalbi Allah’ı zikir halinde “— Allah! Allah!” , dediğini mana gözüyle gören, Muhammed Parisa Hazretleri, İhvan-ı Kiram’a dönerek; “ — El Kârda, Gönül Yârda” buyururlar. Mekke-i Mükerreme’ye geçilmiş. Kâbe ziyareti sırasında, Kâbe örtüsüne yapışmış Piri Fani ihtiyar ağlamaktaydı. “— Keşke ben de böyle ağlayarak Hakk’a ilticâ edebilsem.” der ve adamın hâline gıpta eder. Kalplerinde nazar ettiklerinde Allah’tan dünya nimetlerini talep ettiğini görmüşler. Meğerse ihtiyar kişi Allah’tan dünyalık istemekteymiş. Muhammed Parisa Hazretleri yine müridana döner.             

Kesik El

Kesik El Beni İsrail zamanında kıtlık oldu. Bir fakir, bir zenginin kapısına gelip. - Allah rızası için bana bir parça ekmek veriniz, dedi. O fakir kimsenin istemesine dayanamayan zenginin kızı, taze bir ekmek çıkarıp verdi. Sonra zengin baba hışımla niçin taze ekmek verdin diye kızının elini kesti. Cenabü Rabbül Alemiyn o zenginin halini değiştirdi. Onu fakir kıldı ve fakirin eline düşecek duruma getirdi. Zengin zillet halinde öldü. Kızı ise kapıları dolaşarak bir şeyler topluyordu. Bir gün bir zengin kimsenin kapısına geldi. Evin hanımı kızı çok güzel görüp oğluna alıvermeyi düşündü ve kızı içeri aldı. Oğlu da münasip görüp onunla evlendi. Onu zinnetledi. O gece bir sofra kurup yemeğe oturduklarında, kız, yemek için sol elini çıkardı. Kocası: "Fakirler görgüsüz olur" diye düşündü ve sağ elini çıkarmasını emretti. Kız yine sol elini çıkardı. Bir kaç defa kocası sağ elini çıkar diye ısrar etti. O anda o kızın içinden bir his ona "sen sağ eli

Kandil Duası

Kandil Duası Ey! Bu sonsuz âlemleri, bir zerreden var eden, Ey! bu sonsuz nimetleri, kullarına yâr eden, Bizleri cennetlere, sonsuz hissedâr eden, Rahmân olan, Rahim olan, bağışlayan RABB'İMİZ. Bu gece biz, ruhumuzun kirlerinden arındık. Bu gece biz, beden beden imân ile sarındık. Bu gece biz, ümitlerin mâbedinde barındık, Açtığımız bu elleri, boş çevirme YÂ RABBİ! Bu gece biz, tövbe ettik, nice gurur kibirden, Husûmetten, dargınlıktan, zorbalık ve cebirden, Er geç, Sana gelmek için, geçeceğiz kabirden. Bize kabir azabını gösterme hiç YÂ RABBİ! Bu gece af yağmurunu, sağnak sağnak ver bize, Bu gece cennet yolunu, adım adım ser bize, Bu gece nûr perdelerin, kanat kanat ger bize, Mahşer günü, biz kulları, utandırma YÂ RABBİ! Ataların emâneti, bu mübârek vatanı, Vatan için şehit düşüp, kucağında yatanı, O mukaddes kışlalarda eli silah tutanı, Düşmanların şerlerinden, emin eyle YÂ RABBİ! Muhammed ümmetini, türlü iftiralardan, Hürr

Ma'rûf el-Kerhî Hazretlerinin Duası

Ma'rûf el-Kerhî Hazretlerinin Duası Büyük velîlerden Ma'rûf el-Kerhî Hazretleri, "Bir murâdı için aşağıdaki duâyı okuyup da murâdı hâsıl olmayan bana la'net etsin" buyuruyorlar: بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اَللَّهُمَّ يَا لَطِيفُ أَدْرِكْنِي بِلُطْفِكَ الخَفِيُّ، أَنَا محْتَاجُ ذَلِيلُ، وَأَنتَ الغَنِيُّ العَزِيزُ Bismillahirrahmanirrahîm Okunuşu: Allahümme yâ latîfü edriknî bi lutfike'l-hafiyyi ene muhtâcü'z-zelîl ve ente ganiyyü'l-azîz... Anlamı: Allah’ım! Ey Latîf! Bana gizli lütuflarını gönder zira ben lütfuna muhtaç ve hakir sen ise her şeyden müstağni ve en yücesin... (Bu duayı bir kere okuduktan sonra, aşağıdaki duayı da kırk kere veya bin kere okumalıdır.) سُبْحَانَ المُقَدِّرُ كَيْفَ يَشَاءُ بِقُدْرَتِهِ سُبْحَانَ الْحَكِيمُ كَيْفَ يَشَاءُ بِعِزَّتِهِ سُبْحَانَ مَنْ يَقْدِي كلّ شَيْءٍ بِمَشِيَّتِهِ Okunuşu: Sübhâne'l-mukaddirü keyfe yeşâ'ü bi kudretihî. Sübhâne'l-hakîmü keyfe yeşâ'ü bi izzet

Elden Ayaktan Düşmeden

Elden Ayaktan Düşmeden Hiç kimse hali hazırdaki sağlıklı durumuna aldanmamalıdır. İnsanın ne zaman elden ayaktan düşeceği belli olmaz. Öyleyse sıhhat yerindeyken ibadet ve taate önem vermek, buna imkân ve fırsat bulamayacağını düşünerek salih amellere yönelmek gerekir. Ecelin de ne zaman kapıyı çalacağı belli değildir. O halde ahiret yurdu için faydası olacak işlere önem vermek gerekir. Bu şuuru sahabi hassasiyetiyle özümseyen İbn Ömer Radiyallahü Anh şöyle derdi: “Akşama ulaştığın zaman sabahı bekleme, sabaha ulaştığın zaman da akşamı bekleme. Sağlıklıyken hastalığın için, sağken ölümün için hazırlık yap.” (Buharî; Tirmizî) Bir de, sağlıklıyken sürekli yaptığı güzel amelleri hastalıktan dolayı terk etmek zorunda kalan bir kimsenin, bunları sanki hiç terk etmemiş gibi ecir kazanmaya devam edeceği müjdesi var. Nitekim hadis-i şerifte buyurulur ki: “Kul hastalanır veya yolculuğa çıkarsa sıhhatli ve mukim (yolcu değil) iken yaptığı ibadeti Cenab-ı Hak aynen kendisi için yaza

Eline Bulaşan Çamur İçin Helâllik İstedi

Eline Bulaşan Çamur İçin Helâllik İstedi Şeyh Ebû Abdullah, bir gün, bir Mecusi’nin avlusundan geçerken ayağı kayıp yere düşer. Ve tekrar yere dayanıp kalkarken de eline bir miktar çamur bulaşır. Hemen avlu sahibi mecusî'yi çağırarak, eline bulaşan çamurdan dolayı helâllik rica eder. Hz. Şeyhin bu ittikası ve sözü Mecusî'ye çok te'sir eder ve: - Ya Şeyh! Hiç bir din yoktur ki, bir kimse bu kadar hakka riayet etsin. Sizin dininiz Hak dindir, deyip kelime-i şehadet getirerek İslâm'a dahil olur. (Alıntı)

Elin Ayağın Tutuyorken, Bu Tembellik Niye?

Elin Ayağın Tutuyorken, Bu Tembellik Niye?        Bir gün adamın biri avlanmak için ormana gider. Geceyi orada geçirmeye karar verir. Fakat yırtıcı hayvanlardan korktuğu için, büyük bir ağaca çıkar. Ağaçta iken bir inilti duyar. Etrafına bakınır ve aşağıda kötürüm bir tilki görür. Adam: - Acaba bu tilki ne yer, ne içer? Diye düşünürken uzaktan bir aslanın geldiğin görür. Aslanın ağzında bir ceylan vardır. Aslan, ağacın dibine gelir. Ceylanı parçalar, bir güzel karnını doyurur ve çekilir gider. Aslan gidince, kötürüm tilki sürüne sürüne ceylandan arta kalanları yemek üzere yaklaşır. O da, aslanın artıkları ile karnını doyurur. Ağaçtaki adam başlar düşünmeye: "Yaaa... Der. Demek ki kötürüm bir hayvanın bile yiyeceğini Allah ayağına gönderiyor ve onu aç bırakmıyor. Öyle ise, ben niye böyle çalışıp yoruluyorum? Bundan sonra ben de bir köşeye çekilip beklemeliyim... Bu düşünce ile adam, yol üzerindeki bir mağaraya girer, başlar beklemeye. Bir gün, iki gün, üç gün bekler

Yoksula Ekmek Veren Eli Kıran Babanın Akıbeti!

Yoksula Ekmek Veren Eli Kıran Babanın Akıbeti! Bağdat’ı kıtlık kasıp kavuruyordu. En çok etkilenenler de hamallardı. Günlerdir eli ekmek görmeyen bir hamal, halini arz ettiği bir evden verilen ekmeği alınca sevinçle evine doğru hızlandığı sırada karşıdan gelen öfkeli bir adamın ‘Bu ekmekleri hangi evden adın?’ sorusuna muhatap olunca, geriye dönüp parmağıyla ekmek aldığı evi işaretledi. Bunun üzerine hızla yürüyen adam, öfkeyle geldiği evinde, ‘Ekmeği kim verdi hamala?’ diye bağırdı. Hanım korkudan kızını gösterdi. Güya acıyacağı kızına tepki göstermeyeceğini düşünüyordu. Ancak elindeki sopayla kızının ekmek veren eline öyle bir darbe indirdi ki cimri baba, bilek kemiğinin çat diye kırılmasına bile aldırmayarak söylendi: “Ben her isteyene ekmek verseydim bu evde ekmek kalır mıydı şimdiye kadar?” Hâlbuki Rabbimiz, “Verdiğim nimete şükrederseniz nimeti çoğaltırım, etmezseniz elinizden alır, şükür edene veririm. Size de azabım şiddetli olur!” buyuruyordu. Nitekim bu şükürsüzl

Ben El Öptürmeyi Çok Severim

Ben El Öptürmeyi Çok Severim Bir talebesi evlenmiş, hayata karışmıştı. Ziyaretine geldiğinde kılık kıyafetinden ihtiyaç içinde olduğunu anlamıştı. Fakat halkın içinde mahcup etmeden nasıl yardımcı olabileceğini düşünüyordu. Tam o sırada kalkıp gitmek üzere olan talebesine seslendi: -Osman! Sen eskiden çok mütevazı biri idin, kalkıp giderken elimi öperek giderdin. Osman mahcubiyetle Mevlânâ'ya doğru yönelerek yaklaşıp elini öpmek istedi. O sırada avucu içine önceden hazırladığı altınları kimsecikler görmeden Osman'ın avucu içine sıkıştırarak elini kapatan Mevlânâ, şu tembihte bulunmayı da ihmal etmedi: -Osman dedi, ben el öptürmeyi çok severim, sık sık gelip elimi öpmeni istiyorum! Osman, avucu içindeki altınları sıkı sıkıya tutarak çıkıp evin yolunu tutarken bir yandan alacağı ihtiyaçlarının sevincini yaşıyor, bir yandan da bu zarif anlayış karşısında gözyaşlarını tutamıyordu.

109 Hadis-i Şerif

109 Hadis-i Şerif ١) اَلْحَيَاءُ مِنَ اْلاِيمَانِ Okunuşu: El hayâü Minel îmân! Anlamı: Utanmak hayâ imandandır. ٢) اِحْفَظِ اللَه يَحْفَظْكَ Okunuşu: İhfezillahe yehfezek! Anlamı: Allah’ü Teâla’nın dinini koru ki Allah’ü Teâla'da seni korusun! ٣) مَنْ لاَ يَرْحَمُ لاَ يُرْحَمُ Okunuşu: Menla yerham la yurham! Anlamı: Merhamet etmeyen merhamet göremez ٤) تَهَادُوا تَحَبُّ Okunuşu: Tehadu tehabbu! Anlamı: Hediyeleşin ki birbirinizi sevesiniz. ٥) اَلْاَشْرَةُ شَرٌّ Okunuşu: El eşratü şerrun! Anlamı: Azgın davranmak, nimeti beğenmemek şerdir. ٦) اَلْمَرْؤُ عَلَى دِينِ خَلِيلِهِ Okunuşu: El meru ala dini halilihi! Anlamı: Kişi, dostunun dini ve ahlakı üzeredir. ٧) بَلَّغُوا عَنِّي وَلَوْ اٰيَةً Okunuşu: Belleğu ğanni velev ayeh! Anlamı: Benden öğrendikleriniz bir ayeti kerime ve hadiste olsa tebliğ edin. ٨) مَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ Okunuşu: Men teşebbehe bikavmin fe huve minhum! Anlamı: Kim bir kavme